Paylaş
Yaşlı Avrupa’nın büyük devletleri bu hayalete karşı ne yapacaklarını bilmez bir şekilde debeleniyor.
Almanya, Fransa, İngiltere eşzamanlı olarak aynı krizin içinde.
Görünen o ki eski kıtanın üç büyük ülkesinde aşırı sağın yükselişiyle merkez partiler eriyor. Siyaset merkezden uçlara itiliyor.
Fransa’da bir yıl içindeki üçüncü başbakan istifa etti. Cumhurbaşkanı Macron’un iç politikadaki tutarsızlıkları hem kendi partisini hem merkezdeki diğer hareketleri zayıflatıyor.
Güncel anketlere göre aşırı sağcı Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi yüzde 30’un üzerinde oy oranıyla ilk sırada. Karşısında rakip olarak bir merkez partisi yok.
Yüzde 25’lik oy oranıyla sosyalist blok Yeni Halk Cephesi, Le Pen’in en büyük rakibi durumunda.
Geçen ay Almanya’daki yerel seçimler de benzer bir gerçeği ortaya çıkardı.
Almanya’nın aşırı sağcı partisi AfD, ülkenin batısındaki desteğini neredeyse üç kat artırarak eski Doğu Alman işçi sınıfının partisi olduğu imajını yıktı.
Oy haritasına baktığınızda AfD, artık bir Almanya partisi. Yükselişi, bölünmüş Almanya dönemini değil, ondan biraz daha önceki meşum dönemi hatırlatıyor.
İngiltere’deki durum ise daha acıklı. İktidardaki İşçi Partisi’nin parlamentoda 401 milletvekili var. Ana muhalefetteki Muhafazakâr Parti’nin ise 119.
Ama şu sıralarda ülke siyasetine yön veren parti, parlamentoda sadece 5 vekile sahip aşırı sağcı Reform UK.
İki haftadır önce İşçi Partisi’nin daha sonra Muhafazakâr Parti’nin genel kurullarını takip ettim.
Neredeyse bütün siyasetçiler Reform UK’in aşırı sağcı söylemlerine cevap verip birbirini ezen bir popülizm yarışı içindeydiler.
Özetle yaşlı kıtada merkezi siyasette büyük bir erozyon yaşanıyor. Siyaset dili ise aşırı sağa çoktan teslim olmuş durumda.
Bu rüzgârı tersine çevirecek bir hareket olur mu? Şu anda Avrupa’nın merkezinden o yönde bir sinyal gelmiyor.

KARINCA YOĞURDUNUN MICHELIN YOLCULUĞU
DANİMARKA’nın başkenti Kopenhag’da iki Michelin yıldızlı bir restoran var. Adı Alchemist, yani simyacı.
Şefi Rasmus Munk iki yıldır “dünyanın en iyi şefi” seçiliyor.
Restorana rezervasyon yapmak için üç ay öncesinden adınızı yazdırıyorsunuz. Şanslıysanız e-mail bülteniyle yer açıldığında haber geliyor.
Fiks menüsü kişi başına yaklaşık 35 bin lira (5400 Kron), seçme şarap menüsü 100 bin lira (16400 Kron).
Bu fiyatlara bakınca simyacılığı ekmeği altına çevirmekten geliyor diye düşünülebilir. Ama “dünyanın en iyi şefinden” yemek yemenin bir bedeli var.

Gerçi şimdilerde İstanbul’daki restoranlara bakınca fiyat konusunda hemen hepsinde “dünyanın en iyi yardımcı şefi” havası olduğunu söylemek de mümkün.
Ama Alchemist’i farklı kılan özellik mutfağını aynı zamanda bilimsel araştırma laboratuvarı olarak kullanması.
Kısaca şöyle bir şey yapmaya çalışıyorlar: İnsanlığın besin zincirindeki en eski lezzetlerini bulup değişik formlarda müşterilerine sunuyorlar.
Bu laboratuvarda çalışıp ulaştıkları son gastronomik durak karıncalar.
“Hepsini yedik bir karınca mı kaldı” diye düşünebilirsiniz. Ama karıncaları yemek için değil yoğurt mayalamak için kullanıyorlar. Bunun kaynağı ise Türkiye ve Balkanlara dayanıyor.

Restoranın laboratuvarında Kopenhag ve Münih üniversitelerinden akademisyenlerin yaptığı çalışma geçen hafta bilimsel bir makale olarak yayımlandı.
Gastronomi dünyasında büyük heyecan yaratan buluş şu: Ilık süte 4-5 karınca atıp üzerine bir tülbent kapatınca harika bir yoğurt elde ediyorsunuz.
Karıncanın içindeki formik asit kusursuz bir maya görevi üstleniyor. Ancak kullanılan karıncaların canlı olması şart.
Bu yoğurdun kaymaksı dokusu ve hafif limoni tadını öve öve bitirememişler.
Araştırmacılardan Sevgi Mutlu Sirakova, Bulgaristan’da kendi köyünde eski nesillerin böyle bir mayalama yaptığını biliyormuş.
Çalışmada bu uygulamanın Türkiye’de çok yaygın olduğu hatta Anadolu’da 9000 yıl önce yoğurdun ilk kez bu şekilde mayalandığı söyleniyor.
Açıkçası ben çevremde karıncayla yoğurt yapan birilerini hatırlamıyorum. Üstelik bu üretim tarzı bizim “karıncayı incitmeme” hassasiyetimizle de biraz çelişiyor.
Ama dünyanın en iyi şefi ve bilim insanları bu buluşu bize bahşetmişse reddetmeyelim.
Bakarsınız komşu bu yoğurdu da sahiplenir.
Gerçi henüz ses çıkmadı ama yakın zamanda “O karıncalar Yunan’dır!” diye bir iddia duyarsak şaşırmam.
Paylaş