Sevgili Anadolu ve Fırat Kıyısında Tanrı Krallar

Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın Sevgili Anadolu kitabı bayram tatilinde bana eşlik eden kitapların arasındaydı.

Haberin Devamı

Günay, Hititlerin başkenti Hattuşaş’tan, Ege’nin antik şehirlerine, Karadeniz’den çeşitli Akdeniz medeniyetlerine ev sahipliği yapmış çeşitli bölgelere bir geziye çıkartıyor bizi.

Anadolu’daki Selçuklu, Osmanlı şehirlerine de sıklıkla değiniyor.

Günay “Türkiye, insanlığın ilk ayak izlerinden tarihin en büyük imparatorluklarına kadar nice dönem ve deneyimlere tanıklık etmiş eşsiz bir dünya parçası” derken ne haklı.

“Bu biricik dünya parçasını, hiçbir ayırım gözetmeksizin tümüyle sahiplenmek, geleceği taşımak, geliştirmek ve geleceğe taşımak tarih önünde insanlığa karşı sorumluluğumuzdur” derken de öyle.

Bu sözleri acaba kaç kişinin kulağına gidiyor?

Kaç kişi bu eşsiz toprak parçasındaki kültürel mirasımıza sahip çıkıyor?

Sevgili Anadolu ve Fırat Kıyısında Tanrı Krallar

Haberin Devamı

Daha kısa bir süre önce defineciler İzmir’de Hitit dönemine ait 3 bin 200 yıllık Karabel Kaya Kabartmasını tanınmayacak bir şekilde tahrip etmemiş miydi?

11 yılda 13 binden fazla tarihi eseri kaçırmaya, satmaya ve tahrip etmeye çalışan 108 bin kişi dava açılmış.

Anadolu’nun antik yerleşim merkezlerinde tahribat büyük de İstanbul’da değil mi?

Günay şehrimizle ilgili diyor ki:

“İstanbul 8 bin yıl öncesine inen tarihine, Roma İmparatorluğu’nun bin yıllık başkenti olmasına karşın her hangi bir yöresinde bu duyguyu hissettirmesi güçtür”.

Şöyle devam ediyor:

“Çoğu şehrimiz (şükürler olsun)savaş ya da doğal afet yıkımı görmemiş olmasına rağmen koruma bilincinin geliştiği bir çağda insan eliyle ciddi bir tahribat yaşamış”.


FOTOGRAFLARDAKİ BİZANS

“Şükürler olsun” derken Günay’ın aklında acaba, İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde İngiliz ve Amerikalıların tonlarca bomba yağdırdıkları, özellikle barok tarzda inşa edilmiş merkezde taş üstüne taş bırakmadıkları Dresden şehri var mıydı?

25 bin kişinin hayatına mal olan o korkunç bombardımandan sonra Alman gönüllüler hayalet şehre dönüşmüş Dresden’i yıllarca elleriyle temizlemiş, az tahrip olmuş binalar restore edilmiş, yeni planlar çizilmiş ve şehir küllerinden doğmuştu.

Haberin Devamı

İstanbul’a dönersem insan eliyle nasıl tahrip edilmiş olduğunu kanıtı yine tatilde tesadüfen elimin altındaki kitaplardan birinde karşıma çıktı.

Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin (Anamed) yayınladığı “Artamanoff- Bizans İstanbul’u imgeleri 1930-1947” kitabında eski İstanbul’un benzersiz siyah-beyaz fotoları var.

Kitap, aslında 3.Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu kapsamında gerçekleştirilen serginin kataloğu.

Anamed’in bursiyerlerinden Bizans arkeoloğu ve mimarlık tarihçisi Dr. Günder Varinlioğlu tarafından derlenmiş.

Kitapta yer alan, İstanbul’daki Bizans mimari yapılarıyla ilgili siyah beyaz fotolar, 1922-1947 yılları arasında İstanbul’da yaşamış Rus asıllı amatör fotografçı Nicholas Artamonoff tarafından çekilmiş.

Haberin Devamı

Sevgili Anadolu ve Fırat Kıyısında Tanrı Krallar

Robert Kolej’de mühendislik okuyan, daha sonra bu okulda idari görevler üstlenen Artamonoff’un fotoları Varinlioğlu’nun önsözde belirttiği gibi dramatik bir değişim geçiren İstanbul’un benzersiz bir kaydı.

Fotograflardaki yapılardan bazıları yok olmuş, bazıları ağır hasar görmüş, kötü restorasyon görmüş ya da başka yapıların arasında kaybolmuş.

Tam bu noktada küçük bir not düşeyim.

İki yıl önce rehber arkadaşımın Şerif Yenen ile birlikte çıktığım “Yer Altındaki İstanbul” gezisinde böyle kaybolmuş, binaların altında kalmış inanılmaz yapılarla karşılaşmıştım.

Sevgili Anadolu ve Fırat Kıyısında Tanrı Krallar

NEMRUT’UN ZİRVESİ NASIL KORUNACAK

Günay’ın kitabında dile getirdiği görüşleri doğrulayan bir başka kitap, tatil öncesi elime geçmiş olan “Fırat Kıyısında Tanrı Krallar”.

Haberin Devamı

Aygaz’ın sponsorluğu, Ömer Koç’un desteğiyle, Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nın

kurucusu arkeolog ve editör Nezih Başgelen’in koordinatörlüğünde hazırlanmış.

Kitapta M.Ö 162 ile M.S 72 yıllarında Fırat’ın batı yakasındaki Roma İmparatorluğu ile Part İmparatorluğu arasında hüküm süren Kommogene Krallığı’na ilişkin yeni kazılar ve araştırmalarla ilgili 22 makale var.

1881 yılında bulunan ve 1987 yılında UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” Listesi alınmasına, 1988 yılında Milli Park ilan edilmesine rağmen Nemrut Dağı’nın görkemli heykel -anıtları ne yazık ki tehlikede.

Görüşlerine başvurduğum Nezih Başgelen bununla ilgili “Dünya mirası olan bu eşsiz eserlerin korunmasında özellikle son elli yıldır büyük sıkıntı yaşanıyor. Denetimsiz kitle turizminin yol açtığı tehlikeler var. Son yıllarda alınan önlemler yeterli değil. Sert iklim koşullarının yanı sıra turistlerin yol açtığı tahribatlar Kommogene anıtlarının varlığını ve geleceğini tehdit ediyor”.

Haberin Devamı

Başgelen’e göre, Nemrut’un krallarını korumak ülkenin en acil ve önemli kültür sorunlarından biri.

Yazarın Tüm Yazıları