Önce yazdı şimdi oynuyor: Yönetmene teslim olmak gerekiyor

Kanal D’nin geçen hafta total grupta reytingleri yine altüst eden yeni dizisi ‘Üç Kız Kardeş’, 90’lar ruhunu özleyenlere ilaç gibi geldi.

Haberin Devamı

İclal Aydın’ın satış rekorları kıran aynı adlı romanından uyarlanan ‘Üç Kız Kardeş’te, Aydın’ı Nesrin rolünde izliyoruz. Hep kendine özgü bir yazar ve oyuncu oldu İclal Aydın ama bana göre sıkı da bir hikâye anlatıcısı. ‘Hürriyet Bizimle’ için buluştuk. Diziden, gözlerden uzak yaşamından, verdiği kilolardan konuştuk, İzmir depreminde kaybettiği yeğenlerini andık.

Önce yazdı şimdi oynuyor: Yönetmene teslim olmak gerekiyor

KIRGIN VE KÜSKÜNDÜM

3 yıl önce İstanbul’un insanı bedenen ve ruhen yoran yoğun temposundan kurtulup İzmir’e sonra Urla’ya taşındınız. Şimdi Ayvalık’tasınız. Tüm bu süreçte bir de pandemi yaşadık. Nasıl geçti?

Aslında pandemiye hazırlıklı yakalandım diyebilirim. Zaten İstanbul’dan uzaklaşmış, Urla’ya yerleşmiş, kendi içimde bir hayat kurmuştum. Daha küçük, daha basit, daha sade bir köy hayatı. Tam bu düzeni kurmuştuk ki dünyayı sarsan pandemi geldi başımıza. Dolayısıyla büyükşehirdekilerin yaşadığı kadar ‘derin’ hissetmedik biz o süreçleri.

Haberin Devamı

İsabet olmuş ama yine de ‘Suyun başı’ derler İstanbul için. Neden uzaklaşmak istediniz?

Annemin rahatsızlığı ile alakalı sıkıntılı süreçlerden geçiyorduk ailece. Bir de benim inandığım değer yargılarının hızla eriyor olmasından, kendime yer bulamamaktan kırgın ve küskündüm. İçime kapanmıştım. Yaptığım işler anlamında da medyada, televizyonda bana yer kalmadığına düşünüp ‘Köşeme çekileyim’ dedim kendime ama sıkıntılı o süreçler sonrasında güzel bir şeye eviriliyorsa hem ‘Oh, şükür’ diyorsun hem elinde bir kazanç oluyor. Benim bu zor dönemlerim de bana 2 roman verdi.

Önce yazdı şimdi oynuyor: Yönetmene teslim olmak gerekiyor

YALNIZ OLMADIĞIM İÇİN MUTLUYUM

‘Üç kız kardeş’ ve devam romanı ‘Kalbimin can mayası’ satış rekorları kırdı. Şimdi de dizi reytingleri altüst ediyor. Sırrı ne?

‘Üç kız kardeş’in dili çok farklı. Naif bir hikâye. Özlediğim babayı, kardeşlik ilişkilerini, özlediğim kasaba hayatını, özlediğim insanları yazdım ben. Yalnız değilim diye düşünüyordum. Yalnız değilmişim. Hayli kalabalıkmışız. Bu özenli dil TV’de bozulmasın diye de elimizden geleni yapıyoruz. Zaten üzerimizde çok ciddi bir sosyal medya baskısı da var, ‘Çok güzel bir kitap, sakın değiştirmeyin’ diyorlar. Elbette TV’nin de kendine özgü
bir matematiği var ama
sanırım doğru yoldayız.

Haberin Devamı

Kendi romanınızın uyarlamasında oynayacağınız hiç aklınıza gelir miydi?

Hiç düşünmedim ve başta hiç oynamaktan yana da değildim (yapımcımız İnci Gündoğdu bu konuda kararlıydı) çünkü hikâye yazarı olarak susup teslim olabilmek çok zor tahmin edersiniz ki. Bazen yönetmenimiz ‘Şöyle oynamalısın’ diyor, buna teslim olabilmek lazım. Çünkü artık yönetmenin şarkısı başladı. Benim şarkım bitti. Ben yazdım, o yorumlayacak. Biz onun sesinden dinleyeceğiz bu şarkıyı.

Önce yazdı şimdi oynuyor: Yönetmene teslim olmak gerekiyor

SAYGININ MODASI GEÇMEZ

Kitaplarınızda ve dizide de ‘şiddet’ diline göndermeler var. Kadın cinayetlerinin, kutuplaşmanın arttığı günümüzde geldiğimiz noktayı nasıl yorumlamak gerekir?

İnsanın gözü karanlığa çok çabuk alışıyor. Şiddetin bu kadar yaygın olması daha da yayılmasına sebep oluyor. Bir noktada bunu hayatın normali kabul etmeye başlıyoruz. Ama değil! Kalp kırarak, başarılı olduğum tek bir gün olmadı, olanı da görmedim. ‘Zorbalık’ itaati sağlamaz. İnanıyorum ki işlerimin bu kadar güzel gidiyor olmasının sebebi inatla döktüğüm o bazı gözyaşlarında. Saygının hiçbir zaman modası geçmiyor. Bugün en şiddet gösteren insan bile bir gün merhamete ihtiyaç duyacak.

Haberin Devamı

Önce yazdı şimdi oynuyor: Yönetmene teslim olmak gerekiyor

HER ANIN TADINI ÇIKARIN

‘Söylenmemiş Sözler’in girişinde İzmir depreminde hayatlarını kaybeden yeğenlerinizi anıyorsunuz... Böylesi bir kayıpla nasıl başa çıkıyorsunuz ya da başa çıkabiliyor musunuz?

Çocuklar gidip annelerinin geride kaldığı o nokta! Kuzenim Tülin gözümüzün önünde acının kendisi oldu. Saniyeler içinde her şeyini kaybetti. Şunu soruyor, ‘Onlar gitti, ben neden kaldım?’ İki gencecik çocuğumuzu kaybettik. Annem artık tamamen yatağa bağlı. Hiçbirimizi tanımıyor, yürüyemiyor, konuşamıyor. Çevresinde olup bitenin farkında değil. Hastalandığında yani tamamen o karanlığa girdiğinde kardeşime, ‘Bize bir şey olursa artık üzülmeyecek’ demiştim. Anlatabildim mi? Tülin de evladı giden her anne gibi hayatta kalmaya, acısını başka çocuklara yardım ederek, ihtiyacı olanlara yetişmeye çalışarak gidermeye çalışıyor. ‘Burada kaldığım her dakikanın bir anlamı olmalı’ diyor. Biz zaten bu dünyaya mutlu olmak için gelmemişiz ki. Bir şey öğrenip bir yerden bir yere gidiyoruz galiba. Mutlu olduğumuz anlar kısa. Dolayısıyla her anın tadını çıkarmak lazım.

Haberin Devamı

23 KİLO VERDİM

Mutluluğun bir tarifi olsa...

Yemek yemeyi-yapmayı, kocaman sofralar kurmayı, o sofranın etrafında toplaşmayı seviyorum. Benim kendimi iyi hissetme halim; güzel bir patlıcan kızartması, sarımsaklı yoğurt, taze bir ekmek, soğanlı-naneli bir salata, yemek kokan bir ev mesela. Bu, bana orada ‘yaşam’ olduğunu söylüyor.

Yemek demişken... 20’li yaşlarınıza döndünüz, kaç kilo verdiniz?

Dizinin çekimlerine ilk başladığımızda Ayvalık, son 4-5 yılın en büyük kışıyla karşıladı bizi. Çok üşüdük. Kat kat giyindik yoksa vallahi o kadar şişman değildim. Hava ısınınca kıyafetler incelmeye başladı, ben de giderek inceliyorum. ‘Söylenmemiş Sözler’i yazarken zayıflamaya karar verdim, disiplinliyimdir. Roman bittiğinde 23 kilo vermiştim.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLAR: Magazin İzmir

SOHBETİN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN: https://youtu.be/NDmyT8SQG0Y

Yazarın Tüm Yazıları