'Mutlu aşk vardır' ama nasıl

Louis Aragon şiirinde ‘İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman’ der ‘Mutlu aşk yoktur’ diye de bitirir. Öyle mi dersiniz? Hele de içinde olduğumuz bu yüzyılda aşk zor ve imkânsız mı? Sizi bilemem ama psikologlar ‘Hiç de değil. Kalıcı ve güçlü bir aşk mümkün’ diyor. İyi de nasıl? Tam da Sevgililer Günü’nde var mı verebilecekleri bir formül? Sizin için sordum...

Haberin Devamı

KENDİNİ SEV, KARŞINDAKİNİ MUTLU ET

Uzman psikolog Şenay Ölmez’e göre partner ilişkilerinde uzun süreli mutluluk mümkün. Bu işin öyle formüle falan da pek ihtiyacı yok aslında. ‘Empati, saygı, doğru sevmeyi bilmek işin anahtarı...’ Ama bazen anahtar elinizde olsa da kapıyı açmak o kadar kolay olmuyor. Neden? Ölmez ‘Çünkü kişi önce kendini sevmeli, kendine saygı duymalı’ diyor, şöyle devam ediyor: “Karşı taraftan büyük beklentiler içine girmek, mutlu olmanın koşulunun, sadece karşı tarafın sizi mutlu etmesine bağlanması gibi durumlar aşkı zora sokuyor. Oysa mutluluk öncelikle bireysel bir kavramdır. Kişi önce kendini mutlu etmeyi öğrenmeli. Hayatta bir hedefi, hobisi, farkındalığı olan yani varlığını ve mutluluğunu bir başka kişinin varlığına bağlamayan kişiler mutludur. Bu aşamayı başarıyla tamamlayanlar partner ilişkilerinde de mutlu olur. Yani kendini sevip mutlu eden karşısındakini de aynı ölçüde tamamlar.”

Haberin Devamı

Mutlu aşk vardır ama nasıl

AŞKTA KOŞUL YOKTUR

İlişkilerde yaşadığımız sorun ve mutsuzluğun en önemli nedenlerinden biri koşullu davranmaktır. Sevgilimizi, eşimizi, partnerimizi ‘bizi mutlu edecek tek kişi’ olarak görüyoruz. Bu, beklentiyi arttırır. Oysa, o da biz de kendi kendimize var olmayı öğrenirsek, ilişki kendiliğinden iyileşir. Bırakın birlikte olduğunuz kişi mutlu hissettiği şeyi yapsın. Siz de yapın! Beslenin ki birbirinizi besleyebilin. ‘Sen bunu yaparsan mutlu olurum’ laflarını bırakın. Sevgide, aşkta koşul yoktur.

BAŞKA İLİŞKİLER SİZİ BESLER

Arkadaşlık, aile ilişkileri, eğitim, hobiler... Tüm bunlar kişileri besler. Bu kaynakları tutmak, beslemek size farklı yaşam alanları oluşturur. Tıpkı bir çiçek gibi! Çiçek sadece su ile beslenmez. Vitaminini vermek, toprağını değiştirmek, güneşe çıkarmak da gerekir... İlişkilerde de böyle. Kendiniz için oluşturacağınız farklı yaşam alanları ilişkinizi olgunlaştıracağı gibi bu durum sevgilinizi ne daha az sevdiğinizi ne de ondan vazgeçtiğinizi ne de artık onunla ilgilenmediğinizi gösterir.”

Haberin Devamı

SEVGİYE YATIRIM YAPIN

İlişkileri sanki iş hayatında önemli bir vaka/dosyayı ele alır gibi ‘mükemmeliyetçi’ bir tutumla ele almanın sakıncalı olduğunu belirten psikolog Ölmez “Hiç üzülme, kırılma, incinme olmamalı, her şey mükemmel olmalı gibi bir tavır ilişkiye zarar verir. Oysa ilişkiler dinamiktir. İllaki üzüntüler, kırılmalar olacak. Kişi önce kendine ‘Ben bu ilişkide var olmak istiyor muyum?’ ve ‘Var olmak için çaba sarf ediyor muyum?’ diye sormalı. Çaba varsa ilişkide çiçek gibi açılır. Paraya yatırım yapıyoruz. Sevgiye neden yatırım yapmayalım? Sevgiye yatırım yapan mutluluğa ulaşır” diyor.

ÖNEMSEYİN

Pandemi döneminde kendimiz ve ailemizle baş başa kaldığımızı belirten Ölmez “Sosyal ilişkilerden uzak kalıp kendi içine çekilmek insanın ilişkilerini sorgulama fırsatı sunduğu gibi birlikte geçirilen zamanların ve birbirinin kıymetini daha iyi anlamaya da zemin oluşturdu. İnsan değerini bildiği şeyi korumaya çalışır. İlişkinizi lütfen önemseyin. Önemsenen ilişkilerdeki sorunlar mutlaka çözümlenir. İletişimi kaybetmeyin. Anlaşılmayı beklemek yerine kendinizi ifade edin” hatırlatması yapıyor.

Haberin Devamı

Mutlu aşk vardır ama nasıl

BİRLİKTE DEĞİŞİP GELİŞİN

İlişki terapisti ve uzman psikolog Ayşegül Denizci Türkiye’de hâlâ erken yaşta gerçekleşen çok fazla evlilik olduğuna dikkat çekerek “Bir ilişkiyi yürütecek kadar olgunlaşmadan, kişi kendisini bulmadan yapılan evlilikler bir noktada maalesef parçalanıyor” diyor. Maslow’un ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi’ni hatırlatan Denizci şöyle devam ediyor: “Beslenme, barınma gibi en basit fiziksel ihtiyaçlarını dahi henüz tamamlamamış, hayatta kalma becerisine erişememiş bir bireyin kompleks, duygusal bir ilişki gerçekleştirmesi beklenemez. Ayrıca unutulmamalı ki ilişki başlar ve kendi kendine devam etmez. İlişki başlar ve gelişir. ‘Ruh eşimi buldum, onunla mutluyum. Sonsuza kadar da böyle kalacak!’ Maalesef böyle bir dünya yok! Kişinin kendisi de değişir. O nedenle sağlıklı ilişkiyi ‘iki kişinin bir yolda birlikte değişme, gelişebilme kabiliyeti’ olarak yorumluyorum ki bu çok kıymetlidir.”

Haberin Devamı

KAYGILARINIZIN KURBANI OLMAYIN

En güzel ruhsal aktivitenin bir insanın birlikte değişip gelişebileceği kişiyle el ele yürümesi olduğunu belirten psikolog Denizci’ye soruyorum: ‘Bunu nasıl başaracağız?’ Denizci ‘Yarın kaygısı ve hırslardan sıyrılarak’ diyor, şöyle de devam ediyor: “İnsan hiçbir zaman kendinin tüm noktalarını göremez. Hayatımızda bizi bize yansıtan bir kişi yoksa gelişemeyiz, büyüyemeyiz, olgunlaşamayız. Bizi insan yapan ilişkilerimizdir. Kişinin en değerli madeni ‘o’ ilişkinin kendisidir. En nadide elmasımız budur. Peki, ilişkilerimize ‘en nadide elmasımız’ gözüyle bakıyor muyuz? Hayır. Neden? Çünkü çoğunlukla kendi derdimizdeyiz. Aşırı bir yarın kaygısı içerisindeyiz. Hele de ‘En iyi işe ben sahip olmalıyım’, ‘En güzel kıyafetleri ben giymeliyim’ ya da ‘En güzel ben olmalıyım’ gibi gerçekçi olmayan kaygıların içerisindeki bireyler tüm potansiyeli, tüm güzellikleri kaybedebiliyor. Ancak bu girdaba düşmeyenler sevgiyle bağlandığı, kıymet verdiği, değişip dönüşebildiği ilişkiler içerisinde olabiliyor.”

 

Yazarın Tüm Yazıları