Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

“Ev işi, dünyanın en zor işi” demiş oyuncu Seda Bakan. Ne yalan söyleyeyim tespit gibi tespit! Hatta son zamanlarda duyduğum en doğru söz. Zira doktor da olsan oyuncu da olsan fark etmez günün sonunda o ev işi hep kadına kalıyor. Bizim gibi ataerkil toplumlarda eşinin, partnerinin ne kadar iyi eğitimli olduğundan bağımsız (ki en iyisi bile ya yemek yapmanı bekliyor ya da çocuğun bakımını sana yıkıyor) ‘ev işi’ kadının alınyazısı, yapmakla mükellef olduğu bir görev. Ve dahası ütüsü, bulaşığı, çamaşırı, tozu, süpürgesi, çocuk bakımı derken... Onca emek ‘E, ne iş yapıyorsun ki tüm gün evdesin zaten?’ denilerek hor görülüyor, saygı duyulmuyor. Kadınlarla konuştum: “En çok biz eziliyoruz ama gören yok! Belki bizi duyar da saygı duyarlar” diyorlar.

Haberin Devamı

Buyurun, okuyun.

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

BİZE ‘YARDIM’ DEĞİL İŞBÖLÜMÜ GEREK

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

Avukat Kardelen Yarlı da dünya üzerinde bu işe meslek olarak bakılmadığını belirterek, diyor ki: “Alt tarafı bir temizlik, alt tarafı bir yemek yapıyorsun’ deniliyor, ‘Yatıyorsun tüm gün’ gözü ile bakılıyor. Oysa iş denilen şey sadece bilgisayar başında oturmak değildir. Ev kadınları da gayet tıpkı mesaiye gider gibi erken kalkıyor, hatta çalışan kişiler eve dönüp dinlenmeye çekildiklerinde bile mesailerine devam ediyorlar. Karşılığında da ne bir sosyal güvence ne de devletten ya da iş verenden aldıkları düzenli bir maaş var. İş boşanma noktasına geldiğinde ise bu kadınlar sayesinde mal-mülk edinen, iyi para kazanan eşler, ‘Sen ne yaptın ki? Yıllarca evde yattın. Bu şirketi ben kurdum, bu evi ben aldım’ diyerek edinilen mal-mülkte hakları olmadığını iddia ediyor. Oysa yasalarımızla sabittir ki kadının ev dışında işi olmaması, ‘evde yattığı’ anlamına gelmez.”

Haberin Devamı

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

YASALARLA SABİT

“Kadının çocuğa, aile büyüğüne, engelli bireye bakması, kariyerini bırakması, yemek-ütü-temizlik yapması gibi işler beden ve zihin mesaisidir. Zaten ‘ev kadınları’ tüm bu işleri yaptığı ve eşlere ya da evde yaşayan diğer kişilere iş kalmadığı için onlar mal-mülk edinebiliyor, para kazanabiliyorlar. Türk Medeni Kanunu’nda nafaka, tazminat ve de mal paylaşımı yönünde kadın lehine maddeler var. Kadınlar yasadan gelen haklarını bilmeli, sahip çıkmalı. Değişimin anahtarı ise toplumsal cinsiyet eşitliğinde. ‘Eşime yardım ettim’ demek ‘Bu işi aslında sen yapmalısın ama sana lütfediyorum’ demek, yukarıdan bakmaktır. Halbuki zihin şu olmalı: “Hayat müşterektir, bu da yardım değil ‘işbölümü’dür.”

Haberin Devamı

EV İŞÇİLİĞİ ‘İŞÇİLİK’ SAYILMALI

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

İMECE Ev İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu üyesi Ayten Kargın: “Evde çalıştığım yetmezmiş gibi bir de ev işi benim mesleğim. Doğru demiş Seda Bakan: “Bu dünyanın en ağır işidir ev işi.” Yer silmekten iki dizime protez takıldı. Bel ve boyun fıtığından ameliyatlıyım. Dirsekte, omuzda kireçlenme var. Daha ağırı da ne biliyor musun? Emeğe saygı duyulmaması. ‘E, ne yapıyorsun ki?’ denilmesi. Aşağılayan gözle bakılması. Türkiye’de resmi olmayan rakamlara göre
1 milyonu aşkın ev işçisi var ama ev işçiliği sigortasız çalışma alanında önde. Meslek tanımı yapılmış değil. Anlayacağın ev işçisinin kendi var, adı yok. Bunun değişmesini ‘işçi’ olarak tanınmayı istiyoruz.”

Haberin Devamı

EVDEYİM DEYİNCE BAKIŞLAR DEĞİŞİVERİYOR

5 yıl önce doğum yapan ve çocuğuna kendi bakmaya karar veren gazeteci bir arkadaşım özellikle yazmamı rica etti, diyor ki: “Politikacılarla, ünlü isimlerle röportaj yapan ‘gazeteci’ statüsünden ev kadınlığına ‘düşüverdim’. ‘Ne iş yapıyorsun?’ diye soruyorlar bazen. ‘Çocuk bakıyorum, evdeyim’ dediğimde bakışlar değişiveriyor, değersizleşiyor. Ben kendi değerimin farkındayım ama onlar değil. Toplumsal tabakalar-sosyal sınıflar-statü ve güç ayrımı su yüzüne çıkıveriyor hemen. Bir daha mesleğime dönmeyecek olmam beni yetersiz, bilinçsiz, işe yaramaz mı yapar peki? İşte değişim bu sorulara, ‘Hayır’ diyebildiğimiz de başlar.”

Haberin Devamı

DÜNYANIN EN ZOR İŞİ EV KADINI OLMAK

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

Leyla ve Ela’nın annesi, ünlü oyuncu Seda Bakan sosyal medya paylaşımıyla gündemdeydi. Ev işlerinin zorluğundan yakındığı paylaşımında “Bence dünyanın en zor işi ev kadını olmak. Bir elde 50 tane iş” diyor, şöyle parantez açıyor: “Bir de bu kadar işe bazı erkekler sana saygı duymuyor. ‘Ne iş yaptın ki? Bütün gün evde oturuyorsun’ diyorlar. Kadına saygı duyan, kadını kollayan, kadının yanında olan zihniyete ihtiyacımız var.” Peki o zihniyet dönüşümü nasıl olacak? İşte asıl soru bu.

EMEĞE SAYGI DUYMAYI ÖĞRETMELİYİZ

Ev kadınları en çok onlar eziliyor ama kimse görmüyor

Elbette bu soruyu ömrünün 40 yılını ev işlerine, çocuk bakımına veren anneme soracaktım önce. ‘Ne diyorsun haklı mı Seda Bakan?’ dedim, ‘Çok haklı hem de’ dedi ve şöyle devam etti: “Ev hanımlığı meslekten sayılmıyor, ev işleri küçümseniyor. ‘Ev hanımı’ denilince insanlar tüm gün TV karşısında oturan, kısır gününden altın gününe koşan, dedikoducu, ‘eğitimsiz’ bir kadın düşünüyor hemen. Oysa çocuğun öz bakımından sosyalleşmesine, yemeğinden, çamaşır, bulaşığına, ütüsü, alışverişine kadar her iş ev kadınlarının sorumluluğunda ama hor görülüyor. Bir ekmek kesemeyen, yumurta kıramayan adamların/bazen de hemcinslerimin bu işleri hafife alması ise çok komik. Ev kadınları koca bir ailenin yükünü sırtında taşır, hastalığı idi eğlencesi idi derken mesaileri yoktur. Bayramı, seyranı, yaz izni falan da yoktur. Hatta o dönemler iş ikiye katlanır. 40 yaşımda çalışmaya başladım ben, ‘Kendi ayaklarım üzerinde durayım’ istedim. Ne oldu? Hem ev hem iş yükü bindi. Ne yapmak lazım değiştirmek için diye sorarsan da ‘İş yine biraz da bizde’ derim. Eşitlik isteniyorsa zihniyet de değişmeli. Hele de oğluna daha çocukken vereceksin ‘eşitlik’ bilinci. Emeğe saygıyı öğreteceksin.”

Yazarın Tüm Yazıları