'Çocuksuz restoran' konsepti ne kadar doğru

Çocuğuyla bir mekâna giden anneye, görevlinin “Konsept gereği restorana çocuk almıyoruz” yanıtı, günlerdir sosyal medyanın gündeminde. 8 yaşında bir çocuk annesi olarak bunun düpedüz ayrımcılık olduğunu ve hiç hoşuma gitmediğini söyleyebilirim. Neden böyle düşündüğümü anlatacağım ancak konusunda uzman psikolog ve psikiyatristlerin de kapısını çaldım. İşte, ‘Çocuksuz restoran’ tartışması!

Haberin Devamı

O SAATTE ÇOCUĞUN RESTORANDA İŞİ NE

UZMAN Psikolog, Yeşim Akıncı 21.00-22.00 arasının çocukların uyku saati olduğu hatırlatmasını yaparak, tartışmaya katılıyor: “Gece o saatte gidilen restoranlarda pek tabii ki çocuk olmamalı. O saatte çocuğun restoranda işi ne? İçkili mekân ise hele... Buralarda sigara içiliyor, alkol kana girince konuşma adabı, üslubu değişiyor. Bunlar çocuklara kötü örnek olabilecek durumlar. Çocuklar hele de küçük yaşlarda ebeveynlerini rol model alırlar. O nedenle de gittiğiniz restoran ‘aile’ restoranı değilse ben çocukların o restorana alınmaması taraftarıyım. Aile restoranıysa 19:00-20:00’de tabii ki gidersin. Hele bir de mekânda yüksek müzik varsa! Çocuk açısından kötü bir durum.”

Çocuksuz restoran konsepti ne kadar doğru

Haberin Devamı

ÇOCUKSUZ BİR DÜNYA SEVİMSİZDİR

PSİKİYATRİST, Prof. Dr. Arif Verimli:Çocukların içinde olmadığı bir dünyayı cıvıltısız, renksiz ve ne yalan söyleyeyim sevimsiz buluyorum. Çocuksuz, sessiz, kurallı, köşeli bir yaşam tarzını benimsemiş kişiler olabilir. Ancak bu şekilde bir ‘Çocuk kabul etmeyen restoran’ konsepti benim anlayışıma ters. Çocuklar akılsız ya da duygusuz değil. Bir yerden döndürüldüklerinde bunu anlar, incinirler. Ayrıca, her çocuk gittiği mekânı birbirine katıyor diye bir şey yok. Her çocuğun kendi karakteri var. Kapısına gittiğiniz mekândan ‘Çocuk almıyoruz’ diye çevrilmek hem ebeveyn hem çocuk için büyük utanç.”

BANA GÖRE DÜPEDÜZ AYRIMCILIK

HÜRRİYET Kelebek yazarları Orkun Ün ve Cihan Şensözlü Çocuksuz restoran’ konseptine pek sıcaklar. Katılmıyorum. Bence, ‘Eşit hak’ meselesi önemli! Çocuklar da yetişkinler gibi eşit haklara sahipler. Restoranlar da dahil tüm kamusal mekânlardan faydalanmak ‘hak’ kategorisindedir, kısıtlanamaz. TCK’ya göre de 18 yaş altındaki herkes çocuktur. Bu restoran, 17 yaşındaki çocuğu kabul etmemekte mi? Yaş, sübjektif bir kriter değil mi? Çocuklar yetişkinlere kıyasla daha deneyimsiz, daha hareketli olabilirler. Koşup oynar, hangi ses tonuyla, nerede, ne konuşacağını bilemeyebilirler. Doğrudur, çocuk yapmayı tercih etmemiş olanlar için tüm bunlar sorun olabilir ancak hiçbir argüman onları haklı çıkarmaz. Zira, kamusal alanın huzuru çocuğu, kadını ya da belli bir din, ırka mensup kişiyi oraya kabul etmemek ile çözülmez. Gereken sessizliği sağlayamayan misafirlerin, ki bu çocuk da yetişkin de olabilir, oradan ayrılmasını istersin, olur biter. ‘Hepsi aynı’ tonlaması ile çocuklara ortak muamele etmek düpedüz ayrımcılıktır.

Haberin Devamı

Çocuksuz restoran konsepti ne kadar doğru

ON BİNLERCE ‘AİLE’ RESTORANI VAR

KLİNİK Psikolog Emre Konuk bu tartışmanın kendisine ‘acayip’ geldiğini belirterek, “Sanki koskoca Türkiye’de bir tane restoran var da ‘Kabul edelim mi, etmeyelim mi?’ ya da bir kanun çıkarılacak da ‘Çocuklar girebilir mi giremez mi?’ onu tartışıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Yalnız başına, sessiz, sakin yemek yiyen ve bunu isteyen insanlar var bu dünyada. Çocuğun olmadığı, müziğin çalınmadığı yer arayabilirler. Buna niye izin verilmesin ki? Sonuçta genel bir durum değil. Çocuklu ailelerin çocuklarıyla gidebileceği on binlerce ‘aile’ restoranı var. Sapanca’da büyük otellerden biri çocuk kabul etmez mesela. Sakin bir hafta sonu geçirmek için giderler. Bir de kusura bakmayın ama çocuklar bağırırlar, çağırırlar. Çoğu anne de ‘Dur, yapma’ demez. O nedenle sakin kalmak isteyenlerin bu taleplerini karşılayacak bir restoran olmalıdır. Sonuçta çocukların haklarını elinden almıyoruz. Serbestlik ve seçenek olduğu sürece sorun görmüyorum” diyor.

Haberin Devamı

EBEVEYNLER SINIR ÇİZMEYİ BİLMİYOR

PSİKOLOG Ozanser Uğurlu, tartışmanın kültürel bir boyutu olduğunu belirterek, “Çocuk merkezli bir kültüre sahibiz. Bu, belki genlerimizde bile var. Göçebeydik, tarım ile yerleştik. Çocuk da işte bu noktada aileyi genişleten ve bir arada tutan bir obje gibi görüldü. Annelik ‘kutsal!’ Haliyle çocukları da... Hatta bazıları için yaptıkları ‘en iyi şey’. Bireysellik/çocuğun bizim bir parçamız olmadığı, bir ebeveyne katabilecekleri, çocuklar ile ilişkinin farklı kurulması gibi konularla toplum yeni tanışıyor. Bugünkü ebeveynlik tarzımızın karman çorman olması da bu yüzden” diyor. Peki, tartışmanın hangi tarafında? Uğurlu, “Adı üzerinde çocuk! Çocuk çocukluğunu yapacak. Burada sıkıntı ebeveynlerde. Bazıları çocuğu sorumsuz ve sınırsız yetiştiriyor. Sınır çizmesini bilmeyen bir çocuk sıkıntı olabilir. Çocuklu ailelerin restoran bulmakta sıkıntısı olmadığına göre bazı yerlere de çocuk alınmayabilir. Bunun ayrımcılık olduğunu söylemek biraz ileri değil mi? Sonuçta çocuk ırk ya da cinsiyet değil” diyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları