Fulya Soybaş

Uzay maceramız hafife alınmamalı

19 Ocak 2024
Türkiye’nin uzay yolculuğu ve ilk astronotumuz Alper Gezeravcı için yapılan yorumlara bakınca, ‘Dünyada kendi insanını böylesine değersizleştiren başka bir ülke var mı?’ diye düşünüyor insan. Oysa henüz 100 yaşındaki Cumhuriyetimizin prestiji ve gelecek nesiller adına çıkılan bu yolculuğu hafife almamak gerek. Neden mi?

DALGA GEÇİLECEK İŞLER DEĞİL

Uzay Bilimci, Astrofizikçi Doç. Dr. Selçuk Topal da geçtiğimiz yıl fiziken, ruhen ve yılların akademik birikimiyle astronotluk için hazır olduğunu düşünerek resmi başvurusunu yapan isimlerden biriydi. Diyor ki: “Gelecek uzayda! ‘Uzay’ demek inovasyon ve uzun vadede ekonomik güç demek. Dolayısıyla uzay yarışında bugün alınan kararlar bir ülkenin gelecek 50 yılını belirler. Uzayda lider olan Dünya’nın da lideri olur. Bu unutulmamalı ve umuyorum bir gün o noktaya biz de geleceğiz.”

BU BİR BAŞLANGIÇ

Türkiye Uzay Ajansı’nın 10 hedefinden birinin, ‘bir Türk astronotu Cumhuriyetimizin 100. yılında uzaya göndermek’ olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Topal,
“Yolculuğun turizm olarak değerlendirilmesi çok yanlış. Aksine bu bir prestij meselesi. ‘Özel şirket ile gidiliyor’ diyenler var ama uzun zamandır uzay misyonları özel şirketler tarafından yapılıyor. Ayrıca astronotumuz orada 13 farklı deney yapacak, bu bilimsel bir misyon da. Bir başlangıç yapılmalıydı ve bu da iyi bir başlangıç, bundan sonrası inanıyorum ki gelecek, gelmeli de. Daha 2030’dan önce gerçekleşmesi planlanan aya sert iniş projemiz var. Bunlar basit ya da dalga geçilecek işler değil ciddi projeler ve unutmayalım ki gençlerimize böylelikle yeni kapılar açılıyor" diyor.

CUMHURİYETİMİZ İÇİN BÜYÜK BİR ADIM

İstanbul Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Hüseyin Esenoğlu, dünyanın uzay macerasının sadece 60 yıl önce başladığı, teknolojinin de hızla ilerlemesi ile birçok ülkenin hızlı yol aldığı ve haliyle uzaya çıkmanın insanlık için ‘sıradanlaştığını söylüyor, “Ama” ile devam ediyor: “20 Temmuz 1969’da Apollo 11 ile aya giden Neil Armstrong ilk adımını atarken ne demişti: ‘Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım.’ Buradan hareketle bizim uzay maceramız başka ülkeler ya da kendimiz için bile ‘küçük’ bir adım olarak görülebilir ama Türkiye gibi henüz 100 yaşındaki genç Cumhuriyetimiz için şüphesiz ‘büyük’ bir adım.”

Yazının Devamını Oku

Yemek-servis kırtasiye ücretleri şişiriliyor: Özel okullarda gizli zam mı var

16 Ocak 2024
Her yıl olduğu gibi özel okullarda erken kayıt döneminin başlaması ile 1.5 milyon öğrenci velisini ilgilendiren ücret artışları yine gündemde.

Hem üyesi olduğum veli whatsapp gruplarında hem de sosyal medyada hararetle konuşulan iddialara göre bazı okullar fiyatlarına, yemek-servis-kırtasiye gibi ek ücretleri de ekleyerek, yüzde 100 hatta 200’e varan zamlar yaptı. Bu yasal mı? Zamlar neye göre belirleniyor? Millî Eğitim Bakanlığı yeni bir düzenleme yapacak mı? Hem bu soruları araştırdım hem de “tavan fiyatın sabitlenmesi ve velilerin isyanı hakkında özel okullar ne düşünüyor?” diye sordum.

YÜZDE 57 YAPAN DA VAR YÜZDE 200 DE

Özel Okul Velileri Platformunun paylaştığı bazı zam oranlarını derledim ki fotoğrafı daha net görelim:

-Doğa Koleji: Yüzde 60 burslu öğrenciden 72 bin 490 TL kayıt ücreti + 50 bin 500 TL yemek ücreti istendi. Geçen yıl toplam
45 bin TL ödeme yapılmış. Okul bu yıl yüzde 170 zam uygulamış.

-Okyanus Koleji: Geçen yıl kayıt ücreti 64 bin TL iken bu yıl bu rakam 102 bin TL’ye çıkarılmış. Yemek ücreti içinse yüzde 100’lük zam ile 45 bin TL talep ediyor.

-Bursa’da bir okul:

Yazının Devamını Oku

Türk askeri o bölgede ne yapıyor: 9 şehit verdiğimiz Metina bölgesi neden önemli

15 Ocak 2024
PKK’lı teröristlerin sızma girişimi ile 9 askerimizin şehit olduğu Irak’ın kuzeyindeki Metina bölgesi terör örgütünün barınma noktalarından da biri.

Dolayısıyla akla hemen şu sorular geliyor: “Bu bölge neden önemli? Ve dahası Mehmetçiğimiz neden orada?” İşte madde madde yanıtları.

ÜLKENİN GÜVENLİĞİNDEN VAZGEÇEMEZSİNİZ

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin “önleyici darbe” diye bir kavram yarattığı, terörizme karşı savaş ilan edip, terörle ilintilendirdiği her hedefe saldırdığını hatırlatıyor ve ekliyor: “ABD’nin sadece bir saldırı sonrası ilan ettiği ‘önleyici darbe’ stratejisini Türkiye’de neredeyse 40 yıldan fazladır uğraştığı PKK terör örgütüne karşı izliyor ve izlemelidir de. Neden? Tersten düşünelim. Diyelim Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) sınır ötesinde değil;

1-PKK buralarda istediği gibi konuşlanıp, istediği eğitimi yapıp, bölgedeki yerel unsurları da oralardan çıkararak, ki geçmişte yaşadık bunu, bir ‘varlık’ haline gelecek mi? Muhakkak.

2-Bu durum Türkiye’nin hudut/hudut gerisindeki güvenliğine bir tehdit olacak mı? Kesinlikle.

3-Ayrıca PKK terörünün, şu an Suriye’de olduğu gibi, topraklandırılması halinde terörist çizgiden meşru bir seviyeye çekilmesi mümkün mü? Ona da evet.

Yazının Devamını Oku

Saldırıların ardında kimler var

14 Ocak 2024
Son bir ayda terör örgütü PKK’nın bu üçüncü saldırısı.

Dolmabahçe’deki güvenlik zirvesinden Türkiye’nin güneyinde bir ‘teröristan’ kurulmasına asla izin verilmeyeceği mesajı çıktı. Peki Türkiye nasıl bir strateji izleyecek? Saldırıların faili kim ya da kimler? Türkiye ateşe çekilmek mi isteniyor? Abdullah Ağar ve Dr. Eray Güçlüer yanıtladı.

BAŞLADIĞIMIZ İŞİ BİTİRMELİYİZ

Güvenlik stratejileri uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye’nin sadece bir terör örgütüyle değil, bölgede yaşanan ve jeopolitik savaşın ‘aparatı’ bir örgüt ve bu örgütü nasıl kullanacağını iyi bilen bölgesel/ küresel oyuncularla mücadele ettiğini hatırlatıyor ve diyor ki: “Terörle mücadelenin kendine özgü yapısı ve denklemleri vardır. PKK terör örgütü de bu denklemde fırsat bulduğu her an, yaz- kış fark etmeksizin, eylem yapma arzusu içindedir. Sonuçta buna muhtaçtır. Çünkü;

PKK EYLEME MUHTAÇ

-Sinath, Haftanin, Metina, Zap, Avaşin- Basyan ve Hakurk bölgesi, terör örgütünün sözde kurtarılmış bölge ilan ettiği, sözde ‘devlet kurdum’ dediği bölgedir. Mehmetçiğimiz burayı postalı ile çiğnemiştir. Topografya ve demografya ile bağı zayıflayan, ürettiği terör doktirini çöken ve itibarı yerle bir olan terör örgütü, pekâlâ Türkiye’deki seçim sürecini manipüle etmek, toplumu kutuplaştırmaya çalışmak, “Türkiye’nin o bölgede ne işi var?” tartışmasını açtırmak ve dahası terör örgütünün siyasi kanadı üzerinde etkisini arttırmak, ‘asıl patron benim’ demek adına bu eylemi gerçekleştirmiş olabilir mi? Olabilir. PKK terör örgütü şeytani bir akıl ile “Günün sonunda Türkiye bu saldırıyı ABD’ye mal eder, böylelikle aralarındaki kriz daha da derinleşir de rahat ederiz” mantığı ile böyle bir saldırı yapmış olabilir mi? Olabilir.

Dolayısıyla “Kış koşullarında PKK eylem yapmaz” söylemi yanlıştır. Ancak terör eylemlerinin ardışıklığı ‘sipariş’ üzerine gerçekleştiği şüphesini de arttırmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Sanatçıdan siyasetçi olur mu

12 Ocak 2024
Her ne kadar siyasetle- sanat ilişkisi ideolojik olarak farklı temeller üzerindeymiş gibi dursa da sanatın “toplumsal olma” özelliğinden dolayı siyasetle yakın ilişkisi olduğunu düşünüyorum.

Bu sebeple de sanatın siyasete bulaşmasında pek sakınca görülmüyor, hatta politika gibi maruz buyurun “kaba” bir işi nazikleştireceği bile düşünülüyor. Bu sebepledir ki yakın tarihimizde birçok kez sanatçılar ile siyasetin yolları kesişmiştir. Mesela, bir önceki yerel seçimlerde oyuncu Emre Kınay, Güven Hokna, Selen Kartay belediye başkanlığına adaylıklarını koymuştu. Bu seçimlerde ise adaylığı kesinleşenler arasında oyuncu Erdal Beşikçioğlu ve müzisyen Hakan Peker var. Ama Beşikçioğlu’nun seçilmesi halinde tiyatroya devam edeceğini açıklaması, “Sanatçıdan siyasetçi olur mu?” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Gelin hem bu soruya cevap arayalım hem de “bugüne kadar kaç ünlü isim seçimlere girdi, kaç oy toplayabildi?” onlara bakalım.

Erdal Beşikçioğlu

KALBE DOKUNABİLEN YARAYA DA ÇARESİZLİĞE DE GELECEĞE DE DOKUNUR

27 Mayıs 1960-12 Eylül 1980 arası, Türkiye’de askeri müdahaleler, darbeler başta birçok ideolojik çatışma yaşanmış ve Cumhuriyet Dönemi’nde daha önce tecrübe edilmemiş siyaset modelleri ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla sanatçıların aktif siyasete katılmasının önü daha çok 1980’li yıllarda Turgut Özal dönemi ile açıldı denilebilir. Öyle ki merhum Cumhurbaşkanı Özal, ilk olarak kadın hakları konusunda TBMM’de çalışmalar yapmak için sanatçı Hülya Koçyiğit’i ANAP’tan milletvekili adayı olmaya davet ediyor. Koçyiğit, ısrarlar üzerine adaylığı kabul ediyor ama bu kez de “Oyuncu nasıl siyasete girer?” eleştirilerinin hedefi oluyor. Sıkıntılı süreçler geçirse de 1987 genel seçimlerinde İzmir’den milletvekili adaylığını açıklıyor. Ufak bir farkla seçilemiyor ama sanatçıların aktif siyasete girmesinin kapısını böylelikle o aralamış oluyor.

SICAK BAKIYORUM

Gündemde yine benzer tartışma olunca haliyle kendisini aradım. Düşüncesini sordum. Diyor ki: “Belediyeler ve siyaset vatandaşa hizmet etmeyi amaç edinmiş kurumlardır. Böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Sanatçılar da yaşadıkları toplumu iyi tanıyan, çevresine duyarlı, empati kurmada başarılı ve gözlem yeteneği yüksek insanlardır. Dolayısıyla sanatçılar, adalet, eşitlik ve barış konularında da fazlasıyla hassastır. Bu nedenle toplumun güvenini kazanmış her bir sanatçı, siyaset aracılığıyla da insanlara hizmet etmeye gönüllü olabilir. Aslında sanatçılar, ki bu geniş bir kavramdır; yazarı, karikatüristi, ressamı, oyuncusu, yönetmeni, müzisyeni... Hepsi birebir halkın kalbine dokunur. Kalbe dokunan, yaraya da çaresizliğe de geleceğin korkusuna da aydınlık günlere de dokunur. Ben sanatçıların adaylığına gerçekten çok sıcak bakıyorum. Onların duyarlılığına ve insani duygularına saygı duyuyorum. Aday olan herkese de çıktıkları yolda başarılar diliyorum.”

SANATÇILIĞINA ‘BAŞKANLIK’ UNVANI EKLEYEN İLK İSİM FATMA GİRİK

Yazının Devamını Oku

Korkunç iddia: Çocukları kaçırdılar... Epstein’ın fuhuş ağı Türkiye’ye uzandı mı

11 Ocak 2024
18 yaşından küçük kız çocuklarına cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı kurmak suçlamasıyla tutuklanan ve 2019’da cezaevinde ölü bulunan Jeffrey Epstein davasına ilişkin belgelerdeki “Türkiye” detayı sosyal medyayı salladı. O belgelerde istismara uğrayan kız çocuklarının avukatı Katherine W. Ezell, Epstein’ın özel pilotu da olan eski manken Nadya Marçinko’yu 13 Nisan 2010’da sorguluyor. Marçinko “susma hakkı”nı kullanıyor. Ancak avukatın cevabını alamadığı “Jeffrey Epstein’ın Türkiye, Çekya ve Asya ülkelerinden küçük kız çocukları getirdiği iddiası var. Farkında mıydınız?” sorusunu tüm Türkiye konuşuyor. Epstein’ın kurduğu fuhuş ağı iddia edildiği gibi Türkiye’ye uzandı mı? Sosyal medyanın iddiasına göre bu çocuklar, 1999 Marmara Depremi sonrasında kaybolan çocuklar olabilir mi? Beraber bakalım.

EPSTEİN BELGELERİNDE ŞOK ‘KASET’ İDDİASI

Epstein davası birçok açıdan karmaşık ve de “iddialar” üzerine kurulu bir dava. Belgelerin birçoğu mağdurların 9-10 yıl önceki ifadelerine dayanıyor. Örneğin:

1. 250 sayfadan oluşan son belgeler Epstein’in ortağı da olan ve kurdukları ağa 18 yaşından küçük kızlar bulmak suçlaması ile 20 yıl hapis cezası alan kız arkadaşı Ghislaine Maxwell’e 2015 yılında açılan davadan alınma.

2. Bu belgelerde Sarah Ransome isimli mağdur, Epstein’ın elinde ABD eski Başkanı Bill Clinton, Donald Trump, ayrıca İngiltere Prensi Andrew ve milyarder işadamı Sir Richard Branson’ın seks kasetleri olduğunu gördüğünü ve hatta kasetleri kopyaladığını iddia ediyor.


Yazının Devamını Oku

Epstein’ın ‘seks adası’ ve kirli ilişkiler ağı

9 Ocak 2024
En küçüğü 14 olmak üzere 18 yaş altındaki onlarca kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı oluşturmak suçlamasıyla yargılanan ve gözaltında tutulduğu hapishanede ölü bulunan Amerikalı milyarder Jeffry Epstein dosyasının kamuoyuna açılması ile ortaya dökülen “ünlü” isimler günlerdir dünyanın bir numaralı gündemi. Listede eski ABD başkanlarından Bill Clinton, Donald Trump, İngiliz Kraliyet Ailesinden Prens Andrew, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, aktör Kevin Spacey, şarkıcı Michael Jackson, illüzyonist David Copperfield, ünlü fizikçi Stephen Hawking ile birçok Hollywood ünlüsünün de adı var. Peki, “listede adı olan tüm bu ünlü isimler pedofil mi? Epstein kim? MOSSAD detayı da nereden çıktı?” diyorsanız işte yanıtı...

JEFFRY EPSTEİN KİMDİR Epstein, 1953’te New York’ta doğan, annesi okul hademesi, babası bahçıvan, Yahudi bir aileden geliyor. Üniversitede matematik okuyor ama diplomasını almadan ayrılıyor. Ancak buna rağmen bir ortaokulda matematik öğretmenliği yapıyor. Ki burada ABD’nin en ünlü finans kuruluşlarından olan Bear Stearns’ün Ceo’su Alan Greenberg ile tanışıyor ve kısa zamanda yanında işe giriyor. Bankacılık ve finans alanında hızla yükselen Epstein, 1981’de kendi danışmanlık şirketini açıyor. 1987’de ise Yahudi asıllı iş insanı Steven Hoffenberg’in danışmanlığını yapıyor. Şöyle de bir dip not vereyim: Hoffenberg “saadet zinciri” suçundan 20 yıl hapis yattı, hatta bu işi Epstein ile planladıklarını itiraf etti ama Epstein bu suçtan yargılanmadı.

VERGİDEN MUAF ADA

1988’de Hoffenberg için çalışırken bir yandan da kendi yatırım şirketini kuruyor. En zengin müşterisi Victoria’s Secret’ın sahibi, milyarder iş insanı Leslie Wexner. Asıl servet ve ünü de zaten Wexner sayesinde yapıyor. 1998’de vergiden muaf kalmak ve de özel misafirlerini ağırlamak için Virgin Adaları’nda, “Little Saint James” adını verdiği bir ada alıyor. Bugün “Seks adası” denilen o ada, bu ada. Epstein’ın bu adada reşit olmayan genç kızları cinsel istismara maruz bıraktığı, suç ortakları ve müşterilerinin kimlikleri ortaya çıkmasın diye burada ağırladığı biliniyor.

SEVGİLİSİ SUÇ ORTAĞI 

Gelelim Epstein’ın kız arkadaşı ve suç ortağı Ghislaine Maxwell’e. Babası İngiliz Daily Mirror gazetesi ve televizyon kanalını kurmuş bir isim. Yahudi asıllılar. Tek fark, Maxwell görünürde milyarder ama gerçekte batık bir iş adamı. Bu gerçek, baba Maxwell öldükten ve kızı lüks hayatını sürdürmek için zengin erkeklere yanaşınca ortaya çıkıyor. Epstein’la da böyle tanışıyorlar. Ghislaine Maxwell; Epstein ve arkadaşlarına cinsel ilişkiye girmek için reşit olmayan kızlar bulmak suçundan, 20 yıl hapis cezası aldı. Bugün önümüze konan isim listesi de aslında Maxwell davasının kamuoyuna açıklanması ile ortaya çıkan yasal belgelerden alınma. LİSTEDEKİ HERKES ‘SUÇLU’ DEĞİL

Yazının Devamını Oku

Gözleri Mecliste SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ek artış yapılacak mı

8 Ocak 2024
Aralık ayı enflasyon rakamının açıklanmasıyla memur, memur emeklisi ve SSK ve Bağ- Kur emekli aylıkları da kesinleşmiş oldu.

Buna göre memur ve memur emeklileri yılın ilk 6 ayı için yüzde 49,25’lik bir zam alırken, SSK ve Bağ- Kur emeklileri yüzde 37,57 zam alacaklar. Ancak memur emeklileri ile diğer emekliler arasında 12 puana yakın bir fark ortaya çıktı. Haliyle bugünlerde milyonlarca emekli şu soruların cevabını merak ediyor: Emekli zamları arasındaki fark kapanacak mı? Peki ama nasıl? Refah payı maaşlara ne zaman yansır?

BİR KEREDE HERKESE EŞİT REFAH PAYI İLE FARKIN KAPANMASI GÜNDEMDE

Sosyal Güvenlik Müşavirleri Derneği Başkanı Emin Yılmaz’a göre aradaki yüzde 12’lik farkın, ülkenin içinde bulunduğu enflasyonla mücadele kıstası dikkate alınarak ama tüm emekli kesimlerinin gönlü alınacak şekilde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ile bir kerede, herkese eşit refah payı verilerek kapatılma olasılığı yüksek.


Emin Yılmaz

ARADAKİ FARK NEDEN OLUŞTU

Sorum şu:

Yazının Devamını Oku