Kontrollü kaos -5-

Türkiye, sözde demokrasiye geçmişti ama on yıllık Demokrat Parti iktidarına tahammül edemediler. Başta CHP ve on yıllar boyu CHP’lileştirilen bürokrasi tahammül edemedi. Üstelik o Demokrat Parti de CHP’nin içinden çıkmıştı.

Haberin Devamı

CHP’de ‘Dörtlü Takriri’ verenler (Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Adnan Menderes), diğer bir ifade ile İnönü yönetimindeki tek parti sultasından bıkıp demokrasi arzulayanlar partiden ihraç edildiler (Celal Bayar ise hem partiden hem de milletvekilliğinden kendisi istifa eder).

İsmet İnönü kendini Milli Şef ilan edip paraların üzerinden Atatürk’ün fotoğrafını çıkarıp kendininkini koydu. Tek parti yönetimi olarak 15 yıl başbakanlık, 12 yıl da cumhurbaşkanlığı yapmıştı.
Bu uzun süre zarfında Türkiye’nin bürokrasisini A’dan Z’ye bizzat dizayn etmişti. Yurdun en ücra köşesindeki karakoldaki uzatmalı çavuştan illerin valilerine kadar bütün devlet memurları İnönücü’ydü.

1950 de, CHP seçimleri kaybedip DP iktidara geldi ama ülkede tam bir bürokratik oligarşi hüküm sürüyordu. Yani İnönü’nün bürokratları (devlet memurları) dediğim dedik çaldığım düdük anlayışıyla seçilmişlere tahakküm ediyorlardı.

Haberin Devamı

Nitekim daha seçimlerin ertesi günü askerler, İnönü’ye giderek CHP’nin kaybettiği seçimleri iptal etmek istedikleri söylediler. On sene zor tahammül ettikleri DP iktidarını alaşağı edip devlet başkanlığı makamına kurulan Orgeneral Cemal Gürsel, CHP Genel Başkanı İnönü’yü telefonla arayarak: “Paşam! Emirleriniz bizim için Peygamber buyruğudur!” demiştir.

CHP’nin eskiden beri istediği bu durum (iktidarların muktedir olamaması) 60 İhtilalinden sonra 61’de yapılan anayasa ile perçinlendi. Böylece devlet denetimi ve yönetimi, milletten ve milletin seçtiklerinden çıkarak atanmışların bulunduğu üst kurullar ve kurumlara geçti.
Zavallı Demirel, % 52 oy alarak tek başına iktidar (!) olmasına rağmen bir TRT Genel Müdürü bile atayamazdı.

Mesela geçen günlerde Yüksek Askerî Şûra toplantısı oldu; Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı değişti. Sessiz-sedasız tereyağından kıl çeker gibi suhuletle gelip geçti.

Eskiden böyle miydi? Günler öncesinden hazırlıklar yapılır, yazılır-çizilir; toplumun dikkati oraya çevrilir, sonuçta ‘körler-sağırlar, birbirini ağırlar’ misali askerler bütün atamaları yapıp imzalaması için başbakanın önüne koyarlardı.

O vakitler askerler sürekli televizyonlardaydı; her gün her çeşit talimatı verip, milleti ve milletin seçtiklerini hizaya sokarlardı.

Ve bütün bu kepazeliklerin adına, utanmadan demokrasi diyorlardı yani halkın idaresi!

Bugün gelinen noktada sokaktaki insana sorun bakalım; kaç kişi Genelkurmay Başkanı’nın ya da Kara Kuvvetleri Komutanı’nın adını bilir? O vakitler ise millet kendi adını unutmuş, ilgili zevatın adını ezbere bilirdi.

Haberin Devamı

Vesayet dönemindeki başbakanlar mostralıktı; özellikle devlete ait işlerde suya sabuna dokundurtulmazlardı dolayısıyla hiçbir temizlik de yapılamaz ve o köhne yapı daha da çürüyerek devam ederdi.

Vesayet kumkumaları, bugünkü demokratik durumu içlerine sindiremiyorlar; belli ki ufunet dolu ciğerleri postal kokusunu özlemiş!

Daha çok beklerler!

Yazarın Tüm Yazıları