Paylaş
İnsanlıktan ve insani değerlerden nasibi olmayan emperyalistlerin medeni diye kurdukları ve övündükleri sistemin adı bile vahşi kapitalizmdir. Bu sistemde hak-hukuk- adalet hak getire!
Bu sistemde güçlüyseniz her türlü hakka sahipsiniz. Hatta en haksız olduğunuz yerde, gücünüz sayesinde en haklısınızdır.
Eşrefi mahluk (en yüce mahluk) olan insan, gerektiğinde en alçak, en vahşi mahluktur. Nitekim insanoğlu denilen canavarın sergilediği vahşette, eline, en yırtıcı hayvanlar bile su dökemez. En vahşi hayvan bile karnını doyuracağı bir avla yetinir.
Hayvandan çok daha aşağı olan bu insan müsveddeleri ise dünyayı verseniz doymazlar ve yeni bir dünya daha isterler.
Dünyanın altını üstüne getirdiler; zavallı milletlerin sahip oldukları yeraltı ve yerüstü ne kadar zenginlik varsa hepsini ellerinden aldılar. Almakla kalmadılar, sahiplerini ya öldürdüler ya da ölümden beter eden işkencelerden geçirdiler.
Gücü eline geçirip dünyada söz sahibi olan, sömürgeci olmayan ve sahip olduğu topraklarda adil düzen kuran tek ülke bizim ülkemiz idi. Bu durum, bizim medeniyetimizin olmazsa olmazıydı.
Bundan dolayıdır ki Topkapı Sarayı’nın kapısında Osmanlı sultanı; ‘Bütün mazlumların hamisi, kollayıp koruyucusu’ ve ‘Allahütaala’nın yer yüzünde adaletinin gölgesi’ olarak tarif edilir.
Yani Osmanlı sultanı, Allah adına ve Allah’ın buyruğu istikametinde halklarını (yönettiği toplumları) idare eder. Sultan da dağ başındaki çoban da o ilahi buyruk karşısında eşittir ve aynı haklara sahiptir.
Bundan dolayıdır ki Türk yurdunda yaşayan bütün halkların (hangi dinden, dilden, mezhepten ve meşrepten olurlarsa olsunlar) canı, malı, ırzı, inancı, dili, kültürü teminat altındadır. Hatta gayri müslimin hakkı, Müslüman hakkından önceliklidir; hayvan hakkı ise hepsinden önceliklidir.
Osmanlı yıkıldıktan sonra kurulan onca devlete ve milletlere bakın; hepsi canını, malını, dinini, namusunu, dilini ve kültürünü korudu ve koruyor.
Bir de medeni denilen Avrupalı emperyalistlerin 50 yıl, 100 yıl bilemediniz 150 yıl işgal ettikleri ve iliklerine kadar sömürdükleri ülkelere bakın; hepsi ya İngilizce ya Fransızca ya İspanyolca ya Portekizce vb. konuşuyor.
Osmanlı sahip olduğu yerleri sömürmek şöyle dursun, merkezin imkânlarını o yerlere taşıdı.
Sabır taşı çatladı, zulüm ayyuka çıktı, mazlumların ahları Arş’ı titretiyor; zalimlerin zulümleri yanlarına kar kalıyor. Zira bütün bu haksızların hesabını soracak ve zalimlere diyet ödetecek Molla Kasımlardan eser yok!
Zifiri karanlığın en koyusunu yaşayan dünyamızda şafağın sökmesi yakındır.
İki asrı aşkın bir zamandır titremekte olan Türk, kendine gelmekte, eski kuvvet ve kudretine kavuşmayı, kuvveden fiile çıkarmanın gayretiyle yanıp tutuşmaktadır.
Zulümle berbat olan dünya, Türk’ün adaletiyle yeniden abat olmayı bekliyor!
Trump’a bakın, Putin’e bakın, diğer ülke liderlerine bakın; hemen hepsi adaleti Türkiye’de, Türk liderliğinde arıyor.
Paylaş