Depremle yaşamayı bilmek

İŞTE bu kez İzmir’de yine deprem, yine yıkım ve gözyaşı. Belli ki ne bu depremlerin ardı arkasının kesileceği var, ne de onların ardından dökülen gözyaşlarımızın dineceği...

Haberin Devamı

Hep söyleniyor: Deprem değil, çürük binalar öldürür, lakin bizler inatla çürük binalarda oturmayı sürdürüyoruz.

Bir yerde eksik yapıyoruz ama nerede?

İnşaat teknolojisinde Türkiye, dünyada ilk beş ülke arasında yer almaktadır. İnşaat işini bu kadar iyi bilmemize rağmen bu güzelliği neden kendimize yapmıyoruz, anlayamıyorum.

Türkiye deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Tıpkı Japonya gibi depremle yaşamayı bilmeliyiz.

Japonya’da bizden çok daha şiddetli depremler olmasına rağmen ne binaları yıkılıyor, ne de insanları ölüyor.

Sebebi belli: Depreme dayanıklı binalar yapıyorlar.

İzmir’de yıkılan binaların balçık üzerinde inşa edildiğini gördük. Zemini balçık olan bostan tarlalarına 10-15 katlı binalara imar verip inşaatlar yaptırmışız.

Bu hal yalnızca İzmir’e özgü değil; Adapazarı’nda da böyle, İzmit’te de, Yalova’da da, Türkiye’nin başka yerlerinde de böyle.

Haberin Devamı

Bu cinayetler vaktiyle belediyelerimiz ve onların imar daireleri tarafından işlenmiş; dolayısıyla milyonlarca insanımız patlamaya hazır bombaların üzerinde oturuyor.

Bunlar bugün değilse bile, yarınki depremde yıkılacak ve onlarca, binlerce insanımız bunların enkazında kalacak.

Karşılaşmamız mukadder ve muhakkak olan bu denli bir ölüm tehlikesi karşısında tedbir almak ve bunun için de ülke çapında seferberlik başlatmak gerekmez mi?

Bildiğimiz kadarıyla Çevre Bakanlığı, tüm illerdeki bina envanterini çıkardı. Yani önümüzdeki depremlerde hangi binaların yıkılacağını biliyoruz.

O halde neden elimiz kolumuz bağlı, kös kös oturup ölümü bekliyoruz?

Candan daha aziz şey olmadığına göre, can güvenliğimizi neden güvence altına almıyoruz?

Devlet vatandaşını ölümle yüz yüze bırakmamalı, her türlü destek ve imkânla vatandaşını bu işe zorlamalı.

Belediyeler bu türlü binaların iskânlarını gerekli halde iptal etmeli.

Ölüm kalım mücadelesi verilmesi gereken böyle bir durumda, devlet-millet el ele veremeyecek de hangi durumda verecek?

Dün teknoloji bu kadar gelişmemişti, devletimizin imkânları sınırlıydı; bugün öyle mi?

Devlet ağıt yakmaz, gereği neyse onu yapar, yaptırır.

Haberin Devamı

Bu depremde çeşitli konularda bize karşı düşmanca tavır sergilemekte olan ülkeler bile geçmiş olsun dileklerini iletip yardıma koşarken, birileri, “Gâvur İzmir’e oh olsun!” dercesine içlerindeki ufuneti kustular.

Bu tipler Müslüman değil, insan bile olamazlar.

Üstelik bu kepazeliği sözde Müslümanlıkları adına sergiliyorlar. Yalan söylüyorlar, yok böyle bir Müslümanlık. Bunlar ülkemizin birliğine, dirliğine kast eden provokatörlerdir.

Bizim dinimizde inancı, meşrebi, ırkı ne olursa olsun başkasının acısına gülünmez, bilakis o acıya ortak olunur, paylaşılır ve yardım edilir.

Çünkü bizim dinimizin esası, Allah’ın emirlerini üstün bilip onlara saygı göstermek, O’nun mahlûkatına şefkatli olmaktır. Nitekim yaratılan, Yaradan’dan ötürü sevilir.

Haberin Devamı

Ne demişler: Gülme komşuna, gelir başına!

Yazarın Tüm Yazıları