Çözülemeyecek mesele yok lakin...

Erdoğan–Biden görüşmesinin kazananı elbette ki diyalog olmuştur. Taraflar, eskiden beri birbirlerini biliyor ve tanıyordu. Zira Biden, uzun süre Obama’nın yardımcılığını yapmıştı ve özellikle Türkiye açısından oluşturulan tüm olumsuzluklarda onun bilgisi ve dahli vardı.

Haberin Devamı

Uluslararası münasebetlerde esas olan, karşılıklı çıkarlardır. Türkiye-ABD münasebetlerinin temel sorunu yapısaldır. Zira ABD, karşısındaki ülkeyi eşit ortak olarak görmemektedir. O hâlâ Türkiye’yi 1940’ların Türkiye’si olarak düşünmekte ve ona göre davranış sergilemektedir.

Evet, o günlerde Türkiye, yaralarını sarmakta iken, Sovyet tehdidi ile karşı karşıyaydı. Diğer bir deyişle Türkiye, o vakitler apansız yakalanmıştı.

40’lı ve 50’li yıllardaki ikili anlaşmalarımıza bakın; hemen hepsinde kantarın topuzu kaçırılmıştır. İnönü’nün ve Menderes’in yaptığı anlaşmalar dikkatle incelendiğinde, ABD’nin niyetinin iyi olmadığı görülür.

Zira Türkiye’ye sömürge muamelesi yapmıştır. Üç kuruş verdiği borcu bile, nerelerde kullanabileceğimizi kendisi belirlemiştir. Türk Milli Eğitimi’nin yönlendirmesini, Ankara’daki ABD büyükelçisine havale etmiştir.

Haberin Devamı

NATO’ya girebilmemiz için, Kore’ye asker göndermemizi şart koşmuştur.

Daha da korkuncu ise, FETÖ tipi bir yapılanmayla, devletin kılcallarına değin nüfuz ederek; eğitim adı altında, yetişkin insanımızı devşirmiştir.

O gün bugündür, içimizdeki Amerikancılara bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız. ABD, işte bu devşirmelerle iş tutarak, içimizde fink attı. Kalkınmamızı engelledi ve darbe üstüne darbe yaptı.

Karşısında, diklenmeden dik durmaya çalışan tüm siyaset ve devlet insanlarımızı silindir gibi ezip geçti. Kimini tehdit etti, kimilerini darağaçlarına gönderdi, kimilerine ambargo uyguladı, kimilerini darbeyle alaşağı etti, vb.

ABD, tüm bunları yaparken; güç bende, kuralları ben belirlerim ve ben koyarım dedi.

ABD ile aramızdaki tüm anlaşmazlık konularına bakın, hepsinin kaynağının kendileri olduğunu görürsünüz. ABD ile sözde dost ve müttefikiz lakin bize karşı yaptıklarına bakın, ancak düşmana karşı sergilenecek tavırlar olduklarını görürsünüz.

Koskoca ABD’yi bu denli küçük düşüren ve olmayacak yollara saptıran küçücük İsrail’dir; İsrail’in bitmek tükenmek bilmeyen istek ve saldırılarıdır.

2. Büyük Savaş’tan sonra kurulan yeni dünya düzeni, ABD hegemonyasında sürüp geldi. Oysaki bu düzenin sürdürülebilirliği bir yere kadardı. İki kutuplu dünya, bu denli vahşi sömürü sistemini gizlemeyi bildi!

Haberin Devamı

Sovyetler’in çöküşü, rakipsiz kalan ABD’ye yalnızca nefes aldırdı. Zira yeni rakip Çin, sessiz ve derinden geliyordu.

Geldi de. 2025’de Çin, ABD’nin önüne geçecek.

Artık yeni bir dünya düzeni kurmanın vakti geldi ve geçiyor. ABD, Avrupalı dostlarına (!) çiçek uzatarak güven tazelemek ve onlarla birlikte Çin’in karşısına çıkmak istiyor.

ABD için Rusya, göstermelik düşman; asıl hedefte Çin var.

Gelinen bu noktada Türkiye de, kader olan coğrafyanın gereği vazgeçilmez ortak. Türkiye, aynı delikten ikinci kez ısırılmamak için var gücüyle direniyor. Eskisinden farklı olarak, bu kez direnme gücünün yanında, direnç gösteren siyasi irade de var.

Malum, son darbe girişimleri 15 Temmuz ayaklanması idi, orada Hanya’yı Konya’yı gördüler ve artık darbeden vazgeçtiler; geçmek zorunda kaldılar.

Haberin Devamı

Dünya üzerinde yeni kurulacak düzende, Türkiye de belirleyici ülkelerin arasındadır. Türkiye’ye danışmadan, Türkiye’nin olurunu almadan, bu bölge dizayn edilemez.

Goethe ölürken (kendisi için sonsuz karanlığa doğru yol alırken) ‘Licht, mehr Licht!’ (ışık, biraz daha ışık) diye yakarmıştı.

Türkiye’nin de; onların aksine, ışığa koşarken ‘Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ diyebilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı var.

Ya SABIR!

Yazarın Tüm Yazıları