Paylaş
Türkiye’nin tek parti diktası altında inlediği 1950 öncesindeki günleri unutuyor. Özellikle İnönü döneminde ‘faşizan’ uygulamalarla Türk, Rum (azınlık) ayırmaksızın herkese nasıl baskı ve zulüm yapıldığı dünya alemin malumudur. 1946 ‘hilesine’ rağmen (açık oy gizli tasnif) de demokrasiye geçişin tek kahramanı olmak istiyor!
Varlık Vergisi gibi bir konunun hangi döneme ait olduğunu bilen, ‘hak, hukuk, adalet’ deme hakkının o partide olamayacağını çok iyi bilir. Veya Kurtuluş Savaşı’nın takalarıyla silah kaçıran Karadeniz ‘reisleri’ ile bütün yerel Müdafaa-i Hukuk Cemiyet önde gelenlerinin CHP’li olmadığını bilenler ‘istiklalin’ daha sonra Cumhuriyet ilan eden azınlığın tekelindeki bir başarı, bir sonuç olmadığını bilirler.
Kazım Karabekir Paşa’nın inançlı itaatkâr tavrı olmasa tarihin akışı daha farklı olacaktı.
Buna rağmen hem Cumhuriyet’in kurucusu ve sahibi hem de demokrasinin getiricisi iddiasındaki parti halka yıllarca tepeden bakan, konu ve zamana bağlı olarak zulmeden bir durumdan 2025’te dahi kurtulmamıştır.
Ülkede 1950’den bugüne tek başına CHP iktidarı tam 75 yıldır hiç olmamıştır. 75 yıldır icraat yapma ihtimali olmayanlar ülkede taş üstüne taş koymayanlar, en erken 76 yıl önce yapma durumu olabilecek şeyleri sayarak ‘biz yaptık, sattınız’ diyerek çocuk kanmaz deli saçmalarıyla avunmaktadırlar. Sadece enerji, sağlık, turizm ve savunma sanayi gelişmeleri bu kafayı tekzip ve rezil rüsva eder! Anlarlar mı? Hayır!
Ülkenin yönetimini kaybedince askeri kışkırtarak darbeler (1960, 1971) ve post modern darbeler (28 Şubat) yaptırtan CHP, milleti alt tabaka görmekten, ülkeyi zimmetinde, kendine ipotekli mülk sanmaktan inatla geri durmamaktadır.
Beka sorunu varken gerisini ‘teferruat’ sayan sözleri diline pelesenk yapıp, tam tersi bir şekilde ülkeyi çatışmalı bir hale sokmak için halkı sokağa çağırmakta ve hayatı durdurmakla, kavga ve kaostan sonuç almayı hayal etmektedir.
Hak, hukuk, adalet derken şaibeli kurultay ve kongrelerini dahi mahkemeye karşı, halkı kışkırtarak, il binası adresi değiştirerek, entrika ve muvazaadan medet umarak geçerli kıldırtacağını sanmaktadır.
Burnumuzun dibinde, asıl amacı ‘arz-ı mev’ud’ yani Türkiye de dahil olan İsrail’in Filistin’deki soykırımına ve müteakiben İran, Katar ve Yemen saldırıları sürerken, işine gelince ülkenin ve rejimin sahibi CHP, varlık nedenimize kasteden bu tehlike konusunda ağzını açmamaktadır.
Varsa yoksa belediyeleri talan eden çete ve zincirinin demokrasi kahramanı ilan edilmesi, ülkenin bütünlüğünün ve huzurunun İsrail’e yarayacak şekilde bozulması tek amaçlarıdır.
Ülkenin sözde kurtuluşunu yabancı devletlerin kapılarının eşiğinde arayan bu kafa, kar kış krizinde İngiliz büyükelçisi ile görüşmeye balıkçıya koşturan ‘ikoncanını’ yeni kurtarıcı saymaktadır! Mizah dergilerine kapak olacak kadar komik ve o kadar da trajik!
FETÖ ağzıyla konuşan ve ülkemizdeki hayatı durdurmakla tehdit eden ve halkı sokağa davet ederek neredeyse iç savaşa zemin hazırlayan CHP, kurucu mu, yıkıcı mı?
Siz karar verin!
Paylaş