Ayasofya için tarihi karar!

Danıştay 10. Dairesi’nin başkan ve üyeleri (başkan Yılmaz Akçil, üye Ali Ülker, üye Ömer Civri, üye Abdullah Aygün, üye Lütfiye Akbulut) ve Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan çok önemli bir karara imza atarak tarihe geçtiler.

Haberin Devamı

Ayasofya Camisi’ni 1934 yılında müzeye çeviren Bakanlar Kurulu Kararı iptal edilip yeniden cami hüviyetine kavuşturulmasıyla, mabedin ezana ve Kuran’a olan hasreti de bitmiş oldu.

Dile kolay, 500 yıl cami olarak işlev gören fetih sembolü bu ulu mabet, vakıf eseri olmasına rağmen asli hüviyetinden çıkarılarak müzeye çevrilmişti. Bu karar da tıpkı ezan-ı Muhammedinin asli lisanının dışında okutulması gibi milletin kalbinde derin yaralar açmıştı.

Ayasofya Camisi, külliyesiyle birlikte Fatih Sultan Mehmet’in vakfıydı. Vakıf eserler, vakfedicinin arzusu yönünde kullanılabilir. Bunun aksine davranış, hem vakıf hukukuna ve hem de mülkiyet hukukuna aykırıdır.

Yanlış olan bu idari tasarruf yüksek mahkeme (Danıştay) tarafından iptal edildi. Yani anılan yerin cami olmasının önündeki engel kaldırıldı.

Haberin Devamı

Yüksek mahkemenin bu kararına istinaden Cumhurbaşkanlığı makamı da beklemeksizin yayınladığı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Ayasofya Camisi’ni Diyanet İşleri Başkanlığı’na devretti.

Adnan Menderes ezanı asli lisanıyla okutmakla, Tayyip Erdoğan da Ayasofya’yı aslına (vakıf senedinde yazıldığı şekilde) yani camiye çevirmekle yalnız milletimizin değil, tüm İslam âleminin gönlünde taht kurdu.

Bu arada Turgut Özal’ı da rahmetle yâd edelim; zira o da Müslümanların tepesinde Demokles’in kılıcı gibi duran 163. maddeyi kaldırarak “Allah” diyen insanların zindana atılmalarına mani oldu.

Televizyonlardaki konuşmalara ve gazetelerdeki yazılara bakıyorum ve görüyorum ki birileri hâlâ bu işin püf noktasını anlayabilmiş değil. Ayasofya’yı sıradan bir cami farz edip “Hemen yanı başında Sultanahmet Camisi var, orası doluyor mu ki?” demeye getiriyorlar.

Ayol! Bu fethin sembolü, Peygamber Efendimizin muştusuna mazhar olmuş kutlu bir Fatih’in emaneti.

Ünlü şair Yahya Kemal, 30 Mart 1922’de Tevhid-i Efkar gazetesinde yayınlanan ‘Ezan ve Kuran’ başlıklı yazısında bakın ne diyor: “Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hâlâ okunuyor! Sultan Selim Han’ın hırka-i saadet önünde okuttuğu (kesintisiz) Kuran ki hâlâ okunuyor!”

Haberin Devamı

İşte bizi ayakta tutan, bize güç veren bu manevi temelleri bazıları anlayamıyor. UNESCO, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması kararına “Bir anıtın statüsü hakkında Türkiye’nin aldığı kararı üzüntüyle karşıladık” açıklamasında bulundu.

Bakınız: İspanya’da bulunan Cortoba Camisi’ni Müslümanlar 8. yüzyılda yaptı ve bu yapı 500 sene cami olarak işlev gördü. 13. yüzyılda ise burası Hıristiyanlar tarafından işgal edildi ve Cortoba Camisi kiliseye çevrildi. Bugün hâlâ kilise olarak kullanılan bu yapı 1984 yılında UNESCO tarafından dünya kültür mirasına ait eserler arasına dahil edildi.

Yani bir yapının ibadethane olması, o yerin dünya kültür mirasına ait eser olmasına bir halel getirmiyor.

Haberin Devamı

Cortoba Camisi’nin kiliseye çevrilmesinden üzüntü duymayan UNESCO, Ayasofya’nın camiye çevrilmesinden neden üzüntü duyuyor?

Dedik ya: Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!

Yalnız burada unuttukları veya hesap edemedikleri bir şey var; dövmek istedikleri bağcı, eskiden olduğu gibi ağzına vurulup lokması alınan tip olmayı çoktan bıraktı.

Artık mazlumların hakkını savunan, zulme son verdiren, güçlü ve yeni bir Türkiye var.

İşte bu yeni Türkiye evine, ocağına, tarihine, kültürüne, öz vatanına; özetle kendine dönüyor.

Bundan böyle “Ankara ayağını denk alsın!” diyemeyeceksiniz.

Zira ayağını denk alma sırası sizde!

Yazarın Tüm Yazıları