Tarihi temel

ANKARA’da AK Parti-MHP ittifakının -referandumdan hangi sonuç çıkarsa çıksın- devam edip etmeyeceği sorusu gündemde.

Haberin Devamı

İttifakın bir sonucu olarak hükümette ve bürokraside MHP’lilerin yer alacağına ilişkin tahminler tavan yapmış durumda.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, 7 Haziran seçimlerinden sonra da 1 Kasım seçimlerinden sonra da daha önce birlikte cumhurbaşkanı adayı çıkarmış olmalarına rağmen, CHP ile birlikte hareket etmedi. 1 Kasım seçimlerinden sonra AK Parti’yle ittifaka yöneldi.

Bu yakınlaşmada, hükümetin PKK ve Suriye konusunda değiştirdiği politikalarının MHP ile örtüşmesi, 15 Temmuz darbe kalkışması ve MHP içindeki muhalefetin genel başkan değiştirmeye yönelik kongre toplama girişimleri başlıca etkenler olarak görülüyor.


KÖKEN BİRLİĞİ
İki parti arasındaki yakınlaşmanın MHP açısından son dönemde ortaya çıkan siyasi koşulların bir sonucu olduğu açık. Tabii ki, yakınlaşmada ideolojik akrabalık ve dayandığı tarihi kökenin de kolaylaştırıcı bir işlev gördüğünü söylemek gerekir.

İki partinin ana karakterlerini oluşturan siyasi akımların ortak temelini Abdülhamid dönemine kadar geriye götürmek mümkündür.

Osmanlı’nın son döneminde güçlenen Batılılaşma veya Batıcılık akımları içinde Batı değerleri ile İslami değerleri uyumlaştırma, yakınlaştırma veya birbirinin diline çevirme gayretleri dikkat çeker. Bu dönemde II. Abdülhamid’in, erimekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nu Müslüman nüfusa dayanarak ayakta tutmaya çalıştığı; Balkanlar’da hâkimiyeti sürdürmenin uzun vadede mümkün olmayacağını görünce, Osmanlı’yı bir ‘Türk-Arap impatorluğuna dönüştürmeye’ çabaladığı da bilinir. ‘Muhafazakâr-milliyetçi’ akımın temelleri de bu dönemde atılmıştır. Abdülhamid’in ideoloji arayışında ‘İslamcılığı milliyetçileştirme, milliyetçiliği İslamlaştırma’ ile siyaseti mayalandırma yaklaşımı vardır. Sonraki süreçte, milliyetçiliği İslamcı etkilerden arındırarak ‘Türkçülüğe’, İslamcılığı Türkçülükten arındırarak, ümmet anlayışına oturtma ayrışması da yaşanmıştır. Pan-İslamist ve Pan-Türkist akımların doğuşu da aynı dönemdir. (Daha geniş bilgi için bkz. Tanıl Bora, Cereyanlar- Türkiye’de Siyasi İdeolojiler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017)

Bora’nın sözünü ettiğim kitabında vurguladığı gibi ‘Türk-İslam Sentezi’ olarak isimlendirilen ideolojinin kökeni de bu döneme kadar iner.

AK Parti-MHP yakınlaşmasından sonra iktidar kanadının Sultan II. Abdülhamid’e daha sık atıf yapmaya başlaması ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘Türk-İslam Sentezi’ni vurgulama ihtiyacı duymasının bu tarihi temele dayandığı söylenebilir.


GÜNCELE UYARLAMA
AK Parti-MHP yakınlaşmasında konjonktürel siyasi koşulların etkisinin yanı sıra, yine Tanıl Bora’nın sözünü ettiğim değerli çalışmasında değindiği gibi geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet aydınlarından kalıtsal olarak gelen önce ‘devleti kurtarma’ refleksinin etkisi olduğu da düşünülebilir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, partisinden ve kamuoyundan gelen yoğun eleştiriler karşısında, AK Parti ile ittifakı savunurken, 15 Temmuz darbe girişimine vurgu yapması, partisinin ilkelerinden birinin ‘önce ülkem ve milletim’ olduğunu hatırlatması bu düşünceyle örtüşmektedir.

Bahçeli’nin öne çıkardığı bu savunmayı, Başbakan Binali Yıldırım da övgüyle karşılamıştır.

Bu yaklaşımın, referandum sonrasında iki partide de devam ettirilmesi büyük olasılıktır.

Yazarın Tüm Yazıları