Uçakta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler de var. Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları da Akar’a eşlik ediyor.
Amaç, Türk ordusunun lojistik gücüne çağ atlatacak olan Airbus (400 M) nakliye uçaklarının montajını denetlemek.
40 dakika süren sohbetimizde Yunanistan’ın Dedeağaç bölgesine gelen Amerikan askeri varlığından Suriye-Irak sınırındaki Ayn Divar bölgesine yapıldığı iddia edilen Amerikan askeri tahkimatına, Yunanistan’ın yeni silahlanma stratejisinin yaratacağı etkiden Gara harekâtına ve oradan FETÖ’cü paşa Serdar Atasoy’ın tayinine ve “gizli el iddialarına” kadar uzun bir sohbet yapıyoruz.
Akar her zamanki gibi tek tek bütün detaylarıyla olayları anlatıyor.
Kayseri gezimizin nedeni ise 12. Hava Üs Komutanlığı’nda inşa edilen çok özel hangarlar ve bu hangardaki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin lojistik yeteneğini ciddi şekilde arttıracak olan dev Airbus (400M) uçakları ve özel inşa hangarları.
Ziyaretin bir başka nedeni ise çok anlamlıydı.
Kayseri’deki şehit ve gazi ailelerinin çocuklarına MSB Hulusi Akar birer tablet hediye etti.
Duygusal anlar yaşadık.
14 maddelik iklim değişikliği eylem planı...
Nedense “iklim değişikliği” konusu pek ilgi çekmez.
Çünkü bugüne ait değildir. Şimdinin meselesi, bugünün sorunu değil gibi algılanır.
“Dur bakalım” dedirten... “Bizden sonraki kuşaklar” diyerek meseleyi bugünden uzaklaştıran bir tembelliktir aslında bu... Aymazlıktır...
O nedenle Çevre Bakanı Kurum’un yaptığı konuşma medyada pek yer bulmadı.
Sanıyorum bir tek Milliyet’ten Verda Özer yazdı.
Oysa içinde müthiş mesajlar olan bir konuşmaydı.
En önemlisi,
Kuşaklar boyu sürecek bu yolculuğun merkezinde çocuklar var.
Düşünsenize, NASA’nın Mars yolcuğu için internet üzerinden verdiği “boarding pass”lar en çok Türkiye’den alınmış.
Tam 2.5 milyon isim Türkiye’den Mars için “sanal bilet” almış.
Mars’a gidecek araçtaki çipe 2.5 milyon Türk’ün adı yüklenmiş.
O yüzden ben Türkiye’nin uzay projesini yürekten destekliyorum.
Bu arada birçok okurum sordu:
“Ben Türkiye’nin 1 numara olduğu listeyi bulamıyorum?”
Cevap veriyorum:
Ben de içimdeki çocuğa güvenip Mars biletimi aldım.
Boarding Pass’ıma miller bile işlenmişti.
Ama bundan çok daha önemlisi var.
NASA’nın Mars’a gönderdiği keşif aracından bilet alanların sayısı 10 milyon olarak açıklanıyor.
İki saatlik tarihi bir yürüyüştü bu...
İşte o görüntüleri izlerken bir şey dikkatimi çekti.
Katılanlar arasında birtakım gençler vardı. Heyecanlıydılar. Sürekli olarak köprünün kolonlarını gösteriyor, köprünün ayaklarına uzun uzun bakıyor, fotoğraflar çekiyorlardı.
Ve Bakan Karaismailoğlu’nu soru yağmuruna tutuyorlardı.
Gazeteci değillerdi. Orada çalışanlardan değillerdi.
Peki kimdi bu gençler...
Bakan
43 nükleer genç mühendis daha mezun oluyor...
Aslında her birinin hikâyesi ayrı bir mucize.
İşte bir örnek.
Burası Çorum merkeze 24 kilometre uzaktaki Çaltıcak köyü.
Kış olunca sarp dağların geçit vermez yollarında buz kesen bir soğuk ve kar...
Bir o kadar muhteşem bir doğa...
Çünkü Çisemgül kucakladığı bu köpeğe “Şahane” adını verdi.
Ve şimdi bakar mısınız şu fotoğrafa...
Nasıl bir heyecan...
İçimize işleyen bir an...
Tıkandım. Dilim kurudu.
Gözyaşlarımın ucunda bir daha okudum.
Bir daha...
Ah benim canım evladım...
Okuyun ve ne durumdayız anlayın...
İşte Adana:
“Genç doktor Mehmet Ertane, yakalandığı koronavirüsle 40 gün mücadele etti ama kurtarılamadı.”
Dr. Ertane, koronalı hastaları tedavi ederken yakalanmıştı hastalığa.
Allah rahmet eylesin kardeşim...
Ve işte Kocaeli:
“Hasta ziyaretine giden aynı aileden 30’un üzerinde kişinin testi pozitif çıktı.”
Kadın cinayetleri, kadın hakları üzerine internetteki geçmiş yayınları karıştırırken karşılaştım bu cümleyle...
Türkiye’nin FIFA kokartlı ilk kadın hakemi Lale Orta, Evrensel’e verdiği bir röportajında söylemiş bu sözleri: “1991 yılında ilk kez Çin’de düzenlenen Kadınlar Dünya Kupası’na davet aldığım halde göndermediler. Benimle maça gitmek istemeyen hakemlerimiz de oldu ne yazık ki. İşin acı tarafı o hakemin isteği kabul edilerek benim görevim iptal edilmişti.” Okuyunca içim acıdı... Hayatta canavar ruhlu erkeklerden çektikleri yetmiyormuş gibi, kadınlara yeşil sahalarda da böyle bir ayrım olmasını yadırgadım. Önceki gün TFF Başkanı Nihat Özdemir’le sohbet ediyoruz... Tabii aklımda bu soru var...
ÖZDEMİR'E, LALE ORTA'NIN SÖZÜNÜ HATIRLATTIM
Ve konuyu Lale Orta’nın bu sözüne getirip sordum: “Başkan, neden liglerde kadın hakem yok?”
Özdemir önce bir durdu... Sonra heyecanla cevap verdi: “Kadın hakemlerimiz yetiştiriliyor. Yani bu konuda projemiz var.”
- Süper Lig için de kadın hakem olabilir mi?
- Evet, Süper Lig’e kadın hakem geliyor diyebiliriz. Çalışmalarımız var.
1)İsrail insanlık ve barış adına Filistin’e aşı gönderse ne olur?
2)Birleşmiş Milletler imkânı olmayan halklar için bir aşı fonu oluştursa ne olur?
İki soruma da harika iki cevap geldi.
Önce New York’taki BM binasından gelen cevap...
Yazımı okuyan Birleşmiş Milletler Genel Kurul Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır, New York’tan insanlık adına sımsıcak bir mesaj gönderdi:
“Değerli kardeşim,
Yazınızı okudum. Burada aşının özellikle zor durumda olan az gelirli ülkeleri kapsayacak şekilde adil dağıtımı için “vaccines4all” isimli bir kampanya başlattım. Güzel yankı yarattı ve destek buldu. Filistin için de ayrıca bir mesajım olacak.”
Biliyorsunuz...
Burası Tayland krallığı.
Kral Maha’nın yanında oturan kadın iki ay önce evlendiği Kraliçe Suthida...
Kralın önünde ayaklarının dibine doğru uzanan ve iki eliyle saygı ve bağlılık işareti veren ise...
“Resmi metres” ilan ettiği Sineenat...
Suthida’nın yerdeki Sineenat’a olan bakışını görüyor musunuz?
“Sağlık çalışanlarımız ve bazı meslek gruplarımız için acilen 10 bin doz aşıya ihtiyacımız var.”
Ülkeler aşı için milyarlarca dolar harcayıp kuyruğa girerken...
Aşılamalar başlamışken...
O acılı ve kanlı coğrafyanın Filistinli çocukları yine ortada kalmış durumda...
İşte o nedenle yazıyorum bunları...
Ve bu yazı...
Felaketler tarihinde...
İnsanlığa yazılmış bir mektup olsun istiyorum...
Andok Dağı’ndan Makam Dağı’na, oradan Hasuni Mağaraları’na kadar gelincikler, papatyalar, yaban otları...
Kefrum Kalesi’nden buram buram kekik kokuları... Diyarbakır, Kulp, Ergani, Silvan baharla beraber uyanıyordu. Batman Çayı gürül gürül...
Güzel bir mayıs sabahıydı. Ve en güzeli de 1000 yıldır susuzlukla kırbaçlanan o topraklara, bir büyük hayalin müjdesi veriliyordu. Hasretle beklenen suyun temeli atılacaktı.
Sabah erken kalktı. Ankara’dan gelecek bakan arkadaşlarını beklemek üzere Batman Havalimanı’na geçti.
Az sonra uçak indi... Ama gecikmişlerdi...
Asırlardır su bekleyen topraklar için Silvan’da yapılacak temel atma törenini millet bekliyordu.
Karayolu 45 kilometre...
Zorlu dağ yolları çok vakit alacaktı.
Irak ve Suriye kuzeyinde bir “Kürt ticari otonom bölgesi” planlayan...
PKK/YPG elebaşlarıyla toplantılar yapıp, Suriye yönetimini buna hazırlayan...
Ve o coğrafyada kimi kalemlerin “Lawrence” dediği Brett McGurk, bu defa yeni başkan Biden’ın “süvarisi” olarak Ortadoğu’ya dönüyor.
Hem de tam yetkili.
Konu elbette “gıda fiyatlarındaki aşırı artış”...
Sordum:
- Sayın Bakanım, siz de izliyorsunuz. Gıda fiyatlarındaki aşırı artış... Enflasyon haberleri... Nasıl yorumlayacağız?
Pakdemirli çok net bir cevap veriyor:
“Pandemi nedeniyle global stok başladı.”
- Yani?
“Yani nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
1) Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkeler çok ciddi şekilde gıda siparişi verip stoklamaya başladı.
2021 için umutlanıyoruz.
İşte Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği “samimi” mektup...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “yeni dönemde barış” için gösterdiği olağanüstü çaba ve görüşme trafiği...
Son olarak Yunanistan’la 25 Ocak’ta yapılacak “istikşafi görüşmeler”den gelen umut...
Tabii ben bunu Ankara’dan aldığım mesaj ve kulislerle yazıyorum...
Ve gönlümden de böyle geçtiği için umuda doğru “pozitif” bir alfabe kuruyorum...
MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ
Ama bir de madalyonun öteki yüzü var.
İşte:
Onca ağır sözlerden sonra Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta el yazısıyla yazdığı “Değerli Tayyip...” vurgusu... Biliyorsunuz böyle resmi mektuplarda el yazısı olmaz. İsimle hitap edilmez. Macron’un el yazısı, bir yeni dönemin işaretidir...
İşte:
Karşılıklı olarak büyükelçilikleri geri çektiğimiz Mısır. Sert açıklamalar. Keskin sözler. Ve iki ay önce başlayan “Bir adım sen, bir adım ben” anlamına gelecek yakınlaşmalar.
Türkiye, Mısır’ın NATO’da askeri ataşe bulundurmasına engel oluyordu. Bir jest olarak bu engeli kaldırdı.
Buna karşılık Mısır, İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Türkiye’nin Kıbrıs ve Batı Trakya ile ilgili önerilerine karşı koyduğu vetoyu (engellemeyi) kaldırdı.
Böylece iki ülke arasında “makul ilişki” zemini açılmış oldu.
Ve daha bunun gibi çok sayıda gelişme. Yunanistan, İsrail, Ermenistan, Suriye gibi gerilim yüklü ilişkilerde tansiyonu düşürecek adımlar atılıyor.
Tek bir söz, muazzam gerilimleri, savaşın eşiğine gelen dengeleri değiştirir.
İşte örneği...
Yunanistan’ın üst üste Türkiye’yi kızdıran NAVTEX ilanları...
Ocak ayı başlarında Girit’teki Suda Hava Üssü’nde tatbikata hazırlanan savaş uçakları...
Derken...
- Sabah saatleri: 11 Ocak Pazartesi...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nu ağırlıyor.
Ve elbette konu Kıbrıs, Yunanistan ve Ege...
Ticaret Bakanı Pekcan: ‘Fahiş fiyatla mücadele için vatandaştan destek bekliyorum’
Bu cumartesi, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’dan tüketiciler için çok önemli bir çağrıyı iletiyorum.
Bakan Pekcan aynen şöyle diyor:
“Sebze ve meyvede fahiş fiyatla kalıcı mücadele için vatandaşlarımızın desteğini bekliyorum.”
Peki bu nasıl olacak?
Son dönemde, sebze ve meyve fiyatlarında aşırı artışlar görülmüştü.
Hâlâ da şikâyetler geliyor.
Bakan Pekcan’a sordum:
“Ruhsar Hanım, böylesine geniş kapsamlı bir organizasyonda siz bakanlık olarak tüm illerde denetim yapıyorsunuz ama biz vatandaş olarak bu fahiş fiyatla nasıl mücadele edeceğiz?”
İşte madde madde cevap:
1) Vatandaş cep telefonuna HFA (Haksız Fiyat Artışı) uygulamasını indirecek.
2) Ticaret Bakanlığı’na ait bu uygulamaya üye olacak. Yani “dijital fahri müfettiş” olacak.
3) Sebze ya da meyve fiyatında fahiş bir artış gördüğünde, etiket ve barkod fotoğrafını çekip bu uygulamadan gönderecek. Aslında zaten uygulamada fotoğraf çekme bölümü var. Oraya tıkladığınızda fotoğrafı çekiyorsunuz.
4) Çektiğiniz fotoğraf, ile göre anında ticaret müdürlüğüne ve Ankara’ya gönderiliyor.
5) Sonra da bütün gelişmeleri size bildiriyorlar.
FAHRİ DİJİTAL MÜFETTİŞ
Ruhsar Hanım bu uygulamadaki en önemli faktörün vatandaş olduğunu söylüyor:
“Tarladan tezgâha kadar olan zincirde vatandaşımızın, yani tüketicinin tavrı çok önemli. Eğer bu uygulama yeterince etkin kullanılırsa, eminim ki çok sağlam bir denetim mekanizması kurulmuş olur.”
FOTOĞRAFI ÇEKTİĞİNİZ AN
Gerçekten de şöyle bir düşündüğünüzde...
Uygulamayı indirdiğiniz telefonla bir fotoğraf çektiğinizin görülmesi bile bir caydırıcılık taşıyabilir. Yani satıcı bilir ki etiket üzerinden ürünlerin vatandaş ölçeğinde denetimi yapılabiliyor.
BEN İNDİRDİM VE DENEYECEĞİM
Bakan Ruhsar Pekcan HFA sistemini o kadar heyecanla ve içten anlatıyor ki...
Yazarken “Ben de indirmeliyim” dedim.
Ve uygulamayı cep telefonuma indirdim.
Şimdi ilk fırsatta bir “fiyat denemesi” yapacağım. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan o kadar çok projeye imza atmış ki...
Kadın destek projelerinden dünyada lojistik merkezler kurulmasına kadar onlarca proje...
Onları da aktaracağım.
Ama ben bugün pandemi döneminde, özellikle sebze ve meyve fiyatlarındaki aşırı artış konusunu ele aldım. Şimdi sebze-meyve fiyatlarındaki artışlar konusunda bana şikâyet bildiren okurlarımdan ricam, bu uygulamayı indirmeleri ve kullanmaları...
Ben deneyeceğim...
Sonuçları merak ediyorum.
En azından şu “fahiş fiyat vurguncuları”na karşı bir şeyler yapmış olacağız.
Tabii bu arada bir de “Alo 175” hattı var. Bir “alo mesafesi”nde...
ALDIĞINIZ DOMATESİN NEREDEN GELDİĞİNİ ÖĞRENMEK Mİ İSTİYORSUNUZ
Marketteki sebze meyve tezgâhlarında ibareler vardır.
Yani “Tokat’ın asma yaprağı”, “Fethiye/Çubuk domatesi” gibi..
Peki bu etiketler doğru mu?
Bakan Pekcan, tüketicinin bunu da kolayca anlaması için yapılmış bir uygulamayı hatırlatıyor:
“HKS mobil uygulaması... Tüketici tezgâhtaki etikette bulunan karekodu cep telefonundaki bu uygulamaya okuttuğunda, satın aldığı sebze ve meyvelerin üreticisini, üretildiği bölgeyi, üretim zamanını ve hangi üretim yöntemi ile (organik, iyi tarım, konvansiyonel) üretildiğini, üreticiden ve aracıdan alış ve nihai satış fiyat sürecini de öğrenebilmektedir. Yani ‘organik’ diye yazılan etiketin öyle olup olmadığını kolayca öğrenebilir.”
Düşünsenize, etiketteki karekoda cep telefonunuzu götürüyorsunuz... Uygulama o ürünle ilgili her türlü bilgiyi size veriyor... Bu şu demek...
“Tezgâhta yalanın sonu...”
VE ÜRÜN TAKİP SİSTEMİ GELİYOR
Bakan Pekcan’la sohbetimizin son bölümünde gelecekteki projeleri konuşuyoruz. Ve Ruhsar Hanım büyük bir heyecanla şöyle diyor:
“Bu projeyi ilk kez sizin aracılığınızla açıklamış olalım. Bir sonraki aşamada Hal Kayıt Sistemi’ne benzer şekilde piyasadaki gıda ürünlerinin üretiminden itibaren fiyat değişimleri, gramajı, üretim ve son kullanım tarihleri ve tüm sertifikalarına ilişkin bilgilerin yer alacağı bir ürün takip sistemi kuruyoruz. Tabii bu büyük bir proje. Özel sektörle birlikte götürüyoruz. Biraz zaman alacaktır. Ama gelecekte hem üretici hem de tüketici için, yani vatandaşlarımız için harika bir proje olacaktır.”
Evet efendim...
Bu cumartesi hayatımızın vazgeçilmezi olan lezzet coğrafyamızdaki sebze ve meyvelere bir göz atalım istedim.
Ne alıyoruz? Kaça alıyoruz?
Aldığımız ürün gerçekten o “meşhur” ürün mü? Organik mi?
En yetkili ağızdan cevapları böyle... Uygulamayı bugüne kadar 200 bin kişi cep telefonuna indirmiş. Ben sanıyorum 200 bin 1’inci oldum.
İyi hafta sonları...