Paylaş
Washington, Moskova, Londra, Pekin, Berlin, Paris, Roma...
Dünya siyasetinin nabzı bu başkentlerde atardı.
Kararlarda bu başkentler etkili olurdu.
Ama “Gazze Barışı” bir başkenti daha küreselleştirdi.
Ankara...
Gazze’deki katliamlar ve krizin durdurulması sırasında artık çok iyi anlaşıldı ki,
Yeni bir Ankara var...
Küresel bir başkent.
Nedeni belli.
Hiç kuşkusuz ABD Başkanı Trump’la birlikte Gazze’deki barış sürecinin en etkin ikinci ismi Erdoğan oldu.
Elbette buraya Kahire ve Doha’yı da eklemek gerekiyor.
Avrupa’ya gelince;
Zaten güç kullanma ve etkin karar alma sürecinde hep geride kalmıştır.
Gazze için yapabildikleri “Filistin devletini tanıyoruz” açıklamalarıyla Trump üzerinde bir baskı yaratmak oldu.
Unutmayalım ki Trump için Kudüs hâlâ İsrail’in başkentidir.
Gazze’de bundan sonra ne olacak sorusunun detaylarına önümüzdeki günlerde elbette gireceğiz.
Ben bugün Ankara’nın küresel ölçekte bir başkent haline gelişinin altını çizmek istiyorum.
Çünkü bugünden sonra Türkiye’nin dünyadaki ağırlığı da artacaktır.
Peki diğer başkentlerin durumu nedir?
İSTEKSİZ MEMNUNİYET
Örneğin Moskova...
Dikkat ederseniz,
Putin açıklamalarında şu “ama”lı üslubu benimsiyor:
“ABD Başkanı Trump’ın bu girişimlerinin hayata geçirilmesini umuyoruz. Bu girişim en başından beri hem Arap hem de İslam dünyasında genel olarak olumlu karşılandı. Asıl önemli olan bunun hepsinin hayata geçirilmesidir.”
Putin, Trump’ın bu şekilde ön plana çıkmasından elbette rahatsızdır. Ama sonuçta barışı sağlamıştır. Buna rağmen Putin, Ukrayna’da Kırım dahil ilhakçı ve saldırgan imajlı bir lider olarak, “Asıl önemli olan bunun hayata geçmesidir” diyerek başarının henüz tam olmadığı anlamına gelecek bir ifadede bulunuyor.
Yani;
“İsteksiz bir memnuniyet.”
Çin’de de durum farklı değil.
Çin Lideri Şi Cinping, Putin kadar bölgede “agresif” bir politika yürütmese de Çin’in de Trump’ın geldiği bu noktayı,
“İsteksiz memnuniyet”le karşıladığını söyleyebilirim..
Fransa Cumhurbaşkanı Macron her ne kadar Gazze için çözümde “ön almak” istemiş olsa da inisiyatif yine Trump ve Erdoğan ikilisinde kalmıştır.
ORTAK KOMİTEDE TÜRKİYE VAR
Ankara’nın bir “küresel başkent” olarak tescili anlamına gelecek bir başka pratik gelişme ise esirlerin takas sürecinin denetlenmesi meselesidir.
Esir takas sürecini gözlemek üzere bir komite oluşturuluyor.
İsrail tarafından gelen belgedeki ifade şöyle:
“İlk 72 saatlik süreçte İsrail ordusunun çekildiği bölgelerde hava gözetimi askıya alınacak. Ayrıca, esirlerin serbest bırakılması herhangi bir tören veya medya kapsamı olmadan yapılacak ve süreç ABD, Katar, Mısır ve Türkiye’den oluşan bir ortak komite tarafından denetlenecek.”
Bu komite Gazze’deki barışın denetimi açısından önemli olduğu kadar,
Ankara’nın artık bölgede “etkin küresel güç” pozisyonunu netleştirmesi açısından da değerlidir.
ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Hamas’ın ikna edilmesi için “rica”da bulunduğu açık.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Mısır’daki toplantılarda bulunması ve etkisi ortadadır.
Bu noktada biraz daha ileri giderek iddialı bir tahminde bulunabilirim.
Hamas’ın Trump’ın planına verdiği cevaptaki üslup, denge ve ölçü ile “kabul”ün bir “yenilgi” olmadığını gösteren ifadeler;
Sanki İbrahim Kalın’ın kitaplarındaki derinlikle örtüşüyor.
Hamas açıklamasındaki kavram seçimleri dahil.
Yani Hamas’ın kararlarında büyük bir etkisi olduğunu söyleyebilirim.
Elbette Ankara’nın ağırlığı olarak.
SURİYE’Yİ ETKİLER
Gazze barışının sağlanmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump arasındaki “uyum ve güven”in elbette bölgeye etkisi olacaktır.
Örneğin Suriye.
İsrail’in Suriye’nin güneyinde Dürzilere verdiği askeri destek doğal olarak kuzeyde SDG’yi cesaretlendiriyordu.
Bu noktada İsrail’in Gazze’den çekilmesi acaba Suriye’deki bu etkiyi kırar mı?
Ve ikinci bir soru:
“Gazze’de olduğu gibi Erdoğan ve Trump, Suriye’deki meselenin çözümü için benzeri bir işbirliğine giderler mi?”
Bu soruların cevapları;
Gazze’deki yeni yönetimin nasıl şekilleneceği sorusunun cevabıyla birleşiyor.
Onları da bir sonraki yazıda inceleyelim...
Paylaş