Avrupa’nın seçilmiş insanlarından birinden şu Twitter mesajı geldi:
“Şundan emin olun. Benim başbakanlıktan ayrılmam çok sıradan ve sıkıcı bir şekilde olacaktır...”
Mesajın altında, Almanya’nın seçilmiş başbakanı ve şu an dünyanın en başarılı lideri sayılan Angela Merkel’in adı vardı.
Hesap gerçekten onun mu, yoksa birisi onun adına şaka mı yapıyor tam öğrenemedim...
Ama hepimiz biliyoruz ki, onun görevden ayrılması gerçekten çok sıradan bir şekilde olacak...
Nasıl mı?
*
Epeydir aradığım bir insandı.
Çünkü elinde müthiş bir veri tabanı var.
20 milyon müşteriye hizmet götürüyor. 11 bin çalışanı var.
Dolayısıyla pandemi sırasında kim ne tüketti, ne kadar evde oturdu, ne harcadı, bugün durum ne herkesten iyi biliyor.
Karşımda uzun saçları ve hali tavrı ile klasik bir enerji şirketinden çok Silikon Vadisi’nde yükselen bir startup tipi duruyor.
Murat Pınar
Türkiye hakkında ona sormak istediğim çok şey var.
Mini Cooper araba büyüklüğünde bir araç Mars’ın yörüngesine oturacak.
Ve bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uzaya gönderdiği bir araç olacak.
Aracın adı “Hope”.
Yani “Umut”.
Tarihte ilk defa Müslüman bir ülkenin uzaya attığı araç böylesine ileri bir noktaya gidiyor...
Üstelik güzel bir haber daha var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu bilimsel Mars projesinin başında 33 yaşında bir kadın var.
Adı
77 yaşındaydı...
Geçen yılın sessiz ölümlerinden biriydi... Ama, bu dünyadan ayrılırken arkasında çok gürültülü bir yakın geçmiş bırakmıştı...
Simone de Beauvoir’larla başlayan “birinci dalga feminizm”in, ikinci dalga sörfçülerinden biriydi...
Ve o kadın bizim erkek neslimizin dimağına çok korkutucu iki soruyu sokmuştu...
Bu ülkenin iyiye gitmesi için...
Şu Allah’ın belası kutuplaşmadan kurtulması için...
Allah rızası için...
Bazı tipleri televizyonda canlı yayına katiyen çıkarmamak gerekiyor...
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
İlk defa Kuzey Marmara otoyolunu kullandım...
İstanbul dışına çıkışı çok kolaylaştırmış...
Yolu en az 30-40 dakika kısaltıyor.
İstanbul’a dönüşte, bugüne kadar bana en çok heyecan veren duvar resimlerinden birine rastladım.
“Pasific” benzin istasyonunun market duvarına çizilmiş olağanüstü bir Türk bayrağıydı bu...
Kim çizdiyse gerçekten çok başarılı...
Bayrağın dalgalanışına o kadar güzel bir hareket vermiş ki, insan önünde durup fotoğraf çektirmeden geçemiyor....
Biliyorum bazılarınızın aklına hemen şu soru gelecek.
“Ne işin var senin oralarda?”
Sedat Ergin soktu kanıma bunu...
Biliyorsunuz, o, başlığında “resmi” kelimesi bulunan her devlet sitesini ziyaret eder.
Tabii ki, onun Rusya resmi internet sitesine girip dolaşması ile benimki arasında esaslı bir fark var.
Onun ilgi alanı “Diplomatik belgeler”, “Resmi heyetler arasındaki görüşmeler” ve “Dokümanlar” bölümü olur...
Ya ben Rusya Devlet Başkanı’nın sitesine girersem ne görürüm?
Bir bankın ucunda yapayalnız oturuyordu...
1970’lerin terör yıllarına döndüm...
Sonra 1980’li yıllara...
12 Eylül’ün o karanlığında bile siyasi hicivleri, mizahı ile bizi gülümseterek, kahkahalar attırarak dayanma gücümüzü nasıl arttırdıklarını hatırladım...
İzmir? İstanbul... Antalya... Edirne...
Yanıldınız...
Dünyanın en büyük iki içki grubundan biri olan “Pernod-Ricard”ın Türkiye, Afrika ve Ortadoğu (MENAT) bölgesinden sorumlu CEO’su Selçuk Tümay, Karaman doğumlu...
Yani eskiden Konya Karaman diye bildiğimiz şehirden...
O zaman geleyim ikinci soruya...
Pernod-Ricard grubunun, daha çok Müslüman ülkeleri kapsayan “Ortadoğu, Afrika ve Türkiye” bölümünün yönetim kurulunda sizce kimler vardır?
Sakın “İçmeyi seven erkekler” demeyin...
“Dünyanın en sempatik tabutçu paparazzisi...”
Ve yazıya şöyle başlamıştım:
“Sakın ola başlıktaki ‘tabutçu’ lafına takılmayın.”
*
Bugün çok üzgünüm...
Çünkü bir magazinci olarak, Türkiye’nin en sempatik en renkli magazincilerinden birini kaybettik...
Adı Zozo Toledo’ydu...
Ama aslında ne adı Zozo’ydu...
Bana göre pandemi döneminden kalacak 10 fotoğraftan biri bu olabilir...
Çünkü şehirli insanın hayatındaki en büyük değişikliklerden birini anlatıyor...
Ve bu fotoğrafta tam 10 adet gizli rakam var.
Fotoğrafa bakarken şöyle bir düşündüm: Acaba son defa bir restoranda ne zaman yemek yedim?
Galiba yaz ortasında bir gündü...
O da dış mekândaydı...
Yani kapalı bir restoranda son defa ne zaman yemek yedin diye sorarsanız, cevabım şu:
Adnan Oktar’ın çizgi romanı yapılmış...
Tabii çocukluğundan beri çizgi roman hastası olan benim için günün en önemli haberiydi...
İlk aklıma gelen de şu oldu:
“Bu çizgi romanın bir kopyasını hemen çizgi roman koleksiyonuma eklemem lazım...”
Çünkü bu çizgi roman sadece 3 nüsha basılmış.
Yani harika bir “Collectors Item”...
Koleksiyon malzemesi...
Hemen söyleyeyim, tamamen kendi görüşüme dayalı sübjektif bir seçimdi bu...
Ama yaparken elimden geldiğince objektif olmaya çalıştım.
Kutuplaşmış bir ülkede “yılın insanını seçmek” çok zor bir iş...
Tabii ki bu yıl da böyle olacak.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da siyasetçileri liste dışı tuttum.
İZMİR DEPREMİNİN İKİ UMUT BEBEĞİ
Bunun ne anlama geldiğini ise daha sonra anlayacağız...
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun önceki günden beri başında bir sorun var.
Ama buna “sorun” mu yoksa “başarı” mı demek gerekir bunu konuşalım.
Fransa hükümeti Paris Belediyesi’ne 90 bin Euro para cezası kesti...
Yani 110 bin dolar civarında bir şey...
Miktar önemli değil, önemli olan cezanın gerekçesi...
Merkezi hükümet Paris Belediye Başkanı’na 2012 yılında çıkan bir yasaya aykırı davrandığı için bu para cezasını vermiş.
Nedir bu diye sorarsanız, anlatayım.
Ama gelin önce fotoğrafa yakından bakalım...
*
Bu “Zoom”la veya ordunun kendi içinde daha güvenli bir sistemi ile yapılan telekonferansın fotoğrafı.
Ekranda 18 kutu var ve her birinde bazı insanları görüyorsunuz.
En üst sağdaki sivil kişi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar...
Akar her pazartesi Silahlı Kuvvetlerimizin üst komutanları ile böyle görüntülü bir toplantı yapıyor.
Bu da bu hafta yapılan son toplantının ekran görüntüsü...
Yarın o haritada Ankara tuşuna basınca ne çıkacak
2019 yılında Lady Gaga’nın o harika caz konseri için Las Vegas’a gittim.
1. Dördüncü gidişimdi. Bugüne kadar bana kimse orada bir “Mob Museum” olduğunu söylememişti.
Yani bir “mafya müzesi”nin...
Bu müze 14 Şubat 2012 günü açılmış. Bina 1933 yılında yapılmış ve uzun yıllar Las Vegas posta bürosu ve mahkemesi olarak hizmet vermiş.
![Yarın o haritada Ankara tuşuna basınca ne çıkacak]()
Yani Las Vegas mafyasının üyeleri bu binadaki mahkeme salonunda yargılanmış ve mahkûm olmuş.
O mahkeme salonu bugün hâlâ aynı şekilde duruyor.
İşte bu müzenin tam çıkış salonunda öyle bir dijital harita ile karşılaştım ki... Onun Ankara tuşuna basınca karşıma beni çok şaşırtan bir şey çıktı...
Ama biraz sabır... Size önce her ülkenin siyasetçileri için ibretlerle dolu bu şahane müzeyi anlatayım.
2. BANA KİMSE DOKUNAMAZ DİYEN KENDİNE ÂŞIK MOB
MAFYA müzesinin gerçek süper starı kim diye sorarsanız, cevabım şudur: “Banko Al Capone”...
Müzede en çok “mafya muhasebecisi” Lansky’nin tişörtü var ama en çok fotoğrafı olan kişi Al Capone... Üstelik bütün fotoğraflarında resmen poz veriyor...
![Yarın o haritada Ankara tuşuna basınca ne çıkacak]()
Belli ki kendini çok beğeniyor...
Takım elbise ve paltoyu çok seviyor. Cep mendillerini abartılı şekilde takıyor. Fotoğraflarda yüzünde hep küçümseyici bir ifade var.
Yani “Bana bir şey yapamazsınız, beni koruyanlar var” demek istiyor gibi...
Dönüşte bu mafya müzesinin internet sitesine abone oldum. Bana sık sık haberler geliyor.
Sitenin abonelerinin en merak ettiği konulardan biri ne biliyor musunuz?
“Mafya ve siyaset ilişkileri...”
Şimdi geleyim yazının başındaki haritaya...
3. MAFYA HARİTASINDA GÖRDÜĞÜM ANKARA
MÜZENİN tam çıkışındaki büyük duvarda dev bir dijital ekran var.
Üzerinde ise bir dünya haritası.
Bugün dünyadaki örgütlü suçun dağılım haritası bu. Altında şu yazıyor:
“Nerede hangi mafya var merak ediyorsanız, oranın üzerine basın...”
Aşağı yukarı dünyadaki bütün ülkelerin mutlaka bir-iki mafya sicili var.
Tabii ki ben hemen Ankara yazan düğmeye bastım.
Bir anda karşıma, Ankara’dan dışarı doğru giden, dışarıdan da Ankara’ya doğru gelen onlarca ok çizgisi çıktı.
Üzerinde şu yazıyordu:
“Migrant smuggling”. Yani “göçmen kaçakçılığı”.
4. BU DEFA KAYIT DIŞI SİYASET Mİ ÇIKAR
ANKARA günlerdir eski bir mafya liderinin ülkenin ana muhalefet partisi başkanına yönelttiği ağır tehdidi konuşuyor.
Şimdi merak ediyorum.
Acaba Las Vegas’a bir daha gidersem ve müzenin çıkışındaki o dünya mafya haritasında Ankara tuşuna bassam önüme ne gelirdi...
Sadece insan trafiği mi?
Yoksa Cemil Çiçek’in, dün Sedat Ergin’in köşesinde “Kayıt dışı siyaset” dediği siyasallaşmış yeni bir mafya türü mü...
5. KAZIĞA OTURTULAN SADECE ANA MUHALEFET BAŞKANI MI
BU olay konuştuğum birçok AKP’lide de endişe ve huzursuzluk yaratmış.
Partinin kurucu babaları endişelerini dile getiren konuşmalar yapıyor.
Nitekim bu eski mafya lideri hakkında soruşturma başlatıldığını bizzat AKP Grup Başkanvekili açıkladı.
Ancak görüşünü merak ettiğim asıl yetkili susuyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı...
Hapisten çıkmış eski bir mafya lideri onun başkanlığını yaptığı Yüce Meclis’in ana muhalefet partisi başkanı için “Kazığa oturturum” diyor...
Bana göre bu Yüce Meclis’e yapılmış bir tehdittir...
Ve başkandan hiç ses yok...
6.BAŞKANA YAKIN TARİHTEN 4 GERÇEĞİ HATIRLATIRIM
TBMM Başkanı’na yakın tarihin 4 gerçeğini hatırlatmak isterim.
*
- Amerika Birleşik Devletleri’nde organize suç çetelerinin, yani mafyanın ortadan kaldırılmasında en büyük ve etkili mücadeleyi veren kurum Amerikan Parlamentosu’ydu.
*
İkincisi...
- Türkiye’ye gelince, 1990’lı yıllarda şimdi anamuhalefet partisi başkanını tehdit eden kişi, bir bankanın özelleştirilmesinde devreye girdiği için dönemin bakanları ve başbakanı Yüce Divan’da yargılanmıştı.
*
Üçüncüsü...
- 2000’li yılların başında Türkiye’de mafyanın ortadan kaldırılmasında en büyük mücadeleyi şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti vermişti.
Ve mafyayı Türkiye’den silmeyi başarmıştı da...
*
Bir de şu:
- 1990’lı yıllarda “Ülkücü mafya” denilen yerel çek-senet mafyalarının yok edilmesinde en büyük savaşı Devlet Bahçeli vermişti...
O da başarılı olmuştu.
Türk demokrasisi bu üç olayı da altın sayfalarına yazmıştır.
7. PARLAMENTO DIŞI MUHALEFET PARLAMENTO DIŞI İKTİDAR
DÜNYANIN her yerinde organize suç çeteleri, yani mafyalar, “Devlet içinde devlet”, yani “paralel iktidardır”...
Türkiye’de 1960’lı yıllarda en moda siyasi kavramlardan biri “parlamento dışı muhalefet”ti... Hukukta, yargıda, insan haklarında, demokraside reformu konuşan Türkiye, eğer samimiyse, yarım asır sonra “parlamento dışı bir organize iktidarın” doğuşuna izin vermemeli.
Umarım, Cumhurbaşkanı’nın günlerdir savunduğu ve hepimize umut veren “Yargı, hak ve özgürlükler, demokrasi” paketinde bu çok vahim olay da yerini bulur. Avrupa Birliği 10 Aralık günü “Türkiye’ye yaptırım” konusunu görüşecek...
Eminim hukuk ve demokrasi reformu o görüşmelerde olumlu etki yapacak.
O nedenle Yüce Meclis üzerindeki bu kara bulutun kaldırılması da iyi olacaktır.
HAPİSTEN ÇIKAN MAFYA LİDERİ NE YAPAR
![Yarın o haritada Ankara tuşuna basınca ne çıkacak]()
SİYASET-MAFYA ilişkilerinin Amerikan tarihindeki en önemli örneği Al Capone’du... Sicilinde, “Gangster, içki kaçakçısı, şantajcı” gibi suçlar yazıyor.
Vikipedia’daki maddesine göre devlet içinde kadrolaşmıştı. Pek çok vali ve belediye başkanı ile dostluk kurmuştu. Siyasette etkili dostları vardı.
1932’de “Dokunulmazlar” filmine konu olan dürüst ve cesur savcı ve polislerden oluşan görevlilerin takibi sonucunda hapse girdi.
1939 yılında şartlı tahliye ile salındı ve Palm Island’daki evine kapandı.
Hayatının sonuna kadar bir daha çete işine girmedi.
1947 yılında zatürreden öldü.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle