Rahmetli Demirel’in bütün hayatı boyunca silemediği o cümleyi... Çünkü Türk siyasi tarihine geçmiş hiçbir cümlenin akıbeti bu kadar trajik olmamıştır.
O MHP’li dostuma diyeceğim ki...
“Rahmetli Demirel geçmişteki bütün cümlelerinin hesabını tarihe verdi. Ama bir cümlesi var ki...
İşte onun hesabını ancak tarihi bir itirafla verebildi...
O cümle de şuydu:
“Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz...”
*
İngilizce “Kuru kalmak” gibi bir anlamı var ama asıl manası “İçki içmemek”...
*
Aralık ayı içki ayıdır.
Genellikle ocağın ilk haftası da devam eder...
Sonra “Bir duralım” duygusu basar insanı...
Ama istim üzerinizde, hız almışsınız, hatta sırılsıklamsınız...
Bir de 65 plus eve kapatılmışsınız...
Nasıl duracaksınız?
Sadece rekor kırılmadı, aynı zamanda çok önemli sosyal gelişmeler yaşandı.
Uçak havadayken “Flightradar24” uygulamasından 312 bin insan İstanbul’a gelişinde 4 saat boyunca uçağı dakika dakika izledi.
Bir karşılaştırma yapabilmeniz için şu bilgiyi vereyim.
Aynı saatlerde dünyada havada en çok izlenen öteki uçuşları izleme sayıları şöyleydi:
İKİNCİ SIRADA: TK6346 Barcelona-İstanbul uçuşu: 9 bin 820 kişi.
Gece boyunca en çok izlenen üçüncü uçak ise ilginç.
“No callsign”
Yani “Çözülmemiş esrarengiz olaylar” kategorisinden...
Yaşanmış bir polisiye...
Cumhurbaşkanı Erdoğan aşı oluyor...
*
Tamam güncel olan o...
Ama gözümüzü hafifçe sağa ve sola çevirince ne görüyoruz...
Biri 11 Ocak 2021...
Yani geçen pazartesi günü...
Öteki ise bundan 3 gün öncesine ait...
Yani 8 Ocak 2021...
Önce ikincisinden başlayayım...
Gördüğünüz bu fotoğraf geçen pazartesi günü Kahire’de çekildi... Eminim MİT’in elinde de vardır, çünkü açık istihbarattan gelen bir fotoğraf...
Dikkatle bakarsanız arka planda 4 bayrak göreceksiniz...
“Ebru’nun zaferi”...
Aslında, bu başlığı Adnancı çetenin mahkûm olduğu gün ben atmalıydım...
Ama Posta’yı kutluyorum...
Benim 25 yıldır takip ettiğim bir olaydı bu...
Adnancı zalimlerin “Adnan Hoca” olduğu günlerde, herkesin ondan korkup sindiği günlerde, onun zulmüne uğrayıp da tek başına mücadele eden bir kadın vardı.
Adı Ebru Şimşek...
Bu çete ona yapmadığı zulmü bırakmamıştı...
Her yıl olduğu gibi sonuçları bir sosyolog gözüyle ilgiyle okudum.
Araştırmanın siyasi sonuçlarına hiç girmeyeceğim...
Çünkü beni hiç ilgilendirmiyor.
Ama sosyal ve kültürel sonuçlarında çok çarpıcı bazı öyle ilginç rakamlar var ki, işte onları anlatmak istiyorum.
Belki 2023 seçimleri için partilere yol gösterebilir.
En ilgincinden başlayayım.
SORU ŞU:
Çünkü Türk dış politikasının en gizli nabzı orada atıyor....
Özellikle Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın dış gezilerinde...
Bakanlık sitesi arşivine konan bu gezilere ait görüntüler, gazete ve televizyon haberlerine pek yansımayan “yeni trendleri” anlatıyor...
Şu an önümde son iki geziye ait görüntüler var...
Birincisi Libya’dan...
Savunma Bakanı geçenlerde Libya’yı ziyaret etti...
Orada düzenlenen gecenin en vurucu cümlesini gazetelerde ve internet sitelerinde okuduk.
Yapılan o erkek geyikleri...
Hani bir uçtan ötekine şifreli diye fantezi meraklılarının yaptığı o anatomik paylaşımlar...
Kadınlar, siyasetçiler hakkında o yazılıp çizilen fıkralar...
Paylaşılan siyasi karikatürler...
Normal sohbetlerimizde ağzımıza almayacağımız ifadeler, kavramlar, küfürler...
O iki fotoğraf şu:
Sakallı bir adam, Senato başkanının koltuğunda oturuyor...
Bir başka sakallı adam da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin koltuğunda...
Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar...
Onun adı yok...
Sadece “The Stranger”, yani “Yabancı” diye biliyoruz...
Arada bir bowling salonunun barında tek başına otururken görürüz onu...
Genellikle de Jeffrey Lebowski’ye ettiği büyük laflarıyla hatırlarız...
Mesela aklımdan hiç çıkmayan şu lafı:
“Bir ülkede bazen bir adam gelir ve...”
“Yabancı”
Epeydir aradığım bir insandı.
Çünkü elinde müthiş bir veri tabanı var.
20 milyon müşteriye hizmet götürüyor. 11 bin çalışanı var.
Dolayısıyla pandemi sırasında kim ne tüketti, ne kadar evde oturdu, ne harcadı, bugün durum ne herkesten iyi biliyor.
Karşımda uzun saçları ve hali tavrı ile klasik bir enerji şirketinden çok Silikon Vadisi’nde yükselen bir startup tipi duruyor.
Murat Pınar
Türkiye hakkında ona sormak istediğim çok şey var.
Mini Cooper araba büyüklüğünde bir araç Mars’ın yörüngesine oturacak.
Ve bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uzaya gönderdiği bir araç olacak.
Aracın adı “Hope”.
Yani “Umut”.
Tarihte ilk defa Müslüman bir ülkenin uzaya attığı araç böylesine ileri bir noktaya gidiyor...
Üstelik güzel bir haber daha var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu bilimsel Mars projesinin başında 33 yaşında bir kadın var.
Adı
77 yaşındaydı...
Geçen yılın sessiz ölümlerinden biriydi... Ama, bu dünyadan ayrılırken arkasında çok gürültülü bir yakın geçmiş bırakmıştı...
Simone de Beauvoir’larla başlayan “birinci dalga feminizm”in, ikinci dalga sörfçülerinden biriydi...
Ve o kadın bizim erkek neslimizin dimağına çok korkutucu iki soruyu sokmuştu...
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
İlk defa Kuzey Marmara otoyolunu kullandım...
İstanbul dışına çıkışı çok kolaylaştırmış...
Yolu en az 30-40 dakika kısaltıyor.
İstanbul’a dönüşte, bugüne kadar bana en çok heyecan veren duvar resimlerinden birine rastladım.
“Pasific” benzin istasyonunun market duvarına çizilmiş olağanüstü bir Türk bayrağıydı bu...
Kim çizdiyse gerçekten çok başarılı...
Bayrağın dalgalanışına o kadar güzel bir hareket vermiş ki, insan önünde durup fotoğraf çektirmeden geçemiyor....
Biliyorum bazılarınızın aklına hemen şu soru gelecek.
“Ne işin var senin oralarda?”
Sedat Ergin soktu kanıma bunu...
Biliyorsunuz, o, başlığında “resmi” kelimesi bulunan her devlet sitesini ziyaret eder.
Tabii ki, onun Rusya resmi internet sitesine girip dolaşması ile benimki arasında esaslı bir fark var.
Onun ilgi alanı “Diplomatik belgeler”, “Resmi heyetler arasındaki görüşmeler” ve “Dokümanlar” bölümü olur...
Ya ben Rusya Devlet Başkanı’nın sitesine girersem ne görürüm?
Yanan Vaniköy Camisi'nin minberindeki hayalet
Yanan Vaniköy Camisi’nin yeni yöneticisi Uğur Vanioğlu camiyi teslim alırken bir sayfalık ayrıntılı bir devir teslim belgesini imzaladı.
Belgenin adı “Mülhak Vakıflar Devir Teslim Tutanağı”...
Bu tutanağı görmedim
ama eski tutanaklardan
bildiğim bir şey var.
Bu tür vakıf devir teslimlerinde her şey madde madde yazılır.
Neler mi?
Caminin işletme defteri.
Yevmiye defteri.
Büyük defteri.
Envanter defteri.
Bağış makbuz kayıt defteri.
Gelen evrak, giden evrak defteri.
Tahsilat makbuzu.
Gider makbuzu.
Son yöneticisi öldükten sonra vakıf Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilirken bunlar var mıydı merak ediyorum.
Çünkü kulağıma gelen bir bilgiye göre devredilenler arasında bu belgeler yokmuş.
Yanlış anlamıyorsam “hayalet bir vakıfmış” bu...
*
Ancak tutanakta asıl merak ettiğim hane bir başkasıydı...
Bu tür tutanaklarda genellikle “sigorta poliçeleri” diye bir bölüm olur.
Bana gelen bilgiye göre devir teslim tutanağında bu hanenin karşısında “Yoktur” yazıyormuş.
*
İşte bunu çok merak ettim.
Bu yoktur kelimesi ne anlama geliyor?
Caminin sigortası mı yok?
Yoksa sigorta poliçeleri mi kayıp...
*
Kulağıma gelen bir başka bilgi daha var.
Galiba tutanakta bir “Vakıfbank hisse senet hesap numarası” da varmış.
Bu nedir, hesapta ne vardır insan onu da merak ediyor.
*
Bir başka ilginç istihbarat da şu: 2020 emlak vergileri yatırılmış.
Son vakıf yöneticisi 2018’de öldüğüne göre bunu kim yatırmış?
Eminim yangını araştıran savcılık da tutanaktaki bu bilgileri almak isteyecektir.
*
Tabii buradan şu soruya geleceğim.
Türkiye’de camilerin, yangına, depreme, hırsızlığa, su baskınına karşı sigortaları var mı?
Camiler kim tarafından yaptırılırsa yaptırılsın, yönetim ve imam atama yetkisi Diyanet’e geçtiğine göre acaba sigorta işini Diyanet mi yaptırıyor?
Diyanet’in bütçesi buna fazlasıyla müsait.
*
Önceki gün öğrendik ki Vaniköy’de yanan bu tarihi caminin onarımını işinsanı Cemal Kalyoncu üstlenmiş.
Bu iyi haber.
Çünkü parası olmayan 30 yaşında bir insan olan yeni yöneticinin bu yükü kaldırması mümkün değildi.
Yine öğrendiğime göre Kalyoncu, caminin bakım ve güvenlik konularını da üstüne alıyormuş.
*
Caminin geçmişi işte böyle hayaletlerle dolu bir muamma... Ama kendi de o civarda yaşayan biri olarak caminin geleceğinin garantide olduğunu şimdiden söyleyebilirim.
BEKLEDİĞİM gibi “Bir Başkadır” dizisi sınırlarını aşıp bir başka tartışmayı başlattı...
Ve gözler anında, herkese “yukarıdan baktığı” söylenen psikiyatr “Peri”ye çevrildi...
Sadece gözler değil, işaretparmakları da “Sizi gidi sizi Perigiller” tavrıyla sallanmaya başlandı.
Anlaşılan dizinin “günah keçisi” bir “Beyaz Türk” olarak o...
*
Nitekim o karakteri oynayan Defne Kayalar da T24’e verdiği mülakatta parmağını “Peri”ye sallayıp şunu söylüyor:
“Peri’nin ‘Ben bilirim. Onlar güçlü ama ülke bizim’ gibi bir kibri ile yüzleşmemiz lazım...” Doğru Türkiye’nin her tür kibirle yüzleşmesi lazım...
Tamam da Türkiye’de kibriyle yüzleşmesi gereken tek profil Peri mi...
*
Türkiye son 20 yılda muhafazakâr orta kesimi yükselen, yeni zenginleri daha çok muhafazakâr kesimden çıkan bir ülke haline geldi...
Ve bugün yüzleşilmesi gereken “ülke bizim kibri” o kesimde de fazlasıyla var...
*
O nedenle ülkemizdeki sevgisizliği ve kutuplaşmayı ortadan kaldırmak istiyorsak, bu yüzleşmeyi sadece bu klişeler üzerinden değil, daha geniş bir çerçevede; daha eldivensiz, daha cesur yapmalıyız...
Suçu “Beyaz Türk kibri” gibi bir klişe üzerine yıkıp sonra yüzleşme yaptık olmaz...
*
Bakın böyle bir filmin sonunu da bir İzmirli Beyaz Türk olan Ferdi Özbeğen müziğinin birleştirici masumiyeti ile bağlıyoruz.
ŞİMDİ SIRA TÜRKİYE’NİN ‘UNORTHODOX’ FİLMİNDE
GEÇEN yılın en önemli filmlerinden biri “Unorthodox” dizisiydi...
New York’taki Yahudi cemaatinin en bağnaz dindar kesimiyle yüzleşmesiydi bu film...
O filmdeki genç kadın karakterinin “Bir Başkadır”daki Meryem’den farkı yoktu...
Hahamların ve bağnaz bir cemaatin fanatizmi altında ezilen, yok olan bir genç kadının dramıydı oradaki...
Ve yüzleşilen kibir de Hasidizm geleneğin Haham kibriydi...
Yüzleşme konusunda samimiysek... Şimdi sıra bir Unorthodox mini dizisinde...
YILIN ERKEĞİ 14 ARKADAŞINA 14 TUMİ ÇANTADA NE VERDİ
GQ dergisinin önceki gece çıkan Aralık/Ocak 2021 sayısının kapak konusu George Clooney...
Dergi onu “Yılın erkeği” seçmiş.
Ve bugüne kadar okuduğum en ilginç Clooney mülakatını yayınlamış.
O mülakatta son yıllarda en merak edilen konulardan birini açıklıyor.
Clooney evlenmeden bir yıl önce hayattaki en iyi 14 arkadaşını topluyor. Önlerine bir harita koyuyor.
Hepsi en çok gitmek istedikleri yerleri söylüyor, bunun kaça mal olacağını konuşuyorlar. Sohbet bitince Clooney haritayı topluyor ve 14 adet Tumi çantayı önlerine koyuyor.
Her birinin üzerinde arkadaşlarının birinin ismi var.
Arkadaşlar çantaları açınca her birinin içinde birer milyon dolar para olduğunu görüyor. Çantaları üzerinde “Florist” (çiçekçi) yazan bir minibüs ile getirmiştir.
*
Bu konu epeydir konuşuluyordu.
Clooney bunu ilk defa açıklıyor ve şöyle diyor:
“Bu insanlar hayatım boyunca en iyi arkadaşımdı. En zor anlarımda, en mutlu anlarımda hep yanımdaydılar. Yarın bana bir otobüs çarpsa anında yanımda olacaklar. Öyleyse bana bir otobüsün çarpmasını neden bekleyeyim...”
55 YAŞINDA BİR İNSANIN ÖNÜNDE KAÇ YAZ VARDIR
CLOONEY boynunda bir minerva ile geziyor. Çünkü bir boyun ameliyatı geçirmiş. Geçmişte biri sette öteki motosiklette iki kaza geçirmiş.
O nedenle hayata ilişkin bakışı köklü biçimde değişmiş.
Bugün 59 yaşında...
“Artık kendimi ispat etme mecburiyetinde hissetmiyorum kendimi” diyor...
55 yaşındayken en yakın arkadaşıyla sohbet ederken, “Yazları da çalışmak, bir şeyler yapmak istiyorum” deyince arkadaşı şu cevabı vermiş: “Bugün 55 yaşındasın. Bir düşün önünde kaç yaz var? Diyelim 25 yaz. Değer mi harcamaya? Keyfini çıkar önündeki yaşların...”
*
Okurken irkildim...
Demek ki hayatı 80 yıl olarak planlamış...
Kendimi düşündüm...
Köpek yaşı olarak bakarsam, önümde sadece 1 köpek yılı var...
İnsan yaşı olarak 80 dersem...
*
Soruyu sordum, ama cevabını vermedim.
Osman Hoca aklıma geldi...
Yaşasın yeni orta yaş dedim kapattım konuyu...
BEYİN OMURİLİK SIVISI BURUNDAN GELİR Mİ
GEORGE Clooney mülakatta geçirdiği ilk kaza ile ilgili çok çarpıcı bir ayrıntı veriyor.
Kafasını çarpınca omurilik sıvısı burnundan akmaya başlamış.
Prof. Azmi Hamzaoğlu’na sordum.
Çok sık rastlanan bir durummuş.
Burnun üst tarafı beyin tabanına yapışıkmış.
Beyin tabanında kırık olursa omurilik sıvısı burna akarmış.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Murat Şaka
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle