Kim bu 'esrarengiz' Boğaziçili 'sıçan' M.B.

Hürriyet yazarı İhsan Yılmaz, Oğuz Atay’ın kayıp günlüğü olayını gündeme getirip, ben de perde arkasını yazınca, “Upper Cihangir” dünyası karıştı.

Haberin Devamı

Gerçi, onunla ilgili sadece kendilerinin konuşma hakkı bulunduğuna inanan bazı çevreler, “Ne alakası var Oğuz Atay’ın Cihangir’le” deyip durmadan bana yükleniyorlar...

Merakınızı tatmin edeyim. Hepsi biliyor ki “Upper Cihangir” lafını sembolik olarak kullanıyorum...

*

(Bu arada Cihangir ahalisi galiba bu “Upper” lafından pek hazzetmedi ki, mahalle baskısı yapmış olmalılar ki, bu kavramın mucidi T24’in düzeyli magazin yazarı Tuğrul Eryılmaz da artık sadece “Cihangir” diye yazmaya başladı.)

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

Neyse asıl konuya gelelim...

Geçen cumartesi T24’te Ayça Atikoğlu’nun bir yazıyla bu “Upper Cihangir polisiyesinin” ikinci sezonu da yayına girdi.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Dostoyevski’si Oğuz Atay’ın yıllardır merak edilen bir kayıp günlüğü olayı vardı. Sefa Kaplan’ın son kitabı ile bu konu yeniden açıldı.

Konu da şuydu: Bu günlüğü kim ikinci eşinin evinden alıp Milliyet gazetesine sızdırdı?

Ayça Atikoğlu geçen cumartesi günü “Kayıp günlüğün ortaya çıkışının gerçek hikâyesi” diye uzun bir yazı yazdı.

Olayla ilgili ilginç ayrıntılar verdi.

*

Kendisinin Oğuz Atay’a yakın olduğunu söyleyen bazı kişilerin “Sayın Hırsız” diye alay ettikleri bir Boğaziçili gerçekten varmış.

Evet defteri o kişi Oğuz Atay’ın ikinci eşinin evinden alıp getirmiş... Ama bu “Sayın Hırsız”ın adı nedense bir türlü verilmiyor.

Sadece isminin ilk harfleri var.

M.B...

*

Ayça Atikoğlu, bunu doğruladığı gibi ayrıca onun hakkında birkaç ipucu daha vermiş.

Yani balkondaki esrarengiz adamın profili parça parça ortaya çıkıyor.

Şimdi gelin Türk edebiyat tarihinin bu en ilginç polisiyesinin ikinci sezonunun ilk bölümünü Ayça Atikoğlu’nun yazısından izleyelim:

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

TANIK ANLATIYOR
1) BALKON OLAYI DOĞRUYDU AMA KISMEN DOĞRUYDU

“Olay 37 yıl önce oldu. Pakize Barışta (Oğuz Atay’ın ikinci eşi) o sıralar Etiler civarında yönetmen sevgilisi ile yaşıyordu. M.B. adlı arkadaşım da o eve girip çıkıyordu. M.B. ile Boğaziçi’nden arkadaştık. 1983 sonuydu, bir gün Atay’dan bahsederken ‘Biliyor musun Atay’ın günlüğü Etiler’de balkonda bir büronun çekmecesinde duruyor’ dedi... Ben o sıralar Atay’ın iki-üç kitabını okumuş, bir de Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen oyununu seyretmiştim. Bir günlüğü olduğunu kimse bilmiyordu...”

Haberin Devamı

2) KADIN BALKONDAKİ DEFTERİ BİZE VERMEZ DİYE DÜŞÜNDÜM

“Pakize’den falan bahsettikten sonra ‘Getir de okuyayım’ dedim ama içimden de herhalde kadın vermez diye düşündüm. Birkaç gün sonra M.B. elinde bir defter ile çıkageldi. Üzerinde ‘Günlük’ yazan bir defter, defterin kapağı deri taklidi plastikti ve günlük kelimesi küçücük bir etiket gibi yapışkan şeritle iliştirilmişti üzerine...”

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

3) HEMEN FOTOKOPİ YAPTIRDIM VE ÖMER’LE ENİS’E VERDİM

“Her neyse, ilk iş o sıralar yeni bir teknoloji olan fotokopi yaptırıldı... Hatta Atay’ın eski bir tanıdığı defteri görmeye bile geldi. Cumhuriyet’te köşe yazıyordu...

Aradan aylar geçti. ... ‘Ne olacaksa olsun!’ diyerek Ömer’e (Madra) ve Enis’e (Batur) ‘Size bir şey söyleyeceğim ama bana inanmayacaksınız’ dedim. Olayı kısaca anlattım...

Haberin Devamı

Ertesi gün defteri ikisine teslim ettim... Ömer de Enis de tek bir kelime etmeden dakikalarca karıştırdılar sayfaları. Daha sonra Ömer ‘Bunu yayınlarsak neler olacağını düşündün mü?’ dedi...

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

4) PAKİZE: O BOĞAZİÇİLİ SIÇANLARI SÜRÜM SÜRÜM SÜRÜNDÜRECEĞİM

“Bir ilginç olay da Pakize Barışta’nın baskınıydı: Oldukça öfkeliydi ve bağıra çağıra ‘O Boğaziçili sıçanları nasıl sürüm sürüm süründüreceğini’ anlatıyor, Enis’ten isim istiyordu ısrarla...”

5) ENİS, SAMİ KOHEN’İN ODASINDA PAKİZE’YE NELER SÖYLEDİ

Enis kadını bulunduğumuz mekândaki tek camlı oda olan Sami Kohen’in boş odasına aldı. Ben, Enis’in ve Pakize’nin bulunduğu yere çapraz duran masamdan yaklaşık beş metreden dinliyordum konuşulanları... Enis soğukkanlı bir biçimde Pakize’yi dinledikten sonra tane tane ve alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı. O kadar alçak bir ses tonuyla konuşuyordu ki, söylediklerinden bir-iki kelime dışında hiçbir şey duyamıyordum... Biraz sonra Pakize çıktı, hışımla orayı terk etti. Ardından da Enis çıktı. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle...”

6) GENÇ DUL GÜNLÜKTEN CÜMLELERİ KENDİSİ YAZMIŞ GİBİ Mİ KULLANMIŞ

Haberin Devamı

“Hayrola diye sordum... Enis’in nasıl bir koleksiyoncu olduğunu bilirsin. Evinde Cumhuriyet döneminde basılmış dergilerin neredeyse tamamı bulunur. Üstelik, kitap kurdu olarak okumadığı yoktur... Bana Devlet Tiyatrosu’nun ‘Oyunlarla Yaşayanlar’ kitapçığını gösterdi. Pakize Barışta imzası ile yazılmış bir tanıtım yazısını... Daha ilk cümleyi okuduğumda neler döndüğünü anladım... Genç dul, Atay’ın defterlerinden yararlanarak(!) yazdığı bu kısa metinde tırnak içine almadığı birçok cümleyi, sanki kendisine aitmiş gibi göstermekte beis duymamıştı... Pakize konusu böyle kapandı.”

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

7) OLAY YERİ SORUSU: GÜNLÜK BALKONDA NASIL ISLANMADI

“1984’ten yıllar sonra Ziya ile bu konuyu bir kere Paris’te konuşmuştuk. Günlük nasıl yağmurdan etkilenmemiş diye sormuştum. O da ‘Naylona sarılıydı’ demişti. Niye balkona koymuşlar acaba soruma yanıt ise daha acıklıydı: ‘Ev küçükmüş, evde yer yokmuş’.”

Haberin Devamı

8) İKİNCİ SEZON FİNALİ: KİM BU EKŞİ SÖZLÜK’TEKİ ‘ESRARENGİZ M.B.’

“M.B.’nin adı bende gizli. Sosyal medyayı pek kullanmıyor, nasıl ulaşacağımı bulamadım. Hakikatin bilinme hakkı vardır. İsterse adını seve seve vermek isterim tabii ki. Ziya çok uzun zamandır burada yaşamıyor. Ekşi Sözlük’te ‘1980’lerde Ziya Derlen gibi bir oyuncu yetiştirip sonra kaybetmişlerdir’ diye yazıyor.”

ÜÇÜNCÜ SEZON - TANITIM FİLMİ

Evet şimdi bu “Upper Cihangir polisiyesinin” üçüncü sezonunu bekliyoruz...

Kim bu sosyal medya kullanmayan, balkondaki esrarengiz M.B...

Ayça Atikoğlu’nun da dediği gibi çıkıp kendini ifşa edecek mi...

Tabii başlıktaki “Boğaziçili sıçan” ifadesi bana değil, Oğuz Atay’ın ikinci eşine ait. Yoksa bana göre o günlüğü balkonda bulup getiren esrarengiz Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi M.B. Türk edebiyat tarihine çok önemli bir hizmet yaptı.

BU KIZA GÜLMEK VE ÇAĞAN IRMAK FİLMİNDE AĞLAMAK AYIP MI YAHU

BEN daha filmin ilk yarısında yapımcı Necati Akpınar’ı arayıp hem kutladım, hem de teşekkür ettim.

“Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü” filmi beni iki saat kopardı şu kahredici hakikatlerden...

Ama ne görüyorum...

O bildik sinema eleştirmenleri hiç sevmedi filmi...

Tabii filmi sevmeyince bizim sevmemizi de sevmediler...

Kim bu esrarengiz Boğaziçili sıçan M.B.

Neymiş...

“Romantik” ve “apolitikmiş”...

İyi de hangisi kötü bunların...

Romantik oluşu mu...

Kadınların öldürüldüğü, işkencenin zirvelere çıktığı, hayvanlara acımasızca davranıldığı, çevrenin insafsızca tahrip edildiği bir dünyada...

İki saatlik romantizmin nesi kötü Allah aşkına...

*

Neymiş Çağan Irmak filmlerindeki gibi “Hadi şimdi ağlayacağız deyince ağlamak” gibiymiş.

Evet ağladık Çağan Irmak filmlerinde...

Hiç de utanmadık...

Çünkü ağlamak da güzeldir...

*

Neymiş?

Apolitikmiş...

Ne yani, her filmin denizlerinden ille de bir “Potemkin Zırhlısı” mı geçmeli...

İlle de bir Yılmaz Güney sahnesi mi olmalı...

O siyaset denilen şey, ille de dolma gibi parmağını gözümüzün bebeğinin dibine kadar mı sokmalı yani...

Muhafazakâr bir iklimin üzerimize abandığı, İstanbul Sözleşmesi’nin geri alındığı bir dönemde, bir kız çocuğunun mizahı ile dört haneli sayıları kafasından çarpması ile öğretmenine, kendisine iş verecek patronunu inceden ti’ye alması ile hem de bütün bunları eğlenceli ve komik şekilde yaparak kimseyi incitmeden anlatması ile zaten yeterince kafa tutmuyor mu bu yerleşik düzene...

*

Politika sadece kaba saba propaganda mıdır arkadaşlar...

Bırakın gülelim rahatça şu dudak kıvırmasına bu kızın...

Ateşböcekli romantizmine...

Bırakın sinema bazen sadece sinema, bir film sadece bir film olsun...

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları