1- Kanal D’nin başarılı bir başlangıç yapan dizisi “Camdaki Kız” meğer tam anlamıyla bir Upper (Yukarı) Cihangir dizisiymiş.
*
Nereden mi çıkardım?
Bir kere dizinin bazı sahneleri Cihangir Caddesi’ndeki köşkte çekilmiş.
Bugün Turgut Özal’ın ölümünün 28’inci yıldönümü...
Sabah büyük bir sürprizle uyandım.
Bir gazete harika bir Özal’ı anma sayfası hazırlamış.
*
Tepedeki manşeti şöyle:
“Reformist Tonton...”
Üst spotları şöyle:
- “Hayata veda etmesinin üzerinden 28 yıl geçti ancak yaptıkları hafızalardan hiç silinmedi.”
Sabah Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Hiç Oldum” şarkısı için yaptığı klibin haberi ile uyandım.
İkincisi ise aynı sabahın akşamı Ahmet Altan’ın serbest bırakılmasıydı.
*
Hayatım boyunca devlette görev yapan insanların müzikle, sanatla, sporla ilgilenmelerini çok sevdim...
Çünkü tanıdığım siyasetçilerin çok büyük bölümünün siyaset dışında hiçbir uğraşısı yoktu...
Şuna inanıyorum...
Bir insan sanatla, müzikle, sinemayla ilgilendiği zaman bu onun vicdanına, adalet duygusuna ve üslubuna da yansıyor...
Nitekim
Ekonomi tarihimizde ilk defa bir şahsın Bitcoin hesabına haciz kondu...
Bunun anlamı şu...
Artık hepimizin hayatında “Bitcoin” denilen bir para var...
Aslında bu para cebimizde...
Tek farkı ceket cebinde değil cep telefonumuzda olması...
Üç yıla yakın bir süredir bir insan arıyorum...
Bana çok basit biçimde “Bitcoin nedir” anlatsın...
“Türkiye’nin Ivy League okulları hangisidir...”
O nedenle, araya “Çaresiz ev kadını” ifadesinin girmesinin hikâyesiyle başlayayım.
*
Geçen ay bir streaming platformunda, ABD’de 2019 yılında yaşanan “üniversiteye giriş” skandalıyla ilgili belgeseli seyrediyordum.
ABD’nin önde gelen bazı varlıklı ve şöhretli aileleri çocuklarını en iyi üniversitelere sokmak için rüşvet tezgâhını kurmuş biri aracılığıyla bal gibi rüşvet anlamına gelecek paralar harcıyorlar.
*
Onlardan biri de “Çaresiz Ev Kadınları” dizisinde Lynette Scavo rolünü oynayan oyuncu Felicity Huffman...
Emmy, Altın Küre, SAG ödülleri var
Gerçi, onunla ilgili sadece kendilerinin konuşma hakkı bulunduğuna inanan bazı çevreler, “Ne alakası var Oğuz Atay’ın Cihangir’le” deyip durmadan bana yükleniyorlar...
Merakınızı tatmin edeyim. Hepsi biliyor ki “Upper Cihangir” lafını sembolik olarak kullanıyorum...
*
(Bu arada Cihangir ahalisi galiba bu “Upper” lafından pek hazzetmedi ki, mahalle baskısı yapmış olmalılar ki, bu kavramın mucidi T24’in düzeyli magazin yazarı Tuğrul Eryılmaz da artık sadece “Cihangir” diye yazmaya başladı.)
Neyse asıl konuya gelelim...
Geçen cumartesi T24’te Ayça Atikoğlu’nun bir yazıyla bu “Upper Cihangir polisiyesinin” ikinci sezonu da yayına girdi.
Türkiye’nin
Tahrir Meydanı’ndaki Milli Müze’de bulunan, eski Mısır hanedanına ait 22 mumyayı yeni inşa edilen Mısır Medeniyetleri Müzesi’ne nakletti...
*
18 kral, 4 kraliçeye ait 22 mumya, nitrojenle doldurulmuş cam lahitlere konup büyük ve çok renkli bir törenle yeni yerine götürüldü.
22 lahit 5 kilometrelik yolu 40 dakikada geçti...
*
Bu, mumyaların ikinci yolculuğuydu.
Mısır hanedanlarına ait bu mumyalar 100 yıl önce Luksor’dan Kahire’ye getirilmişti...
Nakledilenler arasında bütün dünyanın bildiği İkinci Ramses ile Mısır tarihinin en başarılı kraliçesi olarak bilinen Hatshepsut’un mumyaları da vardı.
İstifasında “Kendi isteği ile ayrıldığı” belirtiliyor...
Ama artık orada kendine üç-beş trol dışında müttefik bulamadığı herkesin bildiği bir sırdı...
Bütün dünyanın gözü üzerinde bulunan bir mabetten her gün tuhaf seslerin yükselmesinin hiçbir makul AKP’linin de hoşuna gitmeyeceği bir gerçekti.
Nitekim ilk tepki AKP milletvekili Özlem Zengin’den geldi...
Sonra AKP’nin ağır toplarından da sesler yükseldi...
Sonunda ayrılmak zorunda kaldı ve çok hayırlı bir iş oldu...
İstifasını bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği de yazıldı, söylendi.
Beş dönem CHP milletvekilliği yapmıştı.
Babası CHP’nin tek parti dönemi Denizli il başkanıydı...
Ayrıca 1950 öncesi milletvekiliydi.
Kızının Adnan Menderes hayranı, koyu Demokrat Partili bir ailenin sonradan solcu olmuş oğluyla evlenmesini son derece normal karşılamıştı.
Hüdai Oral 1961 yılında kurulan İsmet İnönü hükümetinin en genç bakanıydı.
İnönü onu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görevlendirmişti.
O güne kadar öyle bir bakanlık yok...
Değil...
“Analiz” desem o da değil...
Öyleyse ne?
“Ayağınızı denk alın” uyarısı mı...
Önce neden söz ettiğimi anlatayım.
Dün, dünyanın önde gelen ekonomik medyalarından biri olan Bloomberg’de tuhaf bir yazı yayınlandı.
Yazının konusu Türkiye’de Bayraktar grubunun ürettiği SİHA’lardı...
Emekli WhatsApp’çı amirallerin yaptığı düşüncesizce işe tepki koyarken, çok yapıcı iki uyarıda da bulundu.
*
Bildiri yayınlayan amirallerin 10’unun o eski kötü alışkanlıkları hatırlatan biçimde sabah evlerinden alınmalarına tepki gösterdi.
Gözaltına alınmalarına karşı çıktı...
Ama daha önemlisi iktidara bence çok önemli ve yapıcı bir çağrı yaptı.
Özeti şuydu:
Emekli amirallerin seçilmişleri hedef alan açıklamalarına karşı çıkıyorsak...
Atanmış memurların, tayinle göreve gelmiş görevlilerin, valilerin, kaymakamların, maaşını devletten alan dini görevlilerin seçilmiş insanlar, parti başkanları, anamuhalefet partisi başkanı hakkındaki hakarete veren açıklamaları da önlenmelidir...
“Yaptığınızdan memnun musunuz...”
Ve devam etsem...
“Bakın Türkiye geçen hafta ne tartışıyordu...
Sizin bu düşüncesiz hareketinizden sonra bugün ne tartışıyor...”
*
Biliyorum bana diyecekler ki...
“Biz de vatandaşız ve düşüncemizi serbestçe söyleme hakkına sahibiz...”
Evet sahipsiniz...
Bu erkek milleti...
Yani biz ne hale düştük...
*
Dün gibi hatırlıyorum...
15 Mayıs 2016...
Berlin’de Final Four’un son günü... Fenerbahçe-CSKA maçını bekliyoruz...
Otelin lobisinde büyük bir tartışma patlıyor...
Bir erkekte ideal testosteron oranı nedir?
Ahmet Kural’ı o zamandan beri ilk defa görüyoruz.
Kıbrıs’ta TRT için bir dizi çekiyormuş.
Hürriyet Kelebek’te Tülay Demir’in yaptığı mülakattan öğrendik.
Çekim sırasında yeni sevgilisi Çağla Gizem Çelik ile annesi ve babası da yanındaymış.
*
Hayatım boyunca şuna inandım.
Çok akıllı telefonuma, Music Business Worldwide müzik endüstrisi haber sitesinden bir son dakika notu düşüyor...
“Paul Simon bütün kataloğunu Sony şirketine satmış...”
Paul Simon...
Yani “Simon and Garfunkel” ikilisinin Simon’ı...
Daha o saniye onlarca şarkı geçmeye başlıyor aklımdan...
“Mrs Robinson”, “Sound of Silence”, “Scarborough Fair”, “Bridge Over Troubled Water”, “Boxer”, “Cecilia”, “A Hazy Shade of Winter”, “Homeward Bound”, “Me And Julio Down by the Schoolyard”...
Bütün bir gençliğim...
2005 yılının aralık ayıydı...
Los Angeles’ta güneşli bir günün gecesiydi... Hollywood ünlülerinin yaşadığı semtteki büyük villanın salonundaydım.
Biraz sonra şahane kadın merdivenlerden inmeye başladı...
Beş yıl önce Cannes Festivali’nde yanımdan geçerken nefesimi kesen şahane Sharon Stone karşımdaydı.
Üstelik üzerinde sadece bir bornoz vardı...
Ayağa kalkıp soruyorum...
“Yorgun musunuz...”
Doğum yeri İstanbul ama hayatının 17 yılını Göcek’te geçirmiş bir yönetici. Çünkü babası bir deniz subayıydı. 4 Ekim 1972 İstanbul doğumlu, İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nden mezun. İş hayatına 1994’te başlamış. Coca-Cola, Michelin ve Nike gibi küresel şirketlerde çalışmış. 2008’de Vodafone’a girmiş ve 1 Şubat 2021’den itibaren de Vodafone Türkiye’nin CEO’su olmuş.
Zoom’la yaptığımız görüşmede bir şey dikkatimi çekiyor. Arkasında yan yana asılmış üç afiş var.
“Yeni İcat Çıkar-ma”, “Soru Sor-ma”, (her ikisinin de sonundaki ‘ma’ hecesinin üstü çizilmiş). Bir de “Sorumluluk bizim değil” cümlesi var onun da sonundaki ‘değil’ kelimesinin üstü çizilmiş.
Yani bugün “Yeni icat çıkarmayı seven” bir yönetici ile konuşacağız.
Ana konumuz da teknolojiden çok “kadın”.
Sözü ona bırakıyorum.
1) KADIN ÇALIŞANDA SİLİKON VADİSİ ŞİRKETLERİNDEN ÇOK İLERİYİZ
Geçen hafta sonu arabasında kokain çeken gencin görüntüleri önüme geldiğinde nedense aklıma o gün geldi...
Bugün hayatta olsaydı ve bu görüntüler önüne gelseydi acaba bu krizi nasıl yönetirdi...
*
Benim görüşüm şöyle...
Dünyanın her yerinde görülebilecek sıradan bir polisiye olay bu...
Böyle olayları bir siyasi partiyle ilişkilendirmek, bunun üzerinden o partiye vurmak ne adil bir davranış ne de çağdaş bir siyaset yapma tarzı...
Dolayısıyla kanunlar ne diyorsa o yapılır ve olay da geçer gider...
Bu yazıyı, epeydir milli takım maçlarını seyretmeyen bir futbol izleyicisi olarak yazıyorum.
Seyretmememin de nedeni vardı. Avrupa’da milli maçlar zevksiz geçer. Söylemek istediğim tek cümle var:
“Şenol Güneş Hoca önceki akşam ve ondan önceki maçta, Avrupa’da belki son 16 yıldır hüküm süren bu futbol yargısını yıktı.”
Nedir bu, anlatayım...
57’NCİ DAKİKADA SAHADA GÖRDÜĞÜM MANZARA ŞU
Maçın 57’nci dakikası...
Milli takım Norveç savunması önünde inanılmaz üçlü ve dar paslaşmalar yapıyor.
Bir La Liga tutkunu olarak, bilmesem karşımda Barcelona oynuyor sanacağım.
Yani geçen cuma...
İşte tam o gün dünya başka bir konuyu konuşuyordu.
*
Bundan 3 ay sonra...
Tam tarihiyle 23 Haziran günü İngiliz Merkez Bankası 50 pound’luk yeni bir banknot çıkaracak.
Bunun bir tarafında İngiltere Kraliçesi’nin resmi olacak...
Öteki tarafında ise Alan Turing isimli birinin fotoğrafı...
Yanda çocukluk resmini gördüğünüz insanın 41 yaşındaki halinin bir fotoğrafı olacak...
Göremeyen bir insana Nuri Bilge'nin bu ağacını nasıl seyrettirirsiniz
“Görme engelli bir insana Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Ahlat Ağacı’nı seyrettirmek...”
İlk bakışta insana oksimoron gibi geliyor.
Neden derseniz cevabı basit...
Görsel estetiğe, fotoğrafa dayalı bir sinema... Arada hiç konuşma geçmeyen uzun sekanslar... Ama çok güzel bir sinema... Göremeyen bir insana da anlatılacak kadar güzel...
Bu ülkede bazı insanlar ve sivil toplum örgütleri, bunu kendilerine görev edinmişler...
Görmeyen bir insana sinema salonunda oturup bu filmi izleyebilmeleri için bir uygulama hazırlamışlar.
Görmeyen insan bunu cep telefonuna yüklüyor ve film sırasında, sesli bölümleri filmdeki sesten, sessiz bölümlerdeki betimlemeleri de uygulamada anlatandan dinleyerek filmi izliyor.
Bu uygulamayı geliştiren STK’nın adı “Young Guru Academy” (YGA)...
Yani “Genç Gurular Akademisi”...
![Göremeyen bir insana Nuri Bilgenin bu ağacını nasıl seyrettirirsiniz]()
Geleceğin liderlerini yetiştirmek için kurulmuş bir sivil toplum örgütü.
Onu önce, kurucusu olan Sinan Yaman’dan dinlemiştim.
Gerçekten müthiş bir vizyon ve tutku insanı...
Bu STK’yı kurup geliştirdikten sonra şimdi genç insanların yönetimine bırakmış.
Salı günü kuruluşun yeni dönemdeki başkanı Asude Altıntaş Güray ve yaratıcı projelerinde çalışan Melike Aydın’la buluştum.
Onlardan dinlediğim ilk proje görme engellilerin hayata katılmasını sağlayan uygulamalardı.
Mesela görme engelli bir insanın evden çıkıp alışveriş merkezinde dolaşmasına kadar geçen bütün güzergâhı dijital uygulamalarla kaplamışlar.
Vestel’le birlikte, Edison ödülünü kazanan akıllı baston projesini geliştirmişler.
Yol tarifi yapan, gelen otobüslerin numarasını bildiren ve alışveriş merkezlerinin içinde yönlendirmeyi sağlayan uygulamalar geliştirmişler ve bunlarla uluslararası ödüller almışlar.
TÜRKLERİN ÇOĞU BARCELONA DERKEN BEN NİYE MADRİDLİYİM
ÇEVREMDEKİ futbol meraklısı insanların çok büyük bölümü El Clasico’da Barcelona’yı destekler.
Bense yıllardır Real Madrid’i tutarım.
Zaman zaman da kendime sorarım:
Neden?
Acaba içimde Türklerin çoğunluğu ile zıtlaşma duygusu mu var?
Geçen hafta Real Madrid kendi sahasında, bir hafta içinde Barcelona’ya ikinci defa yenilince “Acaba bundan mı” diye sordum.
Madrid takımı önceki akşam yine kendi sahasında Ajax’a yenilip elenince “Kesin cevabı bu” dedim.
Çünkü iflah olmaz bir Fenerbahçeliyim...
Dolayısıyla, onca paraya, imkâna, şöhretli futbolcuya ve transfere rağmen Real Madrid ligde ve Avrupa’da bu duruma düşünce, bu beni biraz rahatlatıyor.
İçimden bir ses “Real Madrid’in bile başına bu geliyorsa en büyük takım olarak bizim de başımıza gelebilir” diyorum.
Bazıları buna “züğürt tesellisi” diyor ama olsun...
Real Madrid’i Fenerbahçe kadar sevmek bana iyi geliyor.
FİBABANKA LACİVERT TAKIMI NİYE TERK ETTİ
GEÇENLERDE bir yerde öğrendim. Fibabanka yönetimi personelinin takım elbise giyme zorunluluğunu kaldırmış.
Nedeni de çok basit. Çünkü bankacılık hizmetlerinde yazılım ve bilgiişlem o kadar ağırlık kazandı ki, personel profili değişmiş.
Yazılım ve bilgiişlem alanındaki kaliteli personel “Biz takım elbise ile çalışmayız” diyormuş.
Bir zamanlar bankalar personelinin kahverengi takım elbise giymesine bile izin vermezdi.
Lacivert takım bankacının üniforması gibiydi.
Hayat insanı ve sektörü nasıl değiştiriyor...
SAYESİNDE KEŞFETTİM
‘JET SOSYETE’nin 16’ncı bölümü sayesinde Sezen Aksu’nun “Çocuklar Gibi” şarkısını yeniden keşfettim ve dinlemeye başladım.
CEO’NUN 3 BİN GENCE VERDİĞİ İLGİNÇ ŞARKI VE DANS ÖRNEĞİ
Her yıl 50 bin genç YGA üyesi olmak için başvuruyor.
Bunlar arasından 3 bini seçiliyor ve İstanbul’da Zorlu Center’ın büyük salonunda bir araya getiriliyor.
Ali Koç’undan, Hüsnü Özyeğin’ine birçok insan gelip onlara konuşma yapıyor.
Sonunda her yıl bu gençlerden 50’si “genç guru adayı” olarak seçilip eğitiliyor.
Zorlu’da yapılan son kongrenin videosunu seyrettim.
Orada konuşan TAV’ın CEO’su Sani Şener’in gençlere söylediği şu sözü çok sevdim:
“Yüreğin şarkı söylerse eğer
Hayat seni mutlaka dansa kaldıracaktır...”
BABANIN MANGAL BAŞI SORUNUNU NASIL ÇÖZERSİN
YGA’nın tutkuyla sarıldığı yeni projesi ise çocuklar için bilim seti.
Bir tür lego kutusu bu. Ancak çocuklar bunlarla elektronik devreler yapabiliyor, bunları günlük hayattaki sorunların çözümü için çeşitli araçlar hatta robotlar haline getirebiliyorlar.
Mesela çocuklardan biri, bu bilim setindeki malzeme ile babasının mangal başındaki terlemesine bir çözüm üretmiş.
YGA, Milli Eğitim Bakanlığı ile de işbirliği yaparak imkânları sınırlı okullara set yardımı yapıyor.
Siz kendi çocuğunuza bir bilim seti aldığınızda, onun ikizini de sizin adınıza bir okula gönderiyorlar.
Çok etkilendim...
Son yıllarda beni iyice karamsarlığa götüren ülkemde bu insanları ve yaptıklarını görünce inanın umudum yeniden canlanıyor.
Sizleri de bu insanların çabalarına destek olmaya davet ediyorum.
![Göremeyen bir insana Nuri Bilgenin bu ağacını nasıl seyrettirirsiniz]()
TANIDIĞIM EMİNA OMUZ ATACAK KADIN DEĞİLDİ
GEÇENLERDE Kelebek’te okudum.
Emina Johoviç geçenlerde eski eşi Mustafa Sandal ve sevgilisiyle karşılaşmış. Habere göre Mustafa’nın sevgilisine omuz atmış.
*
Bundan 3 yıl önce Los Angeles’ta Grammy ödül töreni sırasında Mustafa ve Emina’yla 4 gün birlikteydik.
Hep birlikte törene giderken bütün gözler Emina’nın üzerindeydi.
Törenin yıldızı oydu diyebilirim.
Birçok insan geldi birlikte fotoğraf çektirdi.
Hep birlikte törene giderken bu fotoğrafı çektirdik....
*
Orada tanıdığım Emina hiç öyle gidip birine omuz atacak kadın değildi. O nedenle şaşırdım.