First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Geçen hafta cuma günü Los Angeles’tan kalkan bir uçağın first class mevkisindeki bir koltuğa Louis Vuitton bir çanta kondu.

Haberin Devamı

Pilot anons yapınca, çantanın kemerleri bağlandı.

Sivil havacılık tarihinin belki de en tuhaf yolculuğu işte böyle başladı.

Kavanozun içinde ise Türkiye’de de iyi tanınan, dünya starı bir yolcu...

Zsa Zsa Gábor...

*

Gábor, 18 Aralık 2016 günü Los Angeles’taki Ronald Reagan UCLA Medical Center Hastanesi’nde öldü.

Öldüğünde 99 yaşındaydı... Vasiyeti üzerine yakılarak külleri bir kavanoz içinde Los Angeles’taki Westwood Mezarlığı’na kondu.

Ancak Gábor’un vasiyetinde bir madde daha vardı.

Küllerinin üçte birinin Los Angeles’taki mezarlıkta kalmasını, geri kalan üçte ikisinin ise doğum yeri olan Budapeşte’ye götürülüp babasının yanına konmasını istemişti.

Olayın buraya kadarki kısmını Türk medyasında da okumuş olabilirsiniz...

Ama gerisi var...

First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Haberin Devamı

Gábor’un ilk eşi bir Türk’tü...

1937 yılında ünlü yazar Murat Belge’nin babası Burhan Asaf Belge ile evlenmiş ve bu arada Atatürk’le de tanışmıştı.

Gábor’un son eşi ise Frédéric Prinz von Anhalt’tı...

Ve Gábor son eşine bir vasiyette daha bulunmuştu...

Külleri Budapeşte’ye first class koltukta götürülecekti. Bitmedi...

Uçuş sırasında mutlaka şampanya ve havyar da bulunacaktı...

*

Öyle yapıldı...

Gábor’un külleri, Louis Vuitton çanta içinde, önce Los Angeles’tan Londra’ya, oradan Münih’e ve oradan da Budapeşte’ye götürüldü.

Bütün uçuşlar first class yapıldı...

Çünkü hayatı boyunca bütün uçuşlarını hep first class’ta yapmıştı, sonuncusu için bir özel bir muamele yapmasına gerek de yoktu.

*

Ne diyeyim...

Allah ölümümüzden sonra olmasa da hiç olmazsa sağlığımızda bize böyle şampanyalı, havyarlı first class uçuşlar nasip etsin...

BU MÜSLÜMANLAR KİMDEN KAÇIP KİME NEREYE GELİYOR

GERÇEKÇİ olalım...

Bize kuvvetli bir erken uyarı sistemi gerekiyor...

Hepimiz farkındayız değil mi, ikinci bir Müslüman göçü ile karşı karşıyayız...

Taliban’dan kaçanlar akın akın Türkiye’ye geliyor...

First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Haberin Devamı

Hepimiz çok iyi bilincindeyiz ki, bu ülke artık ikinci bir 4 milyonluk Afgan göçünü kaldıramaz...

O nedenle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu haklı...

Bu olay bir iktidar, muhalefet meselesi değil...

Önümüzdeki seçimde iktidar değişse de değişmese de bu sorun hepimizin ailesinin kapısına kadar dayanacak...

*

Bu göçleri gördükten sonra şu soruları da artık kendi kendimize sormalıyız...

BİR: Müslümanlar niye ülkelerinden kaçıyor?

Suriye’de Müslüman, Müslüman’dan kaçıyor...

Afganistan’da Müslüman, Müslüman’dan kaçıyor...

Irak’ta Müslüman, Müslüman’ın gırtlağına bıçağı dayıyor, Müslüman’ın mahallesine bombalı aracı bırakıyor...

İran’da Müslüman, Müslüman’dan kaçtı...

*

Haberin Devamı

İKİ: Müslüman’dan kaçan Müslüman Afgan, niye komşu İran’da kalmıyor?

Esad’dan kaçan Suriyeli Müslüman, niye Irak’a, Mısır’a, Suudi Arabistan’a, Tunus’a kaçmıyor?

Mollalar rejiminden kaçan Müslüman İranlı niye başka bir Müslüman ülkeye değil de Türkiye’ye sığınıyor?

Niye hepsi Türkiye’de?

Ve hangi Türkiye’de...

*

Evet önümüzdeki gerçek şu: Müslüman’dan kaçan Müslüman Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınıyor... Hangi Türkiye’dir o?

98 yıldır Cumhuriyet’ini yaşatan...

75 yıldır çok partili demokrasisini işleten, serbest seçimler yapan...

Anadolu’nun, Trakya’nın yoksul köy, kasaba çocuklarına Nobel yolunu, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yolunu, başarılı işinsanı, biliminsanı, sporcu, sanatçı yolunu açan Türkiye’ye...

Haberin Devamı

Kız çocuklarının gittiği okulun önüne bomba yüklü kamyonu bırakan güya Müslüman Taliban’dan kaçan Afgan anne baba çocuğunu alıp nereye geliyor?

Okullarında, üniversitelerinde kız öğrenci sayısı erkekleri geçen laik Türkiye Cumhuriyeti’ne...

Pandemide bütün vatandaşlarına test yapan, takip eden, aşı yapan...

Çocuklarını devlet okullarında bedava okutan...

Şu Müslüman dünyanın hâlâ serbest seçim yapan, demokrasisini iyi kötü işleten tek Müslüman ülkesine...

İşte oraya geliyor...

*

Evet bir kısmı burayı daha da ileri bir demokrasi ülkesine sığınmak için bekleme odası olarak kullanıyor... Ama büyük kısmı da burada kalıyor...

*

Yeni bir Afgan göçü kapımıza dayanmışken...

Haberin Devamı

İşte bunları bir kere daha iyi düşünelim...

Şu Müslüman aleminde “Ümmet” diye bir şey kalmadı... Ama hâlâ millet denilebilecek, hâlâ devlet denilebilecek bir Türkiyemiz var...

Hepimiz... Ama hepimiz kıymetini iyi bilelim bu kutsal vatanın... Çünkü şu Müslüman aleminde hiçbirimizin gidecek başka bir vatanı yok...

BİR ŞEKER BAYRAMI ÇOCUĞUNDAN HEPİNİZE İYİ VE MUTLU BAYRAMLAR

HEP söyledim, bugün de söyleyeyim.

Ben “Şeker Bayramı çocuğu” olarak büyüdüm.

Çocukluğumdan beri en sevdiğim iki bayram 29 Ekim ve Şeker Bayramı’dır...Her ikisinde de kendimi mutlu hissederim.

First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Kurban Bayramı’na gelince, o iki kelimeden sadece ikinci kelimeyi kullanırım.

Tabii ki herkesin inancına sonuna kadar saygılıyım. Ama benim çocukluğumdan kalan şahsi bir travma nedeniyle, Kurban bayramlarında dışarı adım atmamaya gayret ederim.

Görmek istemem bazı sahneleri... Çünkü gördüğüm bir sahne bende ölünceye kadar silinmeyecek derin bir iz bıraktı...

*

Bayramınızı kutluyorum...

Size ve bütün Türkiye’ye, hepimize mutluluk, sağlık ve birlik diliyorum...

HAFTANIN YENİ ŞARKISI
‘AH VRE MAMMA’NIN TÜRKÇESİ NASIL OLUR

GEÇEN cuma günü streaming platformlara konan yabancı parçalardan en sevdiğim şarkı Dany Brillant’ın söylediği “La Mamma” oldu...

Charles Aznavour’un ünlü şarkısını Fransa’nın ünlü şarkıcısı Dany Brillant yeniden yorumlamış.

Ancak şarkıyı bir düet olarak söylüyor.

Yanındaki kişi Yunan asıllı Fransız gazeteci ve TV programcısı Nikos Aliagas...

First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Dany Brillant sık sık Türkiye’ye gelen Tunus asıllı Yahudi bir ailenin çocuğu...

Yani Doğulu bir yanı var...

Charles Aznavour da bir ayağı Türkiye’den gelen Ermeni bir ailenin çocuğuydu...

Brillant şarkıya o kadar güzel Doğulu bir hava vermiş ki...

Mesela girişe geçenlerde kaybettiğimiz Ermeni duduk ustası Djivan Gasparyan’ın tarzını hatırlatan bir bölüm eklemiş.

*

Ama en çarpıcı yenilik, Yunan asıllı Nikos Aliagas’ın o ünlü “La Mamma” nakaratını “Ah vre mamma” diye okuması...

Harika bir şarkıydı, daha da güzel olmuş.

*

Dany Brillant Türk bir sanatçı ile düet yapsaydı o nasıl söylerdi diye düşündüm...

Herhalde şöyle olurdu:

“Ahhh be anneciğim...”

TANER CEYLAN'A
BİLGİSİ KIT VE GÖRGÜSÜZ DEDİĞİN ELİF’İ TANISAYDIN BÖYLE DEMEZDİN

HAFTA sonunun olayı şuydu...

Elif Dürüst bir süredir Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalında değişik bir formatta sanatçılarla konuşuyor.

Geçen hafta, son iki yılın en çok konuşulan sanat galerisi yönetmeni Murat Pilevneli ile bir sohbetini yayınladı.

Pilevneli konuşmasında “Bizim dünyaca ünlü sanatçımız yok” demiş...

First class koltuğunda, havyarlı, şampanyalı, bir kavanoz yolcu

Tamam, tartışılabilir.

Mesela bana göre var...

Hem de üç beşten fazla var.

Bu itiraz da dile getirilebilir.

Ama Taner Ceylan öyle bir paylaşım yapmış ki...

Üstelik de öyle ağır bir üslupla ki...

*

Herhalde Murat Pilevneli galeri sahibi olduğu için nezaketini elden bırakmamış.

Ama Elif Dürüst için ağzına geleni söylemiş.

“Kıt ve sığ bilgisi”nden başlayıp, “görgüsüzlüğü”nden çıkmış.

*

Sevgili Taner Ceylan, sen sevdiğim bir sanatçısın ama herhalde Elif’i sadece gazetelerin magazin sayfalarından tanıyıp, “sosyete sarışını” muamelesi yapıyorsun.

İstersen Elif’i sana biraz tanıtayım.

*

Elif Dürüst felsefe çalışmaları ile tanınan “Aralık Derneği”nin kurucularındandır.

Türk modern sanatını ve sanatçılarını en iyi bilen insanlardan biridir.

Birçoğu ile arkadaşlığı da vardır.

Evine bir gidip oradaki sanat ortamını görseydin herhalde bu sözlerini anında geri alırdın.

O yüzden hiç olmadı bu laflar...

 

Yazarın Tüm Yazıları