Filmdeki o gazetecinin dövmeleri ve kadınları

'DÖVME’ kelimesini kadınlardan önce yazmama bakıp bundan mizojin bir karakterim olduğunu çıkarmayın sakın...

Haberin Devamı

Çünkü hayat hikâyesinde dövme, kadınlardan önce geliyordu...

Nedeni bu...

***

Filmdeki o gazetecinin dövmeleri ve kadınları

“The Post” filminde seyrettiğimiz, dünyanın Hasan Cemal’den bile efsane genel yayın yönetmeni, Ben Bradlee’nin vücudunda 3 dövmesi varmış.

Ama isterseniz hikâyeye baştan başlayayım...

***

Digiturk geçen hafta, “The Newspaperman” isimli harika bir belgeseli yayına soktu.

Belgesel The Washington Post’un filmde seyrettiğimiz genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin bilmediğimiz hayatını anlatıyor.

***

Ben de size bu büyük bir gazetecinin hayatından ilginç anları ve özellikleri aktarayım.

***

Bu arada bir tüyo...

Ayıptır söylemesi benim de onunla epey benzer yanlarım varmış.

 

 

Haberin Devamı

ÇOCUK FELCİYLE BAŞLAYAN GÜZEL BİR HAYAT OLURMUŞ

 

- Harvard’da okurken “Grant Araştırması” kapsamına alınmış.

Yani Harvard’da okuyan akıl ve vücut sağlığı yerinde 268 kişi ile birlikte 75 yıl süren bir araştırmanın konusuymuş.

Sağlık kayıtları öldüğü güne kadar izlenmiş.

1.80 boyunda, 78 kilo ağırlığındaymış.

- 13 yaşında çocuk felci geçirmiş ve babasının yardımıyla atlatmış.

 

İYİ GAZETECİLER İYİ KIZLARI SEVMEZ Mİ

PARİS’te muhabirlik yapıyor ve bu şehri çok seviyor.

Orada kayağa gittiğinde bir kızla tanışıyor. “Ertesi gün herkes kayarken biz yataktaydık” diyor...

Ve oradaki keyfini şu cümleyle anlatıyor:

“Benim geldiğim Boston’da ‘İyi kızlar sevişmez’ diye bir anlayış vardı. Burada kırıldı.”

İyi olmayan bir kızla yatağa girdiği o günlerde, iyi bir kız olan eski karısıyla evli olduğunu da bir kenara yazalım.

 

DÜNYANIN EN ŞANSLI ADİ HERİFİ O GAZETECİ Mİ

- Kendini hep bir roman veya sinema karakteri yerine koyup öyle yaşarmış.

***

- Emekli olduktan sonra yazdığı kitabın adı “A Good life”. Yani “Güzel bir hayat”.

***

Haberin Devamı

- Belgeselde onun için “Dünyanın en şanslı adi herifi” deniyor.

***

- “Olaylara romantik bir açıdan bakarak gerçeklik kazandırdım” diyor...

***

- “Gazeteci olarak, kendimizi sevdirmek gibi bir zorunluluğumuz yok. Biz işimizi yapıyoruz” diyordu.

***

- “Bana, hayatta kimi yenmek istersin diye sorarlardı, şu cevabı verirdim: New York Times’ı, sadece New York Times’ı yenmek...”

***

- Kendilerini çok ciddiye alan insanlardan hiç hazzetmezmiş...

***

Laf aramızda, bana o kadar tanıdık ki bu duygular...

 

DÖVMESİ OLMAYAN KİŞİ İYİ YAYIN YÖNETMENİ OLAMAZ

BEN Bradlee’nin vücudundaki dövmeleri çok genç yaşta kamusal kayda geçmiş.

İlk defa Grant Araştırması için sağlık kontrolünden geçerken dövmeleri de kaydetmişler.

Haberin Devamı

Günün sorusu: Dövmesi olan insanlar acaba daha iyi mi genel yayın yönetmeni olur...

Üç örnek daha vereyim kararı siz verin...

Bild’in en uzun süre genel yayın yönetmenliğini yapan Kai Diekmann’ın ve New York Times’ın eski kadın genel yayın yönetmeni Jill Abramson’un dövmesi vardı...

Bir de benim var...

 

DEVLET BAŞKANI, GAZETECİNİN KARISINA YAZILMAYA BAŞLARSA

Belgeselin en ilginç bölümlerinden biri, Ben Bradlee, eşi, ABD Başkanı Kennedy ve eşinin arkadaşlıkları...

Bu arkadaşlık, Kennedy’nin başkan seçilmesinden önce başlıyor, ölünceye kadar devam ediyor...

Bir gazetecinin bir siyasetçiyle yakınlığı çok eleştiriliyor ama ikisi de takmıyor.

Ayrıca bu ilişkiden büyük gazetecilik olayları çıkarıyor. Ancak iki çiftin ilişkisi, zaman zaman sınırlarda oynuyor...

Haberin Devamı

Mesela Kennedy, eşiyle fazla yakın olmaya başlayınca, Ben Bradlee, “Karıma zarf atmaktan vazgeç” diye onu uyarıyor.

Bu arada Bradlee’nin eşinin kız kardeşi yıllar sonra intihar ediyor. “Ölümünden sonra açıklanmak” koşuluyla bıraktığı mektupta, Kennedy ile aşk yaşadığını açıklıyor.

Büyük siyasetçilerin ve büyük gazetecilerin aşk hikâyeleri her zaman çok çekicidir.

 

Filmdeki o gazetecinin dövmeleri ve kadınları

SİZCE BU ÜÇLÜ BUGÜN DE BU POZU VEREBİLİR MİYDİ

BU fotoğraf 2006 yılında Vanity Fair dergisinin kapağında yayınlandı.

Fotoğrafta gördüğünüz kişiler...

Ünlü moda tasarımcısı Tom Ford...

Ve iki ünlü sinema oyuncusu:

Scarlett Johansson ve Keira Knightley...

İki kadın çırılçıplak...

Ünlü fotoğrafçı Annie Leibovitz çekmiş...

Haberin Devamı

Dün 12 yıl önce yapılan çekimin videosunu seyrettim.

İki kadın da beyaz bornozların içinde çekimi bekliyorlar...

Scarlett Johansson sanki daha stresli...

O gün Tom Ford 44 yaşındaydı...

Keira Knightley 21, Scarlett Johansson ise 22 yaşında...

Düşündüm...

Acaba bu fotoğrafları, 12 yıl sonra, yani bugün de çektirebilirler miydi...

Vanity Fair yayınlayabilir miydi...

 

Filmdeki o gazetecinin dövmeleri ve kadınları

İKTİDAR MEDYASI SMOKİNLE BARIŞIYOR

GEÇEN cuma günü tasarımcı Şinasi Günaydın’ın defilesi vardı. İktidara yakın medyanın bazı önde gelen yazar ve televizyoncuları manken olarak podyuma çıktı. İşte gözlemlerim.

***

- En çok ilgimi Star gazetesinin yazarı Ersoy Dede’nin giydiği elbise çekti.

Ersoy Dede smokini taşıyor... (en soldaki)

Gerçi papyonu bağlamamış ama smokin olayı yüzde 80 tamam.

- Solunda Haber Türk haber spikeri Buse Biçer...

Ersoy Dede’nin bağlamadığı papyonu o takmış...

Sıfır bedene meydan okuyan bir model olarak çok hoşuma gitti.

***

- Onun sağında Flash TV gece haber sunucusu Gökhan Taşkın...

Biraz Alişan tarzı... Oradan çıkıp bir nargile kafesine gidecekmiş gibi hali var. Yeni muhafazakâr racona uygun.

***

- En sağdaki ise 24 TV’in eski haber sunucusu Gökay Kalaycıoğlu...

Şimdi Can Gürzap’ın kursunda diksiyon hocalığı yapıyor. Kucağındaki köpeğin adı Mikey...

Podyumdaki ikinci cesur o.

Hem slim fit’le barışık, hem köpeklerle barışık...

 

PODYUMA BEKLEDİĞİMİZ ÖTEKİ YAZARLAR

CUMA günkü bu defileyi iktidar medyasının smokinle, slim fitle ve köpekle tanışma günü ilan ediyorum.

Tarihi bir gündü yani...

Şimdi Cem Küçük’ü, Ahmet Kekeç’i, Murat Kelkitlioğlu’nu, Salih Tuna’yı, Fuat Uğur’u da podyumlara bekliyoruz...

Bakarsınız ileride karma bir defile de yaparız...

Ben varım vallahi...

 

Filmdeki o gazetecinin dövmeleri ve kadınları20 YAŞINDA BİR ÇOCUKTAN KELLİFELLİLERE DERSLER

TÜRKİYE’nin en ünlü Youtuber’ı Enes Batur dün Posta gazetesinde Işıl Cinmen’e konuşmuş...

“Ağır ol da molla desinlere”, “kellifellilere”, “erken yaşlanmışlara”, “kıskanç ve haset büyüklere” iyi gelecek genç öğütler.

- ŞÖHRET: “Yetişkinlerde şöyle bir inanç var. Ünlü olmak için ya şarkıcı olacaksın ya oyuncu ya da topçu. Ama artık kendin olarak da ünlü olabiliyorsun.”

- GENÇLİK: “9 milyon takipçimin yüzde 60’ı 13-17 yaş arasında. Yüzde 20’si 18-22.”

- LİNÇ: “Ünlendikçe linç yememek imkânsız. Bunların oranı önemli. Beni yüzde 98 seviyor, yüzde 2 linç ediyor.”

- BENİ TANIMAYANLAR: “Beni tanımayan insanlar neden linç ediyorlar? Beni tanımadıkları için. O zaman onlar hatalı.”

 

YAHU BUNLARIN İKİSİ DE MUTLU SANKİ

HİÇ böyle bir hapse gidiş görmedim...

Seren Serengil bir mutlu bir mutlu...

Avukatı “Hapse girmek için elinden geleni yaptı” diyor...

Öyle anlıyorum ki, salı gününden itibaren sabahları 365 gün sürecek mapus hikâyeleri dinleyeceğiz... Eee Gülben’e bakıyorum...

O da mutlu...

Gücünü gösterdi, en büyük rakibini cezaevine yolladı...

“Win-win” sanki...

İki taraf da kazanmış...

Eh bize de tabiatıyla artık aradan çekilmek kalıyor...

 

 

NELER MERAK EDİYORUM

 

- HASAN CEMAL’in anılarını yazdığı yeni kitabında Turgut Özal’ı nasıl anlattığını...

- MEHMET ALTAN’ın cezaevinde yapmak istediği 2017 en iyi Türk şarkıları listesini güncelleyip güncellemediğini...

- SERRA YILMAZ’ın çok sevdiğim “Cebimdeki Yabancı” filminin ne kadar gişe yapacağını...

 

TEŞEKKÜRLER BAŞAK DİZER TATLITUĞ

HÜRRİYET Cumartesi’nin moda yazarı Başak Dizer Tatlıtuğ’u büyük bil ilgiyle izliyorum.

Çünkü ilk defa bir fashion yazarı Türk markalarına sahip çıkıyor.

Her hafta sonu Hürriyet ve Posta’nın sayfalarında gördüğümüz ünlülerin bir tanesi bile Türk markalarını giymezken, Tatlıtuğ her hafta köşesinde bir Türk markasına yer veriyor.

Üç hafta önce köşesine koyduğu Türk markasının yarım paltosunu o kadar beğendim ki, anında aldım.

Çok teşekkürler Başak...

 

SERDAR TURGUT’UN ALTINA İMZA ATILACAK CÜMLELERİ

 “EN karşı olanımız bile bugün şunu görmelidir artık: Atatürk’ün temelini oluşturduğu laik, demokratik, modern Cumhuriyet’e sahip çıkmak artık bir tercih meselesi değil Türkiye için, bir ulusal güvenlik meselesidir.”

Yazarın Tüm Yazıları