Bir Can Dündar senaryosu

1953 yılında Oscar töreninde en iyi senaryo ödülü, “Roma Tatili” filmine verildi.

Haberin Devamı

Audrey Hepburn ve Gregory Peck’in oynadığı filmin senaryosunu, McLellan Hunter isimli bir yazar yazmıştı. 

 

O gece gelip ödülünü aldı.


* * *


Ancak bundan 22 yıl sonra aynı sahnede öyle bir olay yaşanacaktı ki, tarihe geçecekti.


Oscar’ı veren Akademi, 1993 yılında bu Oscar heykelinin bir ikincisi yaptırmak zorunda kalacaktı.


Ne olmuştu da aynı ödülün ikinci heykeli yapılmıştı...


Bugün size bu heykelin acıklı hikâyesini anlatacağım.


Peki bir gün Can Dündar’a da Oscar ödülü verilir mi...


İkincisi yapılan Oscar heykelini, yıllar sonra Silivri’ye bağlayan çok duygusal gizli bir köprü var.


Bu hikâyeyi okuyunca, o köprüden siz de geçecek ve sorunun cevabını kendiniz vereceksiniz.


Bu acıklı filmin sonunu şimdiden anlatayım.


Filmin sonu mutlu bitti...

 

Haberin Devamı

Bir Can Dündar senaryosu

 

 

BİRİNCİ SAHNE

Kötü adamların ilk hedefi ayda 12 bin dolar kazanan senarist

 

1947, Hollywood için verimli bir yıldı. Ava Gardner o yıl Hollywood’a gelmişti.MGM yıllarıydı. Süperstarlar dönemiydi.Ancak o yıllarda, bu parlak, göz kamaştırıcı dekorun arkasında, Hollywood tarihinin en karanlık dönemi yaşanıyor, hayatlar kararıyordu...

 

Washington’daki “Anti-Amerikan Faaliyetler Komitesi” komünizme karşı mücadele görüntüsü altında, Amerikan tarihinin en büyük cadı avını başlatmıştıFilm dünyasının birçok parlak ismi, McCarthy’cilik denilen bu karanlık gölgenin içinde kaybolup gidiyordu.

 

O günlerde Hollywood’un en ünlü senaryo yazarı Dalton Trumbo’ydu. Yazdığı senaryolar için haftada 4 bin dolar ücret alıyordu.Aynı yıllarda Ava Gardner’in MGM’de haftada 35 dolar ücretle işe başladığını söylersem bu paranın ne olduğunu anlayabilirsiniz.

 

Haberin Devamı

Komite onu ifade vermeye, itiraf edip arkadaşlarını ihbar etmeye davet etti. O reddetti.Her karanlık dönemin, mutlaka “birilerine hakaret” suçu vardır, o da “parlamentoya hakaretten” hapis cezası aldı ve 11 ay hapis yattı.

 

Bir Can Dündar senaryosu

 

İKİNCİ SAHNE

Eve dönüşün gözyaşı dolu acıklı hikâyesi

 

ÇIKTIĞINDA her şeyini kaybetmişti.Artık “kara liste”deydi...

 

Birçok Amerikalı aydın, memur, işçi gibi işini kaybetmiş, damgalı bir suçlu haline gelmişti.Çiftliğini satıp üç çocuğu ile kenar mahallelerde ucuz bir eve taşınmak zorunda kalmıştı.

 

Ama artık herkes ona düşmandı.Daha ilk sabah kalktığında kapısında, “Vatan haini mahallemize hoş geldin” yazan bir zarf bulacak, bahçesindeki küçük havuzun içinin hayvan leşleriyle doldurulduğunu görecekti.Hollywood’un harika çocuğu için zor günler başlıyordu.

 

Haberin Devamı

Kendisi gibi işsiz arkadaşlarını evine toplar.

 

Onlar “Ne yapacağız” diye sorunca, “Onların bize yaptırmak istemediği işi yapacağız” der.Yani en iyi bildikleri işe senaryo yazmaya devam etmek...Ama hepsinin adı Hollywood’un kara listesindedir.Çareyi yine o bulur.

 

Bir Can Dündar senaryosu

 

 

KAYIP YILLAR

İsmi elinden alınan adam Oscar’a aday

 

HOLLYWOOD’un büyük filmleri artık onlara kapalıdır.En ucuz filmlere senaryo yazmaya başlarlar.King Brothers Productions adlı ucuz filmler için senaryo toplayan bir şirketle anlaşırlar.

 

Başkalarının adıyla yayınlanan senaryolar yazar.Çok az para almaktadır. Günde 18 saat çalışmak zorundadır.Yazdıkları, düzelttikleri arasında uzaydan gelen canlıların, dünyada çiftçi kızlarına tecavüz ettiği sahneleri anlatan senaryolar vardır.Ancak araya iyi senaryolar da yerleştirir ve bunlardan biri, “Roma Tatili” adını taşımaktadır.Adı kara listede olduğu için, filmin jeneriğine McLellan Hunter isimli gerçek bir kişinin adı yazılmıştır.

 

Haberin Devamı

Senaryo filme çekilir ve o yıl Oscar’a aday gösterilir.Trumbo’nun adı ortaya çıkmasın diye, Oscar’ı o alır...Yıl 1953’tür ve kara günlerin başlamasının üzerinden 6 yıl geçmiştir...Kara liste dönemi bütün hızıyla devam etmektedir.1956’da “The Brave One” diye bir senaryo yazar, Ancak bu defa, gerçek bir kişi yerine, King Bros’un sahibinin yeğeninin isminden esinlendiği sahte bir isim kullanmıştır.

 

O senaryo da Oscar’ı kazanır...Ama bu defa ödülü almaya gelen kimse yoktur...Bu da, Hollywood’da dedikoduların başlamasına neden olur.Bu harika senaryoları yazan insan acaba Dalton Trumbo mudur...

 

Bir Can Dündar senaryosu

 

İSYAN GÜNLERİ

Bir Spartaküs çıkıyor ve mızrağını kötüye fırlatıyor

 

 

Haberin Devamı

1959 yılının son günlerinde Trumbo’nun mütevazı evinin kapısı çalınır.


Gelen adam, kapıyı açan kızına kendini “Ben Kirk Douglas” diye tanıtır.


Elinde yazılmış kalın bir hikâye vardır.


Spartaküs filminde oynayacaktır. Filmin yönetmeni Stanley Kubrick’tir. Senaryoyu, Dalton Trumbo’nun yeniden yazmasını istemektedir.


Ama ihbarcılar da boş durmazlar.


Önce Kirk Douglas’ı tehdit ederler.


“Eğer bu adamın ismini jeneriğe koyarsan, seni de Hollywood’dan sileriz...”


Kirk Douglas anında cevabını verir:


“Unutma ben Spartaküs’üm...”


Komünizm karşıtları filmin kaldırılması için sokaklarda gösteriler yaparken, Başkan Kennedy, bir sinema salonunda filmi seyretmeye gitti ve çıkışta gazetecilere şunu söyledi:


“Çok güzel bir film ve iyi gişe yapacak...”

 

 

CESUR ADAMLAR

Dalton kalk, hemen New York Times’a bak

 

AYNI yıl bir süre sonra kel kafalı, İngilizceyi ağır aksanla konuşan bir başkası gelir.


Kendini “Ben Otto Preminger” diye tanıtır.


O da “Exodus” filmini çekecektir. “Berbat bir hikâye ama bu senin elinde harika olur” der...


Kısa bir süre sonra Trumbo bir sabah bir telefon alır.


Arayan Otto Preminger’dir, “Hemen, New York Times’ın birinci sayfasına bak” der..


Birinci sayfada ikinci manşet, onun ağzından şöyle verilmiştir:


“Exodus’un senaryosunu Dalton Trumbo yazdı...”


Birkaç cesur insan,


Hollywood’un karanlık listesini delmiş, oradan içeri ışık sızmaya başlamıştır.

 

 

SON SAHNE

İhbarcı arkadaşın gözlerine bakarak yaptığı konuşma

 

GEÇEN hafta Londra’da, bu yıl gösterime giren “Trumbo” filmini seyrettim.Film, kendi ismiyle yeniden senaryo yazma hakkını elde ettikten sonra Dalton Trumbo’nun Amerikan Yazarlar Birliği’nin onun onuruna verdiği yemekte söylediği şu sözlerle bitiyor:

 

“Kara liste, şeytanın hüküm sürdüğü bir zaman dilimiydi.Zaman korku zamanıydı ve kimse bundan muaf değildi.Çok sayıda insan yuvasını kaybetti, aileleri dağıldı, hayatını kaybedenler bile oldu.Fakan dönüp o karanlık döneme baktığımızda, ki arada sırada bakmalıyız, ne kahraman görüyoruz ne de cani...Hiç yoktu ki onlar...

 

Yalnızca kurbanlar vardı.Kurbanlar diyorum, çünkü hiçbirimiz normal şartlarda söylemeyeceğimiz şeyleri söylemeye, yapmayacağımız şeyleri yapmaya zorlandık.Yaralar açtık, yaralar aldık...Yani bu gece kimseye zarar vermek niyetinde değilim. Zarar görenleri iyileştirmeyi arzu ediyorum.

 

Yıllar boyu birbirimize açtığımız yaraları iyileştirmektir niyetim.Ve en çok da kendimize açtığımız yaraları...”Maruz kaldığı bütün haksızlıklara rağmen, konuşmasında intikam duygusundan eser yoktu.Konuşmayı dinleyip alkışlayanlar arasında, yıllarca önce onu ihbar etmek zorunda bırakılan dostu aktör Edward G. Robinson da vardır.

 

 

MUTLU SON

İşte ikinci Oscar heykelinin hikâyesi

 

DALTON Trumbo 10 Eylül 1976’da öldü.


70 yaşındaydı.


1956 yılında hayali bir isimle yazdığı “The Brave One” filminin Oscar’ı 1975’te, ölümünden bir yıl önce kendisine verildi.


1953 yılında “Roma Tatili” filmi için yazdığı senaryodan kazandığı Oscar’ı alabilmesi ise o kadar kolay olmadı.


Başka birisinin ismi ile yayınlandığı için, ödülü o kişi almıştı.


1993 yılında ödül asıl sahibine verilmek istendiğinde sorun çıktı. Ölen McLellan Hunter’ın oğlu Oscar heykelini iade etmeyi reddedince, ikinci bir heykel yapılıp Trumbo’nun eşine verildi.

 

 

GERÇEK SON

O filmin sonunu da şimdiden anlatayım

 

GEÇEN hafta Londra’da Dalton Trumbo’nun hayatını anlatan “Trumbo” filmini seyrettim.


Trumbo filminde Dalton Trumbo’yu oynayan Bryan Cranston 28 Şubat’taki Oscar töreninde, en iyi erkek oyuncu ödülüne aday...


Nedense aklıma Can Dündar ve Erdem Gül geldi...


Sizce bir gün bu millet onlara ne ödülü verir...


Çalınan günleri nasıl iade edilir...


Merak etmeyin, o filmi de seyredeceğiz.


Filmin sonunu merak edenlere şimdiden söyleyeyim.


O film de böyle bitecek.


Çünkü bütün cesur insanların, bütün Spartaküs filmlerinin sonu böyle bitiyor.


Mutsuz da bitse, Spartaküslerin tarih önündeki zaferi ile bitiyor...

Yazarın Tüm Yazıları