Zeytinyağı hırsızları

Vittorio De Sica’nın yönettiği “Bisiklet Hırsızları”, İtalyan sinemasının en önemli, en güzel filmlerinden biri.

Haberin Devamı

Yeni gerçekçilik akımın başyapıtlarından.
Roma’da geçen hikayede tek çocuklu aile babası Antonio, belediyede reklam afişi yapıştırıcısı olarak iş bulur ancak işi alabilmesi için mutlaka bisikleti olması gerekir.
Açlığın sınırında yaşayan Antonio’nun bisikleti rehindedir. Karısının çeyizi olan çarşafları rehine bırakarak bisikletini kurtarır işe başlar ama bisikleti çalınır.
Bisikletin ölüm kalım meselesi olduğu bu dünyada Antonio ve oğlu Bruno bütün şehri didik didik ararlar.
Filmin sonu olmayan bir yerlerde hırsızı bulup kendilerinden de kötü durumda olduğunu görmeleri, her saniyesi ayrı duygu yüklü filmin en yüksek anlarından biri.
Çok sevdiğim bir filmdir, birkaç yılda bir izlemeye çalışırım.
Oğlum Lorenzo Deniz’e ileride birlikte izleyeceğimiz filmlerin hikayelerini anlatma alışkanlığım var.
Masallar bitince filmlere geçtik. Bu da en çok konuştuğumuz ve izlemeyi beklediklerimizden. Son birkaç gündür sürekli aklımda.
Evimizin bodrum katında eskiden kömürlük olan 20 metrekarelik bir oda var, kiler gibi kullanıyoruz.
Duvarları bir metreden kalın olan binanın sokak seviyesinin biraz altındaki bu oda her şeyi korumak için harika bir ortam.
Yüzlerce şişe şarap, zeytinyağı, domates sosları, evde sürekli kullanmadığım mutfak aletleri ve bisikletlerimiz duruyor. Perşembe akşamı tadımcılarından olduğum Oli D’Italia (İtalya’nın Zeytinyağları) rehberinin tanıtımı vardı.
Normalde nisan ayında ve Verona’da yapılan bir merasim bu.
Bu sene pandemi dolayısıyla bugünlere kaldı ve Roma’da daha küçük bir organizasyon olarak gerçekleşti.
İtalya’nın en sevdiğim üreticileri oradaydı.
İtalyan zeytinyağcılığının tarih yazan isimlerini bir arada görmek ilham verdi.
Eve döndüğümde bodruma inip o akşam karşılaştığım üreticilerden Masciantonio’nun Intosso zeytininden yaptığı harika yağı yukarı çıkarayım dedim.
Aşağı indim ki bizim kiler yağmalanmış...
Kapı kırılmış, yüzlerce şarap ve 20’den fazla kapalı şişeli zeytinyağı çalınmış.
Açıkları bırakmışlar sağ olsunlar. Gidenler arasında annemin getirdiği birkaç Nova Vera da var.
Bisikletler duruyor, domates ve biralar da.
Şarap ve zeytinyağı dışında hiçbir şeye dokunmamışlar.
Roma’dan beri ekonomik değerinden bir şey kaybetmeyen iki ürün. Çalıntı borsasında da revaçtalar.
Bu tuhaf soygunu bildirmek için polisi aradım.
Birkaç dakika içinde geliyoruz kapıda bekleyin lütfen dediler.
Oğlumun yatma saati olduğu halde polisleri yakından görmek istedi, kıramadım.
Sokak kapısının önünde, mermer merdivende yan yana oturduk. Onun üzerinde pijaması, benim üzerimde dolabımın en şık elbiselerinden biri...
“Bisiklet Hırsızları” filmi gibi olduk dedim. “Onlar baba oğul, biz ana oğul”, gülüştük.
O arada yolun diğer ucunda polis arabası göründü, heyecanlandık. Biri genç diğeri orta yaş iki polis.
Lorenzo Deniz’in telsizleri ve kelepçeleriyle oynamalarına izin verdiler.
Bizimki gerçek polislerle, polisçilik oynamanın mutluğuyla yukarı uyumaya çıktı.
Zaten bisikleti de duruyor. Keyfi yerinde.
Polisler sağa sola baktılar, 10 yıldır bu bölgede çalıştıklarını ilk kez böyle bir şeyle karşılaştıklarını söylediler.
Yapabilecekleri pek bir şey olmadığını söyleyerek gittiler. Hırsızlık sigortası vardı, bakalım orada ne maceralar bekliyor şimdi bizi.
Bu hikaye aslında bir pandemi hikayesi de.
Aynı katta, apartmana ait eski, görevli dairesi var.
Kot farkından bahçe katı bir daire.
Hintli bir aşçı ve ailesi oturuyordu.
Daha rahat iş bulabileceği, akrabalarının da olduğu Londra’ya taşındılar.
Üçüncü katta, bad and breakfast işleten Koreli komşumuz temelli Kore’ye döndü, pandemi yüzünden gelen giden olmadığı için.
Birinci kattaki yaşlı teyze, 50 yaş üzeri özürlü oğluyla daha küçük bir daireye taşındı. Binanın geri kalan 5 dairesinde, biz hariç yaş ortalaması 80 üstü.
Apartmanın her katından fışkıran farklı kültürlerin yemek kokularının kaybolması iyi bir şey değil, biliyordum.
Bina böyle boş olmasa, saatler süren bir operasyona, kapı baca kırmaya cesaret edemezlerdi.
Lorenzo Deniz ertesi sabah elimizden gidenlere üzgün uyandı.
Aklımda Bisiklet Hırsızları filmi, pandemi dolayısıyla İtalya’da kişi başına düşen gelirin yüzde 20 azalması, curry, kimchi kokmayan apartman...
“Demek ki bizden daha fazla ihtiyaçları varmış, üzülme” dedim.
Daha dayanıklı oldukları için yıl sonuna genelde polifenolü çok yüksek yağları bırakıyorum. Çaldıkları zeytinyağları Türkiye ve İtalya’nın en güçlü, en kaslılarından.
Acılığı, yakıcılığı yüksek zeytinyağına “ağır” diyen insanların ellerine düşerlerse, işte o zaman üzülürüm.

Yazarın Tüm Yazıları