Motorları maviliklere süren kaptan

Bu yazı üç parçadan oluşacak... Sergen Yalçın için, üçüncüsü bugün, diğeri eskiden yazılmış üç parçadan.

Haberin Devamı

1.

“Onunla hikâyemiz şahane başlamıştı oysa. Futbol oynadığı yıllarda onu seyretmenin şans olduğunu düşündüğümüz çok zaman oldu. Olağanüstü yetenekliydi, akıl almaz. Mesele de tam burada başladı, yetenekliyse niye çalışsındı. Çalışmayacağını kesin olarak anladığımız günlerde onunla ilgili tutunacak başka dallar bulduk. ‘Bana koş diyorlar, ama anlatamıyorum ben koşunca yoruluyorum’ cümlesini ilk duyduğumuzda çok hoşumuza gitti. Yetenekli olduğu kadar zekiydi demek. ‘Bobo… Hımm… Bobo’nun adı güzel’. Sevimliydi de. Kendiyle barışıktı. Komikti. Yaşasındı yorumcu Sergen. Öyle olmadığını zaman içinde anladık. Bitmek bilmez biçimde uzadı çalışmayı küçümseyen hatta aşağılayan ifadeleri. Antrenmandan kaçma hikâyeleri gına getirdi. ‘Ben isteseydim’le başlayan cümleleri giderek sevimsizleşti. ‘Ohooo ben isteseydim’, ‘Çalışsaydım’, ‘Ben koşsaydım…’ Koşsaydın Sergen, koşabiliyorsan koşsaydın. O kadar kolaysa yapsaydın. Giderek tembelliğe övgüye dönüştü olma biçimi. Yorumculuğundaki ciddiyetsizlik sinir bozmaya başladı. Kendisinden başka kimseyi tanımıyordu, yorumcu olmak için öyle her futbolcuyu bilmek, maçları izlemek filan gerekmiyordu zaten. Sonra, geçen sene Gaziantepspor’u çalıştırmaya başladığında yeniden umutlandık. ‘Memlekette dünya gözüyle gördüğümüz en büyük yetenek, doya doya izleyemedik. Bari teknik direktör olarak içimizdeki ukdeyi biraz olsun gidersin’ diye düşündük. Ama işte Sergen Yalçın’ın çalışmakla ilgili derdi olduğunu unuttuk.”

2.

Haberin Devamı

“Bu satırların yazılmasının üzerinden neredeyse altı sene geçmiş. Söylediklerimin bir bölümünün arkasında durmakla birlikte koşmayan Sergen Yalçın’ı anlamaya çalışıyorum şimdilerde. Dünya futboluna adını kazıyacak bir yeteneğe ve futbol zekâsına sahip olacaksın ve bunu elinin tersiyle iteceksin. Bedelini ödemek istemeyeceksin ve ödemeyeceksin. “Koşmuyorum arkadaş” diyeceksin. Bunun da bir tercih olabileceği ihtimali kafamı kurcalıyor. Konuyla ilgili elle tutulur bir sonuca varmış değilim henüz, bugünkü aklımla söyleyebileceğim tek şey var; kişisel seçimidir ve fakat umarım pişman değildir.

Haberin Devamı

Fakat iş teknik direktörlüğe geldiğinde aynı rahatlıkla aynı cümleleri kurmak mümkün olmuyor işte. Kişisel kariyerini “olduğu kadar” fikri üzerine kurabilir, taraftarı buna ikna edebilir, büyük emek vermeden, koşmadan, yorulmadan gelen başarıya razı olmuş olabilirsin. Futbolcu Sergen Yalçın olarak bunu tercih etmiş, sporculuk hayatını öyle geçirmiş ve “olduğu kadarı”yla yetinmiş olabilirsin. Ama işte hayat seni hocalık gibi bir sorumluluğa taşıdıysa kişisel tercihlerini istediğin gibi yaşayamıyorsun. Yaşamak istiyorsan da hocalık yapmıyorsun. Çünkü mümkün değil. Çünkü hocalık dediğin bir tür emanetçilik. Çünkü mesele endüstriyel futboldan da ötesi. Çünkü Beşiktaş. Beşiktaş teknik direktörü olarak artık bunu yapamazsın. Beşiktaş’ın hocası Sergen Hoca olarak yapamazsın. Mecbur çalışacaksın hocam. Saha içi yetmeyecek, saha dışında da çalışacaksın, akıl almaz futbol zekânı teknik taktik ne gerekiyorsa onun için zorlayacaksın, emek vereceksin. Canını sıkmak gibi olmasın ama koşacaksın Sergen Hocam. Çünkü artık sadece kendinden değil, seni öz evladı olarak gören bir kulüpten, o kulübün takımı için aklını yitirmeye hazır taraftarından da sorumlusun. Artık Beşiktaş’ın teknik direktörüsün hocam.

Haberin Devamı

Sergen Hocam, gördüğün gibi geri adım atıyor, kişisel spor yaşamındaki çalışmama, koşmama, emek vermeme tercihini kendimce anlamaya çalışıyorum. Ama Beşiktaş taraftarı; çalışmak, koşmak, emek vermek gibi meseleler yüzünden üzülürse derhal başladığım yere hızla koşarım. “Acaba sen kimsin de bunları yazıyorsun?” diyecek olursan, “Eski bir milli sporcu, eski bir antrenör, eski bir üniversite hocası olarak fikrimi beyan ediyorum” derim hocam.

Beşiktaş, futbolcu Sergen Yalçın’la güzel günler gördü, şimdi takımın başındaki Sergen Hoca için de aynı şeyi diliyorum. Sergen Hoca; çok az futbolcunun/hocanın/sporcunun yaşayabildiği, yaşamak için çok çalıştığı, ömrünü vakfettiği bir durumdasın.

Haberin Devamı

Beşiktaş’ın başındasın, kıymetini bilesin.”

3.

Sevgili Sergen Yalçın,

Çok çalıştın. Saha içi yetmedi, saha dışında da çalıştın, akıl almaz futbol zekânı teknik taktik ne gerekiyorsa onun için zorladın, emek verdin. Koştun Sergen Hoca. Seni öz evladı olarak gören bir kulüpten, o kulübün takımı için aklını yitirmeye hazır taraftarına sorumluluğunu yerine getirdin.

Artık gerçekten Beşiktaş’ın başındasın, belli ki kıymetini bilmişsin.

Sevgili Beşiktaş taraftarı,

Bu sıkıntılı günlerde, en zor şartlarda, insanüstü bir mücadeleyle gelen şampiyonluğunuz kutlu olsun.

Efsanenizden efsane yarattınız, gözünüz aydın olsun.

Hazırlayın donanmanızı, mavilikler motorlarınızla dolsun.

Yazarın Tüm Yazıları