Kimselerin vakti yok…

Ben her zaman sporun sabır işi olduğuna inanırım. Endüstriyel futbol inanmaz. Ben de endüstriyel futbola inanmam. Aramızdaki ilişki son derece nettir.

Haberin Devamı

Endüstriyel futbolun sabrı yoktur. Zamanı yoktur. Beklemeye tahammülü yoktur. Bir kere “süreç” diye bir şey vardır sporda. Süreç içinde olabilecekler... Süreç içinde gelişebilecekler… Süreç; zaman, sabır ve tahammül demektir. Endüstriyel futbol elbette sürece de inanmaz. Doğasına aykırıdır.

Defalarca yazdım, bin kere söyledim, şimdilerde televizyonlarda “Bilimle, istatistikle, bilmem neyle şampiyonluk olmuyo hocaaa” diye konuşanlara inat bir kez daha yineleyeceğim. Ersun Yanal, Türkiye futbolunu bilim ve istatistikle tanıştıran isimdir. Bu da öyle burada bir çırpıda yazdığım gibi kolay bir iş değildir. Her şeyden evvel Yanal’ın dayanıklılık ve kuvveti geliştirmeyi odağa alan antrenman programlarını bizim futbolcularımıza yaptırmak meseledir.

Haberin Devamı

Anladığımız kadarıyla Ersun Hoca; yaptığı dayanıklılık testleriyle önce her bir futbolcunun seviyesini belirler ve her birine bu seviyeye göre bireysel antrenman programı uygular. İsokinetik testler, kuvvet antrenmanları, futbolcuların zayıf kaslarının tespit edildiği yöntemler, taktik çalışmalarda pozisyon tespitleri için drone görüntüleri kullanmak, altyapı oyuncularını bu bilimselliğin içine dâhil etmek, spor psikologlarından destek almak gibi pek çok çağdaş anlayışla çalışır. Elektronik kalp atım takip sistemi, bilgisayarla maç analiz programları, antrenman ve maçlarda futbolcuların fiziksel olarak ne kadar enerji sarf ettiklerini, ne kadar mesafe kat ettiklerini ölçen sistemler kullanır. Yanal; kuvvetli, maç sonuna kadar giderek artan enerjileriyle baskı yapan, hücum eden, gol atan, minimum sakatlık yaşayan, ideal kilosunda, sağlıklı futbolcular ister.

Ersun Yanal ister de endüstriyel futbol için fark etmez. “Başarı gelsin de nasıl gelirse gelsin” der. Sabredemez. Tahammül edemez. Bekleyemez. Süreç uzadıkça her kafadan ses çıkar. “Süreç” kötü bir şeydir çünkü. Bu arada en ufak bir olumsuzlukta baskı artar. Taraftar gerilir. Sansasyon severler dozu iyice artırır. Sabahlara kadar “kadro tercihi” filan diye konuşulur. Sanki herkesin gördüğünü; futbola bu kadar kafa yoran, ilmini yapan, bilimini bilen hoca görmüyordur. Âlemin akıllısı bizizdir çünkü. Her şeyi de futbolu da biz biliriz. Hoca’nın elbette bazı hataları olmuştur, olacaktır, olabilir ama sorumluluğu tek başına yüklenecek kadar değil. Devrede başka hiçbir bileşen yoktur da varsa yoksa Ersun Hoca’dadır hata. Öyle mi? Hadi öyle olsun bakalım.

Haberin Devamı

Üç alıntıyla bitireceğim yazıyı:

Bir: Erkan Kolçakköstendil’in yazıp oynadığı 12 Numaralı Adam adlı şahane gösteride mealen dediği gibi “Teknik direktör, dünya üzerinde herkesin en iyi bildiği işi yapan adamdır.”

İki: Ersun Hoca’ya veda ederken Luiz Gustavo’nun dediği gibi “Teknik direktör ayrılıyorsa oyuncular da suçludur.”

Üç: Ersun Hoca’nın da dediği gibi “Benim bırakmamla işler düzelecekse hiç düşünmeden bırakırım.”

Elbette ben de sizin gibi her zaman Fenerbahçe’nin iyiliğini istiyorum hocam ama sizden sonra takımın “başına” geleceklerden de çok korkuyorum. Yolunuz açık olsun. Başka türlü olsaydı keşke.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları