Ege Can Şerefoğlu

Fiziksek egzersiz cinsel sağlığa faydalı mı?

23 Eylül 2020
Son yıllarda değişen yaşam şekilleri nedeniyle obezite ve hareketsizlik giderek yaygınlaşarak birçok sağlık sorununa zemin hazırlıyor. Şeker, yüksek tansiyon, kemik erimesi, kolesterol, depresyon, nörolojik rahatsızlıklar gibi birçok sağlık sorununa yol açabilen bu durumun önüne geçilebilmek için sağlık otoriteleri titiz çalışmalar yürütüyor.

Fiziksel egzersiz yapmanın insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri uzun süredir bilimsel çalışmalarla ortaya konuluyor. Son yıllarda yapılan klinik araştırmalar özellikle kardiyovasküler egzersizlerin cinsel sağlık açısından da faydalı olabileceğini gösteriyor.

Journal of Sexual Medicine adlı cinsel sağlık dergisinde yayınlanan bir makalenin bulgularına göre, düzenli fiziksel egzersiz yaparak cinsel işlev bozukluklarının önüne geçebilmek mümkün.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan sporla uğraşan toplam 3.906 erkek ve 2.264 kadının yer aldığı çalışmada, katılımcılara cinselliğe ilişkin sorular yöneltilmiştir. Bisiklet, koşu ve yüzme sporuyla uğraşan erkek ve kadın katılımcıların sonuçlarını derleyen araştırmacılar, daha yoğun egzersiz yapan erkeklerde sertleşme bozukluğuna (erektil disfonksiyon) rastlama ihtimalinin daha düşük olduğunu tespit etmişlerdir. Benzer şekilde daha yoğun egzersiz yapan kadınların da daha az sıklıkla cinsel problemler yaşadığının saptandığı çalışma, aktif yaşamın cinsel hayat üzerindeki olumlu etkisinin her iki cinsiyette de belirgin olduğunu ortaya koyuyor.

Egzersiz türleri arasında cinsel fonksiyonlara katkı açısından herhangi bir farklılık saptamayan araştırmacılar, her türlü egzersizin cinsel fonksiyonları iyileştirebileceğinin altını çiziyorlar. Egzersiz yapmanın dayanıklılığı artırdığını, kan dolaşımını hızlandırdığını, esnekliği ve gücü artırarak stresi azalttığını hatırlatan uzmanlar, sporun bedenimizde yol açtığı tüm bu olumlu etkilerin cinsel fonksiyonları da iyileştirebileceğini hatırlatıyorlar. Düzenli fiziksel egzersiz yapmanın kalp sağlığını iyileştirdiğini, diyabetin kontrol altına alınmasına katkı sağladığı, obeziteyi önlediği ve ruh sağlığına iyi geldiğini belirten araştırmacılar sporun insan bedenindeki tüm bu olumlu etkilerinin cinsel sağlığa fayda sağlayabileceğinin altını çiziyorlar.

Fiziksel egzersiz yapmak veya yaptıkları egzersizlerin yoğunluğunu arttırmak isteyen kişilerin bir doktor kontrolünden geçmeleri gerekiyor. Kalp rahatsızlığı ve solunum problemleri olan kişilerin ağır fiziksel egzersizlerden kaçınması ve mutlaka bir uzman gözetiminde fiziksel egzersiz yapmaları tavsiye ediliyor. Bu hastaların hafif tempolu egzersizler yaparak hem kalp sağlığını hem de cinsel sağlığını koruyabileceğini belirten uzmanlar, herkes için uygun bir spor programı bulunduğunu hatırlatıyor.

Kaynak:

Fergus KB, Gaither TW, Baradaran N, Glidden DV, Cohen AJ, Breyer BN. Exercise Improves Self-Reported Sexual Function Among Physically Active Adults. J Sex Med. 2019;16(8):1236-1245. doi:10.1016/j.jsxm.2019.04.020

 

Yazının Devamını Oku

Sivilce tedavisinde kullanılan ilaçlar erkeklerde cinsel fonksiyonları bozabiliyor

18 Eylül 2020
Özellikle ergenlik döneminde, cildin orta tabakasındaki kanallarının kanayarak şişmesi sonucu ortaya çıkan sivilceler (akne) birçok kişinin hayatını olumsuz yönde etkileyen bir sağlık sorunudur.

Hormonlar, beslenme, genetik ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan bu sivilceler tedavi edilmezse kalıcı izler bırakabilir. Bu nedenle sivilce sorunu yaşayan birçok kişi dermatoloji uzmanlarına başvurur ve kendileri için en uygun tedavi edilir. Sivilce tedavisinde özel sabunlar ve temizleyici jellerin yanısıra, “retinoid” denilen kimyasal maddelerin krem veya tablet şeklindeki formları da kullanılabilir.

Özellikle balık, sakatat, peynir ve kök bitkilerde bol miktarda bulunan; görme fonksiyonu, bağışıklık sistemi ve üreme gibi bir çok vücut fonksiyonunda önemli rol oynayana A vitamininin bir türevi olan bu retinoidler sivilce tedavisinde de oldukça etkindir. Bu maddelerden en yaygın olarak kullanılanı isotretinoin adlı bir moleküldür. Kullanan kişilerde genellikle kuru cilt veya dudak çatlamaları gibi yan etkilere neden olan isotretinoin maddesinin akne tedavisinde kullanılması Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration - FDA) tarafından onaylanmıştır. Ancak son yıllarda yayınlanan bazı raporlar bu molekülün erkeklerde gerginlik, depresyon ve cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açabileceğini ortaya koymaktadır.

İsotretinoin maddesinin cinsel fonksiyonlar üzerindeki etkisinin bildirildiği ilk çalışmanın sonuçlarının 1994 yılında, saygın sağlık bilimleri dergisi Lancet’te yayınlandığı görülüyor. Sivilce tedavisi için isotretinoin kullanan 150 erkek hastada boşalma sorunları olabildiğini ilk kez kaydeden bu çalışmanın sonuçları, sonraki yıllarda yapılan başka çalışmalarla da destekleniyor. İsotretinoin kullanan erkeklerde cinsel istekte azalma, sertleşme bozukluğu ve hatta intihara meyil olabileceğini kaydeden araştırmacılar, bu yan etkilerin ilacı bıraktıktan sonra da devam edebileceği konusunda hastaları uyarıyor.

İsotretinoin adlı sivilce ilacının hangi mekanizmalarla cinsel fonksiyonları bozduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak bu molekülü kullanan erkeklerde, erkeklik hormonu olan testesteron seviyelerinde belirgin düşüşler olabileceği belirtiliyor. Testesteron düşüklüğünün cinsel istekte azalma, depresyon ve sertleşme bozukluğu gibi belirtiler ile kendini gösterebileceği biliniyor. İsotretinoin maddesinin testesteron seviyelerinde düşüklüğü neden olmasa bile, bu hormonun etki göstermesini sağlayan genlerin işlevini bozabileceğinin altı çiziliyor. Bu özelliği ile saç dökülmesi tedavisinde kullanılan “finasterid” maddesine benzeyen isotretinoin adlı ilacı kullanmadan önce, sivilceleri olan hastaların olası cinsel yan etkiler konusunda uyarılması gerekiyor.

Kaynak: https://www.acneeinstein.com/does-isotretinoin-cause-impotence/#gref

Yazının Devamını Oku

Erkeklerde sertleşmeyi sağlayan nitrik oksit gazı koronavirüs tedavisinde işe yarayabilir mi?

9 Eylül 2020
Geçtiğimiz Mart ayında Çin’in Wuhan eyaletinde başlayan ve son altı ay içerisinde tüm dünyayı derinden sarsan koronavirüs salgını can kayıplarına neden olmaya devam ediyor. Özellikle yaz aylarında geniş kitlelerin tatil için fazlaca seyahat etmelerine bağlı olarak, tüm dünyadaki vaka sayılarında gözle görülür bir artış izleniyor.

Her ne kadar ülkemizde ve yurtdışında sürmekte olan aşı çalışmaları bu hastalığın ortadan tamamen kaldırılmasına ilişkin umutlarımızı arttırıyorsa da, birçok hasta halen koronavirüsün neden olduğu COVID-19 hastalığı nedeniyle hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde tedavi ediliyor.

Geçtiğimiz aylarda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da başlatılan ilginç bir çalışmanın ilk verileri, koronavirüs nedeniyle akciğerlerinde ciddi tahribat olan ve solunum cihazı desteğine ihtiyaç duyan hastalara umut oldu. Vücudumuzda kan damarlarının genişlemesinde rol oynayan “nitrik oksit” adlı renksiz bir gazı solunum cihazına ihtiyaç duyan hastalara uygulayan uzmanlar, olumlu sonuç elde ettiklerini bildirdiler. Nitrik oksit gazını, solunum destek cihazları (CPAP) vasıtasıyla, günde iki kere 20 - 30 dakika süreyle uygulayan uzmanlar, bu hastaların akciğer damarlarındaki genişleme sayesinde solunum yollarındaki hasarın azaldığı ve virüsün daha çabuk bir şekilde tedavi edildiğini saptadılar. Bu umut vadeden bulgular neticesinde uzmanlar nitrik oksit uygulamasının birçok yoğun bakım hastasını hayata döndürebileceği iddiasında bulundular.

1990’lı yıllarda keşfedilen ve kaşiflerine 1998 yılında Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülü’nü kazandıran nitrik oksit, vücut fonksiyonlarımız için çok önemli bir molekül. Vücuttaki düz kaslar ve damar yapılarında gevşemeye yol açan bu molekülün antiviral etkileri olduğu da biliniyor. Nitrik oksit, uzun yıllardır doktorlar tarafından doğumsal ve edinsel kalp - damar hastalıklarının tedavisinde damarları genişletmek için kullanılıyor. Şimdiki koronavirüs ile oldukça benzer özellikler sergileyen ve 2002-2003 yıllarında Çin’de bir çok insanın ölümüne neden olan SARS virüsü tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlayan bu molekül, erkek cinsel sağlığı açısından da önem arz ediyor.

Cinsel uyarıyla beraber penisteki sinirlerden ve damarlardan salgılanan nitrik oksit, bu organdaki kan akışını arttırarak sertleşme refleksinde (ereksiyon) kilit rol oynuyor. Sertleşme bozukluğunun tedavisinde kullanılan ilaçların birçoğu, nitrik oksitin damarlar üzerindeki etkinliğini arttırarak ereksiyon kalitesini iyileştiriyor.

Vücutta sertleşme dahil bir çok fizyolojik yolaktan sorumlu olan nitrik oksit molekülünün koronavirüs hastalarında ne kadar başarılı olduğunu değerlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizen uzmanlar, bu hastalığın daha fazla kayba neden olmadan ortadan kaldırılabilmesi için araştırmalarına devam ediyor.

Kaynak:

www.dailymail.co.uk/health/article-8197899/Could-nitric-oxide-treat-coronavirus-doctors-testing-gas-gave-Viagra.html?fbclid=IwAR2ZHuPCl1xuX8avxmM-x71CAWCda1kR8CA-E9kJcD6UPjfe9_cgoM8o3kA

Yazının Devamını Oku

Prostat büyümesinde cinsel sağlığı bozmayan yeni tedaviler

27 Ağustos 2020
İyi huylu prostat büyümesi (benign prostat hiperplazisi - BPH) yaş alan erkekler arasında oldukça sık görülen bir sağlık sorunudur. Sık sık ve kesik kesik idrar yapma şikayetiyle kendini belli eden bu hastalık, geceleri idrara çıkma ve aniden gelen idrar hissi ile yaşam kalitesini belirgin biçimde bozabilir. Tedavi edilmeyip ilerlediği takdirde iyi huylu prostat büyümesi idrar yolu iltihaplarına, mesane taşlarına ve hatta böbrek yetmezliğine yol açabilir.

İyi huylu prostat büyümesi tedavisinde yaşam şekli değişiklikleri (fiziksel aktiviteyi arttırma, yatmadan önce sıvı kısıtlaması, alkol-kafein tüketimini azaltma, kilo verme vb.), ilaçlar (alfa blokörler ve 5-alfa redüktaz inhibitörleri) ve cerrahi işlemler uygulanmaktadır. Ancak bu tedavilerin birçoğu başta boşalma ve ereksiyon sorunları olmak üzere cinsel yan etkilere yol açabilir. Bu durum da birçok hastanın tedaviyi bırakmasına ve cerrahi işlemlerden uzak durmasına neden olur.

Son yıllarda üroloji alanında kaydedilen ilerlemeler, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde yeni alternatiflerin geliştirilmesine olanak vermiştir. Bu tedavilerin klasik tedavilerden daha etkin olduğunu ileri süren araştırmacılar, yeni geliştirilen bu yöntemlerin cinsel sağlık üzerine herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığını iddia ediyor. İyi huylu prostat büyümesinde yeni geliştirilen bu tedavi alternatiflerini sizler için derledik.

Prostatik Üretral Lift: Büyüyen prostat dokusunun idrar kanalını tıkamaması için küçük, kalıcı askılarla asılarak idrar kanalının açık tutulmasını sağlayan bir tedavi şeklidir. Bu tedavide prostat dokularının çıkarılması söz konusu olmadığından, herhangi bir kanama ortaya çıkmaz. Ayrıca prostatın hemen yanında seyreden ve penisin sertleşmesini sağlayan sinir dokularının zedelenme ihtimali yoktur. Mesane boynu çevresindeki prostat dokusu korunarak meninin geri kaçması (retrograd ejakülasyon, geri boşalma) sorununu önlenmektedir. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration - FDA) tarafından onaylanan bu tedavinin yan etkileri kısa sürelidir (idrar yaparken yanma, kanama ve ani idrara sıkışma hissi). Bu tedavi kanıtlanmış etkinliği ve güvenirliği ile hızlı bir tedavi alternatifi sunarken, cinsel fonksiyonları korur.

Su Buharı Termal Terapisi: Isı enerjisi kullanılarak büyüyen prostat dokuları buharlaştıran ve böylelikle idrar yollarındaki tıkanıklığın giderilmesini sağlayan bir tedavi yöntemidir. Isı enerjisi prostatın sınırlı bir bölgesine yönlendirildiği için sinir dokuları ve mesane boynu korunur. Bu sayede sertleşme bozukluğu ve boşalma bozukluklarının önüne geçilmiş olur. Bu tedavinin en sık görülen yan etkileri idrar yaparken yanma, idrarda kan olması, idrar yolu enfeksiyonları ve ani sıkışma hissidir.

Sulu Aşındırma: Yüksek basınçlı steril su kullanılarak prostat dokusunun aşındırılması ve böylelikle idrar kanalındaki tıkanıklığın giderilmesi işlemidir. Bu işlem robot yardımlı bir cihaz kullanılarak gerçekleştirilir ve tıkanıklığa neden olan prostat dokusu otonomik olarak çıkarılır. Bu sayede çevre organ yaralanmaları ve mesane boynu hasarı önlenir, sertleşme bozukluğu ve boşalma bozukluklarının önüne geçilebilir. Çok kısa sürede uygulanan bu tedaviden sonra nadiren mesane spazmı, idrar yolu enfeksiyonu, kanama ve idrar yolu darlıkları görülebilir.

Prostat büyümesi tedavisi için geliştirilen bu yeni tekniklerin uzun dönem sonuçları henüz olmasa da, eski tedavilere nazaran daha az cinsel yan etkilere yol açtığı görülmektedir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkede popüler hale gelen bu tedaviler ülkemizde de uygulanmaya başlamıştır. Prostat tedavisi alanında devam eden bilimsel araştırmalar, bu hastalığın erkek cinsel sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini tamamen ortadan kaldırmaya odaklanmıştır. Önümüzdeki yıllarda bu tedaviler sayesinde prostat büyümesi erkekler için korkutucu bir hastalık olmaktan çıkacaktır.

Yazının Devamını Oku

Menide koronavirüs var mı yok mu?

20 Ağustos 2020
Aralık 2019’dan bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını (SARS CoV-2), yayılmaya devam ediyor. COVID-19 hastalığı ile birçok can kaybının yaşanmasına neden olan bu virüsün ne şekilde hastalığa yol açtığı henüz net olarak ortaya konulabilmiş değil.

İlk başta basit bir solunum yolu enfeksiyonuna yol açtığı düşünülen koronavirüsün etkilerinin bununla sınırlı olmadığı, vücudun neredeyse tüm organlarını ve sistemlerini olumsuz yönde etkileyerek insan sağlığını ciddi şekilde bozabileceği kaydedildi.

Korona virüsün üreme sistemine de bulaşmak suretiyle meniye geçebileceği ileri sürüldü. 2003 yılında Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ülkelerinde salgına neden olan SARS virüsünün testislerde tahribata neden olduğunu belirten uzmanlar, bu virüs ile şimdiki koronavirüsün benzer özellikler taşıdığının altını çiziyor. Ancak koronavirüs nedeniyle tedavi alan kişilerin meni örneklerinin incelendiği çalışmaların sonuçları birbiriyle çelişiyor. SARS Cov-2 pozitif hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda bu hastaların bir kısmında semen örneğinde virüse rastlanmadığı bir kısmında ise rastlandığı bildirilmekte. Ancak çalışmalar koronavirüsün neden olduğu hastalığın şiddeti arttıkça, sperm sayı ve kalitesinin belirgin biçimde düştüğünü gösteriyor. Koronavirüsün ne şekilde sperm parametrelerini bozduğu konusu belirsizliğini koruyor. Uzmanlar virüsün kendisinin testislerde tahribat yapıp spermleri bozabileceğini, ayrıca virüsün vücutta neden olduğu genel hastalık tablosunun (ateş, solunum güçlüğü, ilaç tedavileri gibi) spermleri bozabileceğinin altını çiziyorlar. 

Korona virüsün akciğerdeki hücrelere girişini sağlayan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE-2) adlı protein, testistlerde bulunuyor. Yapılan bir araştırmada, koronavirüs hastalarının bir kısmında testislerinde ağrı olabildiği rapor edildi. Ancak bu ağrının gerçekten korona virüsün testislerde yol açtığı enfeksiyona bağlı olup olmadığını ortaya koymak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Bir başka çalışmanın verileri ise prostat kanseri sebebiyle androjen baskılama tedavisi alan ve testosteron seviyeleri azalmış erkeklerde enfeksiyonun riskinin, sağlıklı erkeklerden daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Bu ilginç veri erkeklik hormonu testosteronun korona virüs hastalığına yatkınlığı arttırabileceğine dair kaygılara yol açıyor. Testosteron testislerde üretildiğinden, bu organlarda çok yoğun miktarlarda bulunuyor. Bu durumun da korona virüsün testislerde daha çabuk çoğalmasına yardımcı olabileceği belirtiliyor.

Koronavirüsün üreme sağlığı üzerindeki kesin etkisi önümüzdeki aylarda daha belirgin şekilde ortaya çıkacak. O zamana kadar hastalığa yakalanmamış kişilerin genel sağlık önlemlerine dikkat etmesi öneriliyor. Koronavirüs ile enfekte olmuş ancak hastalığı atlatmış erkeklerin, çocuk sahibi olmada güçlük yaşamaları durumunda bir üroloji uzmanına görünmelerinde fayda var.

Kaynak: https://www.asrm.org/news-and-publications/covid-19/

 

Yazının Devamını Oku

Çok fazla porno izleyen erkeklerde sertleşme bozukluğu oluyor

13 Ağustos 2020
Sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon) erkekler arasında oldukça yaygın bir sağlık sorunu. Ülkemizde 2004 yılında yapılan bir çalışmaya göre Türk erkeklerinin yaklaşık %70’inin çeşitli derecelerde sertleşme sorunu yaşadığını ortaya koyuyor.

 

İleri yaş, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, testosteron düşüklüğü ve prostat ameliyatları sertleşme bozukluğu için risk teşkil ediyor. Ancak sonuçları geçtiğimiz gün yayınlanan bir çalışma, fazla pornografik film izleyen erkeklerde de cinsel ilişki sırasında sertleşme bozukluğu görülebildiğini ortaya koyuyor.

Danimarka ve Belçika’da yaşayan 16 yaşın üstündeki 3267 erkeğin değerlendirildiği bu ilginç çalışmada, katılımcılara 118 sorudan oluşan bir anket uygulanmış. Son dört hafta içindeki mastürbasyon sıklığı, porno izleme sıklığı ve cinsel ilişki ile ilgili soruların yöneltildiği bu anket çalışmasında erkeklerin cinsel alışkanlıkları ve sertleşme dereceleri değerlendirilmiş. Çalışmayı yürüten Antwerp Üniversitesi Profesörlerinden Dr. Gunter de Win, porno izlemeye harcanan süre ile sertleşme bozukluğu arasında oldukça anlamlı bir ilişki olduğunu öne sürüyor.

Erkeklerdeki porno izleme sıklığının birbirinden oldukça farklı olduğu ve bir erkeğin haftalık ortalama porno izleme süresinin 70 dakikayı bulduğu saptanıyor. Ayrıca çalışmaya katılan erkeklerin yaklaşık %2’sinin haftada 7 saatten fazla porno izlediği gözleniyor. İlginç olarak erkeklerin %90’ının porno film izlerken doğrudan filmin en erotik kısımlarına atladığını gösteren çalışma, erkeklerin %35’inin porno izlerken gerçek ilişkiden daha fazla haz duydukları kaydediliyor. Bununla birlikte erkeklerin %20’si, önceki seferlerdeki haz seviyesine ulaşmak için giderek daha ekstrem pornografik içerik izlediklerini belirtiyor.

Porno izlemenin nasıl sertleşme bozukluğuna yol açtığı şimdilik belli değil. Uzmanlar sürekli görsel cinsel içeriğe maruz kalmanın, cinsel uyarılma eşiğini yükseltebileceğini ileri sürüyorlar. Prof. Dr. De Win’e göre pornografi 2007'den beri internet üzerinden gittikçe daha fazla kullanıma sunulmakta ve bu durumun da pornografik içerik ile cinsel tatmin yaşayan kişilerin sayısında belirgin artışa neden olmakta. Bu nedenle sertleşme bozukluğu şikayeti ile başvuran hastaların mutlaka pornografi izleme alışkanlığının sorgulanması gerektiğinin altını çizen Dr. De Win, pornonun kadınlar üzerindeki etkisi ile ilgili benzer bir çalışma başlatmaya hazırlanıyor.

Kaynaklar:

Akkus E, Kadioglu A, Esen A, et al. Prevalence and correlates of erectile dysfunction in Turkey: a population-based study. Eur Urol. 2002;41(3):298-304. doi:10.1016/s0302-2838(02)00027-1

Jacobs T, Fog-Poulsen K, Vermandel A, Wood D, De Wachter S, De Win G. The effect of porn watching on Erectile Function. Presented at the 35th European Association of Urology Conference. 17-19 July 2020. https://eaucongress.uroweb.org/

Yazının Devamını Oku

Spermin nasıl hareket ettiği bulundu

5 Ağustos 2020
Hollandalı kumaş tüccarı Anton van Leeuwenhoek tarafından 1677 yılında ilk kez görüntülendiğinden beri, sperm hücrelerinin kendine özgü hareketi bilim dünyasında merak uyandırmayı sürdürüyor.

Spermlerin nasıl yılan gibi kıvrıla kıvrıla hareket edebildiği ve kendi boylarının binlerce misli uzunlukta yol kat ederek yumurta hücresine ulaşabildikleri hala tam olarak anlaşılmış değil. Geçtiğimiz günlerde Science Advances adlı bilimsel dergide yayınlanan bir makale, sperm hareketine ilişkin yeni bulgular sunuyor ve bu konudaki eski bilgilerimizin çok da doğru olmadığını ortaya koyuyor.

Ingiltere’nin köklü araştırma merkezlerinden biri olan Bristol Üniversitesi’nde, yüksek hızlı 3 boyutlu mikroskop kullanılarak yürütülen bu ilginç çalışmanın sonuçları bilim dünyasında ilgiyle karşılandı. Sperm hareketini ileri matematiksel yöntemlerle yeniden değerlendiren araştırmacı Dr. Gadelha, 350 yıldır spermlerin kuyruklarını sağa-sola savurarak (yılan gibi) ilerlediklerinin sanıldığını ancak bunun doğru olmadığını kaydediyor. Yüzmekte olan sperm hücrelerinin hareketlerini 3 boyutlu bir kamera ile kaydeden Dr. Gadelha ve arkadaşları, spermlerin bir matkap gibi kendi etraflarında döndüklerini ve kuyruklarının da bu ilerlemede asimetrik olarak hareket ettiklerini ortaya koyuyor.

Uzmanlar sperm hareketine ilişkin bu yeni keşfin, tüm dünyada 50 milyon çifti etkileyen infertilite (kısırlık) sorununun tedavisinde fayda sağlayabileceğini ileri sürüyor. İnfertil çiftlerin yaklaşık %50’sinde erkek partnerde sperm sayı ve kalitesinde problem olabildiğini belirten uzmanlar, sperm hareket bozukluğunun (astenozoospermi) sık rastlanılan bir sağlık sorunu haline geldiğinin altını çiziyor. Her ne kadar bu güncel çalışmanın ilk bulguları sperm hareketinin nasıl iyileştirebileceği konusunda şimdilik bir bilgi vermese de araştırmacılar sperm hareket bozukluğuna sebep olan hastalıkların mekanizmalarını ortaya çıkarmak için yeni çalışmalar yürütüyor. Sağlıklı beslenmenin, düzenli egzersiz ve uykunun sperm hareketi açısından son derece önemli olduğunu belirten androloji (erkek cinsel ve üreme sağlığı) uzmanları, sigara gibi zararlı alışkanlıkların sperm hareketini olumsuz yönde etkileyebileceğini hatırlatıyorlar.

Kaynak: Gadelha H ve ark. Human sperm uses asymmetric and anisotropic flagellar controls to regulate swimming symmetry and cell steering. Science Advances 31 Jul 2020: Vol. 6, no. 31, eaba5168 DOI: 10.1126/sciadv.aba5168

 

Yazının Devamını Oku

Erkeklerde geri boşalma kısırlığa yol açar mı?

29 Temmuz 2020
Boşalma (ejakülasyon), meninin penisten dışarı atılması durumu olarak tanımlanır. Boşalma birçok sinirsel, hormonal ve mekanik sistemin dahil olduğu son derece karmaşık bir fizyolojik reflekstir.

Boşalmanın düzgün bir şekilde gerçekleşebilmesi için iyi bir sinirsel aktivitenin olması, pelvik taban kaslarının sağlıklı şekilde kasılıp gevşemesi ve özellikle erkeklik hormonu testosteron seviyesinin normal sınırlarda olması gerekir.

Retrograd ejakülasyon (geri boşalma), erkek kısırlığının (infertilite) nadir görülen ancak önemli nedenlerinden birisidir. Kısırlık sorunu olan her 100 erkek hastanın yaklaşık olarak 2’sinde, geri boşalma rahatsızlığı söz konusudur. Normalde cinsel ilişki sırasında meninin ileri doğru hareket edip penis ucundan dışarı çıkması gerekir. Geri boşalma rahatsızlığı olan kimselerde ise meni geriye doğru akıp mesane boynundan geçerek mesane içine kaçar. Boşalma sonrasında dışarıya çok az miktarda meni çıkan kişilerden alınan idrar örneği incelendiğinde, bol miktarda sperm hücrelerinin görülmesi halinde geri boşalma teşhisi konur.

Geri boşalma neden olur?

Boşalma refleksinin herhangi bir noktasındaki bozukluk, geri boşalma ile kendini gösterebilir. Nörolojik hastalıklar (omurilik yaralanmaları, multipl skleroz, Parkinson hastalığı, şeker hastalığına bağlı otonomik nöropati, karın içi cerrahi işlemler sırasındaki sinir yaralanmaları vb.) geri boşalmanın en sık nedenleri arasındadır. Bunların yanı sıra bazı ilaç tedavileri de geri boşalma rahatsızlığına yol açabilir. Tansiyon ilaçları, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde kullanılan ilaçlar ve aşırı alkol tüketimi geri boşalmaya yol açabilir. İdrar kanalı (üretra) anatomik bozuklukları da geri boşalmaya sebep olabilir. İdrar yolunda tıkanıklık (üretral darlık, üretral valv ve verumontanum hiperplazisi) veya prostat ameliyatları sırasında mesane boynunda ortaya çıkan yapısal değişiklikler de geri boşalmaya neden olur.

Geri boşalma nasıl tedavi edilir?

Geri boşalma tedavisinde öncelikle altta yatan neden ortaya çıkartılıp tedavi edilmelidir. Hastada kalıcı bir sinir hasarı yoksa, idrar kanalı üretrada anatomik bir sorun söz konusu değil ise veya sorun ilaç kullanımından kaynaklanmıyorsa, boşalmanın tekrar ileriye doğru gerçekleşmesi için birtakım ilaç tedavileri uygulanabilir. Alternatif olarak, mesane boynunun kapanmasını arttırmak için hastalara mesaneleri dolu iken boşalmaları önerilebilir. İlaç tedavisinin etkin olmadığı ya da yan etkilerinden dolayı kullanılamadığı durumlarda, çocuk sahibi olmak isteyen hastalara yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek tedavileri) uygulanabilir.

Geri boşalma sorunu yaşayan erkekler baba olabilir mi?

Yazının Devamını Oku