Yorgun gözükmenizin sebebi göz altı morluklarınız olabilir!
Göz altı morlukları kişilerde yorgun ve yaşlı bir görünüme yol açabilir. Özellikle 30’lu yaş ve sonrasında sıklıkla görülmektedir. Tedavi edilmediği takdirde morluklar beraber göz altı torbalanmasına yol açabilir. Bilinen en büyük sebepler ise genetik yatkınlık ile yaş alınmasıdır. Bu iki faktör haricinde göz altı morluklarının diğer sebepleri ise; alerjik reaksiyon, tiroid hastalığı, dehidrasyon, aşırı yorgunluk ve fazla süre güneş maruz kalınmasıdır.
Gözaltı morluklarının tedavi mümkün
Gözaltı morlukları kozmetik bir problem olarak kabul edilir ve özel bir tedavi gerektirmez. Tüm bunlara ek olarak, morlukların görünümü insanları rahatsız etmeye başlarsa tıbbi ve cerrahi müdahaleler de uygulanabilir. Günümüzde tercih edilen tıbbi yöntemler ise;
Işık dolgusu enjeksiyonu: En etkili yöntemlerden biri ışık dolgusu enjeksiyonudur. Işık dolgusu enjeksiyonu kısa sürede tamamlanan bir işlemdir. Bu yaklaşık 1-2 yıl sürebilen çok etkili bir yöntemdir. Yetişkinlik döneminde veya yaşlılığa geçiş döneminde bu dolgu işleminden daha etkin bir şekilde yararlanabilirsiniz. Bu yöntem yapıldığı andan itibaren etkisini göstermeye başlar. Uygulama süresi yaklaşık 35 dakikadır. Bu işlem kısa sürede gerçekleştirilir ve ancak lokal anestezi altında tamamlanabilir. Bu yöntemi uygulayan kişilerde herhangi bir yan etki veya tehlikeye rastlanmamıştır. Daha fazla hyalüronik asit içeren göz altı ışık dolgusu, jel formunda enjekte edilebilir bir dolgu maddesidir. Bu dolgu sayesinde morluk, torbalanma gibi tüm sorunlardan kurtulabilir, uygulama alanını aydınlatabilirsiniz.
Işık uygulaması yöntemi: En etkili yöntemlerden biri ışık enjeksiyonudur. Işık enjeksiyonu kısa sürede tamamlanan bir işlemdir.
Lazer uygulaması: Uygulanacak lazer sayesinde kolajen üretimi sağlanarak var olan morlukların azaltılması hedeflenir.
Kimyasal soyma yöntemi:
Açık tenli kişilerde daha sık görülmektedir!
Kılcal damarlar, açık tenli kişilerde daha sık görülmektedir. Cilt hassasiyetine neden olan kılcal damarlar yüzde bölgesinde leke ve kızarıklığa neden olabilir. Özellikle yüzdeki kılcal damarlar kişilerin psikolojik, iş ve sosyal hayatını olumsuz etkiler. Yüz bölgesinde kılcal damar görünümün oluşumunun bilinen sebepleri ise; hassas cilt yapısına sahip olunması, akne ve roza hastalığı geçmişi, uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalınması, kortizonlu krem kullanımı, radyasyon ve hormonal tedaviler, genetik yatkınlıktır.
4D Lazer, KTP Lazer ve IPL uygulamaları sık kullanılan yöntemlerdendir
Günümüzde kılcal damar tedavisi lazer ve ışık tedavisi ile etkin ve başarılı bir şekilde yapılmaktadır. 4D lazer, KTP lazer ve IPL uygulamaları sıklıkla kullanılan yöntemlerdir. Uygulama sırasında kılcal damar boyunca lazer ışını uygulanır. İnce kılcal çatlaklar için lazer kılcal tedavi kullanılır. Lazer ışınının hedefi kandaki oksijenli hemoglobindir. Lazer ışını kılcal damara gönderilir. Aşırı ısınmadan zarar gören kan damarları zamanla yavaş yavaş kaybolacaktır. İnce damarlarla karşılaştırıldığında kalın damarların iyileşme süresi daha kısadır. Damarın genişliği tedavi süreci için önemlidir, çünkü kalın damar daha fazla kan ve oksijenli hemoglobin taşır. Bu yöntemler kılcal damar haricinde roza tedavisinde de uygulanabilmektedir.
Yüz kılcal damar tedavisi kişinin cilt tipine göre 3-4 kez gerektirir. Seansın 3-4 haftada bir tekrarlanması genellikle uygundur. 1-2 kür tedaviden sonra tedavi etkisini gözlemlemeye başlanır ve 3 kürden sonra tam etki ortaya çıkmaya başlar. Kılcal damarın kalınlığı, yeri ve oluşum nedeni seans süresini etkileyen faktörlerden biridir. Kılcal damarların, özellikle burundaki kılcal damarların onarılması daha uzun sürebilir. Yüzde şişlik ve şiddetli kılcal damar sorunu olan hastalarda tedaviden sonra 3-6 ayda bir tedavi seyri tekrarlanırsa daha etkili sonuçlar alınabilir ve hastalığın tekrarlaması önlenebilir.
Kılcal damar tedavisi gören kişiler ameliyattan sonra güneş kremi kullanmalıdır. Öğle vakti güneş tepedeyken güneşte kalmamaya ve şapka kullanılmasına dikkat edilmesi gerekir.
Lazer tedavi yöntemlerini uygulanamayacağı kişiler ise; gebeler, kanama bozukluğu ve epilepsi hastaları ve kalp pili olan kişiler olarak sıralanmaktadır.
Pürüzsüz cilt için medikal cilt bakımı olmazsa olmaz
Medikal cilt bakımında kullanılan ürünler cildin eski canlılığını geri kazandırır ve ciltte biriken tüm yağ ve koyu lekeleri yok eder. Yapılan işlemler ile öncelikle yapılan analizlere göre cildin ihtiyaçları belirlenir. Cildin ihtiyaçlarına göre medikal cilt bakımına başlanır. Cildin tabakası yağ ve kirden arınarak daha canlı bir görünüm kazanır. Temizleme işlemi sırasında siyah nokta oluşumunu önlemek ve temiz bir yüze sahip olmak için kapalı ve tıkanmış gözenekler açılır. Bu nedenle medikal cilt bakımı önemli bir uygulamadır. Bu uygulama sayesinde ciltteki yabancı cisimler ve toksinler dışarı atılır.
Medikal cilt bakımı yapan kişiler ölü hücreler arındırılır ve cildin yenilenmesi hedeflenir. Ciltteki sivilce, sivilce ve siyah nokta gibi düzensizlikler ciltten uzaklaştırılır ve cilt canlı bir görünüme kavuşur.
Medikal cilt bakımı adımları
Medikal cilt bakımı yaptırmak isteyen kişiler öncelikle deneyimli uzmanlardan yardım almalıdır. Tedaviden önce cildi analiz edilerek ve kişinin problemi belirlenir. Önce cildin ihtiyaç duyduğu ürünleri seçilir ve ardından medikal cilt bakım sürecini başlatılır.
Medikal cilt bakımda uygulama aşamaları oldukça önemlidir. Aşamaların doğru sırayla ve ürünlerle yapılması elde edilecek sonucu etkileyecektir. Bu nedenle öncelikle cildi tüm yağlardan ve toksinlerden arındırmak için kullanılan temizleme ürünlerini kullanılır. Ardından peeling ile ölü hücreler ciltten çıkartılır. Cildin nefes alabilmesi için buhar verilebilir. İhtiyaç halinde mevcut siyah noktaları vakum yardımıyla temizlenir. Tüm bu uygulamalardan sonra cildi onarmak ve hücre yenilenmesini sağlamak için cilde uygun vitamin ve mineraller kullanılabilir. En son olarak mevsim fark etmeksizin güneş koruyucu uygulamasına geçilir. Tüm bu adımlardan sonra medikal cilt bakımı tamamlanmış olur.
Medikal cilt bakımının cilde sağladığı faydalar nelerdir?
Cilt derinlemesine temizlenir, canlı ve sağlıklı bir görünüme kavuşulur. Cilt elastikiyetini geri kazanır, gözenekler temizlenir. Cilt nem dengesini normal seviyelere getirilmesinde yardımcıdır. Cildin ihtiyacı olan vitamin ve mineraller cilde uygulanır.
Botoks ile genç ve canlı bir yüze sahip olmak çok kolay!
Günümüzde ise bu soruna yönelik uygulanabilecek en sağlıklı ve güvenilir uygulama botoks yöntemidir. Dolgu uygulaması; genellikle yüz bölgesinin hacim olarak azalmaya başladığı bölgeler için tercih edilir. Derin kırışıklıklar, dudak-ön-burun-elmacık kemiği belirginleşmesi ve göz çevresinde oluşan çukurların tedavisinde kullanılır.
Yüz bölgesine sorunlara yönelik uygulanabilecek botoks işlemleri
Dudak bölgesi için uygulamalar: Yüz şekline uygun dolgun ve şekilli dudaklar genç bir görünüm sağlar. Günümüzde bu sorun için kullanılan prosedür dudak dolgusudur. Dudakların hacmini artırırken dudak bölgesindeki kırışıklıkları önleyebilir.
Göz kapağına için uygulamalar: Göz kapağı düşüklüğü yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltır. Sadece görünümü değil sağlığı da tehdit ettiği için tamamlanabilen işlemlerle önlenebilir. Tercih edilen ameliyat blefaroplasti adı verilen göz kapağı kaldırma ameliyatıdır. Ameliyattan sonra kişilerin görsel kalitesi iyileşir ve görünümleri daha genç olur.
Kaş kaldırma uygulamaları: Kaş kaldırma uygulaması genellikle görme azalmasına ve görünümde asimetriye neden olan kaş düşüklüğünden rahatsız olan kişiler için uygundur. Günümüzde tercih edilen yöntem botoks'tur. Kişinin istek ve ihtiyaçlarına göre uygulanacak yöntem belirlenir ve ardından işlem gerçekleştirilir. Uygulama sonrası kaş düşüklüğü sorunu ortadan kalkar ve alın bölgesinin görünümü de düzelir.
Dolgu yöntemi: Dolgu yönteminin genellikle tercih edilme sebeplerinden biri uygulama ve iyileşme sürecinin çok kolay olmasıdır. Başvuru öncesinde doldurulacak yer sayısı uzman tarafından belirlenir. Lokal anestezi için krem sürülür ve bölgenin uyuşması beklenir. Uyuşukluğa ulaştıktan sonra dolgu işlemi başlar. Tedavi edilecek bölgeye bağlı olarak yaklaşık 30 dakika sürer. İğne ile yapıldığı için 1-2 saat boyunca iğne izi kalması normaldir. Uygulamadan 2 saat sonra iz kendiliğinden kaybolacaktır. Bu da uygulama sonrası hemen sonra normal hayatınıza devam edebileceğiniz anlamına gelmektedir. Enjeksiyon bölgesinde hafif şişlik ve kızarıklık olabilir. Bu belirtiler uygulamadan sonra 1-2 gün içinde tamamen kaybolur.
Genellikle iki çeşit gözenek tipi ile karşılaşılır bunlardan ilki vücudun doğal yağını serbest bırakan yağ bezelerinin oluşturduğu gözeneklerdir. Diğer gözenek çeşidi ise ter bezleri tarafından oluşturulur.
Her bireyde avuç içi ve ayak tabanı haricinde tüyler bulunur. Her tüy kökünün üstünde ise gözenekler yer alır. Tüy kökünün içinde ise normal salgılanması gereken yağ üreten bez bulunur. Bu yağ bezleri yağı serbest bıraktığında ise yağ salgısı cilde yükselerek gözenekler içinde toplanır.
Geniş gözenek sorununa yol açan nedenler ise sıklıkla şu şekildedir;
Merak edilen sorulardan biri: Geniş gözenekler sıkılaşır mı?
Cilt yüzeyinde bulunan normal görünümlü gözenekler sağlıklı bir cilde işaret etmektedir. Ancak genişlemeye başlayan gözenekli bir cilt ise yanlış ürünlerin kullanıldığının habercisidir. Uzman hekim tedavi ve önerileri ile geniş gözenek görünümünü azaltmak ise mümkündür.
Gözenek tedavisinde salisilik asit kullanımı
Salisilik asit beta hidroksi olan bir asittir. Sıklıkla geniş gözenek ve akne gibi cilt problemlerinde tercih edilmektedir. Salisilik asit uygulandığı bölgede gözenek iç duvarlarına temas eder, o bölgeyi soyar ve yeni yapılandırmayı uyarır. Böylece gözenek daralmasını desteklemektedir. Ölü deri hücrelerinin ya da aşırı yağ üretimi sonucu tıkanıp genişleyen gözeneklerde de en iyi sonucu sağlar. Salisilik asit cilde nüfuz ettiğinde tıkanmış gözenekleri temizlemeye çalışır. Etkili sonuç için düzenli ve uzun süreli kullanım gereklidir.
Cilt tipine uygun olmayan asitlerin kullanımı cilt üzerinde hassasiyete sebep olabileceği için mutlaka uzman dermatolog kontrolünde kullanılması gerekir.
En sık görülen yaş aralığı 11 - 29 yaş arasıdır
Yara sonrası oluşan keloid, dokunun iyileşmesinden sonra 1 yıl içinde kendini belli eder. Cerrahi müdahaleler haricinde aşı, suçiçeği, böcek sokması, sert dikişler sonucunda da keloid rahatsızlığı görülebilir. En sık görülen yaş aralığı ise 11 ila 29 yaş arasıdır. Koyu renkli kişilerde bu rahatsızlığın görülme olasılığı oldukça yüksektir. Vücutta görüldüğü yerler ise; ön yüz, sırt, çene, omuz, kulak ve alt bacaklardır.
Keloid sorununa uygulanan tedavi yöntemleri nelerdir?
Keloid hastalığın tedavisinde çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Keloid durumuna ve cilt tipine göre basınçlı masaj uygulaması hastalığı hafifletebilir. Tedavide sıklıkla başvurulan yöntemler ise;
Uygulanacak tedavi yöntemlerinde belirli bir protokol bulunur ve tedavi süreci kişiye göre planlanmaktadır.
Tercih edilmeyen tedavi ise radyoterapi ve cerrahi yöntemlerdir. Cerrahi işlemler ile çıkartılan keloidlerin tekrarlama ihtimali oldukça yüksektir.
Cilt çevresel faktörlere teması olan tek organdır. Maruz kalınan değişiklikler ve farklı faktörler cildin yıpranma ve yorulması önemli rol oynamaktadır. Mevsim geçişlerinde, tatil dönüşlerinde yaşanan ısı, nem, rüzgar ve güneş ışınları cildi olumsuz etkileyebilir.
Uzun süre güneş, tuz ve rüzgar etkileri tatil dönüşünde kırışıklık, kuruluk, lekelenme ve kılcal damarların belirginleşmesi sorunlarını beraberinde getirebilir.
Tatil dönüşün reçetesi: Bol su + nemlendirici
Tatil dönüşünde güneş ve deniz etkisi ile cildin kaybettiği neminin kazandırılması gerekir. Bu sebeple tatil dönüşün tercih edilecek nemlendiricilerin ve toniklerin içeriğinde mineral ve yüksek oranda nem sağlayan maddeler olması önemlidir. Banyo sonrası ise tüm vücuda isteğe göre su ya da yağ bazlı nemlendiriciler sürülmesi gerekir.
Cilt sağlığı için yapılması gerekenler nelerdir?
Vücudu sadece dıştan değil içten de nemlendirilmeye ihtiyacı vardır bu nedenle günlük su tüketiminin yeterli miktarda tüketilmesi gerekir.
Tatil dönüşünden sonra 2 -3 gün içinde normal cilt bakım rutinine dönülmelidir. Cilt sağlığı için yapılması gerekenler ise şu şekildedir;
Güneş lekeleri oluşmasında birden fazla faktör vardır. En önemli iki faktör ise; zararlı güneş ışınlarına maruz kalınması ve genetik yatkınlıktır. Bu iki faktörün haricinde ise; gebelik süreci, ilaçlar, kozmetik uygulamalarda güneş lekesi oluşumuna zemin hazırlayabilir.
Güneş lekelerinin tedavisi mümkündür.
Güneş lekesi tedavisine başlanmadan önce uzman dermatolog özel wood ışık ile lekelerin detaylı incelemesini yapar. Bu incelemede lekelerin hangi tabakada olduğu ve derecesine bakılır. İnceleme sonrasında ise kişiye özel olarak uygulanacak tedavi yöntemleri belirlenir. Leke tedavileri uzun süreli tedaviler olduğu için sabır ve emek isteyen bir süreçtir.
Tedavi yöntemleri kişilerin cilt tipine ve lekelerin durumuna göre değişiklik gösterebilir. Sıklıkla kullanılan yöntemlerden biri de kimyasal soyuculardır. Bu soyucu çeşitleri ise; tretinoin, azeleik asit ve kojik asitlerdir.
Kimyasal peeling en etkili tedavi yöntemlerindendir. İşlem sırasında derinin üst tabakası soyularak lekeye neden olan melanin pigmetin ortadan kaldırılır. Cilt tipine ve ihtiyaca göre 4 – 8 seans uygulama gerekebilir. İşlem sonrası kızarıklık, kabuklanma ve hassasiyet olası yan etkilerdir.
Tercih edilen bir diğer yöntem ise dondurma tedavisi olarak bilinen kriyoterapi yöntemidir. Bu yöntemde lekelenme sorunu azaltılabilir. Uygulanacak seans sayısı lekelerin durumuna göre değişiklik gösterebilir.
Lazer uygulaması ise daha dirençli lekelerin tedavisinde tercih edilmektedir. Lekeye sebep olan melanin pigmentlerinin yakılması sonucu derinin üstü soyulur. Kimyasal peeling tedavisi ile birlikte yapıldığında daha etkili sonuçlar alınabilir.