Vücudumuzun elektrik süpürgesi: Glutatyon

COVID-19 salgını döneminde popülaritesini arttıran glutatyonu Dr. Nesrin Sezen’e sorduk. Sezen “Bağışıklığı destekleyerek virüs ve bakterilere karşı daha etkin savaşmamızı sağlıyor, bilinen en iyi antioksidan” diyor. Glutatyon, detoks ve anti-aging için de kullanılıyor.

Haberin Devamı

COVID-19 artık hayatımızın bir parçası oldu. Ondan korunmak için veya yakalanırsak süreci hafif atlatmak için yapılacaklar listemiz bilimsel çalışmalara göre sürekli güncelleniyor. İşte o listenin en yeni maddelerinden biri ‘damar içi glutatyon uygulaması’. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp hekimi Dr. Nesrin Sezen “10 yılı aşkın süredir glutatyon uygulaması yapıyorum ama son dönemde talep çok arttı. Çünkü damar içi glutatyon uygulamasının hem COVID-19’dan korunmada hem de tedavisinde etkili olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar yayımlandı” diyor. Bu etkiyi glutatyonun bağışıklık sistemini destekleyici etkisine bağlıyor. Dr. Sezen glutatyonun bilinen en iyi antioksidan madde olduğunun da altını çiziyor. Peki bu neden önemli? Çünkü sağlıksız yaşam alışkanlıkları ve ilerleyen yaş gibi birçok faktör vücudumuzda serbest radikallere yol açıyor. Serbest radikalleri hiç sevmiyoruz çünkü zamanla yaşlanmanın beraberinde getirdiği etkilerin çok daha görünür olmasına ve kanser gibi ciddi hastalıklara neden olabiliyorlar. Vücudumuz elbette onları kendisinden uzaklaştırmak için var gücüyle çabalıyor. Ancak bazı durumlarda yetersiz kalabiliyor. Bizim de onu zaman zaman antioksidanlarla dışarıdan desteklememiz gerekebiliyor.

Haberin Devamı

Vücudumuzun elektrik süpürgesi: GlutatyonGlutatyon eksikliği vücutta kronik yorgunluğa, romatizmal hastalıklara, fibromiyalji gibi kas ağrılarına ve hatta kansere neden olabiliyor.

Dr. Sezen üç aminoasitin bir araya gelmiş hali olan glutatyonu ‘antioksidanların başkomutanı’ olarak tanımlıyor ve vücuttaki en büyük görevini ‘zararlı serbest radikallerin parçalanıp vücuttan atılmasını sağlamak’ olarak tanımlıyor. Sezen’e göre glutatyon bu görevini yeterince yapmadığında kronik yorgunluk, alerjik ve romatizmal rahatsızlıklar, fibromiyalji ve kanser gibi hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Glutatyon eksikliğinin bağışıklık sistemimizi zayıflatarak bizi viral hastalıklara karşı savunmasız hale getirdiği de biliniyor. Sezen glutatyon kullanımını aşağıda başlıklarıyla anlatıyor.

Haberin Devamı

Vücudumuzun elektrik süpürgesi: Glutatyon

BRÜKSEL LAHANASI, ROKA, BROKOLİ…

“Yeşil yapraklı sebzeler, çilek, domates, pazı, roka, brokoli ve Brüksel lahanası gibi gıdalardan glutatyon alabiliyoruz. Ancak yeterli olmuyor. Çünkü glutatyonun iki formu var; aktif ve inaktif. İdeali vücutta aktif formunun yüzde 90 oranında olması. Damar içine glutatyon verildiğinde direkt kana karışıyor ve serbest radikallerin parçalanıp atılmasını sağlıyor. Glutatyonu vücudumuzun elektrik süpürgesi gibi düşünebiliriz.”

Vücudumuzun elektrik süpürgesi: Glutatyon

C VİTAMİNİYLE BİRLİKTE UYGULANIYOR

“Vücutta depolanan bir madde olmadığından ne kadar glutatyona ihtiyacınız olduğunu gösteren bir ölçüm yok. Ancak karaciğer fonksiyonlarıyla ilişkili GGT enzimi düzeyi gibi göstergelerden kişinin glutatyona ihtiyacı olup olmadığını değerlendirebiliyoruz. Ayrıca glutatyonu tek başına düşünemeyiz çünkü diğer vitamin ve mineraller, glutatyonun işlevini ne ölçüde yerine getireceğinin önemli bir belirleyicisi. Bu nedenle glutatyon uygulamasından önce mutlaka kişinin D vitamini, selenyum, çinko, magnezyum ve bakır gibi vitamin ve mineral düzeylerini gösteren bir kan tahlilini görmek istiyorum. Eksiklik varsa gidermek gerekiyor. Glutatyondan önce C vitamini uygulanması da glutatyonun etkinliğini arttırıyor.” 

Haberin Devamı

KİŞİYE ÖZEL DOZ

“Kişiye ve hangi amaçla kullanıldığına göre tedavi süresi, sıklığı ve dozu değişiyor. Hiçbir rahatsızlığı olmayan kişilere detoks, anti-aging veya bağışıklık sistemini destekleme amacıyla yapacaksak, kan tahlilini gördükten sonra 6-10 seans öneriyoruz. Ama ilaçlarla kan şekeri düzenlenemeyen bir diyabet hastası geldiyse önce en az 12 seans uyguluyoruz, 15 günde 1, sonra ayda 1 şeklinde devam ediyoruz. Bir iyilik hali elde edince, onu geriye düşürmeden devam etmemiz gerekiyor. Hamilelere, emzirenlere, çocuklara ve kanser hastalarına yapılmasını tavsiye etmiyorum.”

Yazarın Tüm Yazıları