Yalnız kalmadım çünkü bu savaşta beni hiç yalnız bırakmadı

Gülper Refiğ, eşi Halit Refiğ’i anlattığı kitabında bir beraberliğin anatomisini bize sevgiyle, duyarlıkla bezeli bir üslupla aktarıyor. İyi bir rejisörün dünyasını, filmlerini ve Türk sinemasının tarihini okuyacaksınız.

Haberin Devamı

Piyanist Gülper Refiğ, Türk sinemasının ustalarından eşi Halit Refiğ’i yazdı.
Kitabın kapağındaki cümle çok şey ifade ediyordu: “Ben ‘Aşk’ı Doğu’da tanıdım. Batı’da ‘Ölüm’ü gördüm.”
Halit Refiğ’i yakından tanıdım, bütün filmlerini seyrettim. Düşünen, çektiğinin arkasında bir dünya görüşü olan yönetmenlerdendi.
Türk sinemasının, Türk kültürünün içindeki yerini belirleyenlerden biriydi.
İnandıklarından taviz vermedi.
Gülper Refiğ, kitabı yazarken tuttuğu notlardan yararlandı, hatıra defteri ona eşlik etti. Refiğ ailesiyle müzik zevkimizde ortak bir usta sevgisi vardı, o da A. Adnan Saygun’du.
Gülper Refiğ, Almanya’da tanınmış bir piyanistti. Türkiye’ye gelişini ve dostları aracılığıyla Halit Refiğ’le nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:
“Seni 43 yıl önce, güneşli bir sonbahar günü tanıdım. 1 Eylül 1974. Müşterek dostlarımız Rüya Mocan - Mustafa Ağaoğlu çifti bizi Kuzguncuk’ta, Boğaz kıyısındaki, şiirsel güzellikteki yalılarında bir araya getirmeyi başardılar.
Kader ağlarını örmeye başlamıştı. Senle ben el ele, gönül gönüle hiç ayrılmadan amansız bir savaşa göğüs gerecektik. Asla yılmadan, pes etmeden ve yaşam sevincimizi kaybetmeden. Sen meslek yaşamımın dönüm noktasıydın.
İlk kez devlet hiçbir ticari kaygı olmadan istediğin filmi çekmek için sana bir şans tanınmıştı ve sen Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Aşk-ı Memnu’ romanını tercih etmiştin...
Rüya ile Mustafa bana Halit Refiğ’i mutlaka tanımam gerektiğini ısrarla tekrar ederken, Halit’e çekeceği ‘Aşk-ı Memnu’ filmindeki Nihal karakterinin bana çok uygun bir rol olduğunu anlatmaktaymışlar. Hamburg’da piyano eğitimi almış olmam da en önemli faktör.
Halit Ziya Uşaklıgil’in romanı Aşk-ı Memnu, 19. yüzyıl sonunda Boğaz’ın Anadolu ve Rumeli yakasında yaşayan iki aile üzerinden, Batılılaşma dönemi Osmanlı toplumunda alafranga-alaturka ayrışmasını son derece ustalıklı bir kurgu ve dille okuyucusuna yansıtır.
Az sonra aramıza katıldı. Hiçbir abartıya, sahteliğe gerek duymadan, doğal, gerçek, kendinden emin, gözlerinde saklayamadığı bilgelik ifadesini saymazsak kendini ele vermeyen bir insan karşımda duruyordu. Dikkatle süzdükten sonra gayet doğal olarak bana ‘Siz Nihal tipi değilsiniz’ dedi ve ben buluşmanın gerçek nedenini öğrenmiş oldum. Halit’e bir oyuncu adayı tanıştırılıyordu.” Gülper Refiğ’e dizinin müziğini araştırması görevi verilmişti.
Evlilik teklifi nasıl yapıldı?
“Ertesi hafta Cemil Muhayyeş Yalısı’nın (eski adıyla Afif Paşa) geniş holünde beni prodüksiyon amiri Şener Gezgin karşıladı, hemen söze girip ‘Gülper Abla bir nüfus cüzdanı, üç resim gerekiyor’ dedi. Ben ‘Bu da ne demek oluyor!’ diye çıkışınca, çaresiz başını yukarıya, merdivenlerin bitiminde, galeriden Çolpan İlhan’la beni izleyen Halit’e çevirdi. Uzaktan benim reaksiyonumu takip ediyordu. Hızla geriye kaçtılar.
Aslında bunun bir evlilik teklifi olduğunu anlamıştım ama bu aşırı güvenli, cüretkâr adama haddini bildirmek istiyordum.”
Bu evlilik zevk ve fikir birliğinin resmiyete dökülmüş bir haliydi. İkisini de tanıdığınızda, ikisini dinleyen biri onları birbirine yakıştırırdı.
Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde iki nikâh şahidi vardı: Metin Erksan ve Oğuz Atay.

Halit Refiğ’den seçme sözler de kitapta yer alıyor: “Ben: Batı’ya teslim olmadım... Devlete teslim olmadım... Sermayeye teslim olmadım... Yalnız kaldım... Hayır, yalnız kalmadım. Çünkü Gülper, bu savaşta beni hiç yalnız bırakmadı.”
Gülper Refiğ, bir beraberliğin anatomisini bize sevgiyle, duyarlıkla bezeli bir üslupla aktarıyor. Kişiliğinden sinemasına kadar geniş bir çizgide onu tanıtıyor. Kitapta iyi bir rejisörun dünyasını, filmlerini ve Türk sinema tarihini okuyacaksınız.
Yalnız kalmadım çünkü bu savaşta beni hiç yalnız bırakmadı

 

Yazarın Tüm Yazıları