Üçlüden beklediklerim

Haberin Devamı

DÜNKÜ “Benim koalisyonum” başlıklı yazımda Meclis’e giren üç milletvekilini tanıttım.
Adlarını bir kez daha anımsatayım: Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Mustafa İsen, eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar.
Bugün onlardan beklediklerim konusunda düşüncelerimi ileteceğim.
Ne yazık ki, daha önceki yıllarda Meclis’e giren sanat, edebiyat dünyasından adların meslektaşlarına değin çalışmalar yaptıklarını söylemek güç. Nedense Meclis’te bireysellik ağır basıyor. Kültür-sanat dünyasının içinde bulunduğu sorunlara kimse değinmiyor...
Dünkü yazımda bu üç ismin kısa biyografilerini yayınlamamın nedeni, onların, onlardan beklediklerimi yapacak birikimde olduklarına inancımdandır.
Marifet iltifata tabidir sözünü değiştirdim, iltifat marifetten sonra yapılacak.
Onlara bu sorumluluğu vermemin, bazı taleplerde bulunmamın sebebi, bu adların sorunları çözecek ilk adımı atacaklarına inancımdan ve Meclis’i etkileyecek gücü onlarda gördüğümdendir.
Çalışmalarında benmerkezci bir tutum yerine, sanat/edebiyat derneklerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok kişiyle de iletişimlerini sürdüreceklerine inanıyorum.
Üçü de kültür, sanat, bilim dünyasına geniş açıdan bakarlar, partinin merceğiyle yetinmezler. Eleştirel tavırlarını yaşamları boyu sürdürmüşlerdir. Türk siyasetinin iyice uzaklaştığı kültürü, siyasete getireceklerine inanıyorum. Siyasetin kısırdöngüsüne düşmeyeceklerini umuyorum.
İlk önce, mensup oldukları partilerin kültür/sanat alanındaki vaatlerini incelemeliler, onları güncel, çağdaş bir hale sokmalı ve yerine getirmeleri için çalışmalılar.
Sinema, tiyatro alanında yeni yasalara, desteklere ihtiyaç duyulduğunu biliyorlardır. Konser salonundan başka diğer salonsuzluk meselelerine kadar uzun bir eksikler listesine duyarlılıkla, sorumlulukla yanaşacakları kanısındayım.


*

Haberin Devamı


BİZİM gibi ülkelerde devletin sanata/sanatçıya yardımını şart koşanlardanım.
Ancak devlet sanatın/sanatçının parasını veriyor diye, onları denetleme, yönlendirme hakkını de kendinde görmemeli.
Özellikle devlet sanat kurumları ile yerel yönetimler sanatın özgürlüğü, bağımsızlığı konusunda duyarlı olmalı. Devlet egemen bir tavır takınmadan önerilerde bulunmalı.
Özellikle devlete bağlı sanat kurumlarının ne kadar para getirdiği, ne kadar para harcadığı konusuna bir özel teşebbüs zihniyetiyle yaklaşılmamalı. Çünkü bu yüzden o sorumluluğu yerine getiriyorlar... Tarafsız, bağımsız bir sanat kurulu ile bazı sorunların çözümünü gerçekleştirmeli.
Gerçekleşecek oyunlar, temsiller o kurumun başındaki kişilerle birlikte, orada çalışanların da fikirleriyle beraber idare edilmeli.
Yıllardır yazarım, hiç değişmiyor... Kütüphanelerin yetersizliği göz önünde bulundurularak çözüm aramalı, kadro eksikliği giderilmeli. Kitap alımları da siyasal iktidarın anlayışı, eğiliminde değil kültürel zenginlik çerçevesinde gerçekleşmeli. İdeolojik, taraflı ve tek yönlü seçimlerin yayın dünyasına ve kültür hayatına ne kadar zarar verdiğini geçmişteki örnekler göstermiştir.
Tiyatroya oyun başı yardım yerine, nitelikli salonlar yapılmasını ve bu salonların özel tiyatrolara kiralanmasının daha uygun, adil olacağını sadece ben değil, tiyatro dünyasının bütün ustaları, emekçileri söylüyor.
Meclis’te bekleyen yasalar var, komisyonlarda sanat, telif hakları konusunda bazı girişimlerin notları var. Bu konuları, Meclis sadece kendi üyeleri arasında çözmeye çalışmasın, kurumları, dernekleri çağırıp görüşler alarak ilerlesin...


*

Haberin Devamı


ŞİMDİ
, hükümet kurulunca, çalışmaları izleyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları