Şiir ölüyor mu?

Son günlerde, özellikle akademik çevrede, iki dostum bu soruya muhatap oluyor:

Haberin Devamı

“Şiir öldü mü?” “Şiir ölüyor mu?” Bu sorunun sorulduğu iki kişi de şair.

Şairlerin elbet böyle bir sorudan rahatsız olduklarını biliyorum. Ne var ki gençlerin sorularını da bu bağlamda yanıtlamaları gerekiyor.

Şiir kitapları basılıyor, şiir ödülleri veriliyor ama düzyazıya olan eğilimin yükselişi dikkatimi çekiyor.

Şairle doğru orantılı olmayan bir durum var. Şiir kitaplarının satışı düzyazı kadar yüksek sayıda değil.

Şiirin, şairlerin zirve yaptığı yıllar elbet geride kaldı. Ama gene de gerek siyaset gerek sanat dünyasından konuşma yapanlar, konuşmalarını şiirle süslüyor.

Kitap fuarlarında hâlâ eski kuşak şairlere ilgi gösteriliyor.

Hangi şair büyük bir kitleyi topladı?

Genç kuşaktan küçük İskender. Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nde jüri başkanı olarak onunla konuştum, güzel de bir konuşma yaptı.

Haberin Devamı

Dergiler özel şiir dosyaları yapmalı, gerek konu, gerek akım, gerek kişi açısından.

NOTOS, pandemi döneminde online, sonra yazılı yayımladığı dergide onun için özel bir bölüm yaptı.

Başlık da şuydu:

“Şiirimizin Aykırı Halkası”.

Dosyada kimler yazdılar:

 Gonca Özmen

 Haydar Ergülen

 Asuman Susam

 Salih Bolat

Onunla yapılmış kısa konuşmalardan notlar.

O bölümden bazı bölümleri aktarıyorum:

“Bir metropol şairi olduğunu söyleyen İskender, gettoları, barları, çıkmaz karanlık sokakları, gece yaşamıyla büyük kentin görünmeyen yüzüne ayna tutar.

Deşmenin deşilmenin şiiridir. Yanmanın ve yakmanın şiiridir.

Okurunun kafasını da, gönlünü de bulandırmanın şiirdir.

Bu genç kuşağın şiirine karşılık verir.”

*

ŞAİRLERİ şairler az yazıyor. Başka şairleri yazdığı için Haydar Ergülen’i örnek göstermek istiyorum.

Hakkında inceleme kitapları olan şairlerin listesi değil benim yazdığım. Ama akademisyenler dışındakiler kimleri inceliyorlar?

 Abdülhak Hamit Tarhan

 Nâzım Hikmet

 Yahya Kemal Beyatlı

 Necip Fazıl Kısakürek

 Behçet Necatigil

 Cahit Zarifoğlu.

Benim ulaşabildiğim kitaplardan, bilgilerden bir seçme.

*

ŞİİRSİZ bir hayatı düşünemiyorum, sizin de düşüneceğinizi sanmıyorum.

ÜNİVERSİTE SEÇMELERİ

TELEVİZYONLARDA üniversite sunumlarına rastlıyorum bazen. Şimdi özel üniversiteler olduğu için eskiden daha fazla seçenek var.

Haberin Devamı

Her zaman tekrarladığım bir görüşüm var. Sevdiğiniz, kendinizi adayacağınız bir meslek seçin. Emek verirseniz başarılı olursunuz.

Benim zamanımda, üniversite reformundan sonra, bu durumu incelemeye gelen yabancı uzmanların ilk sordukları şuydu:

“Dersleri bittikten sonra öğrenciler ne yapıyor?” Kampus kavramı o zaman olmadığından, ya öğrenciler kantine giderlerdi ya da İstanbul Üniversitesi’nde okuyorlarsa yakındaki kahvelerde buluşurlardı.

Çınaraltı ve Marmara Kıraathanesi (lokali) en yoğun yerdi.

Kenar semtlerdeki kahvelerde toplanılırdı.

Bir sinema, bir tiyatro görmek için Beyoğlu’na gidilirdi.

Şimdi kampus öğrencilerin bir araya gelmesini sağlıyor, hatta bazılarının içinde kırtasiyeciler, kitap mağazaları bile var.

Haberin Devamı

Ekonomik açıdan da İstanbul dışından gelen öğrenciler çok daha zor şartlar içinde yaşarlardı.

1968 bize de öyle geldi. Fransa ve Almanya’daki hareketler böyle yansıdı.

Belli yerlerde müzik dinlenebilirdi, herkesin ödeyemeyeceği bir ücretti.

Bugün dünyayı öğrenmek teknoloji sayesinde daha kolay, öğrenciler için yararlı bir icat.

Yazarın Tüm Yazıları