Selçuk Demirel’in Atlas’ı

BİR usta karikatür sanatçısının çizdiği Atlas ne olabilir?

Haberin Devamı

Hayalinden çıkarmadığı hangi kahramanları kafasından atamaz? Selçuk Demirel’in yeni kitabı sanatçının bütün bu sorulara verdiği yanıtı içeriyor.

Selçuk Demirel-Hayali Canavarlar Atlası

Selçuk Demirel kimdir?

Kısa biyografisi: 1954 yılında Artvin’de doğdu. 1960-1978 yılları arasında Ankara’da yaşadı. 1978 yılında Fransa’ya yerleşti. Çalışmalarını ve hayatını Paris’te sürdürüyor.

Denizleri, okyanusları, dağları, ağaçları, kedileri, köpekleri bir de İstanbul’a gidip gelmesini çok seviyor. Dünyanın dört bir yanında yayımlanan dergi, gazete ve kitaplar için çizimler yapıyor. Pek çok önemli kentte sergiler açıyor.

Karikatürleri notlayan:

-Lyliane Adra

Karikatür sıralamaları

GÖLGE MUHAFIZLARI

Gölge Muhafızları, insanlıktan çok daha önce var olmuş kadim varlıklardır. Bedenleri, biçim değiştiren siyah bir sise benzeyen hareketli bir karanlıktan oluşur. Kızıl ya da altın sarısı parlak gözleri, gecenin içinde görülebilen tek somut ışıktır. Rivayete göre nefesleri buz gibi soğuktur ve sesleri, başka bir dünyadan gelen uzak bir yankı gibi çınlar. Ne tamamen iyidirler ne de bütünüyle kötü. Eski bir büyünün çocuklarıdır onlar; yaşayanların dünyası ile hiçlik yaratıkları arasındaki dengenin bir parçasıdırlar. Gölgelerin içine karışarak görünmeden insanları takip eder, karanlıkta yaşarlar. Krallıkları, ışık ile boşluk arasındaki bir boyutta bulunur -zamanın onlara etkisi yoktur.

Haberin Devamı

Selçuk Demirel’in Atlas’ı

CANAVARLAR NEDEN VAR

Canavarlar insanın ruhunun en karanlık yerlerinden doğar. Zamanın başlangıcından beri, bu canavarlar insanların hayal gücünü işgal eder. Kimi gölgelerde sürünür, kimi aya ulur, kimileri ise -çok daha nadir ve korkunç olanları- önlerine çıkan her şeyi yutar geçer. Ama bu canavarlar yalnızca pençelerden ve dişlerden ibaret değildir. Bastırılmış acılardan, unutulmuş anılardan, söylenmemiş sözlerden oluşurlar. Atılmamış bir çığlık, yutulmuş bir öfke, sahte bir gülümsemeyle gizlenmiş bir hüzündür onlar. Bazıları çok utangaçtır. Tanınmayı bekleyerek sessizce yaşarlar. Diğerleri ise daha vahşi ve ısrarcıdır; düşüncelerimizin kapısını çalar, gece kulağımıza fısıldarlar. Her zaman zarar vermek istemezler ama. Bazen sadece var olmak, görülmek, duyulmak isterler.

Haberin Devamı

İşte Gölge Muhafızları, insanları en tehlikeli canavarlardan korumak için vardır.

GÖLGE CANAVARLAR

Bu ölümcül yaratıklar, insanların gözüne gözükmez. Kurbanlarının korkusuyla beslenir, yaşam enerjisini emerler. Muhafızlar olmasaydı Gölge Canavarlar dünyayı istila eder ve insanlığı sonsuz bir kâbusa sürüklerdi. Gölge Muhafızları ne yiyeceğe ne de uykuya ihtiyaç duyarlar. Güçlerini karanlıktan alırlar. Gece ne kadar derinse o kadar güçlü hale gelirler. Sessizce dolaşır, köyleri gözetler; Gölge Canavarlar uğradığı bölgelerdeki meraklıları korkuturlar. Bazen mistik enerjilere duyarlı insanlar onları hisseder. Geçip giden bir gölge, buz gibi bir esinti, ensede açıklanamaz bir ürperti. Ama çok azı onların gerçek doğasını anlayabilir. Muhafızların tanınmak ya da minnet beklemek gibi bir amacı yoktur. Onlar bilir ki asıl tehdit kendilerinden değil, karanlığın derinliklerinde pusuda bekleyenlerden gelir.

Haberin Devamı

YENİ BİR TEHDİT

Ruh Yiyiciler, ‘Gölge Canavarlar’ın evrimleşmiş halidir,  ama daha kurnazı ve daha sinsisi. İnsanın en karanlık düşünceleriyle beslenirler. Görünmezdirler; insan zihnine sızar, ruhun derinliklerine erişmek için bilincin sapa yollarını katederler. Kaygı, yalnızlık, şüphe, arzu ve umutsuzluk en sevdikleri besinlerdir. Yalnızca korkuyla değil, içsel boşlukla, unutmak istediğimiz karanlık düşüncelerle de beslenirler. Ruhun çatlaklarını büyütür, bireyi yalnızlaştırır, zihnini karıştırırlar. Ve bir sabah, kişi içinde bir boşlukla, yönünü kaybetmiş halde, her şey anlamsızlaşken uyanıverir. Zihnin en derin kuyularında yaşar Ruh Yiyiciler. Kaybolan her düşünce, unutulan her anı onları besler. Umutları, düşleri, hayalleri yiyip bitirirler; geriye sadece buz gibi bir boşluk kalır. Ama yalnızca bireylerin ruhlarıyla yetinmezler; ortak bilinci de kemirirler. Sessiz kalabalıklar arasında yalnızlığı derinleştirir, çaresizliği körüklerler. İnsanlar arasındaki bağları zayıflatır, toplulukları parçalarlar. Ve böylece büyümüye devam ederler.

 

Yazarın Tüm Yazıları