Dilara Sayar

Çocuklar için kitap sevgisi yaratacak etkili tüyolar

28 Aralık 2020
Kitaplar, benim için vazgeçilmez yeni yıl hediyelerindendir. Çocuklar, gençler ve yetişkinler için de öyle olduğunu düşünüyorum. Anne-babalar bu önerime çoğu zaman ‘Alıyoruz ama okumuyor.’ sitemi ediyorlar. Birkaç denemenin ardından ise çabalamaktan vazgeçiyorlar. Ancak kitap sevgisi yaratmak, çocukta okuma isteği uyandırmak anne-babaların desteği olmadan mümkün değildir. Çocuğunuza bebekliğinden itibaren her gün kitap okumak için zaman ayırmak çok değerli ve güçlü bir çabadır. Uyku öncesi ya da gün içinde herhangi bir zaman dilimi, hiç fark etmez. Yaş 3 ya da 10, hiç fark etmez. Düzenli bir kitap okuma rutini oluşturmak ve ona etkili bir sesli okuma yapmak her yaş için gereklidir.

Anne-babalara önerilerim;

Evi kitapsız bırakmayın: Bir çocuğu kitapsever yapmak için yaşam alanında bolca kitabın olması ilk koşuldur. Kitaplar, oynamayı sevdiği diğer oyuncakları gibi ulaşabileceği yerlerde olmalıdır.

Neyle ilgilendiğini gözlemleyin: Çocuğunuzun ilgi alanlarına uygun kitapları satın alın. İstediği tarzda kitaplar okumasına izin verin. Çünkü zorundalık sevgi değil, inatlaşma yaratır. İlgi alanlarını izledikleri programlardan, sevdikleri karakterlerden ve yaşadıkları deneyimlerden belirleyebilirsiniz.

Yaşına uygun anlatım dili olan kitapları alın: Çocuklar, iyi okuyucu olduklarında okumayı sevmeye başlarlar. Bu yüzden tercih edilen kitapların anlatım dili incelenmelidir. Özellikle küçük yaş grubu için eğlenceli cümleler, kafiyeli sözcükler içeren kitaplar tercih edilebilir. 

Katılımına izin verin: Özellikle küçük çocukların okumaya katılımlarını sağlayın. Yinelenen cümleleri içeren kitapları okumak örneğin "Sanırım yapabilirim, sanırım yapabilirim", çocukların siz okurken söze girmelerini ve hikayenin bir parçasıymış gibi hissetmelerini sağlar. 

Her kitabı ilk defa okuyormuş gibi okuyun: Aynı kitabı farklı zamanlarda ancak ilk coşkuyla okuyun. Bu okumalar çocuğun hem kelime hazinesini destekler hem de çocuğa kitapların her zaman heyecan duyulabilecek şeyler olduğunu öğretir.

Günde 15 dakikanızı mutlaka ayırın: Gün içindeki sorumluluklarınız kitap okumaya vakit ayırmanızı zorlaştırabilir ancak uyku öncesi zamanlardan 15 dakika ayırmak iyi bir tercih olacak, hatta uykuya geçişi kolaylaştıracaktır.

Hangi yaşta nelere dikkat edilmeli?

Yazının Devamını Oku

Oyun, kaygıya karşı mükemmel bir panzehirdir

21 Aralık 2020
Yetişkinler kadar çocukların da kaygı ve korku hissetmeleri normaldir. Ancak halen büyük bir belirsizliğin sürdüğü, her gün salgına dair güncel haberleri duymak zorunda kaldığımız koronavirüs nedeniyle bazı çocukların kaygı düzeyleri yoğun bir artış gösterebilir.

Kaygı ve korkular çocukluğun normal bir parçasıdır, ancak bazen çocuk hissettiği olumsuz duyguların yoğunluğu nedeniyle içine kapanabilir, iletişimi azaltabilir ya da normali dışında davranımlar sergileyebilir. Yeme ve uyku düzeninde bozulmalar, ağlama krizleri ya da öfke nöbetleri yaşanabilir. Bu noktaya varan yaşantılar elbette anne ve babaları da endişelendirir.

Oyun, bu zamanlarda mükemmel bir panzehir olabilir. Ebeveynler, endişeli çocuklarını oyun aracılığıyla sakinleştirebilirler. Oyun, hem gerginliği azaltır hem de zor konularla başa çıkmak için çocuğa güvenli bir alan sağlar. Çocuklar, ifade etmesi zor olan duygularını açığa çıkarmak için hayali oyuna başvururlar ve her türlü oyun materyalini kullanırlar. Oyuncak bebekler, peluş hayvanlar, inşaat tuğlaları, bloklar onlar için kullanışlı materyallerdir. Örneğin, çocuklar salgına dair korkularını ve korunma ihtiyaçlarını temsil etmek için etrafında çok yüksek duvarlar olan bir ev kurabilirler. Zihinlerindeki yanlış öğrenmeleri, cevap bulamadıkları meraklarını oyun içinde ifade edebilirler. Oyun sayesinde duygusal iyileşme gerçekleşir.

Peki oyuna nasıl ve nereden başlamalısınız? Birlikte bakalım...

Ona özel zaman teklif edin

Yaklaşık 10-15 dakikalık bir zamanlayıcı ayarlayın. Çocuğunuza bunun "özel zaman" olduğunu ve bu süre içinde birlikte istediğiniz her şeyi yapabileceğinizi söyleyin. Telefonunuzun kapalı olduğundan, hiçbir işinizin bu özel zamanı bölmeyeceğinden emin olun. 

Çocuğunuzun sizi yönlendirmesine ve özel zamanınızın yöneticiliğini yapmasına izin verin; ne yapmak istediğini seçmesine zaman tanıyın. Belki size ne yapacağınızı söyleyen öğretmen olarak bir oyun kurar ya da otoriter bir abi rolünü oynar. Ona iyi gelen oyun senaryosu ve oyun içinde yapacağı yönlendirmelere izin verin, siz de içinizdeki çocuğu fark ederek anın tanıdın çıkarın ve iyi bir gözlemci olun.

Düzenli olarak özel zaman uyguladığınızda, çocuğunuzun güvende hissettiği bir alan yaratmış olursunuz. Özel zaman, çocuğunuzun duygularını canlandırmasına ve duyguları hakkında konuşmasına yardımcı olur. ‘Korkabilirim ama yanında kendimi sevgi dolu ve güvende hissettiğim bir yetişkin var. Ben bu korkumla baş edebilirim.’ cümlesi zamanla çocuğun iç sesi olacaktır.

Onun kahkahalarını takip edin

Yazının Devamını Oku

Ev işlerini aile katkısına dönüştürebilirsiniz

9 Aralık 2020
Tüm dünyanın ve ülkemizin mücadele ettiği pandemi halen sürüyor. Alınan kararlarla öğrenciler online eğitimle evlerinden okullarına devam ediyorlar ve 20 yaş altı kişiler 13.00-16.00 arası sokağa çıkabiliyorlar. Dolayısıyla çocuklar ve gençlerin evde kalma süresi oldukça uzun ve mecburi.

Evde kalınan sürenin artışı aile içi krizleri de beraberinde getirdi. Özellikle çocukların ekran karşısında kaldıkları süre çok daha fazla artık. Hem öğrenmek hem de eğlenmek için tek araç olarak interneti ve ekranları kullanıyorlar. Aile içi diyaloglar azalıyor, iletişim hızla köreliyor. Bu gidişatı değiştirmek ve evde kalınan süreyi verimli hale getirmek için birçok yol bulunabilir elbette. Benim öncelikli önerim çocukları ev işlerine dâhil etmek ve sorumluluk vermek.

Yapılan araştırmalar ev işlerine dahil edilen çocukların başkalarının ihtiyaçlarına karşı empati kurabilen, özgüveni yüksek, duyarlı, ailesi ve arkadaşlarıyla daha iyi ilişkiler kurabilen, kendi kendine yetebilen, sorumluluk sahibi, akademik başarısı yüksek yetişkinler olduklarını gösteriyor.  Ev işlerine çocukları dâhil etmenin önemi ve anlamı bu denli büyük. Her ebeveyn için geleceğe böyle bir çocuk yetiştirmek; anlık olarak bir durumu kolaylaştırmaktan, herhangi bir ev işinin bitirilmesinden çok daha kıymetli eminim.

Peki, ne yapmalı? Çocuklara işbirliği bilinci nasıl kazandırılmalı? Ev işleri yerine neden aile katkısı denmeli?

Bugün aile katkısında bulunan bir çocuk, gelecekte sorumluluk bilinci yüksek bir yetişkin için 3 ipucu

1. İpucu: Dilinize dikkat edin

Ev işleri için zihninizde yer etmiş ‘angarya’ kelimesini kaldırıp yerine ‘katkı’ veya daha spesifik olarak ‘Aile Katkısı’ kelimesini kullanmalısınız. Bir şeye ‘angarya’ derseniz zihninize büyük bir yük ve ardından gelecek yorgunluk duygularının mesajını vermiş olursunuz.

Ancak, "katkı" kelimesi güçlendiricidir. Özellikle çocukların ihtiyacıdır, kendilerini önemli hissetmelerini sağlar. Aile katkısında bulunarak bir fark yaratırlar ve bir ekibin, yani ailenizin bir parçası olduklarını yoğun olarak hissederler. Bu his her zaman yaptıkları her işten çok keyif almalarını sağlamaz elbette. Ama tüm aileye önemli bir katkı sağladığı, bu katkının ailesi için çok kıymetli olduğu mesajını zihnine verecektir. Tüm aile bir ekip olarak devreye girdiğinde ev; daha sorunsuz bir yer olur, işler daha hızlı yapılır ve birlikte eğlenmek için daha fazla zaman ve enerji bulunur.

2. İpucu: İşbirliğine davet edin

Yazının Devamını Oku

İnternette büyük tehlike! Çocuklu aileler bunlara dikkat

6 Kasım 2020
İnternet çağındayız. Her şey günden güne hızlı bir değişime uğruyor. Değişmeyecek ancak hayatımıza etkileri gün geçtikçe daha da artacak olan tek şey ‘internet’. Hem biz yetişkinlerin hem de her yaş grubu çocuğun vazgeçilmez bir yaşam parçası artık. Özellikle pandemi süreci ve getirdiği mecburu kısıtlamalar çocuklar için internet kullanım süresini çokça uzattı. Süre uzadıkça çocukların bağımlılığı artıyor, ebeveynlerin çocuklar üzerindeki kontrolü ne yazıkki zayıflıyor.

Sıklıkla sosyal medya ve internetin yanlış kullanımının getirdiği üzücü senaryolarla karşılaşıyoruz. Güney Amerika’da yaşanan 12 yaşındaki çocuğun şüpheli ölümü de bunlardan biri. Bilinçli kullanımı geliştirici ve faydalı olabildiği gibi, kontrolsüz kullanıldığında zararları büyük olan internetin güvenli hale getirilmesi anne-baba ve tüm bakım veren yetişkinlerin elindedir.

Güvenli internet kullanımı için neler yapılabilir?

Yazının Devamını Oku

Evliliğinizdeki ebeveyn yükünü dengelemenin 5 yolu

20 Ekim 2020
Anne-baba olarak ortaklık kurabilmek, sorumluluk almak, ebeveynlik rolü üstlenebilmek çocuklarınıza sağlıklı bir aile ortamı sunmak adına oldukça önemlidir. Her anne baba bunun önemini bilir, bu hedefi başarmak ister ancak kızgınlıklar, öfke patlamaları, sabır taşmaları, hayat yorgunlukları tüm dengeleri altüst edebilir.

Birçok ailede Covid-19 salgını işleri daha da zorlaştırdı. Neredeyse tüm ebeveynler ev işleri için harcadıkları zamanı iki katına çıkardılar. Okullar eve taşındı. Sorumluluk alanlarında zorunlu değişimler oldu. Özellikle ev hanımı anneler bu denge probleminin yorucu sonuçlarını oldukça sık yaşıyorlar. Tüm gün çocukların bakımı, ihtiyaçları, davranışları, duyguları ile ilgilenmek, kural koymaya çalışmak gün sonunda elbette hem fiziksel hem de ruhsal yorgunluğu getiriyor. Gün boyu evde olmayan, çalışan baba eve döndüğünde de hiç sorumluluk almamayı tercih edebiliyor. Ya da çocuğu ile özlem gidermek, iyi vakit geçirmek adına gün içinde annenin ‘hayır’ dediğine ‘evet’ diyebiliyor.  Kurallar değişebiliyor. Bu adaletsiz dağılım ebeveyn yükünü tek tarafa bindiriyor ve çocuk gergin, mutsuz ve yorgun bir anne ile ilgisiz bir baba ile karşı karşıya kalıyor. Bu değiştirilemez bir süreç değildir. Değişime karar vermek ve düzeni yeniden kurmak eşinizin ve sizin elinizdedir. Neler yapılabilir?

1-İş ortaklığı kurun

Bir gün aniden bir sihirli değnek gelip ailenizdeki tüm anne-baba eşitsizliklerini ortadan kaldırmayacak. Bu değişimin anahtarı eşinizin ve sizin ikinizin elindedir. Anne-baba olarak kendinizi bir aileyi yürüten iş ortakları olarak görmelisiniz. Akış değişebilir, sorumluluk alanları değişebilir ancak ebeveynlik değişmez gerçeğinizdir. Görev dağılımınızda adil bir dağılım her zaman olmalıdır.  Bazen işleri yolunda tutmak için biriniz diğerinden daha fazla iş yapacaktır. Sonraki saat/gün/hafta/ay ya da yıl durum tersine dönecektir. Dolayısıyla değişime göre kararlar almak, ortaklığınızı en iyi şekilde sürdürmenize ve dengeyi korumanıza yardımcı olacaktır.  

2-Ne hissettiğinizi yüksek sesle söyleyin

Ebeveynler çocuk yetiştirmenin sadece ‘kadınların işi’ olduğu fikrini bilinçli olarak onaylamasalar da çoğu zaman aslında öyle davranırlar. Oysa çocuğa dair tüm işler, hem annenin hem de babanın sorumluluğundadır. Bu farkındalığı kazanmak için çiftlerin hissettikleri hakkında konuşmaları gerekir.
Eşlerin birbirlerine söyledikleri "Senden daha fazlasını yapmanı istiyorum" veya "Benim koyduğum kurala daha fazla saygı duymanı istiyorum" gibi ifadeler belirsiz kalacaktır. Bunun yerine suçlamaya yer vermeden ben dilini kullanarak duygularınızı ifade edin: "Her gün akşam yemeğini yetiştirmeye çalıştığım için kendimi bunalmış hissediyorum" veya "Çocukların ödevlerini her zaman takip etmek zorunda olduğum için kendimi stresli hissediyorum" gibi. Duygu paylaşımı çözüme ulaşmanızı hızlandıracaktır. Ardından birbirinize bazı çözümler önerin: "Çocukların ödevlerine belirli günler senin yardımcı olmana ihtiyacım var’’ gibi. Çözüm önerilerinizi konuşmak eşinizle iletişiminizi güçlendirecek, ebeveynlik rollerinizi besleyecektir.

3-Bir yapılacaklar listesi hazırlayın

Ebeveynlik rollerinizi ve tüm sorumluluklarınızı bir aile şirketi yönetmeye benzetelim. Bu şirketi yönetmek için nelerin gerekli olduğunu mutlaka belirlemelisiniz. Bu şirketin bir bütçesi var. Nasıl ticari bir şirketin mali bütçesi aşırı harcamayı engellerse, anne-babaların görevlerinin maddeleştirilmesi de fazla yükü önler. Her insan, diğerinin fark ettiğinden daha fazlasını yaptığını düşünür. Bu yüzden adil bir görev dağılımı ev içi gerginliklerin önüne geçebilecektir.

Yazının Devamını Oku

Covid-19 salgını çocukların ruh sağlığını uzun vadede nasıl etkiler?

11 Eylül 2020
Çocuklar çoğunlukla dirençlidirler ve yetişkinlere göre zorluklardan daha kolay geri dönme eğilimindedirler. Ancak bu olumsuzların veya travmanın çocuklarda iz bırakamayacağı anlamına gelmiyor. Anne ve babalar aylardır süren izolasyon, yüz yüze eğitim ortamından uzaklaşma, sevdiklerini kaybetme ya da tanıdıkları için endişelenme yaşantılarının çocuklarda uzun süreli zihinsel sağlık etkilerinin olup olmayacağını elbette merak ediyorlar.

Covid-19 büyük bir bilinmeyen. Ne kadar daha devam edeceğini, etkilerinin ne zaman sona ereceğini maalesef bilmiyoruz. Bu bilinmezlik, yetişkinlerde olduğu kadar çocuklarda da kaygıyı artırabilen önemli bir etkendir. Oluşmuş kaygı ve karmaşık duyguların çocuk üzerindeki kalıcılığı için net bir şeyler söylemek mümkün değil. Yaşantılar ve etkileri çocuğa özgüdür. Ancak, geleceğe dönük çocukların ruh sağlığını koruma konusunda yapılabilecekler temelde sabittir. Bu konuda en büyük görev, ebeveynlere ya da çocuğa bakım veren diğer yetişkinlere düşüyor. İlk amaç, çocukların şu anda dünyada olup bitenlerden nasıl etkilendiğini anlamak olmalıdır. Merak ettiklerini sormasına izin vermek, yanlış bilgilerini düzeltmek, bildiklerini paylaşmasına teşvik etmek gereklidir. Özellikle küçük yaş grubu için oyun, en temel iletişim aracı, yaşadıkları kaygıya karşı da mükemmel bir panzehir olacaktır. Oyuna bolca vakit ayırmalı, oyunu yönlendirmemeli sadece onun kurduğu oyuna eşlik etmelisiniz.

Biliyoruz ki çocukların koronavirüse yakalanma oranları yetişkinlere göre daha düşük. Bu nedenle virüse yakalanma korkusu onlar için temelde büyük bir endişe kaynağı değil. Onları en çok etkileyen şey, yaşadıkları ‘yeni normal’ yaşam düzeni. Çünkü dünyaları tamamen değişti. Rutin eğitim hayatlarından uzaklaşma, eskisi gibi arkadaşlarıyla sosyalleşememe, dışarıya koruyucu materyaller olmadan çıkamama gibi değişimler yaşadıkları kaygıyı ve karmaşık duyguları artırabilir.

'Geçmişte yaşanan toplumsal krizlerin çocuklarda bıraktığı izlere bakacak olursak; bugünü yaşayan çocukların gelecekte zihinsel olarak zorlanabileceğini, yıkıcı davranış bozuklukları sergileyebileceklerini, duygu durum ve kaygı bozuklukları yaşayabileceklerini öngörüyoruz.'

Anne babalar çocuklarına nasıl yardım edebilirler?

Bu karışıklığın çocuklar üzerindeki etkisini azaltmak doğrudan anne babaların ve bakım veren yetişkinlerin elinde. Çocukların zorluklar karşısında yetişkinlere göre daha dirençli olması, onlara yardım etmeye gerek olmadığı anlamına gelmiyor. Pandemi süreci başladığından bu yana, nasıl bir ebeveynlik sergilediğiniz önemli bir noktadır. Pandeminin çocuklarda gözlenecek olan uzun vadeli ruhsal etkileri bu dönemdeki yaşantılarına göre değişkenlik gösterecektir. Pandemi sırasında sergilediğiniz ebeveyn tutumları çocukların bu kriz döneminden çıkıp çıkmayacağının, çıktıklarında nasıl hissedeceklerinin belirleyicisi olacaktır. Çünkü, yaşı ne olursa olsun her çocuk için anne babası rehberdir.

Çocuğunuzun duygularını onaylayınHer ailenin çocukları için yapabilecekleri değişir ancak pandemi sürecinde ruhsal olarak onları desteklemek için yapabileceğiniz en önemli şey, onlara nasıl hissettiklerini sormak, duygularını ifade etmelerine izin vermek, iyi bir dinleyici olmak ve paylaşımlarını onaylamaktır. Diğer önemli nokta ise kendi duygularınızı ondan saklamamaktır. Örneğin; aldığınız olumsuz bir haber sonrası ağlamaya başladınız. Mutfağa, banyoya koşmayın, hiç olmamış gibi davranmayın, gizlemeyin. Sizin de bazen zor zamanlar yaşayabileceğinizi, bunun korkutucu bir şey olmadığını ona açıklayın. Mutlu anları olduğu gibi, üzücü yaşantıları da paylaşarak daha güçlü bir aile olabileceğinizi söyleyin. Gençler için duygu paylaşımı çocuklara göre daha zorlu olabilir. Onlar çoğu zaman duygularını gizlemekte oldukça iyidirler. Bu nedenle anne babaların onların duygusal kabuğunu kırmak için daha fazla çabalamaları gerekebilir. Ancak pes etmeyin ve sırf güçlü, cesur ya da rahat bir tavır sergiliyor diye iyi olduklarını varsaymayın. Çünkü her ne olursa olsun, onların her an güvendikleri yetişkinlere ihtiyaçları var.

Yazının Devamını Oku

Aileleri dehşete düşürüyor… Yeni tehlike ‘Gangster’ oyunu

8 Ağustos 2020
Mavi Balina, Momo, Mavi Bebek ve şimdi de Gangster… Çeşitli talimatlarla çocuk ve gençleri intihara, suça sürükleyen oyunlara bir yenisi daha eklendi ne yazık ki…

Salgın dönemiyle birlikte çocukların evlerde kalması ekran başında daha uzun vakit geçirmelerine ortam hazırladı ve internet oyunlarına ilgilerini artırdı. Doğru internet kullanımı çocuklara bilişsel düzeyde çeşitli katkılar sağlıyorken, çevrimiçi oyunlar için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Yapılan son dönem çalışmalarında çevrimiçi oyunların içerik analizleri %89’unun en az bir çeşit şiddet içeren öge barındırdığını ve neredeyse yarısından fazlasının da ölüm içeren unsurlar barındırdığını gösteriyor.

Oyun içinde verilen şiddet ve suç içerikli görevlerin tamamlanmasının ardından gelen seviye atlama, puan kazanma, lider olma gibi pozitif pekiştireçler çocuk ve gençlerin oyunla ilişkisini güçlendiriyor. Eğlenceli vakit geçirmesini sağlıyor. Elde ettiği bu oyunsal kazançlar akranlarıyla iletişiminde popülarite sağlıyor. Yani yaptırım alması gereken davranışlar sanal ortamda ödül ile karşılık buluyor. Dolayısıyla zaman içinde oyun içindeki şiddet davranışları normalleşerek oyuncu için bilişsel olarak doğru kabul ediliyor ve gündelik yaşamına yansımaya başlıyor. Kontrolsüz tepkiler, suç işleme, küfürlü konuşma, öfke patlamaları, saldırgan davranışlar görülüyor. Çocukların ahlaki ve vicdani olgunluğa erişiminin 12 yaş ve sonrası olduğunu ancak şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının hitap ettiği yaş grubunun 6-18 yaş aralığı kadar geniş bir yelpazede olduğunu düşünürsek tablo oldukça endişe verici bir hal alıyor. Bu endişeleri azaltmak yetkili birimlerin denetimi, ebeveynlerin takip ve kontrolleri ile mümkün olabilir. 

Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’nın 2018 yayınına ‘bilgisayar oyunu bağımlılığı’ adı altında bir başlık eklendi. Ruhsal bozukluklar tanı el kitabı DSM-5’te ise kumar bağımlılığına benzer belirtiler listelendi.

Eğer kişi video/internet oyunlarına yoğun şekilde kafa yoruyor ve gününün büyük kısmını oyun başında geçiriyorsa,

Geç saatlere kadar oyun oynamaya bağlı uyku problemleri yaşıyorsa,

Oyun oynamadığında kendini kötü hissediyor ya da yoksunluk belirtileri gösteriyorsa,

Kendini daha iyi hissetmek için her geçen gün oyun başında kaldığı süre uzuyorsa,

Daha önceden keyif aldığı aktiviteleri artık yapmak istemiyor ve sosyalleşmek yerine yalnız kalmayı, oyun başında olmayı tercih ediyorsa,

Yazının Devamını Oku

Tercihler başlıyor, öğrencilerin gelecekleri şekilleniyor

24 Temmuz 2020
LGS sonuçları açıklandı ve lise tercihleri başladı. Beklenen YKS sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte 6-14 Ağustos tarihleri arasında da üniversite tercihleri başlayacak.

Gençlerin eğitim hayatları için iki kritik köprü olan bu sınavlar ve sınav sonucuna bağlı olarak yapacakları tercihler gelecek yaşamlarını şekillendirecek. Lise üniversite yaşamı için bir basamak, üniversite ise meslek yaşamı için bir basamak olacak. Bu sebeple tercih dönemini doğru şekilde yönetmek oldukça önemli. Öğrencilerin önceliği kendini doğru tanımakla birlikte, güçlü yanlarını ve sınırlılıklarını bilmek, ardından planlarını, amaçlarını ve isteklerini değerlendirmek olmalıdır. Gerek lise gerekse üniversite yaşamı boyunca olumlu ya da olumsuz her yaşantının sorumluluğu öğrencide olmalıdır. Aileler çoğu zaman ‘biz yapamadık, o yapsın, o okusun’ düşüncesiyle çocuklarının başaramayacakları bölüm ve mesleklere dair zorlayıcı olabiliyorlar. Baskı ile yapılan tercihler bazen daha yolun başındayken öğrenciyi pes ettirip okulu bırakmayla sonuçlanıyor, bazen de mutsuz bir eğitim hayatının ardından mutsuz bir meslek yaşamını getiriyor. Yanlış tercihlerin etkisi bir ömür sürüyor. 

Bu sebeple tercih dönemi öğrencinin; 

-Ben kimim?

-Hangi alanlarda yetenekliyim?

-Nelerden keyif alıyorum?

-Geleceğime dair ne planlıyorum?

-Amaçlarım neler?

-Ne istiyorum? gibi kritik sorulara verdiği yanıtlar baz alınarak, uzman kişilerce yürütülmelidir. 

Yazının Devamını Oku