Netanyahu neden böyle pervasız?

FİLİSTİN topraklarında bir İsrail devleti hayali çok eskilere dayansa da ilk somut adım 1917’de İngilizlerin Filistin’i işgali ile atılmıştı.

Haberin Devamı

Sonraki 30 yılda, o topraklara yoğun bir Yahudi göçü yaşandı.

15 Mayıs 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan etti ve o yıl yaklaşık 1 milyon Filistinli yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kaldı. Grafikte de göreceksiniz, İsrail 70 yılda Filistin’in yüzde 85’ini ele geçirdi ve buna paralel olarak 6 milyon Filistinli göçmen durumuna düştü.

Netanyahu neden böyle pervasız


Suriyeli ünlü tarihçi Konstantin Züreyk, bu süreci anlattığı kitabında olayı “Nekbe”, yani “Felaket” olarak adlandırdı ve yıllardır 15 Mayıs Filistinliler için “Felaket”in yıldönümü olarak anılıyor.

ABD’nin İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma törenini o felaket gününe denk getirmesi, adeta kör gözümüze parmak sokması, bu nedenle göz ardı edilmeyecek bir detaydır.

Bu tarihin ABD Başkanı Donald Trump’ın o parlak zekâsının eseri olmadığı, Netanyahu’nun isteği ile belirlendiği açık.

Peki Netanyahu nasıl böyle bir katliamın emrini verecek kadar pervasız olabiliyor?

Üç gündür konuyla ilgili birçok insanla görüştüm ve bu soruya yanıt aradım. Şu sonuca vardım:

Pervasız, çünkü dış politikada her şey lehine:

Mesela, Trump kasımdaki araseçimler öncesinde sıkışmış vaziyette ve ülkesindeki Yahudi lobisinin her istediğini yapmak zorunda kalıyor.

Mesela, Araplar hiç olmadığı kadar bölünmüş vaziyette. Suudi Arabistan, Mısır gibi önemli ülkeler ABD’nin, dolayısıyla da İsrail’in yanında hareket ediyor.

Mesela, Filistin’in geçmişten beri siyasi ve ekonomik en büyük destekçisi olan dört büyük ülke (Suriye, Irak, Yemen ve Libya) çökmüş vaziyette.

Mesela, en büyük tehdit olarak gördüğü İran, ABD’nin tehdidi altında.

Mesela, Filistin’in bölünmüş yapısı çözülemiyor. Gazze’yi kontrol eden Hamas ve Batı Şeria’yı yöneten El Fetih’in yöneticileri Kahire’de onlarca toplantı yapmalarına rağmen uzlaşma anlaşmasını hâlâ hayata geçiremediler. Gazze’deki yönetimin El Fetih’e geçmesi, memur maaşların ödenmesi gibi detaylar üzerindeki pürüzler bir türlü giderilemedi.

Ve mesela uluslararası toplum “kınama” gibi tepkilerin ötesine geçmedi. En ağır tepkilerden biri Türkiye’den geldi. Türkiye’de de “Büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesi, diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi” gibi seçenekler varken, büyükelçi ve konsolosa “Bir süreliğine gitseniz iyi olur” demekle yetinildi.

Pervasız, çünkü iç politikada da en güçlü zamanını yaşıyor:

Mesela ülkesinde kişi başına gelir 38 bin doları bulmuş (Filistin’de 1745 dolar).
Mesela, ilaç ve tarım gibi birçok alanda sahip olduğu yüksek teknoloji sayesinde dünya zirvesine yerleşmiş.
Mesela, savunma sanayisinde ABD ile yarışıyor.
Mesela yeni doğalgaz keşifleri, ülke ekonomisine büyük doping olmuş vaziyette.
Mesela, dünya ile birlikte İsrail’de de milliyetçilik yükseliyor. İsrail’de uzun yıllardır barıştan yana tavır koyan siyasi kesimler bile sağa kaymış vaziyette.

Rum Ortodoks bir aileden gelen, ancak Arap ulusçuluğunun önemli ideologlarından olan Konstantin Züreyk, modern Arap aydınlanmasının önündeki en büyük sorunlardan birinin “Doğunun zayıflaması ve Batının güçlenmesi” olduğunu savunur ve Arap dünyasının “hayalci, ideolojik, duygusal, mitolojik, şiirsel” bir toplum olmaktan çıkıp “gerçekçi, akılcı, pratik ve bilimden yana” bir topluma dönüşmesi gerektiğini vurgular.

Netanyahu’nun pervasızca katliam yapmasının, döktüğü kanın yanına kâr kalmasının önüne geçebilmek için biraz önce sıraladığım iç ve dış faktörlerin değişmesi gerek. Bu da Filistin davasına sahip çıkanların (Züreyk’in dikkat çektiği gibi) akılcı, pratik, gerçekçi, bilimsel temeli olan bir strateji üretmesinden geçer.

 

Haberin Devamı
 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Yazarın Tüm Yazıları