23 Şubat tablosu şöyleydi...
“Son 24 saatte 123 bin 734 Kovid-19 testi yapıldı, 9 bin 107 kişi pozitif, 75 kişi hayatını kaybetti. Ağır hasta bin 185 oldu, 5 bin 546 kişinin Kovid-19 tedavisi, karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 2 milyon 534 bin 996’ya yükseldi.”
Bir ara 5 - 6 binlere kadar gerileyen pozitif sayısı yine 9 binlerin üzerine çıktı.
Bütün uyarılara, tedbirlere, önlemlere rağmen böyle...
Şimdi Bilim Kurulu diyecek ki...
“Restoranları, lokantaları, kafeleri açamazsınız. Bunları açmanız için binli rakamlara düşmesi gerekir...”
Erdoğan’ın İzmir’e olan ilgisini biliyorum.
Kentle ilgili gelişmelerden zaman zaman bilgi aldığını, projeleri takip ettiğini de çok iyi biliyorum.
Örneğin Körfez Geçiş Projesi onlardan biri…
İzmir milletvekili, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın özellikle üzerinde durduğu projelerin başında geliyordu.
O günlerde bu yatırıma destek verdim, aynı görüşümü koruyorum.
İzmir giderek büyüyor ve alternatif yolları şimdiden düşünmek zorundayız.
25-27 Şubat 2021 tarihlerinde ttidigital.izfas.com.tr adresinde düzenlenecek olan fuarı takip etmenizi tavsiye ediyorum.
Hürriyet olarak ilk günden bu yana bu fuara hep destek verdik.
Türkiye’nin ve İzmir’in geleceğinde turizmin önemli bir yer tuttuğuna hep inandım.
O yüzden Travel günlerini hep önemsedim.
Geçen yılın açılış konuşmalarından birini de ben yapmıştım.
Bu sektörün ilk sanal fuarı olacak.
Yarattıkları markalarla katma değer yarattılar. Çoğunu takip ediyorum ve çok da başarılı buluyorum.
Pandemi süreci aslında bazı gerçeklerin yeniden masaya gelmesini sağladı. Tarımsal yatırımlarını yapmayan hiçbir ülkenin güçlü olması mümkün değil.
İyi ki yerel girişimler, iyi fikirler var da tarım gündemden düşmüyor.
Bugün size çok başarılı bulduğum bir girişimden bahsedeceğim.
Döngü Kooperatifi...
Farklı mesleklerden 9 kadının girişimiyle, bir AR-GE Kooperatifi olarak 20 Aralık 2018 tarihinde İzmir’de kuruldu. Aralarına sonradan bir kişi daha katıldı, 10 oldular.
Birincisi Antalya’da doktor Kaan Bozkurt, tartıştığı eşi diyetisyen Gamze Kaçar Bozkurt’u tabancayla vurarak öldürdükten sonra aynı silahla intihar etti.
İkincisi de Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde asistan doktor olarak görev yapan Mustafa Yalçın ardında mobbing gördüğüne dair bir mektup bırakarak yaşamına son verdi.
Bu arada kadın cinayetleri de devam ediyor.
Bitmeyeceğini de çok iyi biliyoruz.
Dünyanın her yerinde benzer olaylar elbette oluyor.
Gönül ister ki; ayrılıklar bu kadar acı olmasın.
Doğan Cüceloğlu hayatımıza dokunan insanlardan biriydi.
Arada yazarım.
Bazı insanlar iz, bazıları da is bırakır.
Cüceloğlu iz bırakanlardandı.
Olayları, yaşadıklarımızı, yaşayabileceklerimizi örnekleriyle anlatır ve farkındalık yaratmaya çalışırdı.
Birçok kitabını okudum, defalarca kendisini dinledim ve kendime göre notlar çıkardım hep...
“İzmir için çok güzel projeler hazırlıyoruz. Ama kimin fikri varsa dinlemeye hazırız...”
Gerçekten de İzmir’i kucaklayan, kent kimliğini öne çıkaran birçok konu gündeme geldi.
Bazıları konuşulurken tanıklık ettim, gazeteci olarak bunların bir kısmı haberlerimize, yazılarımıza yansıdı.
Benim de üzerinde çalıştığım bir konu vardı.
İzmir’e bir Kent Müzesi kazandırmak...
İzmir’deki son deprem de böyle bir etki yarattı.
Çok güzel insanlar öldü, yuvalar yıkıldı, hayaller paramparça oldu.
O günleri hatırlayın.
Bütün Türkiye İzmir’deydi.
Devlet, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri elbirliğiyle bu enkazı kaldırdılar.
Çocukluk arkadaşım Tevfik Sakıpağa, yüksek lisans için Amerika’ya gittiğinde Cris’le tanıştı.
Tabii, bizler de o günden itibaren arkadaş olduk.
Tevfik, Türkiye’ye döndü, ama aklı Brezilyalı Cris’te kaldı.
Biz de hep ona takıldık, “Brezilyalı bir gelinimiz olsun” diye...
Cris’i ikna etmek zor olsa da sonunda oldu.
Çeşme gibi, Bodrum gibi, Marmaris gibi, Alanya gibi, Kuşadası gibi, Fethiye gibi yerleri bu bütçelerle yönetmek gerçekten zor.
Turizmin kalbi olan bu yerlerin yaz nüfusları bazen 1 milyonu geçiyor.
Bodrum’da geçen yaz Turgutreis’ten havalimanına bir buçuk saatte zor gittim.
İstanbul trafiğinden beterdi.
Bence Bodrum’a bir çevre yolu şart oldu.
Aynı şekilde Çeşme de öyle...
Bu Meclis’ten yeni bir anayasa çıkar mı, bilemiyorum.
Geçmişte de metinler üzerinde çalışıldı ama her seferinde dosyalar rafa kaldırıldı.
O yüzden ihtiyatlı iyimserliğimi korumak istiyorum.
Ama gazeteci olarak şunu görüyorum.
Toplum ihtiyaçlarını, beklentilerini karşılamayan, gelecek hayali de kurdurmayan bir anayasaya sahibiz.
Ama şunu biliyoruz.
Aşılar pandeminin süresini azaltacak.
Asıl müjde tedaviyle ilgili ilaçların bulunmasıyla olacak.
Pandeminin ilk aylarında ekonomilerde sert frenler oldu.
Bunun etkilerinin rakamlara yansıdığını görüyoruz.
Bazı sektörlerde toparlanma hızlı oldu.
Beklediğimizden çok daha uzun bir pandemi dönemi yaşıyoruz.
Hafta içleri 21.00’den sonra dışarıda olamıyoruz; hafta sonları ise evlerde kalmak zorundayız.
Ve bu dönemde bütün belediyeler şöyle haberler geçtiler; “Sokaktaki dostlarımızı unutmadık. Şu kadar ton mamayı sokak hayvanları için harcadık...”
Gerçekten de tonlarca mama sokaklara, caddelere bırakıldı.
Bazılarına şahit oldum, bazılarının haberlerini sayfalarımıza verdik.
Peki dünya medyasında böyle ve benzer haberlere rastladınız mı?
Ama tarımı unutmamalıyız. Güzelim topraklarımızı kentleşme adına gökdelenlerle doldurmalıyız. Bugün görüyoruz ki; geleceğin stratejilerinde tarım, su, çevre gibi konular çok daha öne çıkacak.
Ve yine bir süredir tarım teknolojilerini okuyorum. Yeni dünyanın sunduğu imkanları ve buna ilgi duyanları...
Takip ettiğim şirketlerden biri de Plant Factory...
İstanbul Dragos’taki tesislerinde topraktan ve güneşten bağımsız yüksek besin değerine sahip üretim yapıyorlar.
Plant Factory’nin genç kurucu ortakları; Halil Beşkardeşler, Ahmet Güney, Anıl Sönmez ve Emre Kaynar Türkiye’de dikey tarımın geleceğini şekillendirmeyi ve kendi geliştirdikleri teknolojilerle bütün dünyaya ihracat yapmayı hedefliyorlar.
Azalan ekilebilir araziler, mevsimsel sınırlı üretim ve yüksek su tüketimi gibi problemler yok bu işletmede...
Ajlan Haskök’ü iyi tanıyorum.
Kimya mühendisidir. 43 yıllık aile şirketini iki kuzen birlikte yönetiyor. Türkiye’de sektöründe liderdir. Teknik Balans “Messmatic” markasıyla otomotiv ve endüstriyel balans makineleri üretimi yapıyor. Yurtiçinden daha çok yurtdışı piyasalarda tanınıyorlar; 35 ülkeye ihracat yapıyorlar.
Türkiye’de Teknik Balans gibi başarılı çok şirket tanıyorum.
İhracat yapan, araştırma geliştirmeye önem veren ve sektörüne yenilikler getiren başarılı şirketlerimizi öne çıkarmalıyız.
Ajlan da; 27 yıldır şirketin başında yöneticilik yapıyor.
Ve ikinci kuşağın şirkete değer kattığını görüyorum.
200 milyar dolarlık kişisel serveti var, şirketlerinin değeri trilyon doları çoktan geçti.
Jeff Bezos’tan bahsediyorum. 1.3 milyon çalışanı var ama daha önemlisi dünyadaki herkese dokunabiliyor.
Bezos Amazon’u 1994’te garajında kurmuştu. O zaman yalnızca internet üzerinden kitaplar satan bir şirketti. Bugün paket teslimatından dizi, film platformuna kadar sayısız alanda hizmet veriyor.
Müthiş bir organizasyon, insan hayranlıkla izliyor.
Henüz 57 yaşında...
Çok genç, belki de bir insanın en verimli döneminde olmasına rağmen geçenlerde çalışanlarına bir mektup yolladı.
Bu süreç iyi yönetilemezse tekrar en başa dönülür. Bu da kimsenin işine gelmez.
Çünkü gerçekten sıkıldık, ekonomileri bugüne kadar ayakta tutabildik ama salgının birkaç yıla yayılması her şeyi berbat eder.
O yüzden uyarı üzerine uyarı yapıyorlar.
Mesafeyi 1 metreden 1.5 metre çıkardılar. İki maske takmamızı öneriyorlar. Kapalı mekanlarda 2-3 dakikadan fazla kalınmasını tavsiye etmiyorlar.
Bu yeni tedbirler anlamına geliyor.
Demek ki; şubat ortasında biraz gevşetileceği düşünülen tedbirler böyle kalacak.
15 Şubat Pazartesi önce köy okulları yüz yüze ve tam zamanlı eğitime başlıyor. Sonra da 1 Mart’tan itibaren tüm ilkokullar...
Aylardır yazıyorum, yazıyoruz.
Bana göre okulları çok daha önce açmalıydık.
Hibrit bir model uygulayabilirdik.
Vaka sayılarına, salgının seyrine göre açılıp kapanmalar yapabilirdik.
Çocuklarımızın hele ilköğretim çağındaki çocukların bir gün bile okullarına gitmeleri önemliydi.
Önce Haluk Cansın, sonra Erkin Usman, ardından Nedim Demirağ...
Şimdi de Şadan Gökovalı...
Sevdiğimiz, örnek aldığımız gazeteci dostlarımız bir bir bu dünyadan göç ediyor.
Şadan abi kelimelerle dans eden biriydi.
Konuşurken bile şiir okur gibiydi.
Bir insanı, bir olayı anlatırken en zarif, en kibar, en olumlu sözcükleri seçer ve öyle anlatırdı.
Türkiye için bu ilk aynı anda 4 AB projesi
BENİM için güçlü demokrasilerin olmazsa olmazı sivil toplum örgütleridir. Ülkeleri için, yaşadıkları kentler için, insanlık için hizmet eden kurumlara ve buralarda görev yapan herkese sonsuz saygı duyuyorum.
Fırsat buldukça bu derneklere, vakıflara, kurumlara köşemde yer vermeye çalışıyorum.
Çok güzel projelere imza atıyorlar ve bunlardan herkesin haberi olmalı.
Örnek mi?
İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği kısacası Kentimiz İzmir; müthiş bir başarıya imza attı.
Derneğin aynı zamanda yürüttüğü dördüncü Avrupa Birliği projesi de onaylandı.
Araştırdım bu Türkiye için de bir ilk...
İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği, kent değerlerinin yaşatılması, kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi, kentte turizmin kalkınması için çalışıyor.
Şehre ve yaşayanlarına ait tüm maddi, manevi değerleri öne çıkarıyorlar.
Tarihi yapıları, buralara ruh veren zanaatları, tarihi kişilikleri, arkeolojik alanları, mutfak kültürünü, törenleri, gelenekleri, festivalleri önemsiyorlar, hatırlatıyorlar ve yaşatıyorlar.
Daha önce yine bir AB desteği olan “Erasmus plus” projesini başarıyla tamamlayan Kentimiz İzmir Derneği, bugünlerde tamamlanması beklenen Tarihi İstiklal Okulu projesi için Konak Belediyesi ile birlikte İZKA’dan aldığı destekle çocuk ve gençler için bir Yenilikçi Öğrenme Merkezi’ni hizmete açacak. Dernek İzmir Büyükşehir Belediyesi ile de birçok iletişim faaliyeti yürütüyor, artık markalaştırdığı Hazine Avı, Kısa Kısa Kemeraltı Kısa Film Yarışması gibi etkinlikleri de her yıl düzenlemeye devam ediyor. Dernek, İzmir Tarihi Liman Kenti’nin UNESCO Dünya Mirası olması yolunda geçici liste başvuru sürecinin de koordinasyonunu yapmıştı.
“Kemeraltı Hikayeleri” projesi de çok başarılıydı.
Derneği çok beğeniyorum.
Ve bir İzmirli olarak teşekkür ediyorum.
Hangi projeler kabul edildi?
BANA göre çok önemli başlıklar...
“Kültürel Mirasın Korunmasında Daha Güçlü Bir Sivil Toplum” projesi...
K2 Çağdaş Sanat Derneği proje ortağı oldu.
Projede kültürel mirasın korunması için yapılan kurumsal çalışmalarda bir platform kurulması ve aktif vatandaşlığın desteklenmesi amaçlanıyor.
1 Nisan 2021’de başlayacak olan projede 15 ay içerisinde pek çok faaliyetin hayata geçirilmesi planlanıyor.
İzmir kültürel miras platformu ve merkezi kurulacak.
Merkez hem dijital ortamda ilgili aktörleri bir araya getirecek, hem de ortak çalışma alanı sağlayacak.
Yıllık kültürel miras izleme raporu hazırlanacak. Tarihi yapılar, zanaatkarlar, kültürel miras listeleri güncellenecek; farkındalık artırılacak.
İzmir kültürel miras strateji belgesi hazırlanacak. “Bir hayalin izinde” rotası ile eskiden var olan ama günümüze taşıyamadığımız kültürel miras noktalarına yönelik farkındalık gezileri organize edilecek. Ayrıca sosyal medya kampanyaları ve filmler hazırlanacak.
***
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Ortak Kültür Mirası: Türkiye ve AB Arasında Koruma ve Diyalog-II” hibe programına Kentimiz İzmir Derneği tarafından sunulan “Kültürel Miras Yaşıyor” adlı proje kabul edildi. İtalya’dan Catania Üniversitesi ve Santagata Vakfı ile Yunanistan’dan Asia Minor Aigaleo Derneği proje ortakları olarak yer alıyor. Projeyle birlikte kültürel miras konusunda uluslararası alanda iş birliği geliştirilerek Smyrna Agorası’ndaki ziyaretçi deneyimini artırmaya ve ziyaretçi profilini çeşitlendirmeye, aynı zamanda alanın tanıtılmasına ve daha iyi anlaşılmasına yönelik çeşitli araçlar geliştirilecek. Bununla birlikte bölge halkı, çocuklar, üniversite öğrencileri ve miras profesyonelleri için ayrı eğitim programları oluşturularak kültürel miras ve tarihi alan konusunda farkındalığı artırmak üzere eğitimler düzenlenecek.
***
Derneğin ayrıca ortağı olduğu iki proje de yine Avrupa Birliğinden destek alarak uygulamaya geçti.
“İzmir’in Kültürel Zenginliği- Yahudi Mirasını Sürdürme” projesinde İzmir Musevi Cemaati Vakfı yürütücü olacak.
Proje kapsamında İzmir Sefarad hikayeleri, İzmir Sefarad kadınları, gazeteciliği ve geleneksel sinagog tekstilleri konusunda 4 kitap hazırlanacak.
Bir diğer proje de İzmir Musevi Cemaati Vakfı tarafından sunulan ve toplam bütçesi 93 bin Euro olan bir kültür projesi...
Ve bana göre her biri bu kentte yaşayan ve bu kentin kültürel mirasını gelecek nesillere aktaracak önemli projeler...
İyi ki varlar
İZMİR Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği’nin başkanı Uğur Yüce... Yüce benim tanıdığım en iyi sivil toplumculardan biridir. Bu dernekte İzmir’in çok önemli isimleri, değerleri var. Hepsini tanıyorum. İsimlerini tek tek saymayacağım. Ama iyi ki varlar, iyi ki İzmir’i, Türkiye’yi düşünmeye devam ediyorlar.
Uğur Yüce’nin bitmeyen enerjisini, insanları birleştiren üslubunu, herkesi motive eden yönetim anlayışını unutmamak gerekir.
Uğur abi de iyi ki var.
Bir kente ruh katan insanlardır
BENCE İzmir’i İzmir yapan önemli ayrıntılarından biri de bu... Kültürel mirasın nesillerden nesillere doğru aktarılması ve yaşatılması. Bir kenti büyüten, modern yapan bence budur. Binalar, yollar, limanlar elbette önemli... Ama daha da önemlisi o kente ruh katan insanlardır. İzmir’i o yüzden seviyorum.