Paylaş
Eğer Türkiye’nin son 30 yılda dünyayla kurduğu finansal ilişkiyi merak ediyorsanız, adını bir yerde mutlaka duymuşsunuzdur.
Ama onu sadece bir finansçı, bir yatırım bankacısı olarak anlatmak büyük haksızlık olur.
Kotan, bu ülkenin küresel sermaye haritasındaki koordinatlarını yeniden çizen akıllardan biridir.
Kotan; Türkiye’ye giren yabancı yatırımın yüzde 10’una dokundu.
40’tan fazla büyük birleşme ve satın alma işlemi, 20 milyar dolardan fazla sermaye akışı; Amerika’dan Avrupa’ya, Ortadoğu’ya 300’den fazla özel fonla bire bir temas kurdu.
Onun masasında oturmamış patron, şirket kalmadı.
Ama rakamların ötesinde, onun yaptığı başka bir şey var.
O da bağ kurmak.
Yabancı yatırımcı ile Türk sanayiciyi, girişimci ile sermayeyi, fikirle fırsatı buluşturmak.
Ve bunu yaparken elindeki pusula sadece bilanço değil; insan oldu.
O da benim gibi Türkiye’nin geleceğine inananlardan.
Binlerce girişim dinlemiş, yüzlerce kurucuyla tanışmış birinin geliştirdiği o sezgi...
Popüler olanla potansiyeli olanı ayıran tecrübe.
Kerim Kotan’ın yatırım felsefesini tek cümlede özetleyeyim.
“Olağanüstü getiri için önce doğru insanı bulmak gerekir. Nokta.”
Bakın “doğru fikir” demiyor.
Çünkü biliyor ki fikir değişir, sektör değişir, algoritmalar değişir. Ama doğru insan kalır.
Bu yüzden Kotan’ın aradığı şey bir diploma değil; bir DNA.
Kurucunun hamuru...
Tutkusu, ısrarı, esnekliği, iletişimi, özgüveni.
Bir liderin hem krizde hem fırtınada gemisini yönetebilme kudreti.
Kerim Kotan bugün sadece büyük fonların değil, girişim sermayesinin de nabzını tutuyor.
Son beş yılda 10 binden fazla girişim sunumu dinlemiş.
Bin kurucu ekiple konuşmuş.
Dünyanın dört bir yanında yerleşik 30 Türk girişime yatırım yapmış.
Yarısında lider yatırımcı olarak yer almış.
Önceliği hep aynı.
“Küresel pazara oynayan Türk girişimleri.”
2017’den sonra Türkiye’nin start up ekosistemi büyüdü, olgunlaştı.
Peak, Rollic gibi örnekler artık sadece başarı değil, özgüven hikâyesi.
Bu ülke artık oyun sektöründe motor üretiyor, teknolojide kendi altyapısını kuruyor.
Ve bunu, doğru kurucuların tutkusu ile yapıyor.
Kerim Kotan’ın hikâyesi aslında Türkiye’nin hikâyesi.
Rakamların, fonların, birleşmelerin ötesinde bir hikâye...
Bir ülkenin geleceğine inanan insanların hikâyesi.
TÜRKİYE’YE İLGİ VAR BU DAHA DA ARTACAK
BÜYÜK birleşmelere; satın almalara imza atmış bir kişi olarak Kerim Kotan’a sordum.
“Dünyanın Türkiye’ye, Türk şirketlerine, girişimcilerine olan ilgisi nasıl?” diye...
Cevabı şu oldu.
“Türkiye, haritadaki basit bir nokta değil; üç kıtanın kesişiminde, devasa bir küresel pazarın kilidini açan köprü. Bu stratejik üs, 1.5 milyarlık devasa bir tüketici kitlesine sadece dört saatlik uçuşla erişim sağlıyor. Türkiye’nin sunduğu cazibe, yalnızca kusursuz coğrafyasından ibaret değil. Ülke, genç, dinamik ve yetenekli insan sermayesi, birinci sınıf üretim altyapısı ve dijital dönüşümle yeniden tanımlanan ekonomisiyle küresel rekabetin kurallarını değiştiriyor. Burada yatırım yapmak, sadece bir üretim tesisi kurmak değil; teknoloji, inovasyon ve girişimci ruhun nabzını tuttuğu bir ekosistemin parçası olmaktır.
Hızla ilerleyen ekonomik reformlar, yeşil dönüşüm vizyonu ve sürdürülebilirlik odaklı politikalar, Türkiye’yi geleceğin ekonomisine hazırlanan bir küresel değer yaratma merkezine dönüştürüyor. Bu; sermayenizi büyütmekten öte, geleceği bugünden şekillendirmek için önünüze serilen eşsiz bir fırsat. Türkiye’ye ilgi var, bu daha da artacak.”
ÖZPETEK O HAFIZAYA BİR KEZ DAHA DOKUNUYOR
FERZAN Özpetek “Elmaslar”ın senaryosunu iki kadın senarist Carlotta Corradi ve Elisa Casseri ile birlikte yazdı.
Şahane film...
Film 1970’li yılların Roma’sında prestijli bir terzi atölyesinde çalışan kadınların hayatlarını ve aralarındaki güçlü bağı anlatıyor.
Birçok ödülü şimdiden alan film; birbirini dinleyen, bakışlarla anlaşan, el ele tutuşarak zorlukların üstesinden gelen kadınların kardeşlik, dostluk ve birliktelik duygusunu derinlemesine perdeye aktarıyor.
Ferzan Özpetek kendi Instagram hesabından filmin Türkiye galasını duyururken Tina Anselmi şu sözlerini hatırlatıyor.
“Dünyayı değiştirmek için orada olman gerekir.”
Ve Don Francesco’nun şu sözleriyle bitiriyor.
“Daha adil, daha destekleyici, daha insani bir dünya için çabana ihtiyaç var.”
“Elmaslar”, sadece bir dönemi değil, bir zihniyeti de kayda geçiriyor.
Sinemanın hafızası, bazen tarih kitaplarının yazmadığını anlatır.
Ferzan Özpetek, o hafızaya bir kez daha dokunuyor; kadınların görünmeyen emeğini, bir ülkenin vicdanına çeviriyor.
İzleyin, güzel film...
BAŞARI NAZİK BİR ANESTEZİKTİR
HERKES sevmez ama ben severim Fransız sinemasını...
Gilles Lellouche da ilginç bulduğum karakterler biridir.
Lellouche, oyuncu, yönetmen ve senarist olarak César Ödülü’ne aday gösterilen az sayıdaki Fransız sanatçılardandır.
Geçen gün hafızama kazınan bir söz söylemiş.
Demiş ki...
“Başarı, dikkatli olmamız gereken nazik bir anesteziktir.”
Günümüzün en sessiz ama en tehlikeli uyarılarından biri aslında. Çünkü başarı bizi çoğu zaman büyülemiyor, sadece uyuşturuyor. Kendi alkışlarımızın sesinde gerçeği duyamaz hale geliyoruz. Fransız sineması bu yüzden bana hep iyi geliyor; çünkü kimse sizi uyutmuyor, tersine sürekli dürtüyor. Belki de en büyük başarı, o anesteziye direnebilmekte... Uyanık kalmakta, düşünmeye devam etmekte.
Paylaş