İdeali peşinden koşan insanları seviyorum

EN sondan başlayayım.

Haberin Devamı

 

Mimar Erhan İçözen gibi insanlar olmasa bazı değerlerimizi çoktan kaybederiz, koruyamayız, gelecek nesillere bırakamayız. İyi ki varlar ve iyi ki ben de bu değerli insanları tanımış oldum.
Söke’nin Doğanbey Köyü’ne gitmediyseniz, mutlaka gidin.
Bir tavsiyedir.
Gidin ve idealist bazı insanların neler yaptıklarını görün...
Bu isimlerin başında Erhan İşözen geliyor.
Ve sözü kendisine, Türkiye’nin en önemli projelerine imza atmış İşözen’e bırakıyorum.
***
“Ömrümüz yaşanabilir kentlerin korunması için mücadeleyle, kültür ve sanat üretimiyle geçti.
Bu köye geldikten sonra araştırmalar yaptık. Eğitimimiz dolayısıyla öğrendiğimiz ama yerin kendisinde yaşarken daha iyi anladığımız tarihsel katmanlar bizi meseleyi daha derin düşünmeye itti.
Mimarlık akademimiz AURA, ilk yaz okulu öğrencileri, köyde, ülkemizin önde gelen arkeoloji, tarih, felsefe, mimar hocalarıyla ilk planlı kent olan Miletos ve Priene’den başlayarak köyün sosyolojik olarak da incelendiği bir ay süreyle çok özel bir eğitim aldılar.
Ayasofya’nın mimarı Isodoris, Sokrates öncesi Milet’te yaşamış olan Anadolulu filozof Thales, ilk planlı şehri tasarlayan mimar Hipodomus, yedi bilgeden biri olan hukukçu, büyük düşünür Bias bu köyün coğrafyasında yetiştiler.
Yaşamımızda ön plana aldığımız, inandığımız koruma güdüsüyle, geleneksel değerlerimizi, anıtsal zeytin ağaçlarından, çevredeki antik kentlere ve köyün yapılarının yaşatılması, korunmasıyla ilgili yola çıktık. En iyi bildiğimize inandığımız kültür ve sanat köyü düşüncemizi hayata geçirmek için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu süreçte birçok engelle karşılaşmıyor değiliz.
Ancak doğadaki örneklerini bilerek neyin korunması, neyin yeni yüzyılda köyün dokusuna zarar vermeden ihtiyaç olduğunu bilmemize rağmen, köydeki ağır bürokrasiyle uğraşırken yıllar geçiyor. Bütünde ilerlemek için ne yazık ki kazandırılacak değerin gecikmesine sebep oluyor. Sadece köyün koruma imar planın yapılması neredeyse 10 yıl aldı.
Köye gelmemize vesile olan sevgili teyzemiz Emel Aksoy’un gelecek nesillere bir bağ olarak tasarlanan Osmanlı Kadın Giysileri Müzesi, Türk kadınının giysiden özünü anlamak için özverili bir yaşamın özeti niteliğinde.
Müzenin tarihçesini ve Emel Aksoy’un yaşamını birinci elden tanığı akademisyen ve sanatçı Dr. Oylum Öktem İşözen’den dinledik.
***
Eski Doğanbey (Domatia) köyü, 1983 sonrası terkle bir çöküntü ve yok oluşa doğru giderken ülkemizin önde gelen aydın ve düşünce insanlarının kişisel çabalarıyla tek tek restorasyonları yapılarak yaşatılmaya çalışılıyor.
Devletten hiçbir yardım almadan çiçeğinden, çöpüne bir insanın evine gösterebileceği ihtimamla, bugün değerli insanlar tarafından itinayla yaşatılmaya çalışılmaya devam etmekte.
Bu köy, içinde bulunduğu eşsiz coğrafyası itibariyle de diğer örneklerinden ayrılıyor. Flora ve faunası, endemik bitkileri, kuş göç yolu ve dalyanıyla, yerleştirilen tabelalardan, kuş gözlem evlerine kadar eklenecek her şeyin doğru malzeme ve formla tasarlanması gerekir. Yapılan her yanlış, buranın değerini deforme ediyor. Bundan öte coğrafyaya zarar veriyor.
Ayrıca son yıllarda yapılmaya başlanan kilit taşlı geniş yollar, yol kenarlarındaki sulak alan sazlıkları ve tabiat yakılarak genişletilirken, herhangi bir ihtiyaç olmadığı gibi köy özelliğinden ayrılarak resimselliğini yitirirken, tarım araçlarının her an hareket halinde olduğu bu yollarda, turist olarak gezmeye gelen arabaların geniş yollarda hız yaparak her iki taraf tehlikeye girmektedir.
Kültür ve turizme bir köy örneği olması düşüncesiyle, ülkemize evrensel bir katkı sağlamakla ilgili sevgiyle ve bilgiyle bir yola çıkış bizimkisi. Çiçeğe, kuşa, taşa, güzelliğe, eğitime ve paylaşıma dair bir sevda. Bir başkasını da bilmiyoruz.”
***
Bir iddia, bir ideal peşinde koşan insanları hep sevdim.
Bana daha yakın oldular...
Tekrarlıyorum; gidin görün Doğanbey’i...
Bir hayalin içinde kendinizi bulun ve siz de yeni hayaller kurun...

Haberin Devamı

İdeali peşinden koşan insanları seviyorum

Haberin Devamı

 
Resim gibi bir köy: Doğanbey

BİR köy düşünün antik kentlerin yanı başında, iki dağın arasında yüz yıllardır denizi izliyor. O köyün adı Doğanbey aklınızda bulunsun. Bir resim gibi karşınızda duruyor. Dilek Yarımadası’nın güney ucunda yer alan ve Milli Park sınırlarındaki tek yerleşim olma özelliğine sahip bir yer... Rum ve Türk mimarisinin eşsiz örneklerinin sergilendiği bir açıkhava müzesi gibi. Rengarenk çiçekler, bitkiler ve yemyeşil ağaçların doğal dekorasyonu ile süslü dar sokaklarında yürürken çok eskilere gittim.
Bir zaman tünelinin içinden geçtim sanki...
Taş evlerin arasında önce eski bir çeşme takıldı gözüme; sonra bir şapel ve kilise... Eski yıllarda Rumların okul binası olarak kullandıkları yapı Ziyaretçi Tanıtım Merkezi olmuş.
Gözüme aykırı gelen bir tek obje olmadı, aykırı bir tek renk bulamadım.
Doğayla iç içe, dingin bir köy burası; Doğanbey...
Çok sevdim.

Haberin Devamı

 
Bir çizgi romandaymışım gibi

ÖNÜMÜZDEKİ günlerde burada tanıdığım iki harika insanı anlatacağım. Adana Valisi Şakir Paşa’nın torunu Emel Aksoy ve Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği’ni kuran Erol Aksoy’u...
2014’te açtıkları müze evlerini...
Müzeyi bize Oylum Öktem İşözen gezdirdi.
O anlatırken kendimi bir çizgi romanın içinde buldum.
Kendimi o yıllara götürdüm.
Anı defterine de şöyle bir cümleyle başladım.
“Anadolu’nun ne kadar zengin bir kültüre sahip olduğunu böyle örnekleri gördükçe daha iyi anlıyorum...”
Bu meslek çok özel, çok güzel insanlarla tanışmama neden oldu.
Yine güzel anılarla Doğanbey Köyü’nden ayrıldım.
Hepsini bir başka yazımda anlatacağım.

Haberin Devamı

 
Kimdir Erhan İşözen

ORTAKÖY meydanı ve çevresi kentsel tasarım proje çalışması, Vişnezade Şairler Parkı, Beşiktaş Balıkçılar Çarşısı, Ortaköy Kültür Merkezi, Afife Jale Tiyatrosu, Beşiktaş Meclis Binası, Beşiktaş Kartal ve Uğur Mumcu Anıtı, Tema Vakfı Doğa Müzesi, Nişantaşı-Teşvikiye Kentsel Tasarım Projesi, Teşvikiye Meydanı Hüsrev Gerede Anıtı, Cumhuriyet-Halaskargazi Şişli Kentsel Tasarımı proje çalışmaları...
Ve yüzlerce özel proje...
Yetiştirilmiş binlerce genç mimar, şehir plancısı...
Yazılmış kitaplar, alınmış ödüller...
Ve hayatımızı zenginleştiren, güzelleştiren çok sayıda hayal...
Daha ne olabilir ki...

Yazarın Tüm Yazıları