Paylaş
Sanayi devrimi griydi, bilgi çağı mavi.
Yapay zekâ çağına gelince, o artık çok renkli.
Boğaziçi Ventures AI Summit 2025 bu yıl “Colors of A.I.” temasıyla tam da bunu anlattı.
Çünkü artık yapay zekâ, yalnızca teknolojinin değil, ekonominin, kültürün, hatta insan ruhunun konusu.
Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur, şöyle bir cümle kurdu.
“Türkiye artık farkındalığı geçti, kullanım sofistikasyonuna geldi.”
Yıllarca “Neden bizde yok?” diye baktığımız teknolojik dönüşümlerin ardından, bu kez sahnedeyiz.
Hem de anlatıcı olarak.
Uğur’un vurgusu, yapay zekânın artık soyut bir kavram değil, iş hayatının günlük pratiklerine dokunan bir araç haline geldiğini hatırlattı.
Ve belki de en önemlisi, bu dönüşümün gençlere sunduğu fırsatları anlattı.
Bir zirveye sadece dinlemeye değil, yön çizmeye giden bir Türkiye vardı.
TÜRKİYE APPLIED AI’DA GÜÇLÜ
Boğaziçi Ventures CEO’su Barış Özistek’in tespiti, bu dönüşümün haritasını çizdi.
Türkiye’nin avantajı Applied AI, yani uygulamalı yapay zekâ alanında.
Temel yapay zekâ teknolojilerini geliştiren ülke sayısı çok az.
Ama Türkiye, bu teknolojileri kullanarak farklı sektörlerde yenilik yapan şirketler çıkarıyor.
Bu da bizim oyundaki rolümüzü netleştiriyor.
Üreten değil, uyarlayan ve dönüştüren ülke olmak.
Ve bu rol, doğru yatırım iklimiyle birleşirse Türkiye’yi ilk 10 ekonomi arasına taşıyabilir.
OYUNLARDAN YAPAY ZEKÂYA DOĞRU
Türkiye’nin teknoloji hikâyesinde ilginç bir benzerlik var.
12 yıl önce Türkiye’nin ilk oyun şirketi satıldığında kimse fark etmemişti.
Bugün oyun sektörü, global yatırımcıların radarında.
Özistek diyor ki.
“Yapay zekâda da benzer bir ekosistem inşa etmemiz lazım.”
Yani mesele bir şirketin başarısı değil, bir sistemin sürdürülebilirliği.
SERMAYE YETMEZ MENTÖRLÜK ŞART
BV Portföy Genel Müdürü Zeynep Özgür Çağlayan, “Girişimcilerle yatırımcıları bir araya getiriyoruz. Bu sadece finansal destek değil, aynı zamanda mentörlük” dedi.
Bu cümle, Türkiye’nin yeni kuşak girişimcilerinin en çok ihtiyaç duyduğu şeyi anlatıyor.
Yalnız kalmamak.
Çünkü yapay zekâda başarı, para kadar rehberlikle de ölçülüyor.
BEYİN GÖÇÜNDEN BEYİN ÇEKİMİNE
Çağlayan’ın dikkat çektiği bir başka detay da önemliydi.
Beyin göçü yavaşlıyor, hatta tersine dönüyor.
Avrupa ve kuzey ülkelerinden Türkiye’ye yatırımcı ilgisi artıyor.
Bir ülke, “gelecek burada” dedirtmeye başladığında, artık sadece sermaye değil, yeteneği de çekiyor demektir.
RENGİMİZ GELECEĞİN RENGİ OLMALI
ZİRVENİN uluslararası konuğu eski Intel üst yöneticisi Pankaj Kedia’ydı.
Türkiye için net bir mesaj verdi.
“Sadece Türkiye için değil, dünya için üretin.”
Bu cümle aslında “küresel düşün, yerel üret” çağrısının ters yüz edilmiş hali.
Çünkü artık mesele global pazara içerik sunan bir Türkiye yaratmak.
Zirve bu yıl “Colors of A.I.” temasıyla düzenlendi.
Evet, yapay zekânın artık tek bir rengi yok.
Ama ben oradan çıkarken Türkiye’nin rengini çok net gördüm.
Canlı, meraklı, üretken bir renk.
Her ülke bu yeniliği farklı bir renkle anlatacak.
Bizim rengimiz fırsatın ve geleceğin rengi olmalı.
YAPAY ZEKÂ ARTIK BİZİM HİKÂYEMİZ
ARTIK yapay zekâ yalnızca mühendislerin konusu değil; ekonomistlerin, hukukçuların, sanatçıların, iletişimcilerin de hikâyesi.
Pankaj Kedia, yapay zekâyı anlatmadı; onunla konuştu.
Kedia, “İnsanı merkeze alan bir teknoloji”den bahsetti.
Yani bu kez biz, sadece algoritmaları değil, etik değerleri de kodlamak zorundayız.
Turkish Technology Genel Müdürü Serdar Gürbüz’ün anlattıkları bana şunu düşündürdü.
Yapay zekâ artık sadece hız değil, öngörü demek.
Bir uçağın rotası kadar, bir şirketin rotasını da belirliyor.
Bir şey daha fark ettim.
Artık kimse “teknoloji mi çevre mi” diye sormuyor.
Yapay zekâ, karbon ayak izini azaltan bir yardımcıya dönüşmüş durumda.
Yeşil bir gelecek istiyorsak, bu kez doğayı koruyacak algoritmalar yazmamız gerekiyor.
Paylaş