Eğitimdeki bu talep boşuna değil

BİRKAÇ yıldır dikkatimi çeken bir konu var.

Haberin Devamı


İzmir okullarının tamamı kayıtların ilk gününden doluyor.
Sadece özel okullardan, kolejlerden bahsetmiyorum, üniversitelere de büyük ilgi var.
Mezun olduğum okul İzmir Saint Joseph’ten örnek vereyim.
10 yıl önce kontenjanı doldurmakta zorlanan okul; son yıllarda 15-20 kat talep görüyor.
Yine SEV İzmir öyle, Tevfik Fikret öyle, Işıkkent öyle, Çakabey, Özel Türk Koleji, Ege lisesi, Bilfen’ler, Doğa’lar, elbette Bahçeşehir ve Uğur kolejleri de öyle…
Burada saymadıklarımın da kontenjan sıkıntısı olmadığını biliyorum.
Önemli bir ayrıntı daha var.
Bu okullara İstanbul ve Ankara’dan çok yoğun talep geliyor.
Yani babalar ya da anneler İstanbul ve Ankara’da çalışmaya devam etseler de çocukları İzmir’de eğitim görüyor.
Bazı annelerin çocuklarıyla kaldıklarını, babaların da hafta sonları İzmir’e geldiğini biliyorum.
***
Yıllardır savunduğum sektörlerin başında geliyor eğitim...
İzmir bir eğitim kenti olmalı.
Bu konuda yıllardır yatırımlar yapılıyor.
Üniversitelerimizin başarıları giderek artıyor.
Daha iyisini de yapmalıyız.
Örneğin İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin yıllardır üzerinde çalıştığı bir kampüs projesi bulunuyor.
Görüyorum; İzmir Ekonomi yerine sığmıyor.
Daha büyük, daha iyi fiziki koşulların olduğu, araştırma geliştirmeye uygun ortamın yaratıldığı bir kampüs İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne yakışır.
Yine Yaşar Üniversitesi’ne bakıyorum. Yaşar da, kurulduğu kampüsü büyüttü, yeni binalar ekledi ve öğrenci sayısını artırdı.
Yaşar’a da büyük bir kampüs yakışmaz mı?
Dokuz Eylül’ü, Ege Üniversitesi’ni, Katip Çelebi’yi de eklediğimde İzmir’in eğitim alanında çok şanslı olduğunu görüyorum.
***
İzmir’in geleneksel okulları artık sadece İzmir’de değil Türkiye’de takip ediliyor.
Sizin de dikkatinizi çekmek istedim.
Tabii bunda İzmir’in giderek yükselen bir marka olmasının, önümüzdeki 20 yılda kente yatırımların artacak olması, İstanbul’un giderek kalabalıklaşmasının önemli rolü bulunuyor.
Ben bu ilgini ve talebin artacağını düşünüyorum.

 

Haberin Devamı

Kaliteye imza atmak

URLA Belediyesi ulusal kalite hareketine katıldı. KALDER ile bir sözleşme imzalayarak, belediye hizmetlerinde uluslararası standartları yerine getirme sözü verdi.
Bence önemli bir imza...
Kamuda genellikle böyle imzalardan kaçınıyoruz.
Bürokrasi bizde yavaş işliyor.
Oysa değişen dünyaya herkesin, özellikle bürokrasinin de uyması gerekir.
Urla Belediyesi’ni kutluyorum.
Dilerim, sözleşmelerde verilen sözler hayata da geçer.
Çünkü hizmetlerin hızlanması ve bir kaliteye ulaşması vatandaşı çok mutlu eder.
Mutlu eden hizmetler siyasetçiyi de mutlu eder.

Haberin Devamı


Siyasette kış da yaz gibi geçse

23 Haziran seçimlerinden sonra siyasetin tansiyonu düştü. Tabii bunda yazın da etkisi malum... Yaz ayları Türkiye’de sıcak geçiyor, Meclis kapanıyor ve siyasetçiler memleketlerine, vekil seçildikleri kentlere dönüyorlar.
Dilerim bu ton yazın sonunda da devam eder.
Türkiye’nin seçimsiz dört yılı gerçekten iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aslında siyasetçilerin de beklentileri böyle...
Her partiden gelen dostlarımızla konuşuyorum.
2014’ten bu yana seçimleri sıralıyoruz.
Çoğu zaman da atlayarak gidiyoruz.
Genel seçimler, referandumlar, yerel seçimler derken siyaset bir türlü normalleşmiyor.
Bakalım bu dört yılı seçimsiz atlatabilecek miyiz?

Haberin Devamı


İnstagram çökünce
deliye dönen biz

Geçen gün WhatsApp ve instagram çöktü.
Normal, dijital dünyada bunlar olabiliyor.
Ama gel de bizim insanımıza bunu anlat.
“Nasıl çökermiş, koskoca instagram nasıl olur da sistemini güçlendirmezmiş...”
Gerçekten bağımlı olduğumuzu gözlemliyorum.
Birkaç saatlik aksilik, bir duraklama bile bizi çileden çıkarabiliyor.
Araştırmalar gösteriyor ki; 17 dakikada bir telefonumuzu elimize alıp sosyal medyaya bakıyoruz.
Ki ben bu sürenin bazıları için çok uzun olduğunu bile düşünüyorum.
Gece telefonu elindeyken uykuya dalan gençler; gözünü açtığında da elini yüzünü yıkamadan önce telefonuna bakıyor.
Galiba bu konuyu da biraz abarttık.

Yazarın Tüm Yazıları