Bizi ilgilendiren asıl şey demokrasi

CHP’de referandum sonrası bir hareketliliğin olacağı belliydi.

Haberin Devamı

Nitekim kurultay sesleri yükseliyor.

Olabilir...
Ben bunu sağlıklı buluyorum.
Ortada sandık varsa kimin itirazı olabilir ki...
Türkiye’nin demokrasisinde birçok sıkıntı var, zaman zaman dönmeyen çarklar var.
Ama kimse seçimler konusunda Türkiye’yi eleştiremez.
Bir buçuk yılda dört seçim, bir referandum yapan kaç ülke var, söyler misiniz?
Asıl sorun parti içi demokraside...
Genellikle bizde tek kişinin ağzından çıkan söze bakılır.
İstisnasız bütün partilerde bu böyle...
CHP bunu son seçimde biraz kırmış oldu.
Ön seçim CHP’yi kısmen rahatlattı.
Kısmen diyorum, çünkü ön seçim de ortaya çıkardı ki; parti teşkilatlarının yenilenmesi lazım.
Çıkan listeler seçim kazandıracak listeler, halkın ikna olduğu listeler olmadı.
Ama yine de bir adımdır.
Bana göre her partinin ön seçimle adaylarını belirlemesi gerekir.
Aksi halde lider hegemonyasını kırmak mümkün değildir.
Aslında lider için de bu doğru bir yöntemdir.
Çünkü lider Ankara’dan Türkiye’nin tam ve net bir fotoğrafını çekemeyebilir.
Oysa yerelden gelen isimler, parti teşkilatlarını da harekete geçirebilir, parti içi dedikoduları da azaltabilir.
Gelelim CHP’de kurultay meselesine...
Dediğim gibi ben bunu sağlıklı buluyorum.
Kurultayların sık toplanması, her yeni koşulda çareyi Kurultay’da aranması niye kötü olsun.
Gidersin seçime, koyarsın sandıkları, bir partinin geleceğini delegeler belirler.
Ve bundan da sorumlu olurlar.
Eski Genel Başkan Deniz Baykal, “2019’da Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı’na aday olacaksa bunu şimdiden söylemeli, yoksa Kurultay’ı hemen toplamalı” dedi.
Bir görüştür.
Türkiye’de bir haftada her şeyin değiştiği bir ortamda bugünden ve referandum yeni bitmişken bunu erken bulmakla birlikte; yine de bunun CHP’nin parti içi meselesi olduğunu söylemeliyim.
Bizi ilgilendiren demokrasinin çalışmasıdır, hem de her koşulda ve ortamda...
Herkesin kendine göre bir yöntemi var; önemli olan demokrasimizin evrensel ölçülerde olması ve algılanmasıdır.


Direkt uçuşları istiyoruz

Fuar İzmir tuttu, sıra kongrelerde diye yazdım.
Birçok kişiden olumlu mesajlar aldım.
Elbette katkıda bulunanlar da oldu.
Diyorlar ki...
“Fuarların ve kongrelerin daha iyi olması için direkt uçuşların başlaması gerekir...”
Haklılar...
Çünkü direkt uçuş olduğunda insanları ikna etmek daha kolay.
Zaten tur operatörlerinin baktıkları en önemli detaylardan biri de bu, direkt uçuşlar...
Sun Express’in ve Pegasus’un Avrupa’nın bazı merkezlerine direkt seferleri var ancak bunlar yetersiz.
Avrupa’nın geneline yayılan bir uçuş programı ne yazık ki yok.
Bunun için Türk Hava Yolları’nın devrede olması gerekir.
Bakın turizmde işler beklediğimiz gibi gitmiyor.
Bunu İstanbul’a gittiğimde daha iyi anlıyorum.
Gecikmeler azaldı, Atatürk Havalimanı’nın trafiğinde gözle görülür bir düşüş var.
Yakın bir zamana kadar uçaklar havada beklemek zorunda kalırlardı.
Şimdi zamanında inebiliyor uçaklar.
Sipariş edilen bazı uçakların hangarlarda beklediği söyleniyor.
Elbette bu işin bir matematiği, bir fizibilitesi var.
Ama hazır turizmde bu koşullar geçerliyken; neden İzmir’den direkt uçuşları denemiyoruz.
Ben başarılı olacağını düşünüyorum.
Geçen gün İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ile konuşurken dedi ki...
“Türk Hava Yolu yetkilileriyle konuştuk, ısrar ettik. Ve uçuş doluluklarını test ettikten sonra geri kalan koltukları almaya hazır olduğumuzu söyledim. Cevap bekliyoruz...”
Neden olmasın, niye denemeyelim.
Ben İzmir’e güveniyorum.
Fuarlar ve kongreler için İzmir’den daha uygun bir yer olur mu?


Her zaman bir bahanemiz var

Hep söylüyorum.
Uzun hafta sonları için İzmir iyi bir destinasyon.
İzmir derken; sadece kent merkezini söylemiyorum.
İçine Ayvalık’ı da, Kuşadası’nı da katıyorum.
Foça, Karaburun, Gümüldür de var.
Çeşme ve Alaçatı zaten hep var.
Hem de yaz, kış var.
Bakın 1 Mayıs pazartesiye denk gelince; birçok kişi perşembe ya da cumadan bavullarını alıp Ege’nin sahillerine geldi.
İzmir’deki otellerde yer yoktu.
Yüzde 100 bir doluluk vardı.
Bir dostum için Alaçatı’da tek bir oda aradım.
Beşinci adresten sonra aramayı kestim, yer yoktu.
“Gel bizde kal” dedim.
Ne güzel...
Tamam, enginar festivali vardı, hava güzeldi, üç günlük tatil vardı.
Ama Ege’nin sahillerine gelmek için her zaman bir bahane yaratılabilir.


Her şey o kadar kötü değil

Bu yaz şunları yapacağım, bunları yapmayacağım; diye yazdım.
Mesajlar kutuma düştü, cep telefonuma tavsiyeler de geldi.
Tabii “O zaman uzun bir süre görüşemeyeceğiz” diye yazan dostlar da...
Şöyle yazmıştım.
“O kadar çok siyaset konuştuk ki; bu yaz sadece hayatı konuşmak istiyorum. Hayata pozitif bakan insanlarla sohbet etmek istiyorum...”
Gerçekten öyle...
Bardağın boş tarafını bir süre görmek istemiyorum.
Bıktık arkadaş...
Mutsuzluğun bulaşıcı olduğunu biliyorum; ama bu da bulaşıcı...
Yani bardağın boş tarafına bakma ruh hali...
“Evet güzel” diye başlayıp “Ama...” diye devam eden cümleler de duymak istemiyorum.
Çünkü böyle konuşan insanlardan çok sıkıldım.
Hem kendilerine, hem çevrelerine, hem ülkelerine zarar veriyorlar.
Her şey o kadar kötü değil...

Yazarın Tüm Yazıları