Sosyal medyada fırtınalar kopuyor.
“Demokrasinin kalesi diye biliyorduk meğerse bir muz cumhuriyetiymiş” diye yorumlar yapılıyor.
Amerikan demokrasisi yerden yere vuruluyor.
Bana göre bu bir akıl tutulması...
En kısa sürede ABD’nin fabrika ayarlarına geri döneceğini düşünüyorum.
Bu yaşananlardan hem Amerikalı siyasetçiler, hem Amerikalı seçmen, hem de sivil toplum örgütleri dersler çıkaracaktır.
Tıpkı 15 Temmuz’da yaşadığımız darbe girişimi gibi...
“İzmirliyim, Karşıyakalıyım” deyince gazeteleri bırakıp ekrana odaklandım.
İzmir’in yanına Karşıyaka eklenince ben başka olurum.
Emrah Altındiş anlatıyordu.
Altındiş, 2000 yılında Ege Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çalışmalarını ODTÜ’de devam ettirmiş. Doktorasına başlamak için İtalya’ya yerleşerek eğitimine yurt dışında devam etmiş. Doktorasını Bologna Üniversitesi’nde yapmış.
Boston College Biology Department şirketinde Assistant Professor olarak görev yapıyor. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, mikrobiyoloji bölümünde çalışan, kolera hastalığına sebep olan vibrio cholerae bakterisinin virulans faktorleri üzerine araştırmalarını sürdürüyor.
Altındiş, viral hormonların fonksiyonel karakterizasyonu, bağırsak mikrobiyomu, viromun Tip 1 diyabet otoimmünitesinin başlangıcındaki potansiyel rolü üzerine odaklanmış.
Hepsi yakın dostlarımız...
Birçok İzmirli de bilir, tanır ve severler...
İzmir’in sembol mekanlarından biri Reyhan Pastanesi’nin sahipleridir.
Lezzetlerini size anlatmayayım, zaten herkes biliyor.
Ne yerseniz, ne tadarsanız hepsi çok güzeldir.
Ama daha önemlisi sevdiğiniz lezzetleri değişmeden bulabilmenizdir.
Ama ben hatırlatayım istedim.
Pandemi döneminde değil ülkeler arası şehirler arası yolculuk bile yapamadık.
Birçok program, buluşma ertelendi.
Fuarlar bile sanal ortamda, online yapıldı.
Festivaller, paneller, kongreler de dijital ortama taşındı.
Örneğin ben dört beş ayrı yurtdışı programımı iptal etmek zorunda kaldım.
Bu arada umut veren gelişmeler de oluyor.
Örneğin Bilkent Üniversitesi’nde geliştirilen yüksek teknoloji ürünü “Diagnovir” beni çok heyecanlandırdı.
Diagnovir’in PCR testlerinin yerini alması hedefleniyor.
Ve bilinen testlerden çok daha pratik; 10 saniyede yüzde 99’luk bir sonuç alıyorsunuz.
Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar ile konuştum. “Koronavirüs 150 nanometre boyutunda bir parçacık. Araştırmacılarımız yıllarca nano boyuttaki parçacıklarla uğraştılar. Sadece ağızdan alınan sürüntü için hızlı bir kit ve optik düzenekle hızlı tanı yapabiliyor. Pozitif olması halinde 5-10 saniye içinde sonuç veriyor, negatiflik olması halinde ise 20-30 saniye içinde sonuçlanıyor. Yapılan kontrollerde bu yöntemle pozitif bulduklarımızın PCR’ı negatif çıksa bile birkaç gün sonra PCR’larının pozitife döndüğünü gördük” dedi.
Harika bir çözüm ve geliştirilebilir özellikleri çok fazla...
İçim burkulmadı değil.
Çünkü bu yatırımın otomotiv sektöründe nasıl bir heyecan yarattığını çok iyi biliyordum.
Bazı markalar sektörleri için sembolik bir değer taşır.
Volkswagen de o isimlerden biri bence...
Bana göre çok doğru bir karar almışlardı.
Türkiye’ye yapacakları yatırım için yıllarca çalıştılar, araştırdılar, raporladılar ve sektörün temsilcileriyle yoğun temaslarda oldular.
Bu salgın birçok şeyi değiştirdi. Alışkanlıklarımızı, eğilimlerimizi, ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi...
Aşılarla birlikte tünelin ucu gözüktü ama zorlu bir kış daha bizi bekliyor.
Bu arada gerçekten zor durumda olan sektörler var.
Hizmet sektöründe çalışan 2 milyondan fazla kişi, aileleriyle birlikte 10 milyon kişi mağdur oldu.
Ekonomiler küçüldü ama fabrikalar açıktı.
Kapasiteler belki düştü ama birçok sektörün alternatifleri vardı.
Zor ve belirsizlikler dolu bir süreç yaşadık.
Ama yeni isimler ve kavramlar hayatımıza girdi.
Örneğin Amerikan Pfizer firmasıyla koronavirüs aşısını geliştiren Alman BioNTech firmasının kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’den çoğumuz haberdar değildik.
İnsanlık adına umut oldular.
Eğer tünelin ucunda bir ışık göründüyse Türeci ve Şahin’in önemli rolleri oldu.
Çünkü pandemiyi bitirecek ilk ateşi onlar yaktı.
O yüzden aşıları önemsiyorum.
Ve bunun için gönüllü oldum ve faz 3 çalışmalarına katıldım.
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittim ve aşımı oldum.
En baştan söyleyeyim.
Bugüne kadar hiç grip aşısı olmadım, zatürre aşısı da vurdurmadım.
Ama bu sefer sürecin farklı olduğunu düşünüyorum.
Belki ilk dönem çok yakınlarımızda değildi bu virüs belası ama yazdan sonra herşey değişti, vaka sayılarında müthiş bir artış oldu, kayıplar da artmaya başlayınca herkes daha da endişelendi.
Bazıları ayakta, hiç anlamadan geçirdi; bazılarını ise hastalık adeta yatağa çiviledi.
Kovid 19’u geçirenlerin anlattıklarını dinleyince, okuyunca hastalığın hiç hafife alınmaması gerektiğini daha iyi anladık.
Ve kasımda beklenen tedbirler geldi.
Avrupa aslında kısıtlamaları bir ay öncesinden almıştı.
Aralık ayını hafta sonları evlerde, hafta içi de saat 9’dan sonra eve dönerek geçirdik.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bölümü’nden mezun olan Dr. Corat, 2004 yılında UNESCO Cinsiyet Eşitliği Bölümü’nün direktörü oldu.
Gülser Corat, merkezi Barcelona’da olan Digital Future Society tarafından 2020 yılının teknolojideki 10 kadın liderinden biri seçildi.
Corat; yapay zekada cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek için özel çalışmalarıyla tanınıyor.
İlginç konulara dikkat çekerek toplumda kadın erkek eşitliği konusundaki farkındalığın artmasını sağladı.
Örnek mi?
Teknoloji çalışanlarının erkek ağırlıklı olması nedeniyle dijital asistanların neredeyse tamamının aşırı saygılı ve itaatkar kadın kimliğinde olduğunu söylüyordu.
Fırsat buldukça bu derneklere, vakıflara, kurumlara köşemde yer vermeye çalışıyorum.
Çok güzel projelere imza atıyorlar ve bunlardan herkesin haberi olmalı.
Örnek mi?
İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği kısacası Kentimiz İzmir; müthiş bir başarıya imza attı.
Derneğin aynı zamanda yürüttüğü dördüncü Avrupa Birliği projesi de onaylandı.
Araştırdım bu Türkiye için de bir ilk...
Örneğin AVM’lere girerken kapıdaki görevli telefonunuzu çıkarmanızı istiyor ve riskli olup olmadığınıza bakıyor.
Riskiniz yoksa da AVM’ye girebiliyorsunuz.
O zaman istediğiniz mağazaya girip alışveriş yapabiliyorsunuz.
Arada bir anons da duyuyorsunuz.
AVM’de maske takmanızı isteyen, mesafeyi korumanızı ve üç saatten fazla kalmamanız gerektiğini hatırlatan bir anons...
Peki açık olan mağazalarda kapalı olan nereleri var.
“Benim kızım da babası gibi saftiriğin teki. Instagram’ına koymuş bikinili fotoğraflarını. Haber siteleri de girmişler sayfasına tüm fotoğrafları yayınlamışlar. Fotoğraflar elden ele dolaştı. Bu hoş bir şey mi? Burası Türkiye! Türkiye nüfusunun yüzde kaçı türbanlı biliyor musunuz? Kimse kimseyi yargılamasın. Gelenek, göreneklerim var benim. Ben bir kez Diyarbakırlıyım. Batılılara da saygı duyuyorum. İzmirli, Aydınlı, Manisalı bunun üstünde düşünmeyebilir ama bir Urfalı, Diyarbakırlı, Antepli bunun üstüne düşer. İnsanlar gelenek görenekleriyle yaşarlar. Olur mu öyle şey? Bize ters bu. Siz normal buluyor musunuz bunu?”
***
Coşkun Sabah önce “Ben bu sözleri söylemedim” dedi.
Ses kaydının çıkmasından sonra da “Bunları söyledim, ne var bunda. Ama ötekileştirmedim” dedi.
***
Daha da önce “İspat edenlere 1 milyon dolar ödemeye razıyım” demişti.
Ama söylemeliyim yeterli değil.
Bana her gün; onlarca telefon ve mesaj geliyor.
Sanayide bir şekilde çarklar dönüyor; ihracat yapanlarda zaten sorun yok.
Büyük şirketler de devletin yardımlarıyla bir şekilde durumu idare ediyor.
Ama bazı sektörler var ki elleri kolları bağlı durumda.
Örneğin yiyecek içecek sektörü, lokantalar, kafeler gerçekten de zor durumdalar.
Hem de çok eski İzmirli bir ailenin ferdiyim.
Lütfen kızınızla aranızdaki ilişkinize ne İzmir’i, ne Diyarbakır’ı, ne de bir başka şehri sokmayın.
“Ben İzmirli değilim Diyarbakırlıyım kızımın bikinili fotoğraflarına bakılmasına müsaade etmem” diyorsunuz.
Bence topluma mal olmuş sanatçı böyle bir söz söyleyememeli.
Türkiye’de bugün yaşadığımız fikir ayrılıkları hep bu toptancı anlayıştan kaynaklanıyor.
Ben Türkiye’yi karış karış gezmiş bir gazeteciyim.
Ve yazın sonunda bakanlık geri dönüş yaptı, isteği olumlu buldu ve yetkiyi devretti.
Geçen gün Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran ile sohbet ediyorduk.
Bu konuyu da konuştuk.
Ve dedi ki;
* Şimdiden söylüyorum. Kimse eski alışkanlıklarına devam edemez. Sokağa taşan müziğe, gürültüye asla izin vermeyeceğiz.
* Şimdiden söylüyorum. Kimse beni bu konuda aramasın. Çeşme’nin ahengini bozan kim olursa olsun yasaların bize verdiği yetkiyi kullanır ve cezasını keseriz.
Müziğin ruhuma iyi geldiğini düşünüyorum.
Ve çok seviyorum.
Bu yıl pandemi olmasaydı hiç kuşkusuz bu yıl Beethoven adını daha çok duyacaktık. Çünkü 2020 yılı Beethoven’ın 250’inci doğum yılına denk geliyor.
Dünyada da bu yıl Beethoven yılı olarak kutlanacaktı.
Şu pandemi olmasa ne güzel konserler izleyecektik.
Ama şöyle bir şey oldu.
Bakmayın bulunduğu yere, en kısa sürede hak ettiği yere gelecektir.
Buna yürekten inanıyorum.
Sporda finansal devrim denebilecek bir işe imza atacak Karşıyaka...
Biliyorsunuz finansal piyasalarda dijital paralar çok yaygınlaştı.
Benzer bir projede Karşıyaka Spor Kulübü ve Bitci Teknoloji işbirliği yapacak.
Karşıyaka Token 19 Aralık’ta satışa sunulacak.
Hafta sonu yasaklarına, 21.00 sonrası sokağa çıkma yasağına rağmen böyle...
Aslında aşı haberlerinin geldiği bu günlerde çok daha iyi olmamız gerekirdi.
Ama olmuyor.
Olmadığını Avrupa da gördü.
Zannetmeyin tedbirleri ucundan tutan sadece bizleriz...
Fransa yasakları biraz sıkınca Fransızlar sokaklara döküldü. Amerika’da maske karşıtı protestolar da dikkat çekti.
Anılar, çocuklar ve gelecek
HER şey sırayla...
Çocukluğumda babam beni İzmir’in sokaklarını tek tek gezdirirdi. İzmir ile kalmaz, bütün yakın çevreyi dolaştırırdı. Türkiye’de neredeyse gitmediğim yer kalmadı. Hep ailemin teşvikiyle, “Önce ülkeni gez, öğren” derlerdi.
Ve dedem...
Her cuma beni okuldan alır, vapurla Konak’a geçer, Kemeraltı’nı gezerdik.
Hisar Camii’nde ona eşlik ederdim.
Sonra her zaman gittiğimiz köfteciye, bazen ev yemekleri yapan lokantalara giderdik.
Finalde de meşhur Kemeraltı şambalisini yerdik.
Ya da Mennan’dan karadut dondurma...
Unutmam mümkün mü?
Arada o günleri hatırlamak için Kemeraltı’na gidiyorum.
Dedemin, babamın, annemin elimden tutup gezdirdikleri o sokaklarda kendi başıma turlar atıyorum.
Bana iyi geliyor...
Geçenlerde oğlum Atlas’ı aldım.
Önce Tarihi Asansör’e götürdüm. İzmir’e tepeden baktık. Atlas’a asansörü anlattım, İzmir’i, Güzelyalı’yı...
Karşıdan Karşıyaka’nın ne kadar güzel göründüğünden bahsettim.
Sonra da Kemeraltı’na gittik.
Dedemin, babamın benim için yaptığı o Kemeraltı turunu bu sefer ben Atlas için yaptım.
Sokaklar arasında kaybolurken, dilim döndüğünce ona kentin tarihini anlattım.
Yaşadıklarımı, yaşadıklarımızı...
Dikkatlice dinledi, sorular sordu.
Ve çok hoşuna gitti.
“Bir daha beni getir baba” dedi.
Söz verdim, yine götüreceğim.
Diyorum ki...
Büyüklerimizin bize anlattıklarını, öğrettiklerini bizler de çocuklarımıza, yakınlarımıza anlatalım.
Aktaralım...
Çocuklarımız yaşadıkları şehrin, ülkenin geçmişini, değerlerini öğrensinler.
Geçmişte yaptığım her gezi, her tur benim bugün gibi aklımda...
Eminim, Atlas da unutmayacak.
Ve günün birinde o da baba olduğunda çocuklarına aynı şeyi yapacak.
Bu ara ilgilendiğim haberler
HEPİMİZİN kulağı Yüksek Seçim Kurulu’ndan gelecek haberde...
Önemli çünkü...
YSK, ya “seçim bitmiştir” diyecek.
Ya da “İstanbul seçimleri tekrarlanacak” deyip, bir takvim açıklayacak.
Karar ne olursa olsun, demokrasi kazanmalı.
Türkiye büyük bir ülke, dolayısıyla problemleri de büyük...
Ama ben zamanın ruhunun Türkiye’ye hep iyi geldiğini düşünüyorum.
Bunda bizi biz yapan değerlerin önemi var.
Köklü bir geçmiş, geleneği olan bir toplum ve zor günlerde bir araya gelmeyi beceren bir Türk insanı...
Geleceğin de bizim için iyi olacağını düşünüyorum.
Yeter ki, gerçek gündemimize dönelim.
Ekonomiye, bilime, teknolojiye odaklanalım.
***
Arada yeni teknolojilerden size haberler veriyorum.
Bakın biz YSK’nın kararını beklerken Amerika’da ne tartışılıyor.
Elektrikli otomobil üreticisi Tesla’nın CEO’su Elon Musk geçenlerde bir basın toplantısı düzenledi.
Şirketin geliştirdiği bir milyon robot taksinin ABD’de gelecek yıldan itibaren hizmet vermeye başlayabileceğini söyledi.
Dikkatinizi çekeyim...
“Yapacağız” demiyor, “Yaptık” diyor.
Ve “2020’de istenirse piyasaya çıkabilir” diyor.
Robot taksilerin Uber ya da Airbnb modelinde hizmet vermesi bekleniyor.
Bu arabaların içinde kimse olmayacakmış.
Elon Musk, “İki yıl içinde de direksiyonsuz ve pedalsız arabaları piyasaya çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
Bu konunun bir süre daha tartışılacağını düşünüyorum.
Ama en azından Amerika’da böyle bir gündem var.
Bu arada, Güney Afrikalı bir girişimci sürücüsüz araçlar için yeni bir çip geliştirdiklerini ve bunun bu tip araçlar için bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
***
Geçen gün drone ile taşınan organın nakilde başarılı olduğunu yazmıştım.
Bu da bir ilkti.
Yani dünyada olmayacak dediğimiz şeyler oluyor.
Ben teknolojinin hızlanarak hayatımızı kolaylaştıracağını düşünüyorum.
***
Özetle, ben bu ara bu haberlerle ilgilenmeyi tercih ediyorum.
TARKEM İzmir için bir şans
KEMERALTI için TARKEM müthiş işler yapıyor.
Ve inanıyorum TARKEM sayesinde dünyanın en eski çarşılarından biri olan Kemeraltı yeniden cazibe merkezi olacak.
Ama bana göre devletin de bu projeye destek vermesi gerekir.
Dünyada çok örneği var.
Bakın komşuda, yani Yunanistan’da, Atina’da benzer yerler kısa sürede ayağa kaldırıldı.
Plaka kadar artık Pisiri bölgesi de çok konuşuluyor.
Sintagma Meydanı’nı arkanıza aldığınızda sol taraf Plaka’ya, sağ taraf Pisiri’ye gider.
Pisiri kısa bir süre öncesine kadar Kemeraltı gibi gece yaşamayan bir yerdi.
Şimdi gidip görmenizi isterim.
Neredeyse 24 saat canlı, rengarenk...
Restoranlar, sanat atölyeleri, sanat sohbetleri...
Kemeraltı için yerel yönetimlerin gücü yetmez, devletin de el atması, destek vermesi gerekir.
Vermiyor, destek olmuyor demiyorum.
Daha fazla olmalı diyorum.
Ve bir çağrıda bulunuyorum.
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle