Denizz Aşırı Amerika

Dikkat! Bu yazı aşırı dozda “ Amerika’ya gitmişken…” ile başlayan cümle içerir. Baştan söylemesi…

Haberin Devamı

Geçenlerde öylemesine dururken ben, sen kalk benim içimdeki ses “ madem bir yıllık schengen vizesini aldın, hadi Amerika vizesi de al” diye tuttur, bir de yetmezmiş gibi “Amerika verdi mi 10 yıl veriyor” diye de ısrar et. E prensip olarak içindeki sesi asla kıramayan biriyim, napayım ben de ilk olarak başvuru formunu doldurmaya başladım. Şöyle söyleyeyim, bu Amerika vizesinin en zor kısmı, başvuru formunu doldurma kısmıydı. Cevapla, cevapla bitmeyen soruları ve en zoru da tüm cevaplarımdaki Türkçe karakter sorunsalıyla sanırım toplamda bir 4 saatimi almış olabilir. Ben en son sosyoloji tezimi verirken bu kadar zorlanmıştım arkadaş! Neyse her zorlu mücadelenin sonunda aşırı bir güzellik oluyordu, bunu daha önce de birçok kez görmüştük diyip çok söylenmedik içimdeki sesle. Nitekim de öyle oldu, randevu günü gelip çattığında, uzaktan uzay üssü gibi gözüken ve bir cephesi Karadenize bakan Amerikan konsolosluğuna gittik içimdeki sesle, içeri telefon dahil hiçbir elektronik cihaz alınmıyordu. Milyor tane güvenlik araması ve taramasından geçtikten sonra, son derece turist olduğum anlaşılmış ve içeri alınmıştım. Bir tane konsolosluk görevlisi vardı ki, geleni gideni harcadı. Ona denk gelen bir kişinin bile vizesi onaylanmadı. İçimdeki ses, benim o görevliye denk geleceğimi söylüyordu nitekim öyle oldu. Ama görevli benim turist ötesi bir insan olduğumu görünce korktuğum başıma gelmedi ve ardından o sihirli iki kelime duyuldu!

VİZENİZ ONAYLANDI!

Haberin Devamı

Vizemin onaylanmasıyla pasaportuma kavuşmam arasında geçen süre toplasan 48 saat etmezdi. Artık ver elini NewYork’tu ver elini Broorklyn’dii ver elini SOHO!

Tesadüfe bak ki, pasaportuma kavuşmamla, Newyork’a kavuşmam arasında geçen süre de toplasan 48 saat etmedi. Aşk tesadüfleri severdi, Deniz bu filmi daha önce de izlemişti. Her şey bu kadar ani ve üst üste gelişince gerek içimdeki ses, gerek dışımdaki tüm seslerden de o sihirli iki kelime duyuldu!

AMERİKA’YA GİTMİŞKEN!

Amerika’ya Gitmişken, Jazz Tur Yapalım

Jazzın anasının da babasının da doğmuş olduğu topraklar dedik, Amerika’ya gitmişken bir de yetmez beş tane jazz bar gezelim dedik ve daha İstanbul’dayken bir jazz tur satın aldık. Hayatımda gördüğüm en enerjik ve en neşeli insan Amanda’nın tur rehberi olduğu, A Big Apple Jazz tour New York’a gidip, jazz dinlemek isteyenler için muhteşem bir etkinlik bence. Turu internetten satın aldık ve sonra Amanda ile Harlem’de buluştuk. Amanda önce bizi lokalin lokali bir yere götürdü. Gittiğimiz yer Harlem’de bir evin giriş katıydı ve sokaktan elinde enstrümanıyla geçenlerin uğrayıp müziğe doğaçlama katılabilecekleri bir yerdi. Teker teker herkesin şarkı söylediği, enstrümanların doğaçlama dans ettiği, şahane bir müzik şölenine denk gelmiştik. Oradan çıkıp, Sam amcanın 45 yıldır satmak istemediği Blues bara geçtik. Orada da durum aynıydı. Dünyanın en güzel jazzını dinlememiz bir yana, gittiğimiz her yerde kimliğimi gösterip yaş kontrolüne girmem de bir harikaydı!

Haberin Devamı

Denizz Aşırı Amerika

 Amerika’ya Gitmişken, Dünya Ticaret Merkezi’nin Tepesine Çıkalım

Amerika’ya gitmişken, 11 Eylül’de yıkılan İkiz Kulelerin yerine yeni yapılan Dünya Ticaret merkezinin en tepesine çıkmadan olmaz dedik. Burası yüksekliği 541 metre olan 104 katlı bir binaydı. Saydım, en tepesine asansörle tam olarak 40 saniyede çıktık. Yukarı çıktığımızda aşırı güzel bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Tüm New York ayaklarımızın altındaydı. Ne yalan söyleyeyim bu şehrin, tepeden bu kadar güzel gözükeceğini tahmin etmezdim, ama yanılmışım. Bir tur fotoğraf ve video çekmek için döndük kulenin tepesinde, bir tur da hayran hayran seyretmek için. Bulunduğumuz yerde restoran ve alışveriş alanı da vardı ama hiç elleşmedik çünkü çok pahalıydı. Magnetin bile 35 TL ettiği yerden herkes saatte 100 km hızda kaçsındı. Bize geriye sadece şöyle güzel bir kare kalsa yeterdi.

Haberin Devamı

Denizz Aşırı Amerika

Amerika’ya gitmişken, Özgürlük Heykeli’ni de görmek olmazdı ama ne yazık ki uzaktan görmekle yetinmek istedik. Çünkü tüm Uzak Doğu, Özgürlük Heykeline giden gemi için kuyruğa girmişti. Biz onun yerine, oraya çok yakın olan Dünya Ticaret Merkezinin tepesinde biraz daha vakit geçirmeyi tercih ettik. Zaten her yer en güzel oradan gözüküyordu…

Amerika’ya Gitmişken, 5.Caddede Yürüyelim

Ay anacım, Amerika’ya gitmişken tabii ki 5.Caddede yürüyün şöyle en Sex and the City’sinden ama, aman diyim sakın alışveriş yapayım demeyin. Bu 5. Cadde, bizim Bağdat Caddesi çarpı bin beş yüz diyim ben size. Şıkşıkırdım dükkanlar, vitrinler, kadınlar, parfüm kokan sokaklar… Bir birinden güzel tasarımları görünce kafayı yiyorsun ama sonra 10.000 dolardan başlayan fiyatları görünce hayranlığın kısa sürüyor. Yine de spor amaçlı çok güzel bir cadde bence, gidilmeli gezilmeli =)

Haberin Devamı

Amerika’ya Gitmişken, Central Park’ta Koşmayalım mı? 30.000 adımı bulmayalım mı?

E artık Amerika’ya gitmişken avaraj bir Amerika’lı gibi Central Park’ta koşarak güne başlayalım ve günde 30.000 adımı bulalım dedik ama sadece gittiğimiz günün ertesi sabahı uyanıp spor yaptık. Herkes hiç ölmeyecekmişçesine spor yapıyordu, babalar bebek arabalarını sürerken bile koşuyor, kadınlar grup halinde antrman yapıyor, sanki ülkecek olimpiyatlara hazırlanıyorlardı. Bizim Central Park’taki spor maceramızda tabii ki ilk 20 dakikadan sonra turistik bir maceraya dönüyor ve “ aa sincap” “ aa ağaç” “aa kuş” diyip fotoğraf çekmeyle son buluyordu.

Amerika’ya Gitmişken, Times Square’de fotoğraf çekinip, Soho’da Turlamayalım mı?

Haberin Devamı

Bence Newyork’un en cafcaflı yeri Times Square. Kocaman kocaman binalar, devasa renkli reklam panoları… Konser, müzikal görselleri, rengarenk kalabalık bir cadde. Ama insan böyle bir caddede şöyle sokak üstünde, açık havada oturup bir fincan kahve içmek istemiyor değil. Ne yazık ki New York’ta hiç bu şekilde bir kaldırım kafesi bulamadık. Sadece Soho’da dışarıda iki masası bulunan tatlış bir kafe bulduk ve zaten de hemen oturduk. Happy Hour un ve gıybetin dibine vurdukça vurduk. Bu arada 5.Cadde ne kadar bağdat caddesiyse, Soho da o kadar Cihangir’di diyebilirim. Ama Soho benim aklımda yalnızca ve yalnızca enginarlı pizza yapan dükkanıyla kalacak, orası kesin.

Denizz Aşırı Amerika

Denizz Aşırı Amerika

Amerika’ya Gitmişken Alışveriş Yapmayalım mı?

Hayır beybisi yapmayalım! Diğer yerleri bilmiyorum ama New York-Manhattan i-na-nıl-maz pahalıydı. Türkiye’de, her şeyin en ucuzunun Amerika’da olduğu konusunda ortak bir algı olduğunu, Amerika’ya giderken elime tutuşturulan 185 maddelik listeden anladım. Etrafımdaki herkes “Amerika’ya gitmişken şunu al, bunu al” diye yolculadı beni. Ancak ben sadece elzem olarak düşündüğüm ve her girdiğim markette kolayca bulabildiğim ilaç siparişlerini almakla yetinebildim. Çünkü grup halinde gezdiğimiz için diğer 180 adet siparişi alacak ne vaktim ne enerjim oldu. Bari herkes bana eşit şekilde küssün dedim =)

Sonuç olarak Amerika-New York böyle bir yazıda anlatabileceğimin çok ötesinde geçti. Yaz, yaz bitmez ama ben sizin için elimden geldiğince en can alıcı başlıkları çıkarmaya çalıştım. Umarım keyifle okumuş, gezmiş kadar olmuşsunuzdur. Denizz Aşırı Amerika ve diğer gezilerimin detaylarını daha fazla görmek ve okumak istiyorsanız beni @denizzgok instagram hesabımdan takip edebilirsiniz. Hepinizi aşırı seviyorum, mutlu haftalar! Örtmen geldi bye!

Denizz Aşırı Amerika

 

Yazarın Tüm Yazıları