Magazinde 6 yılda bir aynı şeyleri mi tartışacağız?

Hülya Avşar’ın evli erkeklerin arada bir çaktırmadan eşlerini aldatabileceği lafını ilk söylediğinde yıl 2011’di.

Haberin Devamı

Acun Ilıcalı daha TV8’i falan almamış, acunn.com sitesini yeni açmış, Hülya Avşar da haftada bir orada yazılar yazıyordu.
O sitede yayınlanan, evli erkeklerin arada bir çaktırmadan aldatabileceği yazısı günlerce tartışılmıştı...
Bizde toplumsal hafıza sıfır olduğu için aynı konuyu 6 yılda bir aynı iştahla tekrar tekrar tartışabiliyoruz.
Aradan 6 yıl geçti, Hülya yıllar önce internet sitesinde yazdığı lafı bu kez televizyon programında söyledi...
Bakıyorum konu yine aynı iştahla tartışılıyor.
Bu durumda iki şey söyleyebiliriz:
1- Ya kadın-erkek ilişkisi her zaman aynı ilgiyi görüyor...
2- Ya da toplumsal hafızamızın olmadığı gerçeğini Hülya Avşar iyi biliyor.
Tabii bir de şu durum var:
Aynı şeyleri 6 yılda bir konuştuğumuz tek yer magazin değil...

 

Haberin Devamı

“Balığı efendi yemek” ne demek Keremcem?

Keremcem verdiği pazar röportajında Türk diline yeni bir deyim kazandırdı: Balığı efendi yemek...
Dönüp dönüp baktım röportaja, “Balığımı da efendi yerim, ilişkimi de efendi yaşarım” diyor Keremcem...
Bir de başlığa taşımışlar bunu.
Pardon?
Herhalde söylemeye çalıştığı, “İçkimi de efendi içerim, ilişkimi de efendi yaşarım” olmalı...
Meyhane jargonunda “İçkiyi efendi içmek”, “Rakıyı ağzıyla içmek” gibi deyimler var çünkü...
Ama “balığı efendi yemek” diye bir tanımı ben ilk kez duyuyorum...
Bu durumda ya Keremcem yeni Türkiye’nin muhafazakar iklimine uyup “içki” yerine “balık” kelimesini kullandı...
Ya da röportajı yapan kendini RTÜK yerine koyarak “içki” kelimesi yerine “balık” yazdı...
Keremcem’i tanırım, gerçekten rakıyı efendi içer...
İlişkilerini efendi yaşadığını da hepimiz biliyoruz zaten.
Bu durumda balığı efendi yiyen kim?


Vallahi kabulümdür

Geçtim Yıldız Tilbe’nin “Ben ırkçı değilim” diye kendini izah etme çabalarını...
Yapması gereken ilk şey, “Ben asla böyle bir şey demedim” diye ortalığı yıkmalıydı.
Geçtim Gökhan’ın sessiz kalmasını...
Daha ilk gün yapması gereken şey, “Hiç böyle bir şey yaşanmadı” diye beni yerden yere vurmalıydı.
Geçtim Hadise’nin Murat’ın, yüzlerce seyircinin olaya tanık olmasını.
Hepsini geçtim, Acun’a kulak verdim.
Ama bana da hak verin, 20 yıllık dostuma değil de kime güveneyim.
Dedi ki Acun: “Jüride kavga yaşanmadı, o gece çekimde jeneratör arızası oldu...”
Vallahi kabulümdür...

 

Haberin Devamı

Tahta servis tabaklarını kabul etmeyin!

Biliyorsunuz restoranlardaki tahta servis tabaklarına savaş açtım.
Başta steak house restoranlar olmak üzere pek çok yerde tahta servis tabakları moda oldu...
Geçen gün gittiğim bir restoranın şefi geldi yanıma, “Cengiz Bey o kadar haklısınız ki tahta servis tabakları konusunda” dedi...
Daha önce İstanbul’un çok ünlü bir mekanında çalışıyormuş, “Lütfen adını yazmayın” diyerek anlattı:
“Suşileri tahta tabaklarda servis ediyorduk. Gece temizlenip bırakılmasına rağmen sabah geldiğimizde etrafında her zaman böcekler oluyordu” dedi.
Tahta tabakların bakteri yaptığını uzmanlar da söylüyor.
Et keserken çizilen tahta tabakların, ne kadar iyi yıkanırsa yıkansın bakteri yapmaması imkansız...
O yüzden siz siz olun her yerde porselen tabakta isteyin yemeğinizi...

 

Haberin Devamı

Ya bomba ihbarı olsaydı?

THY’nin İstanbul-Kanada Montreal seferini yapan uçağının İstanbul üzerinde 7.5 saat boyunca 470 tur atıp yakıtını bitirmek zorunda kalması geçiştirilecek bir olay değil!
Uçak İstanbul’dan kalktıktan hemen sonra bir yolcu rahatsızlanıyor.
Pilot geri dönmeye karar veriyor.
Böyle bir durumda ne yapması lazım?
Uçağın yakıtını hemen Karadeniz’e boşaltacak, iniş ağırlığına ulaşacak ve toplasan 20-25 dakika sonra Atatürk Havalimanı’na geri dönmüş olacak...
Ama o da ne?
Uçakta yakıt boşaltma sistemi bulunmuyor!
Pilot da ne yapsın, 7.5 saat İstanbul üzerinde dönüp yakıtı tüketiyor ve öyle iniş yapıyor.
7.5 saat İstanbul üzerinde dön baba dönelim!
Neyse ki rahatsızlanan yolcuda bir şey yok...
Ya yolcu kalp krizi geçiriyor olsaydı, ya o süre içinde ölseydi?
7.5 saat bu, her şey olabilir.
Peki daha kötüsünü düşünelim: Ya uçak kalktıktan hemen sonra bomba ihbarı yapılsaydı?
Pilot “havada bomba yüzünden mi patlayalım, yere hemen inip yakıttan mı patlayalım” arasında tercih yapmak zorunda mı kalacaktı?
THY’nin yolculardan dileyeceği özürle geçiştirilecek bir iş değil bu.
Demek ki bundan sonra THY’nin uzun uçuşlarına binerken uçakta yakıt boşaltma sistemi var mı yok mu onu da sormak gerekecek...
Not: Uğur Cebeci’ye sordum; bu sistem THY’nin elindeki A330’ların bir kısmında varmış, bir kısmında yokmuş. “Uçağa yakıt boşaltma sistemi ekletmek de, bakımını yapmak da çok masraflı bir iş” dedi.
Başlıktaki soruyu ona da sordum: “Bomba ihbarı olsa pilot riskli bir iniş yapmak zorunda kalırdı” yanıtını verdi.
“Bu işin çözümü için ne diyorsun?” diye sorunca da “Yakıt boşaltma sistemi olmayan uçaklar daha kısa menzilli hatlara verilmeli ama onu da planlamak çok zor” dedi.

 

Haberin Devamı

Günde üç doz Orhan Pamuk

Orhan Pamuk, “Artık İstanbul’da yaşayamam” dedi.
Sosyal medyada yorumlar yağdı:
- Defol git...
- O zaman yallah...
- İstanbul da arkandan ağlıyordu zaten...
- Çok da tın...
- Cehenneme kadar yolun var...
- Güle güle...
- Tutan yok...
- Arkanı dön ve çık...
- Sakın dönme...
Ana avrat söven, küfür kıyamet yorumları saymıyorum bile...
Bir Allah’ın kulu yok, “Yahu bu adam bu lafı niye etmiş” diye merak eden...
Anlamaya çalışan...
“Hatıralarım yok oldu...”
“Sevdiğim İstanbul yok edildi...”
“İstanbul’da düşünce özgürlüğü kalmadı” diyor...
Türk edebiyatının en büyük İstanbul yazarı bunları söylüyor, biz arkasından teneke çalıyoruz...
Bunları diyenlere günde üç doz “İstanbul: Hatıralar ve Şehir”i tavsiye edeceğim ama önce hastanın tedaviyi kabul etmesi lazım...

 

 

Yazarın Tüm Yazıları