Çağdaş Kışlaoğlu

Diş Hekimi Dr. Çağdaş Kışlaoğlu

21 Haziran 2016
İlköğrenimini Londra’daki Eastsheen Primary School’da tamamladıktan sonra, Liseyi hem İstek Özel Semiha Şakir Lisesinden hem de California Piedmont High Schooldan çift lise diploması alarak bitirmiştir.

Daha sonra Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun olmuştur. Marmara Üniversitesi Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalında görev yapmıştır. Diş Hekimi Dr. Çağdaş Kışlaoğlu Kışlaoğlu estetik merkezinde aşağıda belirtilen uygulamalarıyla hastalarına hizmet vermektedir.

Estetik Diş Hekimliği
Diş Beyazlatma
Lingual
Ortodonti
Full Porselen Kronlar
Ortodonti

Yazının Devamını Oku

Kalp krizi ağrılarının bir kısmı dişe vuruyor

11 Ocak 2015
Yapılan araştırmalara kulak vermenizde fayda var.

Diş eti hastalıkları dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık karşılaşılan sağlık sorunlarının başında geliyor. Birçok araştırmaya göre ağızdaki çürük ve dişeti hastalıkları vücutta pek çok farklı rahatsızlıklara neden olabiliyor. Kardiyovasküler hastalıklar açısından da yüksek risk faktörü oluşturan diş ve diş eti hastalıkları kalbe de zarar verebiliyor. Uzmanlar oral enfeksiyona sahip kişilerde, enfeksiyonun görülmediği bireylere kıyasla daha fazla kalp krizine rastlandığını belirtiyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu konuyla ilgili uyarılarda bulunuyor.

Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, toplumumuzda ağız sağlığına gereken önemin verilmediğine dikkat çekiyor. Ağızda oluşan çürüğe “diş çürüğü deyip” geçmenin yanlış olduğunu vurguluyor. Önemsenmeyen bir diş ağrısı aslında kalp krizi belirtisi olabiliyor. Çünkü kalp krizi ağrılarının bir kısmı dişe vuruyor. Hasta aslında kalp krizi geçirirken hissettiği ağrının çürük dişten kaynaklandığını düşünerek hekime gitmek yerine ağrı kesici kullanıyor. İlaçlarla ağrıyı geçirmeye çalışırken hasta hayatını kaybedebiliyor.

Kalp rahatsızlığı olan kişilerin dişlerinde var olan mikroorganizmalar dental işlem sırasında vücuda damar yoluyla yayılabiliyor. Bu nedenle hastaların yapılacak işlem öncesinde diş hekimlerini sahip oldukları hastalık konusunda bilgilendirmesi gerekiyor. Bu şekilde dental işlem öncesinde hastaya gerekli tıbbi konsultasyonlar yapılarak koruyucu ilaç tedavisi uygulanabiliyor.

Ağız ve diş bakımının doğru yapılmaması, diş ve diş eti hastalıklarına neden olmaktadır. Diş hastalıklarında meydana gelen iltihabi değişiklikler var olan koroner hastalıkların şiddetlenmesine de neden olabilir.

Diş eti hastalıklarının en önemli belirtileri; diş fırçalarken ya da kendiliğinden oluşan diş eti kanamaları, ağızda tat bozukluğu, iltihap kaynaklı kötü ağız kokusu, sallanan dişler, dişler ve diş etlerinde kaşınma hissi olarak öne çıkar. Bu şikayetlerle hekime giden hastanın muayenesinde; diş etlerinde kanama, ağızda kötü bir tat veya koku, kırmızı ve şiş diş etleri, soğuk sıcak hassasiyeti olup olmadığına bakılır. Diş ile diş eti arasında meydana gelen ceplerin derinliği, periodontal sond vasıtasıyla ölçülerek, radyografik bulgularla değerlendirilir ve teşhis konur. Diş eti hastalığının tedavisi mümkündür.

Hekim tarafından uygulanan diş eti tedavisi ile hem diş eti iltihabını, hem de buna bağlı gelişebilecek kalp hastalıkları riskini kontrol altına alabilmek mümkün olmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Diş hekimi korkusuna etkili çözümler

18 Ağustos 2014
Sedasyon ve lazer tedavi yöntemi ile korkunuzu yenin!

Birçok kişinin diş hekime gitmemesine neden olan diş hekimi korkusu, diş hekimliğindeki yeni uygulamalar ile mazide kalabilir! Protez Uzmanı ve Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, diş hekimi korkusunun yeni yöntemler ile yenilebileceğini söyleyerek uygulamalar hakkında bilgi verdi.

Pek çok insan diş hekiminin koltuğuna oturmaktan dahi korkuyor. Aletlerin sesini duyduğu anda koltuktan kalkıp gitmek istiyor. Bu nedenle dişindeki çürüklerin acısını azaltmak için kendince yöntemler buluyor, görüntüsünden rahatsızlık duyduğu dişlerini güzelleştirmekten çekiniyor. Kışlaoğlu, ‘sedasyon’ ve ‘lazer tedavi’ yöntemi ile acının hissedilmediğini söyleyerek, diş hekimi korkusunun yok edilebileceğini söylüyor.Yeni diş hekimliği uygulamaları olan ‘sedasyon’ ve ‘lazer tedavi’ sayesinde artık diş hekimi korkusunun tarihe karışabileceğini belirten Kışlaoğlu, ‘sedasyon’ yönteminin ayrıntılarını şöyle anlatıyor:“Sedasyon yöntemi, genel bir anestezi olmamakla beraber, hastanın bilinci açık bir şekilde, her türlü konuşmaya cevap verebilecek durumdayken korkusuz ve endişesiz bir yöntemdir. Operasyonun hastane ya da ameliyathanede gerçekleştirilmesi gerekmiyor, diş hekiminin muayenesinde gerçekleştirilebiliyor. Hasta, hekimin isteklerine cevap verebilir durumda oluyor. Yöntem sırasında hasta monitörle izleniyor, nabzı ve tansiyonu takip ediliyor. Yöntem ile hasta diş işlemini, ağrıyı v.b. durumları hissetmiyor, korkmuyor. Yöntem hem çocuklarda hem de yetişkinliklerde uygulanabiliyor. Erişkinlerde uygulanan intavenöz (damariçi) yöntemi ile tek seansla birçok tedavi yapılabiliyor. Tedavi sonrası hasta rahatlıkla evine gidebiliyor. Fakat yine de hastanın yanında bir yakını ile gelmesi gerekiyor çünkü güç kaybettirecek hareketlerden, araba kullanmaktan kaçınması ve istirahat etmesi gerekiyor.”Lazer Tedavi yöntemi ise anestezi gerektirmediği için çocuklarda diş tedavisi çok daha kolay uygulanabiliyor. Diş hekimi korkusu olan hastalar en çok lazerle uygulanan tedavi yöntemlerini tercih ediyor. Ağrısız, kanamasız ve anestezi gerektirmeyen diş lazeri, hem sert dokuda hem de yumuşak doku üzerinde rahatlıkla uygulanabiliyor. Lazer yöntemi, diş dolguları, dişlerin temizlenmesi, diş kökünde oluşan iltihapların kurutulması, kanal tedavisi, diş etindeki cerrahi operasyonlar, diş hassasiyetinin giderilmesi, estetik diş tedavileri, diş etinde uygulanan tedavi işlemleri, diş beyazlatma gibi birçok tedavi sürecinde kullanılıyor. Bu yöntemde hastaları korkutan anestezi yöntemi genel anlamda kullanılmıyor. Ancak kapsamlı cerrahi operasyonlarda kullanılıyor.Lazer işlemi dişe ve diğer dokulara temas edilmeden uygulandığı için herhangi bir titreşim ve basınç hissedilmiyor. Doğal olarak beyine ulaşan ağrı iletimini kestiği için hasta tedavide ağrı hissetmiyor. Tedavi sürecinde yüzde 90 hiç kanama olmuyor ve işlem sonucunda lazerle daha steril bir çalışma yapıldığı için apse ya da şişme görülmüyor. Aynı şekilde diş dolgularında ve kaplamalarda uygulandığında diğer yöntemlere göre yapılan dolgu ve kaplamalar daha dayanıklı oluyor ve tedavi bitiminde hasta dişlerinde herhangi bir hassasiyet duymuyor. Diş hekimi korkusu yaşayan birçok hasta lazer tedavi yöntemini tercih edebilir.” 

Pek çok insan diş hekiminin koltuğuna oturmaktan dahi korkuyor. Aletlerin sesini duyduğu anda koltuktan kalkıp gitmek istiyor. Bu nedenle dişindeki çürüklerin acısını azaltmak için kendince yöntemler buluyor, görüntüsünden rahatsızlık duyduğu dişlerini güzelleştirmekten çekiniyor. Kışlaoğlu, ‘sedasyon’ ve ‘lazer tedavi’ yöntemi ile acının hissedilmediğini söyleyerek, diş hekimi korkusunun yok edilebileceğini söylüyor.

Yeni diş hekimliği uygulamaları olan ‘sedasyon’ ve ‘lazer tedavi’ sayesinde artık diş hekimi korkusunun tarihe karışabileceğini belirten Kışlaoğlu, ‘sedasyon’ yönteminin ayrıntılarını şöyle anlatıyor:

Sedasyon yöntemi, genel bir anestezi olmamakla beraber, hastanın bilinci açık bir şekilde, her türlü konuşmaya cevap verebilecek durumdayken korkusuz ve endişesiz bir yöntemdir. Operasyonun hastane ya da ameliyathanede gerçekleştirilmesi gerekmiyor, diş hekiminin muayenesinde gerçekleştirilebiliyor. Hasta, hekimin isteklerine cevap verebilir durumda oluyor. Yöntem sırasında hasta monitörle izleniyor, nabzı ve tansiyonu takip ediliyor. Yöntem ile hasta diş işlemini, ağrıyı v.b. durumları hissetmiyor, korkmuyor. Yöntem hem çocuklarda hem de yetişkinliklerde uygulanabiliyor. Erişkinlerde uygulanan intavenöz (damariçi) yöntemi ile tek seansla birçok tedavi yapılabiliyor. Tedavi sonrası hasta rahatlıkla evine gidebiliyor. Fakat yine de hastanın yanında bir yakını ile gelmesi gerekiyor çünkü güç kaybettirecek hareketlerden, araba kullanmaktan kaçınması ve istirahat etmesi gerekiyor.”

Yazının Devamını Oku

Geceleri dişlerinizi sıkıyor musunuz?

23 Temmuz 2014
Diş sıkma problemi bakın diş sağlığınızı nasıl etkiliyor!

Diş sıkma probleminin en önemli nedenlerinden birinin stres olduğunu söyleyen Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, diş sıkmanın zararlarını sıraladı ve bu problemin tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi.

Diş sıkmanın oluş nedenleri hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazı araştırmacılar diş sıkmanın dişler arasındaki kapanış ilişkisinin bozulmasından kaynaklandığını, bazıları santral sinir sistemindeki bir hastalığın neden olduğunu, bazı araştırmacılar da bu iki nedeni de kapsayan çok yönlü bir problem olduğunu ileri sürmektedirler.

Stres diş sıkmanın en önemli nedeni

Herkes stresin diş sıkma nedenleri arasında en önemli faktör olduğu konusunda hemfikir. Vücudumuzda stres belirtilerini ilk olarak gördüğümüz yer ağız dokularıdır. Stres diş sıkmanın hem oluş nedeni hem de olayın şiddetini artıran en önemli faktör olarak belirlenmiştir. Aşırı sinirli, hassas, titiz bir yapıya sahip olmak, dişlerin diziliş ve sıralanışındaki bozukluklar diş sıkmanın nedenleri arasında gösterilebilir.

Diş sıkmanın zararları nelerdir?

    Dişlerin çiğneyici yüzünde oluşan aşınma: Dişlerin birbirleri ile sürtünmesi sonucunda oluşan aşınma tüm dişleri kapsayabilirse de özellikle ön dişlerde daha etkilidir.Dişlerde kırılma: Dişleri sıkma ve gıcırdatma sonucunda ön dişlerin köşelerinde, arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikro çatlaklar oluşur. Röntgen ile saptanamayan bu çatlaklar zamanla büyüyerek dişlerin kırılmasına neden olur.Dişlerde aşırı hassasiyet: Genellikle soğuğa karşı hassasiyet gelişir. Ani diş sızlamaları başlar.Diş etinin geriye çekilmesi: Genellikle bununla birlikte oluşan dişin boynunda diş eti hizasında oluşan çentik şeklinde aşınmalar oluşur. Bu durumun oluşmasına neden olarak ilerleyen yaşa bağlı diş eti çekilmesi ya da aşırı baskı uygulanarak yapılan diş fırçalama gösteriliyorsa da, diş sıkma hastalığının dişlerde bu gibi oluşumlara neden olduğu bilinmelidir.Dişlerde sallanma: Yıllar süren sıkma sonucu dişler gevşeyerek sallanmaya başlar. Aşırı basınç, dişleri saran kemik desteğinin kaybolmasına neden olur. Bu durumu telafi etmek için dişlerin kökleri hizasında ekstra kemik çıkıntıları gelişir.Yanaklarda iritasyon (tahriş): Özellikle dişleri birbirlerine temas ettikleri kapanış çizgisi hizasında, yanağın iç kısmında çizgi ya da kabartı şeklinde fibröz bir oluşum meydana gelir. Bu oluşum nedeni ile sıklıkla ‘yanak ısırm’ olayı ile karşılaşılır.Kas ağrısı: Özellikle şakak ve yanak bölgesindeki kasların aşırı çalışması bu bölgelerde kas ağrısına neden olur.Baş ağrısı: Yukarıda belirtilen kas ağrısı zaman zaman baş ağrısı şeklinde kendini gösterir.Çene ekleminde ağrı: Çene eklemine aşırı yüklenilme nedeni ile eklemde ağrı, çıtırtı ve kenetlenme olabilmektedir.

Bu belirtiler diş sıkmanın hemen başlangıcından itibaren ortaya çıkmaz. Olayın şiddetine ve süresine göre bazen yıllar sonra görülebilmektedir. Çoğunlukla belirtilerin tümü birden olmayabilir. Bazen çok az belirti gösterebilir.

Tedavisi nasıl ilerler?

Tedavinin amacı dişlerde çene ekleminde oluşabilecek kalıcı zararları önlemek ve ağrıyı ortadan kaldırmaktır. Diş hekimi tarafından uygulanan, uyku sırasında dişlerin birbirleri ile temasını engellemek amacı ile alt ve üst çene dişlerinin arasına yerleştirilerek kullanılan ‘gece koruyucuları’, diş sıkmanın semptomatik tedavisinde kullanılan en önemli araçtır. Ancak gece koruyucularının çoğunlukla tek başlarına yeterli olmayabilir. Bu nedenle hastalığın sergilediği tabloya göre gece koruyucularının yanında bazı ek tedavilerinde uygulanması gerekmektedir. Bu ek tedaviler;

    Stres terapisi,Rahat uyumayı sağlayıcı önlemler,Kas gevşetici ilaç uygulaması,Hatalı yapılmış diş dolgusu ve kaplamaların yenilenmesi,Eksik olan dişlerin yerine koyulabilmesi için protez uygulamalarıdır.

Diş sıkmanın oluş nedenleri hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazı araştırmacılar diş sıkmanın dişler arasındaki kapanış ilişkisinin bozulmasından kaynaklandığını, bazıları santral sinir sistemindeki bir hastalığın neden olduğunu, bazı araştırmacılar da bu iki nedeni de kapsayan çok yönlü bir problem olduğunu ileri sürmektedirler.

Herkes stresin diş sıkma nedenleri arasında en önemli faktör olduğu konusunda hemfikir. Vücudumuzda stres belirtilerini ilk olarak gördüğümüz yer ağız dokularıdır. Stres diş sıkmanın hem oluş nedeni hem de olayın şiddetini artıran en önemli faktör olarak belirlenmiştir. Aşırı sinirli, hassas, titiz bir yapıya sahip olmak, dişlerin diziliş ve sıralanışındaki bozukluklar diş sıkmanın nedenleri arasında gösterilebilir.

Bu belirtiler diş sıkmanın hemen başlangıcından itibaren ortaya çıkmaz. Olayın şiddetine ve süresine göre bazen yıllar sonra görülebilmektedir. Çoğunlukla belirtilerin tümü birden olmayabilir. Bazen çok az belirti gösterebilir.

Tedavinin amacı dişlerde çene ekleminde oluşabilecek kalıcı zararları önlemek ve ağrıyı ortadan kaldırmaktır. Diş hekimi tarafından uygulanan, uyku sırasında dişlerin birbirleri ile temasını engellemek amacı ile alt ve üst çene dişlerinin arasına yerleştirilerek kullanılan ‘gece koruyucuları’, diş sıkmanın semptomatik tedavisinde kullanılan en önemli araçtır. Ancak gece koruyucularının çoğunlukla tek başlarına yeterli olmayabilir. Bu nedenle hastalığın sergilediği tabloya göre gece koruyucularının yanında bazı ek tedavilerinde uygulanması gerekmektedir. Bu ek tedaviler;

Yazının Devamını Oku

Baharın ışıltısı dişlerinize taşımak ister misiniz?

12 Nisan 2014
Sağlıklı ve çekici bir gülüşe sahip olmak için Çağdaş Kışlaoğlu’na kulak verin.

Bahar aylarına girerken herkesi güzelleşme ve bakım heyecanı sarıyor. Sağlıklı ve çekici bir gülümseyişin anahtarı olan ağız ve diş bakımı için de bahar aylarının en uygun dönem olduğunu söyleyen Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, bakın hangi yöntemleri önerdi?

Dişlerdeki sarı lekelere elveda

Günlük tüketilen çay, kahve, sigara gibi maddeler dişlerde kalıcı sarı lekeler oluşturarak rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkarır. Diş beyazlatma yöntemiyle dişlerde oluşan sarı lekelerden kurtulup bembeyaz bir gülüşe kavuşabilirsiniz.

Diş beyazlatma (bleaching)

Günümüzde herkes sarı veya gri dişlerini beyazlatmak suretiyle iyi bir gülüşe sahip olup psikolojik olarak da kendilerini daha iyi hissedebilirler. Onun için özellikle ABD, Japonya ve Çin’de sadece diş beyazlatma yapan merkezler kurulmuştur. Bu merkezlerdeki uygulama, soğuk ışık altında 1 saat gibi bir süreçte dişlerin üzerine sürülen özel beyazlatıcı jelle dişlerin içindeki prizmalar arasında birikmiş olan leke yapıcı artıkların temizlenerek dişleri beyazlatma yöntemidir.

Diş beyazlatma nasıl yapılır?

Dişlerdeki sarılık ya genetik olarak insanda vardır ya da ilerleyen yaşla beraber ve yeme içme alışkanlıklarına bağlı olarak gelişebilir. İki farklı beyazlatma yöntemi vardır. Birinci yöntem ev tipi beyazlatma yöntemidir. Diş Hekimi tarafından dişlerinizin üzerine takmanız için ağız ölçünüze uygun kalıplar hazırlatılır. Bu kalıbın içerisine Amerikan FDA onaylı bir ilaç konularak beyazlatılacak dişlerin üstüne yerleştirilir. Günde ortalama 4-6 saat takılması gerekir. İkinci ise muayenehanede uyguladığımız beyazlatma işlemidir; dişlerdeki gözeneklerin temizlenmesinde “hidrojen peroksit” yani oksijenli su veya türevi “Karbamid peroksit”li jeller kullanılıyor. Bu maddeler 45 dakika süreyle lazer ışığı verilerek aktive edilip beyazlama gerçekleşiyor. Bu uygulamada dişeti ve dokular özel koruyucularla korunduğundan zarar görmemektedir. Kişinin diş minesinin rengine bağlı olarak beyazlama oranı değişmektedir.

Ne kadar dayanıyor?

Dişler her zaman için eskisinden daha beyaz olur. Ancak dişlerinizin yeniden sararmasını ve lekelenmesini istemiyor iseniz çay, kahve, sigara ve türevleri, çikolata, salça ketçap gibi boyalı gıdalar, renkli ve asitli içecekler, kırmızı şarap tüketimini mümkün olduğunca azaltmalı hatta kullanmaktan kaçınmalısınız. Alışkanlık ve ağız bakımına bağlı olarak beyazlık uzun süre korunabilir. Yine de bu süreçte beyazlatıcı diş macunları ile tedavi desteklenebilir. Altı ayda bir diş hekiminizi kontrol amaçlı ziyaret ettiğiniz takdirde, diş sağlığınızı korumakla beraber rengi ile ilgili uygulamalar da yaptırıp ömür boyu sağlıklı ve bembeyaz dişlerle gönül rahatlığıyla gülebilirsiniz.

Porselen lamina nedir?

Estetik diş hekimliğinde en çok kullanılan tekniktir. Tırnak kalınlığında, istenen renk, boy ve formda özel olarak hazırlanmış bir porselen tabakasının dişin ön yüzüne yapıştırılması tekniğidir. Dişin üzerinde çok az pürüzlendirme yapılarak yapılan lamina büyük değişiklikler yaratır.

Uygulama alanları nelerdir?

    Ön dişlerdeki aralıkların kapatılması,Çarpma sonucu oluşan kırıkların tedavisi,Diş beyazlatma yönteminin yeterli olmadığı aşırı koyu renkli dişlerde,Çürük ve çapraşıklık nedeni ile tüm dişlerin porselen kaplanması gereken durumlarda kullanılır.

Full porselen kaplamalar

Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda artık kaplama dişlerde hatta köprülerde dahi metalsiz porselenler kullanarak dişin doğal yapısını birebir taklit edebilen ve ışığı geçirebilen sabit protezler yapmak mümkün hale gelmiştir. Ayrıca tamamen seramik, metal içermeyen bu dişler katman katman işlenerek dişin derinlemesine mevcut tüm dokuları da renk ve tonlama olarak taklit edilebilmektedir. Dişlerimizde ve tüm nesnelerde görünüm ışık ile olmaktadır. İşte metaller üzerlerinde yer alan seramiğin aksine ışığı geçiremeyerek yansıtmaktadırlar. Bu konuda yapılan araştırmalar sonucun artık kaplama dişlerde hatta köprülerde dahi metalsiz porselenler kullanarak dişin doğal yapısını birebir taklit edebilen ve ışığı geçirebilen sabit protezler yapmak mümkün hale gelmiştir.

Kusursuz bir diş için diş etlerine pembe bir dokunuş

Güzel bir gülüş ve sağlıklı bir gülüş için diş etlerinin sağlıklı olması gerekiyor. Doğal bir görünüm olması açısından dişe yapılan ufak dokunuşların yanı sıra diş etine yapılan düzeltmeler ile çok daha estetik ve güzel bir görünüme kavuşulabilir. Diş etlerine uygulanan pembe estetik işlemi ile bu bütünlük sağlanır. Hasta güldüğünde diş etleri fazla görünüyorsa gingivoplasti metodu uygulanır. Estetiği bozan bu diş eti küçük bir operasyonla düzeltilir.

Günlük tüketilen çay, kahve, sigara gibi maddeler dişlerde kalıcı sarı lekeler oluşturarak rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkarır. Diş beyazlatma yöntemiyle dişlerde oluşan sarı lekelerden kurtulup bembeyaz bir gülüşe kavuşabilirsiniz.

Günümüzde herkes sarı veya gri dişlerini beyazlatmak suretiyle iyi bir gülüşe sahip olup psikolojik olarak da kendilerini daha iyi hissedebilirler. Onun için özellikle ABD, Japonya ve Çin’de sadece diş beyazlatma yapan merkezler kurulmuştur. Bu merkezlerdeki uygulama, soğuk ışık altında 1 saat gibi bir süreçte dişlerin üzerine sürülen özel beyazlatıcı jelle dişlerin içindeki prizmalar arasında birikmiş olan leke yapıcı artıkların temizlenerek dişleri beyazlatma yöntemidir.

Dişlerdeki sarılık ya genetik olarak insanda vardır ya da ilerleyen yaşla beraber ve yeme içme alışkanlıklarına bağlı olarak gelişebilir. İki farklı beyazlatma yöntemi vardır. Birinci yöntem ev tipi beyazlatma yöntemidir. Diş Hekimi tarafından dişlerinizin üzerine takmanız için ağız ölçünüze uygun kalıplar hazırlatılır. Bu kalıbın içerisine Amerikan FDA onaylı bir ilaç konularak beyazlatılacak dişlerin üstüne yerleştirilir. Günde ortalama 4-6 saat takılması gerekir. İkinci ise muayenehanede uyguladığımız beyazlatma işlemidir; dişlerdeki gözeneklerin temizlenmesinde “hidrojen peroksit” yani oksijenli su veya türevi “Karbamid peroksit”li jeller kullanılıyor. Bu maddeler 45 dakika süreyle lazer ışığı verilerek aktive edilip beyazlama gerçekleşiyor. Bu uygulamada dişeti ve dokular özel koruyucularla korunduğundan zarar görmemektedir. Kişinin diş minesinin rengine bağlı olarak beyazlama oranı değişmektedir.

Dişler her zaman için eskisinden daha beyaz olur. Ancak dişlerinizin yeniden sararmasını ve lekelenmesini istemiyor iseniz çay, kahve, sigara ve türevleri, çikolata, salça ketçap gibi boyalı gıdalar, renkli ve asitli içecekler, kırmızı şarap tüketimini mümkün olduğunca azaltmalı hatta kullanmaktan kaçınmalısınız. Alışkanlık ve ağız bakımına bağlı olarak beyazlık uzun süre korunabilir. Yine de bu süreçte beyazlatıcı diş macunları ile tedavi desteklenebilir. Altı ayda bir diş hekiminizi kontrol amaçlı ziyaret ettiğiniz takdirde, diş sağlığınızı korumakla beraber rengi ile ilgili uygulamalar da yaptırıp ömür boyu sağlıklı ve bembeyaz dişlerle gönül rahatlığıyla gülebilirsiniz.

Estetik diş hekimliğinde en çok kullanılan tekniktir. Tırnak kalınlığında, istenen renk, boy ve formda özel olarak hazırlanmış bir porselen tabakasının dişin ön yüzüne yapıştırılması tekniğidir. Dişin üzerinde çok az pürüzlendirme yapılarak yapılan lamina büyük değişiklikler yaratır.

Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda artık kaplama dişlerde hatta köprülerde dahi metalsiz porselenler kullanarak dişin doğal yapısını birebir taklit edebilen ve ışığı geçirebilen sabit protezler yapmak mümkün hale gelmiştir. Ayrıca tamamen seramik, metal içermeyen bu dişler katman katman işlenerek dişin derinlemesine mevcut tüm dokuları da renk ve tonlama olarak taklit edilebilmektedir. Dişlerimizde ve tüm nesnelerde görünüm ışık ile olmaktadır. İşte metaller üzerlerinde yer alan seramiğin aksine ışığı geçiremeyerek yansıtmaktadırlar. Bu konuda yapılan araştırmalar sonucun artık kaplama dişlerde hatta köprülerde dahi metalsiz porselenler kullanarak dişin doğal yapısını birebir taklit edebilen ve ışığı geçirebilen sabit protezler yapmak mümkün hale gelmiştir.

Güzel bir gülüş ve sağlıklı bir gülüş için diş etlerinin sağlıklı olması gerekiyor. Doğal bir görünüm olması açısından dişe yapılan ufak dokunuşların yanı sıra diş etine yapılan düzeltmeler ile çok daha estetik ve güzel bir görünüme kavuşulabilir. Diş etlerine uygulanan pembe estetik işlemi ile bu bütünlük sağlanır. Hasta güldüğünde diş etleri fazla görünüyorsa gingivoplasti metodu uygulanır. Estetiği bozan bu diş eti küçük bir operasyonla düzeltilir.

Yazının Devamını Oku