Bülent Katarcı

Mesani pili ile sondasız hayat

22 Mayıs 2023
MESANE, halk arasında ‘idrar kesesi’ olarak bilinir ve idrarın depolanmasını sağlar. Balona benzer yapıdaki mesane, istemsiz olarak çalışan bir organ. Mesane pili ile sondasız yaşam mümkün mü? Prof. Dr. Fatih Altunrende anlattı:


“Nörojenik mesane, idrar kesesinin sinirsel uyarımının herhangi bir nedene bağlı olarak bozulmasıdır. Diyabet, omurilik zedelenmeleri, multiple skleroz, sigara, omurga deformiteleri gibi hastalıklar, nörojenik mesane gelişiminde rol oynayabilmektedir. Bunun yanında ek hastalık olmaksızın da idrar kesesinin sinirsel uyarımında sorunlar meydana gelmektedir. İdrar kesesinin sinirsel uyarımının bozulması, idrar kaçırma, sık idrara çıkma, mesane kapasitesinin azalması, idrarda aciliyet hissi, idrar hissinin kaybolması, idrar yapamama ve böbrek fonksiyonlarının bozulması gibi durumlara neden olabilir. Bu durumların tedavisinde ilaçlar, mesane içi uygulamalar, kalıcı veya geçici sondalar, cerrahi girişimler gibi çok sayıda tedavi denenebilmektedir. Genellikle bu tedaviler düzenli ilaç kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Halk arasında mesane pili olarak bilinen sakral nöromodülatör cihazları, nörojen mesane hastalarına alternatif bir çözüm olarak yaygınlaşmaktadır.

KİMLERE UYGULANIR?

Mesane pili, nörojenik veya nörojenik olmayan bir nedenle idrar yapamama, idrar kaçırma, kronik kabızlık, ağrılı idrar yapma gibi şikayetleri olan hastalara uygulanır. İdrar yapamayan hastalar, hayatlarını kalıcı ve aralıklı sonda ile sürdürmektedir. Ağrı, kanama, enfeksiyon, sosyal hayattan kopma gibi bir çok nedenden dolayı sondalı yaşam sanıldığından daha zor olabilmektedir. Omurilik yaralanması durumunda idrar yanında kronik kabızlık da yaşamı kabusa çevirebilmektedir. Sakral modülasyon cihazı seçilmiş hastalarda idrar hissinin tekrar kazanılması ve sondasız idrara çıkılmasını sağlayabilmektedir. Bunun yanında bağırsak sistemi üzerine etki göstererek, kabızlık sorununun kalıcı olarak çözülmesini sağlayabilir. Test fazı olan bir uygulama olduğu için fayda göstermemesi durumunda kalıcı uygulama yapmadan işlem sonlandırılır. Test fazı sonrasında kalıcı batarya yerleştirilen hastalarda bataryanın dışarda görülen bir aksamı bulunmamaktadır. Bu nedenle dışardan fark edilmez. Kalça kaslarının hemen üzerine yerleştirilmektedir.

KALICI BİR ETKİ

Mesane pili çalıştığı sürece kalıcı bir etkiye sahiptir. Siz fark etmeden sürekli olarak çalışmaktadır. Bu nedenle herhangi bir ek ilaç kullanılmasına gerek kalmaz. Bunun yanında pilin voltajı her hastada ihtiyaca göre farklı ayarlanmaktadır. Bu da bataryanın ömründe değişiklik meydana getirebilir. Ortalama olarak 5 yıl süreyle batarya değişimi gerektirmez. Bataryanın tükenmesi durumunda ise kısa bir işlemle test fazı olmaksızın değiştirebilir. Mesane pili idrar yapamama, idrar kaçırma, ağrılı idrar yapma, kronik sistit, kronik pelvik ağrı ve kabızlık gibi sorunlarda klasik tedavilerden fayda görmeyen hastalarda mutlaka değerlendirilmektedir. Yaptığımız uygulamalarda 10 yıldır idrar yapamayan hastaların sondasız olarak yaşamına devam etmesine olanak sağladık. Mesane pili ile idrar kesesinizin kontrolünü yeniden kazanmak mümkün olabilir.”

Yazının Devamını Oku

Yaşama dönüş için uluslararası projeler

15 Mayıs 2023
BÜYÜK bir afet atlattık. Ülke olarak birbirimize sığındık, kenetlendik. Bir anda her şeyi unuttuk... Ne 2020’nin getirdiği salgın şoku ne de başka bir şey... Millet can uğruna kenetlendi. Hepimize geçmiş olsun ve hepimizi sarsan bu olayda hem fiziksel hem psikolojik olarak yorulduk. Güçlüyüz. Güçlü olmaya devam edelim, yaralarımız büyük, kayıplarımızın yakınlarına ve ailelerine baş sağlığı, yaralılara acil şifalar ve tüm millete Allah sabır versin.Merkezi İzmir’de bulunan Acil Afet Ambulans Hekimleri Derneği (AAHD), deprem sonrası bölgedeki ihtiyaçları belirleyerek ulusal ve uluslararası düzeyde destek çalışmalarına devam ediyor. Dernek Başkanı Dr. Turhan Sofuoğlu, depremden sonra Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş’a giderek ihtiyaçları ve yapılan çalışmaları yerinde inceledi. Bu arada AAHD üyeleri, dernek imkanlarıyla Kahramanmaraş ve Hatay’da çadırkentlerde yaşayan depremzedelere topladıkları yardımları dağıttı, bölgede görev yapan hekimlere destek oldu.

 

ULUSLARARASI KONFERANS
Avrupa 112 Acil Tek Numara Derneği (EENA) tarafından Slovenya’nın Lübliyana şehrinde 19-21 Nisan 2023 tarihleri arasında düzenlenen uluslararası konferansa davet edilen Dr. Turhan Sofuoğlu, Türkiye’deki deprem ve yaşananlarla ilgili bir sunum gerçekleştirdi. İlk günlerde yaşanan iletişim sorunları, bulunan çözümler ve yaralıların kara, hava ve deniz yolu ile tahliyesi konusundaki deneyimlerimizi paylaştı. Dr. Sofuoğlu’nun Avrupa ülkeleri, ABD ve Uzakdoğu’dan yaklaşık 800 kişinin katıldığı konferansın açılışında yaptığı sunum, sağlık, itfaiye, polis çalışanlarıyla teknoloji ve yazılım firmalarının oldukça ilgisini çekti. Konferansın ilerleyen günlerinde Apple, Google gibi ünlü firmaların temsilcileri, Türkiye depremini örnek göstererek uydudan iletişim, toplumun önceden afetlere karşı bilgilendirilmesi, alarm sistemleri, konum bulma gibi her türlü bilginin 112 acil çağrı merkezleriyle paylaşımıyla ilgili teknolojik ve inovatif çözümlerini paylaştılar.


HOLLANDA İLE İŞBİRLİĞİ
AAHD Başkanı Dr. Sofuoğlu, 20 Şubat’taki üçüncü deprem sonrası Hatay’da hasarın artması üzerine çalışmalarını bu bölgeye yoğunlaştırdıklarını, İskenderun Arsuz’da sağlık hizmetleri yanında özellikle kadın ve çocuklara yönelik psikolojik destek sağlamak için İspanyol sahra hastanesi hekimleri ve merkezi Hollanda’da bulunan “Together International” kuruluşuyla işbirliği anlaşması yaparak çalışmalarına devam ettiklerini belirtti. Bodrum Belediyesi Hatay Arsuz Dostluk Kenti’ne hekim ve sağlıkçı desteği sağlandıklarını açıkladı. Dr. Sofuoğlu, “Together International” tarafından Hollanda’nın Lahey şehrinde düzenlenen, Hollanda’nın Türkiye konsolosluğu, Hollanda’da yaşayan Türkler, Hollandalı ve diğer ülke vatandaşlarının katıldığı Türkiye’ye yardım etkinliğinde de depremle ilgili bir sunum gerçekleştirdi.

DÜNYANIN SAYILI AFETLERİNDEN

Yazının Devamını Oku

Telomer analizi ve yaşlanmayı yavaşlatmak

8 Mayıs 2023
ARİSTO’dan başlayarak bilim insanları ve düşünürler, yüzyıllar boyunca bu bilmeceyi çözmeye çabaladı.Yaşlanma ya da bazen söylendiği şekliyle ihtiyarlık, ilerleyen yaşla beraber fizyolojik işlevin kaçınılmaz olarak bozulmasıdır. Fitoterapist ve homeopat Doktor Serdar Özgüç, “yaşlanmayı yavaşlatma”yı anlattı.

 

KÖK HÜCRE RAHATSIZLIĞI
“Yaşlanma aslında bir kök hücre rahatsızlığıdır. Her hücrede 23 çift kromozom bulunur ve kromozomların ucunda telomer adı verilen koruyucu bölgeler yer alır. Bunlar tıpkı ayakkabı bağcıklarının ucundaki koruyucu plastik parçalara benzetilebilir. Telomer, DNA’daki genetik bilginin korunmasını sağlarken ayrıca hücrenin yaşlanma kaydını tutar. Yani bir hücrenin ne kadar yaşlandığını net biçimde tutan bir kum saatine benzetilebilir. Herhangi bir zamanda telomer uzunluğunu telomer analiz testi ile basitçe ölçmek, bireyin biyolojik yaşını ve yaşlanma hızını ortaya koyar. Hücreler zaman içinde yaşlandığında kendisinden yeni ve sağlıklı bir kopya çıkartır. Eski ve yaşlı hücre ise yok edilir. Bu bedenin sağlıklı kalabilmesi için önemli bir stratejidir. Hücrenin her bölünmesi ile bu telomer denilen bu parçalar giderek kısalır. Ta ki kritik bir kısalığa ulaştığında artık hücre bir daha kendini yenileyemez.

ORTALAMA 70-80 YIL ARASI
Doğum anında telomer uzunluğu yaklaşık olarak 10.000 baz çifttir (BP). İdeal şartlarda yaşayan bir bireyin telomerleri yaklaşık olarak yılda 50 baz çift kısalır yani yaşlanır diyebiliriz. Telomerlerin uzunluğu yaklaşık 4.000 baz çifte indiğinde ise artık yaşlanma nedeni ile yaşamın sonuna gelinmiştir. Basit bir hesap ile 6.000 BP’yi her yıl normal şartlarda kısalan 50BP’ye bölersek bir insanın teorik yaşam süresinin 120 yıl olabileceğini buluruz. 120’lere ulaşabilen az sayıda insan olsa dahi dünyada ortalama ömür 70-80 yıl arasındadır.
Telomerin kısalma hızını genetik yapı sadece yüzde 20-30 oranında etkiler. Yaşlanmanın geri kalanı ise tamamen bireyin yaşamdaki seçimleri ile ilgilidir. Sigara içmek, yüksek miktarda alkol, aşırı stres, uyuşturucu kullanımı, kötü beslenme ve obezite gibi yanlış tercihler telomerleri olması gerekenden daha hızlı kısaltır. Dolayısı 70-80 yıl yaşadığımız gibi bu sürenin son 20-30 yılını ise yaşlanmanın getirdiği kalp, kanser, diyabet vs gibi sağlık sorunlarından dolayı hayat kalitemiz düşer.

UZATABİLMEK MÜMKÜN MÜ?

Yazının Devamını Oku

Bahar yorgunluğu

2 Mayıs 2023
BAHAR yorgunluğu, psikoloji alanında mevsimsel problemlerden biridir. İlkbahar ve sonbaharın ilk haftalarında genellikle belirtilerini göstermeye başlar. İş yaşamından aile yaşamına kadar insan hayatını her yönüyle etkileyen bir durumdur. Özellikle bahar mevsiminin başladığı günlerde birçok kişide görülebilen, genel bir bitkinlik, güçsüzlük ve enerji noksanlığı, isteksizlik, uykusuzluk, vücutta karıncalanma gibi belirtilerle seyreden bir rahatsızlık halidir. Bahar mevsiminde havadaki elektrik yükü artıyor. Bu yükün iyonlar aracılığıyla taşındığı vurgulanmaktadır. Pozitif ve negatif değerde iki tür iyondan pozitif olanlar arttıkça vücuda zindelik getirir. Negatif yüklü iyonların artması ise yorgunluk, halsizlik ve gerginliklere neden olur.Bahar yorgunluğunu nasıl atlatabileceğimizi Akapunktur ve Medikal Estetik Doktoru Tayfur Yağcı anlattı:

 

FİZİKSEL VE RUHSAL
“Düşünün ki bir sabah uyandınız fakat elinizi, kolunuzu kıpırdatacak gücünüz yok. İlkbahar en çok sevilen mevsim. Güneşin ısıtmaya başladığı ama bunaltmadığı, doğanın yemyeşil çayırlar, rengarenk çiçekleri, meyve ağaçlarının meyvelerle süslenip, gözümüze ve de gönlümüze iyi geldiği bu aylarda neden çabuk yoruluruz. Bahar yorgunluğu güneşin daha dik gelmesi ile ısınan denizlerden suyun buharlaşması ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan nemin artması ve de metabolizmamızdaki değişikler sonucu oluşur. Sıcak geçen bahar aylarında hava sıcaklığı yüksek nem ile beraber metabolizmamızı ve de sinir sistemimizi etkileyerek yorgun, bitkin ve de depresif hissetmemizi sağlar.


NE YAPMALIYIZ?
* Halsizliğin ve depresif ruh halimizin geçmesi için yürüyüş ve gevşeme egzersizlerinden yararlanabiliriz.
* Sosyal aktiviteler ve etkinliklere katılarak ruhumuzu beslemeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Afet stresi deri sağlığını bozuyor

24 Nisan 2023
ANİ gelişip yıkıcı etkileriyle toplumda panik yaratan, olağan yaşam düzenini bozarak maddi ve manevi mağduriyetlere neden olan, bazen de toplumun yanıt verme ve uyum sağlama kapasitesini aşarak dış yardım gerektiren doğal ya da insan kaynaklı olaylara ‘afet’ deniyor. Dünya genelinde birbirinden farklı ve çok sayıda afet türü tanımlanmış olup etkiledikleri hedef toplumlar, önlenebilir olmaları, hasar dereceleri, sonuçları ve tüm olanakların değerlendirilerek karşı konulabilmesine bağlı olarak değişen boyutlarda fiziksel, ruhsal, sosyal, kültürel ve ekonomik kayıplara uğruyor.


Dünyada her yıl doğal veya insan kaynaklı afetlerden milyonlarca insan etkileniyor. Hızlı başlangıçlı ve geniş etkiye sahip doğal afetlerde genellikle ölüm sayısı ve yaralananlarla ilgili boyut daha çok ilgi çekmesine rağmen, asla gözardı edilmemesi gereken çok daha farklı ve geniş bir etkilenim alanı var.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Akarsu, afet sonrasında yaşanılan duygusal stres ve ruh sağlığı bozukluklarının derimiz üzerindeki etkilerini anlattı:

PSİKOSOSYAL ETKİLENME
“Afete müdahalede kaynakların yetersiz kalması, altyapı eksikliği ve afet hazırlık sistemlerinin olmaması durumunda, afete uğrayan topluluk kendi olanaklarıyla olayın üstesinden gelmekte çok zorlanır. Özellikle yaşlılar, travmaya maruz kalmış veya yalnız yaşayan çocuklar, genç kadınlar, fiziksel veya psikolojik engelliler, destekten yoksun aile bireyleri ve afet bölgesinde çalışanlar (olay yerinde ilk müdahalede bulunanlar ve yardım çalışanları gibi) psikososyal olarak belirgin şekilde etkilenir. Afetlere maruz kalan bireyler ve yakınlarında yaşamları ve gelecekleri üzerindeki kontrol ve güvenlik hissinin, benlik saygısının, hizmetlere erişimin, mülklerinin ve geçim yollarının kaybı gibi olası sorunlara ek olarak umutsuzluk, korku, öfke, üzüntü, suçluluk, kaygı, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, alkol kötüye kullanımıyla hafıza, yoğunlaşma, uyku ve iştah sorunları gibi çeşitli stres tepkileri ve ruhsal bozukluklar görülebilir.

KANSER BİLE GELİŞEBİLİR
Kısa süreli tehditler bağışıklık sistemini güçlendirirken, düşük şiddette de olsa uzun süren stres ve depresyon gibi duygusal gerginlikler bağışıklığı bozarak pek çok hastalıkla birlikte deri rahatsızlıklarına, enfeksiyonlara hatta kanser gelişimine yatkınlığı artırabilir. Vücudumuzun örtüsü olan deri, beden sağlığımızın olduğu kadar ruhsal durumumuzun da bir aynasıdır. Asıl işlevi olan koruma görevi yanında çevreyle haberleşmeyi ve sosyalleşmeyi de sağlamaktadır. Tıp literatüründe stres ile bazı deri rahatsızlıkları arasında bireylerin stres algısına göre değişkenlik gösteren belirgin bir sebep-sonuç ilişkisi olduğu gözlenmektedir. Yapılan klinik çalışmalarda stres, gerilim, bitkinlik ve bir yakınını kaybetme gibi stresli yaşam olaylarının bazı deri hastalıklarına yol açabileceği veya var olan bir hastalığı kötüleştirebileceği gösterilmiştir. Bazı deri hastalıklarının oluşumunda stres etkisiyle salgılanan bazı hormon ve kimyasal ileticilerin rol oynadıkları anlaşılmıştır. Aslında psikolojik faktörler birçok deri hastalığının gelişim sürecinde hem sebep hem sonuç olabilecek şekilde bir kısır döngü oluşturarak iki yönlü etkili olabilir. Ancak bazen bir psikolojik problemin mi hastalık alevlenmesinden önce geldiği, yoksa hastalığın kendisinin mi psikolojik baskıya yol açtığı çok net anlaşılamamaktadır. Stres deride algılanabilir veya görünür sorun ve hastalıklara yol açabilirken mevcut deri hastalığının asıl kendisi bir stres kaynağı olabilir. Dolayısıyla stres ile deri ilişkisi oldukça karmaşık olup birbirini tetikleyen döngüsel olaylar söz konusudur.

SİVİLCE, SEDEF, EGZEMA

Yazının Devamını Oku

Göz kapağı düşüklüğü

17 Nisan 2023
SON günlerde ünlülerin de tercih ettiği göz kapağı estetiği, en çok araştırılan ameliyatlar arasında yer alıyor. Peki, göz kapağı estetiği nedir, nasıl ve kimlere uygulanır? İşte göz kapağı ameliyatı hakkında sıkça sorulan soruların cevapları...Cerrahi ve cerrahi olmayan tekniklerle giderilebilen göz kapağı sorunları, yaşa bağlı ya da farklı nedenlerle kişiye rahatsızlık verebiliyor. Göz kapağı ameliyatı estetik olsa da görmeyi engellemek gibi bazı sorunlara yol açabilir. Kaşkaloğlu Göz Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Beyza Altınbay, göz kapağı estetiği hakkında şu bilgileri verdi:

SARKMA VE TORBALANMALAR
“Yaşla birlikte ve yapısal nedenlerle üst göz kapağında sarkmalar ve alt göz kapaklarında torbalanmalar oldukça sık görülen bir durum. Sadece estetik bozukluk yapmaz, hastaların görmesini olumsuz etkileyerek günlük hayatlarında da rahatsızlığa neden olabilir. Alt göz kapağındaki gevşeme ve bozulmaların sonucunda göz yaşı kalitesi bozulup göz kuruluğu nedeniyle hayat kalitesi bozulabilir. Ayrıca üst göz kapağı düşüklüğü nedeniyle kişiler kaşlarını kaldırarak kapaklarını açmak istediklerinden, bu durum yorgunluk ve baş ağrısı yaratabileceği gibi, hastanın dış görünüşünü de etkiler. Bazen bu kapak düşüklüklerine kaş düşüklüğü de eşlik edebilir.
Blefaroplasti ve browplasti adı verilen ameliyatlarla göz kapaklarının ve kaşların konumu düzeltilir. Ameliyatlar lokal anestezi altında yapılır. Aynı seansta üst göz kapakları, kaşlar veya hem alt hem üst göz kapakları birlikte ameliyat edilebilir. Ameliyat sonrasında kapaklarda hafif ödem ve morarma olabilirse de birkaç hafta içinde bu durum düzelir. Blefaroplasti ameliyatı olan kişiler görünüşlerinin düzeldiğini ve yaşam kalitelerinin arttığını ifade etmektedirler.

PİTOZİS NEDİR VE TEDAVİSİ
Göz kapağı düşüklüğü, tıbben ‘pitozis’ olarak adlandırılır. Doğumsal veya sonradan olabilir. Göz kapağı düşüklüğü sadece estetik bir sorun değildir. Bu durum çocuklarda ve erişkinlerde farklı rahatsızlıklara neden olur. Çocuklarda göz kapağı düşüklüğü, estetik ve psikolojik sorunların ötesinde kalıcı göz tembelliğine neden olduğundan, özellikle göz bebeğini örtüyorsa mümkün olduğu kadar erken ameliyat edilmelidir. Erişkinlerde ise göz tembelliği yapmaz, ancak göz bebeğini örterse görmeyi bozar, yorgunluk ve sosyal problemlere neden olur. Göz kapağı düşüklüğü tek gözde olabileceği gibi her iki gözde de olabilir. Yaşlanmayla birlikte olan göz kapağı düşüklüğü ameliyatları blefaroplasti operasyonuyla birlikte yapılmalıdır. Yoksa sadece blefaroplasti yapıldığında görmenin rahatlaması tam olarak gerçekleşmeyecektir. Bu nedenle bireyler kapak ameliyatlarından önce ayrıntılı bir göz muayenesinden geçmeli ve kişiye özel ameliyat planlanmalıdır.
Pitozis ameliyatları lokal anesteziyle hasta ile iletişim halinde yapılan ameliyatlardır. Ameliyat sırasında birkaç kez hastanın kapaklarını açması, hareket ettirmesi istenir ve ince ayarlarla iki göz kapağının da eşit olması sağlanır. Ameliyat sonrasında ödem ve rahatsızlık vermeyecek ölçüde morluklar oluşabilir. Birkaç hafta içine bu durum düzelir. Ameliyat sonrası kişiler genellikle yaşam kalitelerinin arttığını, sosyal ilişkilerinin düzeldiğini ve görünüşlerinin olumlu yönde değiştiğini ifade etmektedirler.”

Yazının Devamını Oku

Kanser ağrısına son

10 Nisan 2023
KANSERE bağlı olarak vücudun farklı bölgelerinde ağrılar meydana gelebilir. Kronik kanser ağrısı, kişinin tüm yaşam kalitesini etkileyen, sürekli bir ağrı şeklinde olabildiği gibi, ağrı kesici ilaçlar almasına rağmen ani başlayan, kısa süreli şiddetli ağrılar şeklinde olabilir. Hastanın ağrısının kaynağına göre ağrının tipi, şiddeti ve süresi değişebilmektedir. Günümüzde hastalıkların tedavisi kadar tedavi sürecinin konforlu geçmesi de çok önemli hale geldi. Bu konuda bilinç hızla artarken, tıp dünyası da çalışmalarını hız kesmeksizin sürdürüyor, her gün yeni ufuklar açmaya devam ediyor.Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalı’nda akciğer kanserine bağlı ağrı tedavisinde bilgisayarlı tomografi eşliğinde ‘Perkütan Kordotomi’ işlemi uygulandı. Uygulamayla ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalı Başkanı, Anestezi ve Reanimasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Uyar, şunları söyledi:

 

ÖLÜM DEĞİL ISTIRAP KORKUSU
“Ağrı özellikle kanser hastalarında önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanser hastaları ölmekten daha çok, ağrı ve ıstırap çekerek ölmekten korkmaktadır. Tedavi edilmeyen ağrı, hastanın fizyolojik fonksiyonlarını, düşünme-iletişim gibi zihinsel fonksiyonlarını, sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürmekte ve psikolojik bozukluklara neden olmaktadır. Kanserde ağrı değerlendirmesinin, teşhis konulma aşamasından itibaren yapılmaya başlanması gereklidir. Çünkü kanserde ağrı tedavisi mutlak bir yaşam hakkıdır. Erken dönemde birincil olan, kansere yönelik tedavidir. Burada üzerinde özenle durulması gereken, ağrılı hastada kansere yönelik tedavi devam ederken ilaçla ağrı kontrolünün de paralel yapılmasıdır. İleri evredeki kanser hastalarında yaşam kalitesi ön planda olduğu için kanser tedavisinden daha ziyade ağrı kontrolü çok daha önemlidir. Kanser ağrısı, basit farmakolojik yöntemlerle yüzde 80-90 oranında etkin şekilde tedavi edilebilmesine karşın, pratikte bu oran yüzde 30-40 civarında kalmaktadır. Bu nedenle ağrının en iyi yönetimi ancak multidisipliner yaklaşım, sürekli eğitim, doktor, hasta ve hasta yakınları arasında güvene dayanan yakın işbirliği yanında duygusal, psikolojik ve ruhsal destek ile mümkün olacaktır.

YAŞAM KALİTESİ ÇOK ÖNEMLİ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalı’nın Kurucu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Yeğül hocamız da yüzlerce kanser hastasına uyguladığı bu işlemle kanser hastalarının dirençli tek taraflı ağrıları kontrol altına alınmış, böylece yaşam kaliteleri sağlanmıştır. Prof. Yegül, çalıştığı dönemde ziyaretçi öğretim üyelerine, emekli olduktan sonra davet edildiği üniversite kliniklerine bağlı algoloji bilim dalı öğretim üyelerine bu konuda eğitim vermiştir. Prof. Dr. Can Eyigör ve benim eşliğimde Ege Üniversitesi’nde uygulama yeniden başlatıldı. Şiddetli ağrıları nedeniyle yaşamı kabusa dönen hastalar büyük ölçüde rahamıştır.

MORFİN İHTİYACI AZALIYOR
Uygulama sonrasında hastaların kullandığı morfin türevi ağrı kesici ihtiyacı belirgin olarak azalmaktadır. Tecrübeli ellerde başarı oranı yüzde 70-80’dir. İlaca dirençli bilateral ya da tek taraflı alt ve veya üst ekstremite ağrısı olan hastalarda özel durumlarda bilateral kordotomi de uygulanabilir. Düşük akciğer kapasiteli hastalar ve 3 aydan daha kısa yaşam beklentisi olan hastalar için de bu girişim yapılabilir ama riskler taşıyabilir. Hastalara işlemden önce etkinlik ve yan etki konusunda bilgi vermek çok önemli olup işlem bu konuda çok deneyimi olan ağrı uzmanları tarafından titizlikle yapılmalıdır.”

Yazının Devamını Oku

Ramazan, oruç, beslenme ve duygusal yeme üzerine

3 Nisan 2023
RAMAZAN ayına bu yıl büyük üzüntüler, deprem nedeni ile yaşamını yitiren on binlerce yurttaşımızın acısıyla girdik. 2020 yılında başlayan Kovid-19 pandemisi yüzünden altüst olan hayatlarımız bir kez daha sarsıldı. Aslında koronavirüs salgınıyla beraber evlere stoklanan un, makarna, pirinç gibi gıdalar ve o süreçteki hareketsiz yaşam çoğumuzun kilosuna kilo ekledi, aynalara mutsuz bakar olduk. Beslenmede dikkat edilmesi gereken kuralları beslenme ve diyetetik uzmanları her fırsatta anlatsa da konunun önemi bir türlü algılanamıyor. Uzm. Dr. İnci Haznedaroğlu Erkin, Ramazan ayında oruç, beslenme ve duygusal yeme konularında önemli açıklamalarda bulundu:


“Beslenmede Akdeniz diyeti, çok önemli. Türkiyemiz, zengin florası, zeytinyağı, yeşillikleriyle bu tür bir beslenmeye çok uygun. Beslenmede temel kural ise denge... Bedenin iyi olması ve enerji depolaması, yiyeceklerden alınan faydalı besin değerleriyle yakından ilişkili. Bu nedenle sağlıklı beslenmenin ilk kurallarından biri çeşitli, kaliteli, besin değeri yüksek yiyecekleri öğünlere dahil etmektir. Protein, vitamin, mineral, lif, sağlıklı yağ ve karbonhidrat gibi...
Unutmayalım ki beden ve zihin ancak sağlıklı yakıtla görevlerine devam edebilir. Arabanız benzin almadan yürür mü? Aynı onun gibi... Kahvaltı etmeden okula giden çocukların öğrenme yetenekleri bile azalır. Bu noktada, aşağıdaki besin gruplarını dengeli tüketelim.

* Tahıl ve bakliyatlar
* Meyveler
* Sebzeler
* Hayvansal protein (süt, yumurta, kırmızı ve beyaz et, balık)

Sağlıklı yağlar tüketmeye özen gösterilmeli. Trans yağlar, doymamış yağlar, margarinlerin zararlı olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Mümkün olduğunca yağda kızartma yerine buharda haşlama, fırında pişirme ya da bir kaşık yağ ile kızartma yapan sıcak üfleyici moda cihazları kullanmalıyız.

Yazının Devamını Oku