Bülent Katarcı

Aşırı sıcak ve korunma

18 Temmuz 2023
BÜTÜN dünya ile birlikte ülkemiz de aşırı sıcakların etkisi altına girdi. İklim değişikliği sadece sıcaklık artışı değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisindeki artış yanında, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altına girmektedir. Acil Afet Ambulans Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Turhan Sofuoğlu, aşırı sıcaklardan korunma önlemlerini anlattı:


“Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir artış, önümüzdeki yıllarda beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla insan ve her türlü canlıların yaşamının tehlikeye girmesi, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecektir.
İzmir Avrupa’nın güneydoğu bölgesinde Akdeniz kıyısında Türkiye’nin nüfus bakımından 3. büyük ilidir. Deniz ticareti ve turistik bölgeleri ile özellikle yaz aylarında yurtiçi ve yurt dışından önemli oranda göç alıyor. Daha önceki senelerde 1-2 gün kısa süren bu sıcak dalgaları bir haftaya uzamış ve insan yaşamı ve çevre üzerinde olumsuz etkileri olmaya başlamıştır.

YAŞLI VE ÇOCUKLARA DİKKAT
Sıcak dalgasının olduğu bu günlerde özellikle şehir merkezinde yaşayan 65 yaş üzerindeki yaşlılar, küçük çocuklar, bakıma ihtiyacı olanlar, engelliler, hamileler daha çok etkilenmekte, şeker, kalp ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, solunum sistemi, psikolojik sorunlar gibi kronik hastalıkları olanlar hayati sorunlar yaşamaktadır. Yine aşırı kilolular, açık alanda çalışanlar aşırı sıcaklardan daha fazla etkilenmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışmaktadır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.

DIŞARI ÇIKMAMAYA ÖZEN GÖSTERİN
* Aşırıcı sıcaklardan daha az etkilenmek için, günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamalıdır.

Yazının Devamını Oku

Sağlık için düzenli yürüyüş

10 Temmuz 2023
İNSAN başta olmak üzere, sürekli hareket halinde olan çoğu canlının, sahip olduğu bu hareket becerisini yürütebilmesi ve sürekli değişim içinde olan iç ve dış çevresiyle olan etkileşme yapabilmesi için, merkezi sinir sistemi gibi temel bir yapıya ihtiyacı var. Bu herhangi bir canlı için doğruysa, merkezi sinir sistemi veya kısaca adlandırırsak beyin, hareket edebilmenin hem nedeni, hem de sonucu olarak o canlının sağ kalımıyla direkt olarak bağlantılı olmalı. Diğer bir söyleyişle “canlı ve sağlıklı kalabildiğin ortamda dur, tehdit aldığın ortamdan kaç ki hayatta kalabilesin”. Buradan ilerleyerek söyleyebiliriz ki genellikle hareketli canlılar, özellikle primatlar ve memeliler, beyne sahip olmalarının sayesinde evrimsel gelişimde yaşamlarını sürdürmüş, daha sonra bu yaşamsal becerilerini sürdürebilmek için beyinlerini giderek daha da geliştirmişlerdir.


Medipol Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu, bu konuda şunları anlattı: “Beynin hareket gerektiren eylemlerle bağlantılı ve gerekli olduğunu gösteren güzel bir örnek için en son Japon imparatoru Michinomiya Hirohito’nun gözlemlerine başvurmak zorundayız. Olgunlaşmamış bir larva iken deniz canlısı tulumlulardan (Tunicata) Ascidiacea, deniz suyunu filtreleyerek yüzmektedir. Bu dönemde, bir tür ilkel beyin görevini gören merkezi sinir sistemine sahip iken sürekli hareket halindedir. Deniz suyunu filtreleyerek kendi besinini temin etmekteyken besin yönünden zengin bir kaya kovuğu bulunca işler değişir. Besin yönünden zengin bir kayaya yapışarak sabit bir yaşama kavuşur. Bunun sonucunda hareket etmek ve suyu filtrelemek için gerekli olan gövde alanını genişletebilmek pahasına, artık ihtiyacının olmadığı beynini sindirerek yok eder. Bu canlı için hareket yoksa artık beyne de ihtiyaç yoktur. Bu canlının larva halinden olgun haline geçişte gösterdiği bu değişim, canlılar aleminde gözlenen önemli bir bulgu olarak ilgiyle izlenmiştir (1).

GELİŞMİŞ BEYNİN ÖNEMİ
Bu canlıdaki değişimin bize sunduğu ipucu, hareket ettiğimiz sürece bir beyne ihtiyacımızın olduğudur. Kısaca özellikle omurgalı ve gelişmiş hayvanlar, sürekli değişen ortamlarda gerekli olan hareket becerilerini ve dolayısıyla sağ kalabilmelerini gelişmiş beyinlerine borçludur sonucunu çıkarabiliriz.
İnsanın evriminde en önde gelen değişim, iki ayak üzerinde dik durabilmesi, yürüyebilmesi ve boşta kalan ellerini çok verimli kullanabilmesi sonucunda gerçekleşmiştir (Homo Erectus). İki ayak üzerinde dik durmak, yerçekimine karşı gelmek demektir ve aslında birçok sağlık sorununu da beraberinde getirmiştir. Örneğin ileri yaşlarda rastlanan düşmeler, lomber disk hernisi, kifoz, lordoz ve skolyoz bunlardan birkaçıdır. Neden olduğu her türlü sağlık sorunlarına karşın dik durmak ve yürümek, insanın vazgeçemediği üstün bir becerisi sayılmaktadır.

HAREKETLE ZİNDE KALABİLMEK
İnsan ancak hareket halinde olduğu durumda sağlıklı ve zinde kalabilen bir canlıdır. Hareket ve benzeri fiziksel beceriler beynimizi geliştiren en önde gelen beceri ise günümüzde bu becerilere gündelik hayatımızda ne kadar yer veriyoruz? Bunlardan en sık yapılan fiziksel egzersizler çeşitli şekillerde olabilir. Fiziksel aktivite, koşu bandında çevrede hiçbir değişiklik yaratmadan 10 bin adım atmak şeklinde de olabilir, orta/hafif tempoda oksijenden ve kuş seslerinden yoğun harikulade ormanda yapılan doğal yürüyüş şeklinde de olabilir. Koşu bandında atılacak 10 bin adımın sonunda kendinizi insandan daha çok robota yakın hissedebilirsiniz. Oysa güvenilir ve sakin bir ortamda sevdiklerinizle birlikte yapacağınız doğa yürüyüşü, sadece kaslarınızı değil, fazladan beyninizi de çalıştıracaktır. Hele kısmen engebeli bir arazide yürüdüğünüzde, değişen zemin ve çevre koşulları, fazladan denge ve navigasyon gibi birçok duyunuzu aktive ederek beynin beklediği zengin uyarıları sağlayarak beynin farklı devrelerinin işlerliğini artıracak ve beyninizi zinde tutmanıza hizmet edecektir.

Yazının Devamını Oku

Yaz aylarında neşe ve sağlık

3 Temmuz 2023
YAZ aylarının güzelliğini yaşıyoruz. Şarkılar bile daha neşeli. Yaz mevsiminin insanı kıpır kıpır, daha enerjik, daha neşeli yapması ne kadar acayip değil mi? Çünkü yaz mevsimi hayata hareket katıyor. Doktor Tayfur Yağcı, bu aylarla ilgili şunları paylaştı:

“Yazın düşüncesi bile insana neşe verir, umut verir, özgürlüğü çağrıştırır, çocukluğumuzu hatırlatır. Sıcak günlerde, ılık gecelerde hareketi, neşeyi, coşkuyu getirir düşlerimize. Pandemiyle geçen son 3 yıl tüm dünya gibi ülkemizde de hissedemedik yazın coşkusunu, güzelliğini. Kalabalıklardan kaçtık, evimizin balkonundan, yazlığımızın bahçesinde dostlardan, arkadaşlardan mesafeli, çekirdek ailemizle geçirdik o güzelim yaz günlerini, gecelerini. Bu yaz salgını geride bıraktığımız düşüncesi ile daha mutluyuz, beklentilerimiz yüksek gelen sıcak günlerden.

O KİLOLAR DA OLMASA
Gardıropların rengarenk, ince, hafif kıyafetlerle yenilendiği bu günlerde bu kez kıştan kalan fazla kilolarımızdan kurtulmak telaşı sardı genç, yaşlı herkesi. İlkbaharda özellikle genç kızlar, kadınlar fazla kilolarının önlemini aldı, ciltlerinin bakımını yaptırdı. Akupunktur veya diğer yöntemlerle iştah kontrollerini yaptırıp, doğru diyetlerle beslenerek fazla ve de günlük yürüyüşlerini, sporlarını düzenli yaparak istedikleri vücut ölçülerine kavuşarak yaza hazır olmanın rahatlığı içindeler.
Düzgün bir fiziğe sahip olmak için bazen sadece doğru beslenme ve spor yetmeyebilir tabi ki. Bacaklardaki selülitlerden kurtulmak ve bölgesel yağlanmaların tedavisi için medikal bir takım tedaviler de gerekebiliyor. Bu konuda mezoterapi ve Lipoliz tedavileri diyetle birlikte çok iyi sonuçlar veriyor.
Form tutanlar ve form tutma aşamasında olanlar için sıcak yaz günlerinin avantajı bunun herkes tarafından kolaylıkla fark edilebilmesidir.

MOTİVASYONU YÜKSEK TUTUN
Motivasyonunuzu her zaman yüksek tutun, sizi fark eden ve destekleyen insanlar ile daha çok zaman geçirin.

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı gıdanın parmak izi

27 Haziran 2023
YAZ aylarıyla birlikte çoğumuzun gündeminde kilo vermek için diyet arayışları yer almaya başladı. Her sene, hatta her ay farklı farklı diyet modelleri, şekilleri görüyor, bunu deniyor, sonra da başarısız oluyoruz. Çünkü bunlar sizin normal rutindeki beslenme planınıza müdahale etmediği için kısa süreli etki gösteriyor. Peki kilo vermek için diyet şart mı, günde kaç kalori alınmalı, nasıl beslenilmeli? İşte, Holistik Beslenme Eğitmeni Ece Benligiray, sağlıklı beslenmeyle ilgili yapılması gerekenleri anlattı...

 

 

SİSTEM BİRBİRİYLE İLİŞKİLİ
“Holistik beslenme, kökenini Holizm’den alır. Holizm de bütünün, kendisini oluşturan alt parçaların toplamından daha büyük olduğunu savunan felsefe görüşüdür. Bu yaklaşım ayrıca sistem kuramı içerisinde de değerlendirilir. Her ikisini bir araya getirdiğimizde holistik kelimesi, insanı gerçek bir bütüncüllük içinde değerlendirirken, bedeninin herhangi bir yerinde meydana gelen aksaklığın (kilo sorunları, kronik ya da akut sağlık sorunları dahil) sistemin diğer parçalarıyla da bağlantılı olabileceğini açıklar. Ki bu doğrudur. Kendi uzmanlık alanımdan yola çıkarak, en basit ve bilinen örnekle tiroid rahatsızlığı olan bireylerin sıklıkla kilo sorunlarıyla da karşı karşıya kaldığını görürüz. Tiroid sorunlarının davranışa yönelik alt yapısına baktığımızda bireyin duygularını ifade etmekte zorlandığı, psikolojik alt yapısına indiğimizde güven duygusu ile ilgili farkında olduğu/olmadığı tatminsizlikler yaşadığı, ilişkilerinde kaygılı bağlanma modeli nedenine bağlı sıkıntılar yaşadığı (genelde kontrolcü olurlar), genetik tarafa baktığımızda da duygularını ifade etmekte zorlanan ebeveynlere sahip olduğuna tanık oluruz genellikle. Yani sistem, beden, zihin ve duygu bütünlüğünde çalışır daima.

PARMAK İZİ GİBİ KİŞİYE ÖZEL
Aslına bakarsanız hali hazırda var olan, sağlıklı beslenmenin yalnızca gıdalara endeksli olarak algılanması, bireyleri ‘ne yiyeceğim’ konusunda çıkmaza sokan bir sorunu da beraberinde getirmektedir. Bilginin eksikliği, bir yandan da medyatik oluşu, gıda seçimleri konusunda bireyleri sürekli arayışta, bir yandan da sorgulamada tutar. Gerçek anlamda sağlıklı beslenme, tıpkı insanın parmak izi gibi kişiye özeldir. Diğer bir deyişle, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık kavramını açıklarken kullandığı ‘Bireyin bedenen, zihnen ve sosyal olarak esenlik halinde oluşu’na hizmet etmelidir. Bedenin gıda ihtiyacını zamanında ve yeterli olarak karşılamak ise bireyin yaşamındaki diğer alanlarından da yeterli beslenebilmesi ile mümkündür. Özellikle uzun tatillere dönüşen bayramlara yaklaşırken, sosyal medya üzerinden bana en çok gelen sorulardan biri de, “Hocam bayramı kilo almadan atlatmak için ne yiyeyim?” oluyor. “Bayramı iyi değerlendirerek işe başlayın” diyorum.

BAYRAM KUTLAMADIR YEMEK DEĞİL

Yazının Devamını Oku

Egzersiz yap, organik beslen ve kilonu koru

19 Haziran 2023
HAREKETSİZLİK günümüzün en önemli sağlık tehditlerinden biri. Hareket etmek üzere tasarlanmış bedenimizi hareketten uzaklaştırmaksa yapabileceğimiz en büyük yanlış. Hayatı uzatmanın sırlarını Dr. Zeki Hozer anlattı. Önerileri, “Kilonu koru, egzersiz yap ve organik beslen.”


Bilindiği gibi Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali olarak tanımlar. Bu perspektifle sağlığı etkileyen ana unsurlar yüzde 15 kalıtsal nedenler, yüzde 8 tıbbi etkenler, yüzde 10 sosyal ve yüzde 7 iklimsel koşullar, son olarak da yüzde 60 yaşam stili olarak belirtilmiş.
Endüstriyel atıkların oluşturduğu çevre, hava, su kirliliğinden GDO ve gıda kontaminasyonuna giden geniş bir yelpaze, günümüz insanını ciddi risklere maruz bırakıyor. Bunlara yanımızdan hiç ayıramadığımız cep telefonlarının SARS etkisi ve teknolojilerin kolaylaştırıcılığının getirdiği sedentar yaşamın olumsuz etkilenimleri de eklenmelidir. Örneğin günümüzde artık bir salgın halindeki kanseri ele alalım; Kanser, organizma ya da organ bütünlüğü içinde, hücreleri kontrol edilemeyen bir şekilde büyüyen kötü huylu tümörler
için verilen genel bir terim ve ülkemizde de erkeklerde en sık prostat, kadınlarda da meme kanseri görülür. Bunları Akciğer ve kalın bağırsak kanserleri takip etmektedir. Vaka istatistiklerinin daha güvenilir olduğu Her üç kadından ve her iki erkekten birinin yaşam süreçleri içinde kanserle karşılaşması beklenmektedir. Bir tür salgın durumu olarak olayın vahametini gözler önüne sermektedir. Kanserlerin büyük çoğunluğunun çevresel faktörlerden kaynaklandığı da biliniyor.

KANSEROJEN AJANLAR NELER
Kronik enfeksiyonlar, tütün kullanımı, alkol tüketimi, obezite, çevre kirliliği, güneş kaynaklı ultroviyole ve x ışınları, kimyasal toksik kanserojen ajanlar hemen sıralanabilecek etkenler. Bugün,kanser vakalarının totalinin üçte birinin tütün kullanımı sonucu olduğunu biliyoruz ve bu tespit, sigara gibi önlenebilir risk etkenleri üzerinde daha fazla durulmasının nedenini açıklamaktadır. Örneğin kalp hastalıklarını inceleyelim: TÜİK verilerine göre her 10 ölümden 4’ü kalp ve damar sistemi hastalıkları orijinli. Bunun için bile sadece sigara içiminin önlenmesi, ideal kilo, egzersiz ve Akdeniz tarzı diyet tercihi, riskleri büyük oranda azaltmaktadır. Bu kapsamda yapılacak çalışmalarda Halk Sağlığı Ana Bilim önem arzetmektedir.

GELECEK YENİDEN TANIMLANIYOR

Yazının Devamını Oku

Sağlık turizminin merkezi İzmir olacak

12 Haziran 2023
Uzmanlar, biraz daha dikkatli yönetilebilir ve uluslararası tanıtımı daha profesyonel yapılabilirse, neredeyse 100 milyar doları geçen küresel sağlık pazarının en büyük oyuncularından biri olabileceğimizi söylüyor. Muazzam bir sağlık altyapımız var. Sağlık teknolojisinde lider ülkelerden biriyiz. Devlet hastanelerimiz bile son derece kaliteli otelcilik hizmeti verebiliyor. Özel hastanelerimiz mükemmel. Özellikle Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya için olağanüstü kalitemiz ve oldukça makul fiyatlarımızla ciddi bir sağlık turizmi atağı başlatabiliriz.


Sağlık turizmi, sağlığın korunması, geliştirilmesi veya hastalıkların tedavi edilmesi amacıyla kişilerin ikamet yerlerinden başka bir ülkeye seyahat ederek sağlık ve turizm olanaklarından yararlanması olarak değerlendiriliyor. Bu amaçla seyahat eden kişiye de ‘sağlık turisti’ deniyor. Gözde Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Kenan Kalı, sağlık turizmi konusunda kısa süre içinde önemli mesafe kat ettiklerini belirterek, 2022 yılında 10 bin yabancı hastayı sağlığına kavuşturduklarını söyledi. Dr. Kenan Kalı, sağlık turizminin merkezinin İzmir olacağını da ifade ederek şunları anlattı:

 

“İzmir’in sevdiği ve sağlıkta sembol bir marka olan Özel Sağlık Hastanesi’ni kentle yeniden buluşturduk. Burası, birçok kişinin doğduğu, üç kuşak boyunca İzmir’e hizmet etmiş, İzmir’in ilk, Türkiye’nin ise ikinci özel hastanesi. Özel Sağlık Hastanesi’ni İzmir’e kazandırmak bizim için gurur verici. İzmir köklerine ve kendi değerlerine çok bağlı. Dünya tarihinde en iyi sağlık merkezlerinin olduğu bir şehir. İnsanlar buraya şifa bulmaya geliyor. Yakın geçmişte Özel Sağlık Hastanesi ve uzak tarihte de Bergama’nın sağlık mirasını devraldık. İzmir nasıl geçmişte dünyaya sağlık ve şifa dağıttıysa, bugün de bu vizyonu devam ettirsin istiyoruz.

SAĞLIK TURİZMİNİN BAŞKENTİ

İzmir, sağlık turizmi konusundaki potansiyeliyle önemli bir marka şehir. Özel Sağlık Hastanesi kısa süre içinde İzmir’de sağlık turizminin en yoğun yapıldığı hastane oldu. İngiltere ve Avrupa ile İzmir’i buluşturdu. Bu konuda tüm ekip olarak inanılmaz bir gayret gösterdik. Dünyada ilk 20 merkez arasına girecek yapıya ve işlem çeşitliliğine sahibiz. 2022’de 6 branşta hasta getirmeyi başardık. Obezite, estetik cerrahinin kolları, diş tedavileri, rinoplasti ve beyin cerrahisi ameliyatları yapıyoruz. 2023’te bunları devam ettirirken, beyin cerrahisinde, nöronavigasyon işlemleri, üro teknolojik işlemler, prostat hastalıklarıyla ilgili de yabancı hasta getireceğiz. Bu hasta sayısı arttıkça İngiltere ve İzmir arasındaki uçak sayısı da artmaya başladı. Valilik, İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü de bu konuda önemli destekler sunuyor. Antalya’nın 40 yılda ulaştığı turizm kenti seviyesine İzmir bir yılda ulaşamaz. Ama İzmir de kısa sürede sağlık turizminin başkenti olacak. Sağlık turizmi konusunda doğru adımları atarsanız, bir marka şehir yaratabilirsiniz. İzmir’in en önemli teması bana göre sağlık turizmi. Devlet ve hükümet yetkililerini de bu konuda yanımızda görüyoruz.

30 ÜLKEDEN HASTA GELİYOR

Başta İngiltere olmak üzere Almanya, İtalya, kuzey ülkeleri, Güney Afrika, Sri Lanka gibi 30 farklı ülkeden İzmir’e hasta geliyor. Bu yıl ortopedi, üroloji ve beyin cerrahisi konusunda Amerika ve Kanada’dan hasta getirmeyi hedefliyoruz. Eskiden yabancı hastalar fiyat avantajı var diye Türkiye’ye geliyordu. Şimdi ise kalite ve operasyon başarısını görüyorlar. Ülkemizde çok iyi teknolojik altyapı, iyi hastaneler ve deneyimli hekimler var. İzmir ve Kuşadası’ndaki toplam üç hastanemizde 2022 yılında grup olarak sadece biz 10 binin üzerinde yabancıyı sağlığına kavuşturduk. 2023 sonunda ise sağlık turizminde 3–3.5 kat büyümeyi hedefliyoruz. Türkiye, sağlığa ulaşılabilirlik, teknoloji ve hekim kalitesi olarak çok ileri durumda. Avrupa’ya göre fiyat ve kalite anlamında cazip. Bu nedenle Türkiye’de yetişen bir hekimin Türkiye’de kalması doğru olacaktır. Sağlık turizminde ülke olarak çok daha fazla büyüyeceğiz. Bu hizmet çeşitliliği ve fedakar sağlık çalışanları oldukça ülke olarak bir marka konumuna yükseleceğiz.

Yazının Devamını Oku

Astımla aktif hayat mümkün

5 Haziran 2023
ASTIM, her yaştaki kişileri etkileyebilen, doğru tedaviyle kontrol altına alınması mümkün olan, hava yollarının daralması ve nefes almakta güçlükle karakterize bir akciğer hastalığıdır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 339 milyon kişiyi etkileyen ve yaklaşık 400 bin kişinin ölümünden sorumlu olan ciddi bir halk sağlığı sorunu. Ülkemizde de yaklaşık her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde astım görülüyor. Astımın görülme sıklığı yıllar içinde giderek artıyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Doktor Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Onur Fevzierer, astımda aktif bir hayatın mümkün olup olmadığını değerlendirdi.

 

NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Astım tedavisinin amacı, hastalığın kontrol altına alınması ve bu durumun devam ettirilmesidir. Astım tedavisi ulusal ve uluslararası uzmanların katılımıyla hazırlanan ve her yıl yenilenen rehberdeki önerilere göre yapılmaktadır. Uluslararası ve ulusal astım rehberindeki en önemli yenilik nefes açıcı (kurtarıcı) ilaçların astım tedavisinde artık tek başına kullanılması yerine mutlaka asıl tedavi edici ilaç olan inhaler kortizon ile birlikte alınması önerisidir. Tedaviyle astımlıların önemli bir kısmı iş ve okul dahil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile ilgili herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı nefes yoluyla (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar. Bu cihazların (İnhalerler) önerilen şekilde doğru kullanılması tedavinin etkin yapılabilmesi için çok önemlidir. Eğer, hekim hasta işbirliği kurulamaz , inhaler ilaç düzenli ve doğru bir şekilde kullanılmazsa, astım kontrol altına alınamazsa, hastaların günlük aktivitelerinde ciddi kısıtlılıklar ve yaşam kalitesinde bozulma meydana gelir.

SPOR YAPABİLİRLER Mİ?
Astımlı hastalar doktorlarıyla paylaşarak ve çevresel tetikleyicilere dikkat ederek yürüyebilirler, hafif koşu yapabilirler, yüzebilirler. Birçok astımlı hasta performans sporlarını yapabilir. Günümüzde dünya rekorları kıran, olimpiyat şampiyonu olan pek çok astımlı sporcu vardır. Astımın önemli belirtilerinden biri egzersizle nefes darlığı ve öksürük olmasıdır. Bu nedenle astımlı hastaların spor aktivitelerinde bulunamayacakları düşünülür. Hatta astımlı çocukları olan aileler, çocuklarının beden dersine katılıp katılamayacaklarını merak ederler. Oysa sporun astım hastalarına hem fiziksel hem ruhsal olarak olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Bilhassa çocuklarda akciğer gelişimi, henüz tamamlanmadığı için düzenli yapılan egzersizlerin solunum kapasitesinde artışa yol açtığı gösterilmiştir.

EN ÇOK ÖNERİLEN YÜZME
Astımlı hastalar hemen her sporu yapabilse de en çok önerilen spor yüzmedir ve haftada 2-3 kez, 30-45 dakika süre ile yapılması yeterlidir. Ancak küf alerjisi olanların kapalı yüzme havuzlarında yakınmaları artacağı için açık olanları tercih etmeleri önerilir. Küf alerjisi olmasa da havuzlarda dezenfektan olarak kullanılan klor, solunum yollarında tahrişe yol açabildiği için havuza girmekle yakınmaları artan kişilerin denizde yüzmeleri tercih edilebilir. Yine çayır çimen poleni alerjisi olanların ilkbaharda açık havada yapılacak sporlardan kaçınmaları uygun olur. Rüzgarsız havada, kapalı alanlarda veya polenlerin nispeten azaldığı akşam saatlerinde spor yapmaları sağlanabilir.

NELERE DİKKAT EDİLMELİ

Yazının Devamını Oku

Deri hastalıklarının tedavisinde mezoterapi

29 Mayıs 2023
MEZOTERAPİ dünya genelinde cilt yenileme, anti-aging, bölgesel zayıflama, selülit, çatlaklar, lekeler, yara izleri, saç tedavisi, akut ve kronik ağrı, spor yaralanmaları, çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Uzmanı Doç.Dr. Funda Aksu, Mezoterapi’yi anlattı: Mezoterapi, bitkisel ve farmakolojik ilaçların enjeksiyonu yoluyla mezoderm kaynaklı organ patolojilerinin iyileşmesini sağlayan bir uygulama metodudur. Mezodermden köken alan cildin derm tabakasına ilaç enjeksiyonu yöntemidir. Mezodermi uyararak, mezoderm kaynaklı organ patolojilerinin semptom ve şikayetleri büyük ölçüde azaltan bir tedavi metodudur. Amaca uygun olarak seçilen ilaç karışımları bölgesel, küçük dozlarda, özel iğneler ve özel tekniklerle verilir.


Derinin orta tabakasında bulunan kılcal damar uçlarına ulaşan ilaç süratle etkisini gösterir. Mezoterapi, o anda karışımı yapılmış, ilişkisi bu surette oluşmuş, hedef-organa yönelik farmako-dinamik etkisi itibarıyla seçilmiş mikro-doze alopatik ilacın, vücuda intra ve per-dermik yolla verilmesinin bir yöntemidir. İlaçların patolojinin bulunduğu yerin yakınına verildiği tedavi etkinliğinin arttığı yeni ve basit uygulanan bir tedavi metodudur.

TEK ENJEKSİYONLA
Mezoterapide oral olarak verilen ilacın aynısı kullanılır, fakat çok küçük miktardaki bir dozu kullanılır. Aynı zamanda o ilaçların karaciğerden geçen metabolitleri değil, bizzat kendisinin etkili olması tercih edilir. Mezoterapi 2 yada 3 ilacın tek enjeksiyonda kombine edilmesini de sağlar. Mezoterapi usulüne uygun bir şekilde uygulandığında, avuç dolusu ilaç tedavilerinden daha az sıklıkta uygulama gerektirir. Spor hekimliğinde seans aralıkları bir haftadan uzundur. Eğer hastadaki gelişme 3. seanstan sonra hala kayda değer değilse, hastayla diğer tedavi modaliteleri üzerine konuşmak gerekir. Osteoartrit gibi dejeneratif patolojilerde 10 gün aralıkla uygulanan genellikle 2 seans yeterlidir. Daha sonra gerekirse takip eden rapel uygulamalar yapılabilir. Migren ve presbiyopi gibi bir çok diğer endikasyonda ise seans aralıkları bir aya kadar uzamaktadır. Geleneksel olarak mezoterapi uygulaması ağrı olan tarafa yapılır. Geçmişte birçok hekim, siyataljinin ağrılı taraf boyunca enjeksiyon yapılarak tedavi edilebileceğini anlamamış ve bu durum tartışmalara yol açmıştır. Ağrı sendromlarını mezoterapiyle başarılı bir şekilde tedavi etmek için, doğru teşhis en önemlisidir.

FARKLARI NELERDİR?
Mezoterapinin diğer enjeksiyon yöntemlerinden farkları:
* Lokal-bölgesel uygulama

Yazının Devamını Oku