Berrak Tangülü

Bozcaada Hakkında Her Şey…

14 Haziran 2020
İnsan kalabalığının henüz bastırmadığı, havaların sıcaktan bayıltmadığı haziran ayı veya rüzgarların dindiği, kalabalığın çekildiği, denizin ısındığı eylül aylarında Bozcaada’da olmak çok daha keyifli olacaktır düşüncesiyle çıkarım ben her yaz bu adanın yollarına… Sizlere de aynısını önererek başlamak isterim Bozcaada yazıma…

Eylül ayında yapılan Bağ Bozumu festivalleri de ayrı güzellik katıyor Bozcaada’ya. 

Bende yeri neden farklı anlatayım...

Her şeyden önce ada insanı beni 'insanlık' denen olgunun var olduğuna yeniden inandırdı. Bu mayası bozulmamış, iyiliğini ve saflığını korumuş nadide insanların birbirlerine güçlü bağlılıkları, dayanışmaları, hoş sohbetleri, gelen bir yabancıyı turist gibi değil aile gibi sahiplenişleri, cömertlikleri, içtenlikleri ve samimiyetleri beni kalbimden yakaladı. Mekanların lezzetinin önüne geçti dostlukları… Bir ömür boyu ilişkilerimin devam edeceği insanlar tanımış olmak beni her şeyden çok mutlu etti. 

Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale Boğazı’nın hemen girişinde yer alan ve Türkiye’nin üçüncü büyük adası olan Bozcaada’nın büyük kısmı bağlarla kaplı. 

Az miktarda tahıl, baklagiller ve meyve yetiştiriliyor. Yüz ölçümü 40 km² olan bu sevimli adanın anakaraya uzaklığı sadece 6 km. Yunan Mitolojisinde Tenedos adıyla anılan Bozcaada’nın tarihi M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyor. 

Pelasglar, Fenikeliler, Atinalılar, Yunanlılar, Persler, Büyük İskender, Bizanslar, Cenevizler, Venedikler ve Osmanlılar bu süreçte adaya hakim olan milletler.

Balıkçılık, adanın önemli geçim kaynağı. Balık göç yollarının üzerinde olması denizini bereketli kılmış. Konumu itibariyle de hem Karadeniz hem Marmara hem de Ege balıklarını bulmak mümkün. Sinarit, mercan, karagöz, uskumru, sardalya, çipura, levrek, kupa, sarpa adaya özgü balıklar. Buranın kalamarı ve ahtapotu da bir başka lezzetli oluyor. Ne de olsa denizi çok temiz!

Yazının Devamını Oku

Dikili ve Kalem Adası Gezisi: Ege'nin Tatlı Salaş Koyları

4 Haziran 2020
Pandemi sonrası normalleşme, yeni normale uygun hareket etme süreci doğrultusunda bu yaz çok farklı ve sürprizlele dolu bir yaz olacak. ''Plan yapsak mı, yoksa bekleyip neler olduğuna biraz baksak mı?'' dediğimiz, tatil konusunda hem istekli hem tedirgin bir haleti ruhiye içinde bulunduğumuz bir yaz. O yüzden tatil anlayışımız daha ağırlıklı olarak hijyen konusunda güvendiğimiz butik oteller, tekne turizmi, kiralık villa turizmi, kampçılık, karavan turizmi ve arabaya atlayıp doğanın içinde izole koyları gezme üzerine şekillenecek gibi görünüyor. 

Nispeten izole ve Bodrum, Alaçatı, Çeşme gibi popüler olmayan fakat eşsiz güzellikteki bazı koylardan bahsedeceğim bu hafta sizlere. Bu yaz oluşturabileceğiniz güzel bir rota önerisi olabilir.

Kuzey Ege’de yer alan Dikili, masmavi denizi, kırk kilometrelik kumsalı, şifalı termal kaynakları ve kaplıcalarıyla ünlü olan bir İzmir ilçesidir. İzmir’den 120 km uzaklıkta bulunuyor. Henüz çok fazla keşfedilmemiş bir yer. Dolayısıyla değmemiş bakir bir doğaya ve tertemiz koylara sahip. Dikili’nin Bademli Köyü’nde balıkçı tekneleriyle dolu ufacık bir liman var, o limandan kalkan teknelerden birini tutup gezmeniz lazım. Gördüklerinize bayılacaksınız. 

Nereler görülmeli? En güzel yerler nereleri? 

Hemen sayayım: Hanımın Koyu, Pissa Plajı ve hemen yan koyunda yer alan Fame Beach turkuaz rengi sularıyla insanı büyülüyor. Fame Beach’te yer alan bungalowlar da konaklamak için hoş bir seçim olabilir. Sonra birbirine karşılıklı konumlanan Garip Adası ve Kalem Adası görünüyor. Bu iki adanın ortasında yer alan Akvaryum Koyu ise yüzmek için en ideal alan. Bembeyaz kumların uzerindeki deniz suyu Ege'nin Maldivler’i diyebileceğim mükemmel bir turkuvaz renge sahip. Fazla derin sayılmaz. Teknemiz buraya demir attı ve denizin ortasında yarım saat yüzüp sonra da kendimizi güneşin altına kurumaya serdik.

Kalem Adası'nda Türkiye'nin ilk ve tek özel ada oteli olma niteliğini taşıyan 'Oliviera Resort' adlı tesis yer alıyor. Dilerseniz burada da konaklayabilirsiniz.

Hayıtlı Koyu tepeden çok güzel görüntü veriyor. Koyun hemen üst kısmında Merada Termal tesisleri bulunuyor. Bu bölge şifalı termal sulara sahip. Öyle ki hemen bitişiğinde yer alan Ilıca Koyu’nda deniz suyunun altından sıcak termal suyu çıkıyor. Tekneden inip test ettim. Ayaklarım yandı. Koyda aynı zamanda bir de taş yapı var, onun içinde minik bir termal havuz bulunuyor. Pek çok hastalığa iyi geliyormuş.

Denizin ortasında böyle bir yer Allah’ın işine bak dedirtiyor. Kalem Adası ise ayrı bir cennet. Adada tek bir tesis bulunuyor. Türkiye’nin tek ada oteli olan Oliviera Resort. Sadece orada konaklayabiliyorsunuz. Tesisin plajından günü birlik olarak da  faydalanabiliyorsunuz. Killik Koyu ve Zindancık Koyları da pek çok özel plajın da bulunduğu denizi harika olan yerler. Ama buralara kalabalıkken gitmek biraz çileli olabilir. Nispeten tenha zamanlarda ziyaret etmekte fayda var.

Yazının Devamını Oku

Mahrum Bırakma Kendini, An'ı Yaşa!

19 Mayıs 2020
Ne de olsa dışarıda bir kahve içmenin bile değerini anladık korona karantinasından sonra…

Hastalıklar gelir geçer esas mesele hayattan geri ve sevdiklerinden mahrum kalmamaktır. Alkolden yakalanmış, ehliyetinden mahrumsundur, diyettesindir yemeden içmeden mahrumsundur, anlamadığın sebeplerle sevdiğinden mahrumsundur. Bir Türk filmi kıvamında, ‘’Nayır nolamaz’' kafasında yaşıyorsundur. Yaramazlık sebebiyle sokağa çıkmaktan,acımasız bir eş yüzünden çocuğunu yetiştirmekten, işlediğin suç yüzünden gökyüzünü görmekten, belki aşırı gururdan, belki bazen hırstan, kendine güvensizlikten, yenemediğin öfkenden belki de kim bilir kimseye söyleyemediğinden sen de bir şeylerden mahrumsundur. Hatta ve hatta belki de dünyayı saran bir pandemi sebebiyle dışarıya çıkmaktan mahrum, evine hapsolmuşsundur.  Ama asıl kendi kendini boş yere bir şeylerden mahrum ediyorsan bu hayatına yaptığın en büyük komplodur. Hiçbir lafını sözünü anlamadan Fransızca bir şarkıyı sevmek gibi, çocukken İngilizce şarkıları ata tuta söylerken eğlenmek gibi, insanı mucizelere inandıran kutsal bir kitap gibi, bilmeden, görmeden, duymadan hissettiğimiz sezgiler gibi, koskoca dertlere, belalara, afetlere, musibetlere karşı sığındığımız minicik dualar gibi, hiç olmayan şeyleri hayal edebilmek gibi, elinden kaçıracağını bile bile o ufaklığa uçan balon alıp vermek gibi mantık dışı, tutarsız, yersiz, zamansız ve açıklamasız mutluluklar da var bu hayatta! Tıpkı en doğrusunu yaptığını hissederken en yanlışı, yanlış yaptığını zannederken en doğru olanı yapıyor olabileceğin gibi.. Bazen fazla ölçüp tartma, bırak akışına… Olması gereken olması gerektiği için öyle oluyordur sonuçta. Fazla takılma. Yık bendine ördüğün şu Çin Seddini, kendine engeller yaratma. Bırak içindeki okyanus aksin dünyana ait adacıklar olmayı bekleyen kara parçalarının etrafına. Sevgi gerçek, inanç sağlam, kendine güven tamsa, mahrumiyet hakimiyete dönüştürülmeli o saatten sonra! Yoksa yazık olur geçen her ana!

Anda yaşa. Mutlu Ol.

Şuan mutluysan geleceğini de mutluluğa çekersin frekansı yüksek tutmayı unutma…

 

Yazının Devamını Oku

Covid 19 Sonrası Tatil Psikolojimiz Nasıl Olacak?

27 Nisan 2020
Korona virüs covid19 tablosunda iyileşen hastaların sayısı günlük vaka sayılarını 23 Nisan itibariyle geçmeye başladı. Bu da demek oluyor ki virüs kontrol altına alındı. Turizm bakanı Mayıs ayının sonunda iç turizmin açılacağını söyledi. İç hat uçuşlar da kontrollü olarak başlayacakmış.

Cumhurbaşkanı Ramazan sonrası hayatın normale döneceğini söyledi. Turizm sektörü bayramı yakalamaya çalışıyor sanki. 

Sizin psikolojiniz nedir? Rahatça tatile gidebilecek misiniz? Neler planladınız? Tutumunuz nedir? 

Takipçilerime instagram üzerinden yaptığım paylaşımda bir anket niteliğinde sordum bu soruları. Çünkü bu işin içinde olsam da ben de neler olacağını tam olarak öngöremiyorum. Siz okuyucuların da fikrini merak ediyorum.

Benim fikrime gelince: Herşeyin düzeldiğine kesin emin olmadan tatillere gitmeyi doğru bulmuyorum çünkü rehavete kapılıp tatil bölgelerinde yığılmalar yaşarsak ikinci dalgayı yaratabileceğimizden endişe duyuyorum. Bittikten sonra da tedbiri elden bırakmayacağım. Bildiğim, güvendiğim, temiz butik otellere gitmeyi, özel tekne tatillerini ve yazlık beldelerde kişiye özel kiralık villaları tercih ederim.

Denize girmekte bir sıkıntı olmadığını söyledi uzmanlar. Virüs denizde ve havuzda bulaşmıyormuş. Yanımızda bol bol dezenfektan + kolonya taşıyacağız orası kesin.. 

Önce ‘’2020 yılının tatil anlayışı nasıl olacak?’’ konusuna değineceğim. Sonra takipçilerimden gelen yüzlerce yorumun bana verdiği mesajları sizlerle paylaşacağım.

Tesisler bir sertifikasyon sistemine uymak zorunda olacaklarmış. Turizm Bakanı Ersoy ‘’Bir sertifikasyon kurulu oluşturduk ve konaklamanın kurallarını belirledik. Çok kapsamlı bir kurallar bütünü. Konaklama tesisleriyle görüşmelerimiz sürüyor. Bu kurallara uymayı taahhüt edenlere sertifikasyon vereceğiz.’’ şeklinde açıklamada bulundu. 

Yazının Devamını Oku

Koronavirüs Bittiğinde Restoranlara Rahatça Gidebilecek Miyiz?

21 Nisan 2020
Gerek aktif sosyal hayatım vesilesiyle gerekse yazarlığım sebebiyle uzun yıllardır yeme - içme ve eğlence sektörünün bil fiil içindeyim.

Burada sizlere genelde seyahatler üzerine yazmış olsam da gezi noktalarının içeriklerinde yer alan ve fazlaca değindiğim lezzet durakları mutlaka dikkatinizi çekmiştir.

Yaklaşık sekiz senedir Türkiye ve dünyada deneyimlediğim pek çok restoran, kafe, gece klübü vb. mekanları çeşitli yayın mecralarında, sosyal medya hesaplarımda ve şahsi blog sayfamda yazıyorum. Ayrıca youtube kanalımda da videolarını yayınlıyorum.

Bu girişi yaptıktan sonra bugünkü yazımda neden “Türkiye’de koronavirüs sonrasında restorancılık sektörü ve müşterilerin tutumu ne olacak?” konusunu ele aldığıma bir açıklık getirmişimdir sanırım.

Sektörün daima içinde olan bir yazar, bir içerik üretici ve aynı zamanda sağlam bir tüketici olarak bazı fikirlerimi sizlerle paylaşacağım.

Sizlerin de fikirlerini almak isterim. Malum bu sürecin ne zaman biteceği, ikinci bir dalganın gelip gelmeyeceği, daha başka sürpriz gelişmeler veya afetlerlerle sınanmayacağımız belli değil. Tuhaf bir sene yaşıyoruz. Öngörü yapmak gerçekten zor.

Diğer bilinmeyen parametreleri sabit tutalım. Koronavirüs bitti ve sosyal hayatlarımıza geri dönmeye başladık diyelim ne olacak restoranların durumu? Bizler sosyal hayatlarımıza nasıl geri döneceğiz? Ev karantinası bitince restoranlara rahatça gidebilecek miyiz?

Başlıyorum beynimde dönen tüm fikirleri yürütmeye...

1-

Yazının Devamını Oku

Evde Online Olarak Yararlanabileceğimiz Kültürel Etkinlikler

7 Nisan 2020
Sağlık için evde kaldığımız bu dönemi fırsata çevirmesini bilirsek hepimiz için çok verimli eğlenceli olabilir. Çünkü birçok kurum, kuruluş ve sanatçı evde geçireceğimiz süreyi daha keyifli hale getirmek ve verimli kılmak için kendi kaynaklarını online ortama taşıdılar. Bazılarını sizle paylaşacağım.

''Shakespeare’s Globe'' youtube adresinde dünyaca ünlü İngiliz şair ve oyun yazarı Shakespeare'in klasiklerlerinden seçmeler izleyebilirsiniz. 

Berlin Flarmoni Orkestrası’nın internet sitesine kayıt olarak geçmiş konserlerini izleyebilir, canlı programla takvimini takip ederek izleyeme şansına sahip olabilirsiniz. 

Viyana Devlet Operası'nın internet sitesine yüklemiş olduğu çeşitli performansları izleyebilirsiniz.

 ''Royal Opera House'' youtube kanalında bazı opera ve balelerin provalarını, fragmanlarını ve performanslarından bölümleri izleyebilirsiniz. Dünyanın en önemli opera binalarından ve performans sanatları merkezlerinden biri olan Royal Opera House, Londra'nın merkezinde, Covent Garden'da bulunuyor.

Newyork'ta bulunan dünyaca ünlü Metropolitan Operası’nın internet sayfasında bazı opera ve bale gösterilerini izleyebilirsiniz.

Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan dünyaca ünlü Bolşoy Tiyatrosu'nun ''Bolshoi Theatre'' adlı youtube kanalında bazı opera ve baleleri izleyebilirsiniz.

Ünlü piyanist devlet sanatçısı UNICEF iyi niyet elçisi Gülsin Onay’ın canlı yayınladığı konserlerini instagram hesabından takip edebilirsiniz.

Ünlü violinist Cihat Aşkın’ı instagram hesabında canlı konserlerini izleyebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Corona - Covid 19

3 Nisan 2020
Covid19 bir tokat attı; dili, dini, ırkı, milliyeti, zengini, fakiri, orta sınıfı, ünlüsü, fenomeni, topçusu, popçusu, yakışıklısı, tipsizi, güzeli, çirkini ayırmaksızın insanlığı aynı kefeye koydu.

Herkesi istisnasız bir şekilde evlerine soktu. Dünya insanını sosyal çevresinden, kavgasından, mücadelesinden, işinden gücünden, suni ilişkilerinden, lansmanlarından eventlerinden, telefonun içine düşüp oksitlenmiş beyinlerinden izole edip yalın haline, özüne, ailesine ve kendine döndürdü.

Bu virüs dünyanın her noktasında insan beynine tek bir düşünce soktu; aniden gelebilecek olan ölüm korkusu. Yani ölüm varsa geri kalan her şeyin boşluğu...

Dünyanın istisnasız her noktası ve her türlü insanı tehdit altında. Bu sizi de düşündürmüyor mu?

Son yıllarda inanılmaz haberler okuyoruz, olmaz artık dediğimiz her olaya alışıyoruz, ayıpladığımız her şey giderek meşrulaşıyor, kadına şiddet, hayvana zulüm, doğanın katli, insanların birbirini her türlü yoldan dolandırması, sevgisizlik, haksız rekabet, para hırsıyla herkesin birbirinin üzerine basması, terör olayları, savaşlar, bombalar, haince politikalar, kendi içinde kutuplaşan, kutuplaştırılan toplumlar, kin, öfke, nefret dolu kafalar, ötekileştiren ve öteki olana tahammülsüzleşen insanlar...

Aynı derdi paylaşınca insanlar ortak bilince ulaştı, birbirini dinlemeye, anlamaya, destek olmaya, motive etmeye başladı. Birbirinden uzaklaşıp bencilleşen insanoğlu tekrar yakınlık kurmaya başladı.

Robotlaşmış vücutlarına sanki yeniden et kemik giydi, uzaklaşmış ve fitneleşmiş zihinlere iyilik ve sinerji bilinci soktu. Tüm dünya insanı tek bir konuya odaklı farklı dillerde aynı cümleleri konuşuyor ve duyuyor. Hatta birbirlerini kolluyor..

Bu inşallah bir uyanış olur 

Ne dersiniz? Mesajı alıyor muyuzdur?

Yazının Devamını Oku

Baharda Gezilecek En Güzel Yerler

14 Mart 2020
Baharda gezmek çok güzeldir, fazla uzaklara gitmeden farklı gezi rotaları arıyorsanız size çok güzel önerilerim olacak. Geçtiğimiz perşembe - pazar gezdiğim Yedigöller, Bolu, Safranbolu, Sapanca ve Maşukiye gezimi detaylarıyla aktaracağım.

Bolu’ya arabayla iki buçuk saatte ulaşabiliyorsunuz. Biz de erken saate arabamıza atladık, ilk önce Yedigöller’de yeni yeni açan yaprakların sergilediği müthiş bir ilkbahar tablosu içinde piknik yaptık ve sonra Bolu’nun hala hafif karlarla örtülü doğasına doğru yol almaya başladık. Bolu’nun doğayla iç içe ve farklı tarzlarda çok güzel otelleri var. Kayak meraklıları için Kartalkaya’da harika kayak otelleri bulunuyor. Kartalkaya’nın pistleri de her seviyede kayakçıyı memnun edecek cinste. Çocukluğumdan beri her zaman sevdiğim bir kayak merkezi olmuştur Kartalkaya. Biz bu sefer rotamıza farklı bir kayak tesisini koyduk. Tabi ki Kartalkaya’ya kıyasla çok minik ve kendi halinde bir yerdi burası. İsmi Arkut Dağı Kayak Merkezi. The Sign Esentepe Hotel’e ait bir kayak tesisi; 1,5 km uzunluğunda normal zorlukta bir adet kayak pisti bulunuyor. Yeni başlayanlar ve çocuklarına kayak yapmayı öğretmek isteyenler için de ideal. Aynı zamanda konakladığımız otel olan ‘’The Sign Esentepe’’ Bolu Gerede’de yer alıyor. Modern dekoru, konforlu odaları, şuan karlarla kaplı olan kocaman yemyeşil bahçesiyle doğanın içinde huzur dolu, keyifli bir otel. Buraya gelmişken kayak yapabiliyor olmanız da ayrı güzel. Bir de şömine başında sıcak şarap, kayak merkezinde sucuk ekmek ve sonrasında otelin spa merkezinde masaj yaptırma fikri bile insanı daha gelmeden heyecanlandırmaya yetiyor. Buraya İstanbul’dan 3 saatlik bir yolculukla ulaşabiliyorsunuz. İstanbul’da göremediğimiz karı nihayet burada görmek nasip oldu. Bolu merkeze kıyasla yoğun kar altında bir bölge Gerede ilçesi. 

Gerede’den sonra rotamızı Bolu Abant yolu üzerinde yer alan Doğa Köşkü otele çevirdik. Adından da anlayacağınız gibi doğanın içinde tatlı bir aile oteli. Her yer tertemiz mis gibi. Doğa Köşkü’nde 6 adet bungalow oda (3’ü 5 kişilik dublex, 3’ü 2 kişilik tek kat), 7 adet normal oda, 1 adet suite oda bulunuyor. Kışın buraları daha çok seviyorum ben ama yazın Doğa Köşkü’nün yemyeşil bahçesi ayrı keyifli oluyor. Otelin kıyısından bir dere akıyor. Abant Gölü’nün sularını taşıyan dere Karadeniz’e kadar ulaşıyor. Dere kenarında şömineli bir kış bahçesi var. Akşam oturup keyif yapma yeri… Odalar tertemiz ve dekorları çok güzel. Kullanışlı. Odaya girmeden kapıda ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Bahçedeki ördekler de inanılmaz sevimli. Doğayla iç içe olmayı seviyorsanız burayı da listenize alın derim.

Abant yolu üzerindeki ilk tesismiş burası. Şimdi farklı tarzlarda pek çok otel var. En beğendiklerime gelince: Abant Lotus Otel, Yeşil Ev Masal Evler, Kartal Yuvası Otel ve Abant Köşk Otel diye sıralayabilirim. 

Bolu’da nerede yerseniz yiyin güzel yemek yersiniz ama be size yine de bir kaç yeme içme önerisi vereyim: Abant yolu üzerindeki Şömine Et restoranı, Ağaççılar mahallesinde yer alan Muhtar’ın Yeri, Bolu merkezinde M.R.T Panaroma adlı mekanları deneyebilirsiniz. Bu arada saydığım tüm otellerin yemekleri de çok başarılı. 

Bolu’ya gelmişken İsviçre’yi aratmayan güzellikteki Gölcük Gölü Milli Parkı’na gitmeden olmaz. Bu büyüleyici doğa harikasının etrafında ufak bir yürüyüş yapıp göl manzarasına karşı kahvemizi içtikten sonra Safranbolu’ya doğru yola çıktık. Yol yaklaşık iki saat sürdü. Geceyi Safranbolu’nun en güzel konaklarından biri olan Leyla Hanım Konağı Butik Otel’de geçirip ve ertesi gün tüm Safranbolu’yu gezdik.

Safranbolu’da Gezilecek Yerler:

Karabük‘e bağlı Safranbolu ilçesi Osmanlı’dan bugüne ayakta kalan tarihi konakları ile 1998 yılından beri UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’de yer alıyor.

Yazının Devamını Oku