Çernobil yüzünden ölenlerin sayısı hesaplanamıyor

1986’da yaşanan ve insanlık tarihinin en kötü nükleer felaketi olarak kabul edilen Çernobil faciasını konu alan “Chernobyl” dizisi, tüm dünyada olay yarattı. Kazanın gizlenme çabasını, radyasyonun etkilerini ve kurbanların ne şekilde etkilendiğini sürükleyici bir şekilde anlatan HBO imzalı yapım, dizi ve sinema veri tabanı IMDb’de de gelmiş geçmiş en iyi puanı alarak bir rekora imza attı. Barbaros Tapan, dizinin yaratıcısı Craig Mazin, başrol oyuncuları Stellan Skarsgard ve Emily Watson ile New York’ta buluştu, dev yapıma dair merak edilenleri konuştu.

Haberin Devamı

Nükleer enerji için “geleceğin gücü” diyorlar. İçerdiği tehlikeyi de hesaba katarak bu konudaki fikrinizi söyler misiniz? “Chernobyl” üzerinde bu kadar detaylı çalıştığınız için açıkçası sizin fikrinizi çok merak ediyorum...

Stellan Skarsgard:

1980’de İsveç’te nükleer güç için referandum yapmıştık. O zaman nükleer güce karşıt oy kullanmıştım. Biz karşı çıkanlar kaybettik ve hâlâ İsveç’te nükleer güç var. Ama referandum şimdi olsa, yine karşıt oy kullanır mıyım bilmiyorum...

◊ Neden?

- Karbondioksit oranı nedeniyle dünyamız her geçen gün kötüye gidiyor. Diğer tarafta ise nükleer güç var, çok daha temiz ve güvenli...

Çernobil yüzünden ölenlerin sayısı hesaplanamıyor

Haberin Devamı

◊ Peki nükleer enerjinin taşıdığı tehlike hakkında yorumunuz nedir?

- Aslında tehlikeyi yaratan insanlar. Dizide mutlak sistemin gücünü izledin. Sanki büyük bir ideoloji ya da din gibi katı bir sistemin etkisini gördün. Bu sisteme dahil insanlar yanılmaz, hiçbir kusuru kabul etmez. Yanlış olduğunu bildiği halde görmezden gelerek sistemde çalışan insanlara baskı yapıp var olan hata ve problemleri yok saydırır. Batıda da, benim ülkemde de var olan bir şey bu. O zamanın Sovyet Rusya’sı gibi komünist sisteme sahip olmaya gerek yok bu baskıyı hissetmek için.

◊ Siz Çernobil’deki patlamayı nasıl öğrenmiştiniz? Neler hatırlıyorsunuz o dönemden?

- 33 yıl önceydi. İsveç’teydim. Bizim santralimizde yüksek miktarda radyasyon saptanmıştı. Önce bizim santralimizde bir arıza olduğunu zannettiler. 3-5 saat sonra Çernobil patlamasından dolayı radyasyon seviyesinin arttığı anlaşıldı. Rüzgardan dolayı İsveç de patlamadan fazla etkilendi.

Uzun süre meyve yemedik, mantar yemedik, o bölgeye yakın yerlerden gelen etleri tüketmedik. O zamanlar bu konuda bilgim azdı. Patlamaya sebep olan teknik sebepleri bilmiyordum. Olayın ardından yaşanan politik olayları da.

HEPİMİZ KÖTÜLÜK YAPMA İSTEĞİNE SAHİBİZ

◊ Dizide canlandırdığınız Borys Shcherbyna karakteri devletin bakanı. Tam bir parti adamı. İnandığı sistem için çalışan ve savunan bir insan...

Haberin Devamı

- Evet ama kazadan sonra yaşanan süreçte bağlı olduğu sistemi mi, yoksa gerçekleri mi savunması gerektiğini sorgulayan bir adam. Böyle gerçek karakterleri oynamak çok ilginç.

Sinemada çoğu zaman kötü ya da iyi adamı canlandırıyoruz. Günümüz dünyası öyle mi? İyi insan yok ama sorsan kötü insan da yok.

Aslında hepimiz belli durumlarda kötülük yapma kapasitesine ve isteğine sahibiz. Hatta bilmeden birçok kişiye kötülük bile yapmışızdır.

Ben de insanların bazen daha acımasız davranabilme duygusundan yola çıkarak dizinin başında Borys’i soğuk, sevimsiz bir adam olarak portreleyip izleyici için izlemesi daha eğlenceli hale getirdim.

Çernobil yüzünden ölenlerin sayısı hesaplanamıyor

◊ Genelde oynadığınız rolleri nasıl seçiyorsunuz?

Haberin Devamı

- Senaryo, yönetmen ve rol arkadaşlarım önemli. Ama şunu da unutma, her film iyi olmak zorunda değil. Ben sadece filmin bir parçasıyım. Sonuç benim suçum değil. Kötü filmlerim de var, yok değil. Benim ilgilendiğim, çekim sürecinin ilginç olması. O süreçteki fikirler, yaratıcılık, rol arkadaşlarım ve yönetmen ile yaşadığım etkileşim...

◊ Dizide olaylar Rusya’da geçiyor ama karakterler aksansız İngilizce konuşuyor. Neden böyle olmasına karar verildi?

- Bu proje bana geldiğinde, ben de ilk olarak “Rus aksanıyla İngilizce mi konuşacağız?” diye sormuştum. Genelde yabancı hikayeler anlatılırken bu yola başvurulur. Ancak yönetmenimiz Johan Renck klişe olmasını istemedi. Hikayeyi aksanlı İngilizce konuşan Ruslarla anlatmaya sıcak bakmadı. Hem unutma, aksan her zaman izleyici ile araya sınır koyar. Bu sınırı da istemedik. Şimdi “Neden Rusça çekmediniz?” diye soracaksın. Dizide her şeyi aslına uygun yaptık. Her detaya dikkat edildi. Bu hikayede dildeki orijinallik bence önemli değil. Hamlet’i hiçbir zaman Danimarka dilinde izlemedim mesela. Önemli mi? Değil. Önemli olan hikaye. Önemli olan evrensel bir hikaye anlatmamız.

Haberin Devamı

İYİ İNSAN OLDUKLARI İÇİN ÇOCUKLARIMLA GURUR DUYUYORUM

◊ Çocuklarınız da aktör. Evde birbirleriyle yarışıyorlar mı?

- Yedi oğlum, bir kızım var. Oğullarımdan dördü aktör. Birbirleriyle yarışıyorlar mı... Tabii ki yarışıyorlar. Birbirleriyle dalga geçiyorlar, birbirlerini kutluyorlar, birbirlerine kızıyorlar ama hepsi saygı çerçevesinde.

◊ Oğlunuz Alexander Skarsgard “Big Little Lies” ile birçok ödül aldı...

- İnsanlar sürekli “Çocuklarınla gurur duyuyor olmalısın” diyor. Evet, duyuyorum ama başarılı oldukları için değil, iyi insan oldukları için gurur duyuyorum. Çocuklarımı bir arada görmek, onların birbirlerine davranışlarını izlemek, çocuklarımla çalışan insanların beni gördüklerinde onların harika çocuklar olduklarını söylemesi beni mutlu ediyor.

Haberin Devamı

CraIg MazIn: Çernobil’i Amerika bombaladı sanmışlar

◊ Böyle bir dizi yaratmak nereden aklınıza geldi?

Craig Mazin: Çernobil patladığında 15 yaşındaydım. Amerika’da 70-80’li yıllarda büyüyen herkes Sovyetler Birliği’nden korkardı. Onların füzeleri bize doğru dönük diye düşünürdük. “Amerika’yı havaya uçuracaklar” derlerdi.

Orada da bizden korkarlarmış. O geceye dair yaptığım araştırmalara göre, santralde bulunanlar Çernobil’i Amerika bombalıyor zannetmiş. Patlama o kadar büyük ve korkunçmuş ki Amerika’nın işi diye düşünmüşler.

Yani iki taraf da birbirinden korkuyormuş... Yıllar sonra, aklıma 15 yaşındayken duyduğum o patlama geldi. Çernobil’in patladığını hepimiz biliyorduk ama neden patladığını kimse bilmiyordu. Herhangi birine “Titanik neden battı?” diye sorsan, hiç düşünmeden “Buz dağına çarptı” der. Ama “Çernobil niye patladı?” desen, kimse cevap veremez...

◊ Çok fazla araştırma yaptığınızı söylüyor ekibiniz...

- Evet ve araştırma yaptıkça konuya daha da çekildim. Bulduklarım beni hayrete düşürdü. Olay üstüne olay yaşanmış. Çernobil’in patlama sebebi şoke edici. Patlamadan sonra yaşananlar ise çok acı verici. Düşünsene oraya giden itfaiye bile neden gittiklerini bilmiyor. Çatı yanıyor zannediyorlar. Onların ve daha birçok kişinin hikayesi bilinsin istedim. Ama her şeyin ötesinde, gerçeği saklayıp yalan konuşmanın sonuçları görülsün istedim.

Çernobil yüzünden ölenlerin sayısı hesaplanamıyor

◊ Konuya hakim olduğunuz için soruyorum, faciada kaç kişi hayatını kaybetti?

- Bu hâlâ tartışılan bir konu. 4 bin ile 90 bin kişi arasında olduğu tahmin ediliyor. Bazı kaynaklarda kişi sayısı 1 milyona kadar çıkıyor. Bu konudaki problem şu: Çernobil’den 10 yıl sonra kanserden ölen gençlerin suçlusu kim? Radyasyondan dolayı Ukrayna ve Beyaz Rusya’da çocuklarda görülen kanser oranı oldukça artmış. O yüzden tam olarak hesaplamak oldukça zor...

◊ Çernobil’e gittiniz mi?

- Gittim. Bizimle radyasyon oranını ölçen ekip de geldi, çünkü orada elini kolunu sallayarak gezemiyorsun.

Pripyat’ta belli bir süre dolaşmaya izin veriliyor.

◊ Santrale girdiniz mi?

- Ben üçüncü santralde pompa odasına girdim. Orada doz ölçer makinemiz “bip bip bip” diye çalmaya başladığı için radyasyon oranının çok olduğunu, en fazla 1 dakika durabileceğimizi söyleyip bizi dışarı çıkardılar.

◊ Neden Litvanya’da çektiniz diziyi?

- Orada Ignalia adında bir santral var. Çernobil’in kardeşi gibi. O yüzden orada çektik.

◊ Ignalia aktif mi hâlâ?

- Şu anda değil.

Çernobil yüzünden ölenlerin sayısı hesaplanamıyor

 EmIly Watson: Senaryoyu okurken dehşete düştüm

  Ben Çernobil’in çok büyük bir felaket olduğunu biliyordum ama çok daha korkunç sonuçlara sebep olabileceğini ve bu kadar çok kişinin kendini feda ettiğini dizi sayesinde öğrendim...

Emily Watson: Bunları ben de bilmiyordum. Senaryoyu okurken oyuncu olduğumu unutup bir vatandaş olarak dehşete düştüm. Devletin hatayı örtbas etmeye çalışması, “devlet sırrı” olarak saklama çabaları, kendi itibarlarını korumayı dünyayı korumaktan daha çok düşünmeleri aklımı başımdan aldı.

Yazarın Tüm Yazıları