Şahika Tekand’dan hayata güçlü bir müdahale

Studio Oyuncuları’nın yeni oyunu ‘Io’, “Tragedyalar bugün bize ne söyler” sorusuna iddialı bir yanıt. Kendisine âşık Zeus’la birlikte olan Io, Zeus’un karısı Hera tarafından cezalandırılarak ineğe dönüştürülür ve...

Haberin Devamı

Şahika Tekand ve kurucusu olduğu Studio Oyuncuları geçen hafta 23. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yaptıkları ‘Io’ ile sadece festivale çok güçlü bir açılış yapmakla kalmadı, aynı zamanda “Tragedyalar bugün bize ne söyler” sorusuna iddialı bir yanıt verdiler.
‘Io’, Tekand’ın kaleme aldığı, özgün bir tragedya metni olarak da tiyatro yazınına büyük bir katkı. Tabiri caizse ‘sıfır kilometre’ bir tragedya. Mitolojinin ‘görünmez kılınmış’ kadın karakteri Io’nun hikâyesinde Tekand’ın açtığı yeni bir hat. Zeus üzerinden iktidarla, güçle, ataerkiyle bir hesaplaşma çabası.
Her açıdan ‘yok oluş’a sürüklenmekte olan günümüz dünyası insanını ‘akla, eleştirel düşünceye’ davet. ‘Kader’in mutlak olmadığına, insanın aklını kullanarak gücü ele alabileceğine dair bir hatırlatma. Tiyatro yolculuğunda 30 seneyi deviren Şahika Tekand’ın özgün ‘oyun’ anlayışına (kendi deyişiyle ‘game konsepti’), bir kere daha hayranlıkla karışık bir merak ve saygıyla bakmamıza vesile olan bir iş...
Kendisine âşık Zeus’la birlikte olan Io, Zeus’un karısı Hera tarafından cezalandırılarak ineğe dönüştürülür. Acısının katmerlenmesi için bir de kene musallat eder Hera, Io’ya.
Kıtadan kıtaya gezmek zorunda bırakılan Io’nun öyküsünü temel alıyor oyun. Şahika Tekand, üzerine bağımsız bir tragedya yazılmaya ‘değer görülmemiş’ Io’nun, insanlığa gerçekleri söylemek üzere dönüşünü kurguluyor.
Şahika Tekand’dan hayata güçlü bir müdahale
Zeus korkuyor!
Kendisine atfedilen “günahın ortağı değil midir Zeus da?”
“Onurunu elinden alan Zeus’un öfkesini göze alan bir çılgın” olarak, insanlara hiç merak etmedikleri yalanı ve gerçeği anlatmak üzere döner Io...
Sürüldüğü topraklara geri gelen Io’yu, sahnede koroyla temsil edilen halk ve tepede, sahnenin bir üst katında karşımıza tek tek kendi alanlarında çıkacak olan tanrılar Kratos-Bia ikilisiyle Hermes karşılıyor.
Zeus’un ‘sözcüleri’ olarak Io’yu susturmaya çalışan saldırgan Kratos’la kardeşi, ‘sessiz güç’ tanrıça Bia’nın yanı sıra Hermes de görece yumuşak ama dalgacı sözleriyle ikna etmeye çalışacaktır Io’yu.
Io konuştukça ‘aklı karışan, bildikleriyle işittikleri çatışan’ koro ise mutlak güce ve kaderciliğe karşı bir tür değişim umudu olarak oyun ilerledikçe artan devinim içinde...
Io’nun, koronun ve seyircinin aklı da oyunun kendisi de vaktiyle ateşi insanlara vermiş olan Prometheus’un anlatacaklarıyla netleşecektir.
İnsanların ‘hatırlamayı unuttuğunu’, ‘asıl efendilerin kölelere ihtiyaçları olduğunu’ ve evet, sınırsız gücüne ve sonsuzmuş gibi görünen varlığına rağmen, -Io’nun da dediği gibi- “Zeus’un korktuğunu” Prometheus dillendirecektir...
‘Io’, mitolojiye, tragedyalara mesafeli seyirciyi dahi hızla içine çekeceğine şüphe etmediğim bir oyun. Korkusuz inadı ve Zeus’la hesaplaşma arzusuyla kaderine karşı çıkıp eyleme geçen Io’nun peşinde, tragedyalarla günümüz arasında bağ kurmayı mümkün kılan bir yapım. Tekand bugüne kadarki işlerinde kurguladığı özgün ses-ışık-hareket birlikteliğinin yine çok etkili şekilde işlediği bir reji yaparak, ‘oyunun’ netliğinin altını çiziyor.
Her bir oyun kişisi kendi ışığında, kendi sınırlı oyun alanında ses ve koreografik beden kullanımlarıyla çıkıyor karşımıza. Tekand’ın imzası diyebileceğimiz ışık tasarımı ve Esat Tekand’ın sade malzemelerle kurduğu sahne tasarımı, ‘Io’nun görsel kimliğinin güçlü yönleri.
Şahika Tekand’dan hayata güçlü bir müdahale
En akılda kalıcı kısım koro
İsyankâr ve kararlı Io’da Şahika Tekand, saldırgan ve sert Kratos’ta Deniz Karaoğlu, sessiz/ürkütücü Bia’da Gizem Bilgen ve ‘politik güç’ Hermes’te Gökhan Küçük, temsil ettikleri kişilerin/tanrıların mitolojik karakterlerini bedenlerine, seslerine, nefeslerine ince ince işledikleri performanslar sunuyor.
Yiğit Özşener’in doğal ve yumuşak bir akışkanlıkla gelen Prometheus performansı ise oyunu iyice yukarı taşıyan göz alıcı bir yorum.
En akılda kalıcı kısmınsa Io ile aynı zeminde sahne alan ‘koro’ olduğunun altını çizmeli. Tekand’ın koro kullanımı oyunun asıl damarını; Io ile karşılaştıkları andan itibaren reddediş/korku/şüphe/uyanış/arada kalma çizgisinde devinen halkı çok etkileyici bir ses ve beden koreografisine yerleştirmiş.
Bir kez de sadece koronun ses ve beden hareket düzenini izlemek üzere tekrar görülesi bir oyun ‘Io’. Tiyatro yapma motivasyonunu “Hayata müdahale etme ihtiyacı” üzerinden tanımlayan Şahika Tekand’ın bu şık müdahalesini kaçırmayın. ‘Zeusların’ da korktuğunu anımsamak da hiç fena his değil ayrıca!

 

Yazarın Tüm Yazıları